11 research outputs found
Thought Disorder as a Neglected Dimension in Schizophrenia
Thought disorder (TD) is one of the main symptom domains of schizophrenia. TD is a construct that can be seen in both acute and chronic periods in patients with schizophrenia. It is associated with a poor prognosis and relapses, and it disrupts social- occupational functioning. TD also shows a strong familial aggregation and increases the risk of transition to schizophrenia in subjects with ultra-high risk. Although TD was once thought to be pathognomonic to schizophrenia, now it is known that it is a transdiagnostic symptom that is seen not only in schizophrenia but also in other psychiatric disorders. This article reviews the concept of thought disorder in terms of its history, clinical evaluation, neurocognitive features and clinical course in patients with schizophrenia
Bipolar Bozukluk Tanılı Bir Olguda Olanzapin ve Ketiapin Kullanımına Bağlı Gelişen Siyah Kıllı Dil
GİRİŞ ve AMAÇ: Siyah kıllı dil, dil sırtında halı benzeri bir görünümesahip, uzamış filiform lingual papillalar ile karakterize iyi huylu birhastalıktır. %0,6 ile %11,3 arasında değişen bir sıklıkta meydana geldiğibildirilmiştir. Etiyolojisi tam olarak anlaşılmamakla birlikte, siyah kıllıdil sigara, aşırı kahve veya siyah çay içme, kötü ağız hijyeni, trigeminalnevralji, genel halsizlik, ağız kuruluğu ve bazı ilaçlar tarafındantetiklenebilir. Bu vaka bildiriminde, bipolar bozukluk tip 1 tanılı kadınhastanın 2 farklı duygudurum atağı döneminde olanzapin ve ketiapinkullanımının ardından ortaya çıkan, ilaç kesimini takiben gerileyensiyah kıllı dil tablosunu tartışmayı amaçladık.OLGU: 8 aydır bipolar bozukluk tip 1 tanılı, İzmir’de yalnız yaşayan,geçmiş dönemlerinde yineleyici depresyon tanısı olan 43 yaşındaki kadınhastanın, Ocak 2023 tarihinde geçirmiş olduğu ilk manik epizod ilehastane yatışında karbamazepin 500 mg, olanzapin 20 mg, zopiklon 7,5mg kullanımının 2. ayında dilinin dorsal yüzeyinde siyah pigmentasyonve papillalarda hipertrofik değişiklikler gelişmiştir. Kulak-burun-boğazkliniğine yapılan konsultasyonu sonucunda ilaca bağlı siyah kıllı dilteşhisi konulmuştur. Hastanın olanzapin tedavisinin kesilmesininardından siyah kıllı dil 2 ay içinde gerilemiştir. Hasta Haziran 2023tarihinde depresif epizod ile hastaneye yatırılmıştır. lityum 600 mg,ketiapin 300 mg tedavisinin 1. ayında siyah kıllı dil yakınmasınınyinelemesi üzerine ketiapin tedavisi sonlandırılmış, 1 ay içinde lezyonsarı pigmentasyon bırakarak gerilemiştir. Bu bildirim hastanın veyakınlarının aydınlatılmış onamı alınarak hazırlanmıştır.TARTIŞMA ve SONUÇ: Geçmişte bildirilen araştırmalar incelendiğindeseçici seratonin gerialım inhibitörlerinin, antipsikotiklerin vebenzodiazepinlerin oral değişikliklere neden olduğu, bu değişiklikleriçerisinde kserostominin, en yaygın oral mukoza değişikliği olduğugözlenmiş, kserostomiye neden olan ilaçların da siyah kıllı dil gelişimineneden olabileceği belirtilmiştir. Bu ilaçlar içerisinde bildirilen vakalarincelendiğinde olanzapin ve fluoksetin başta olmak üzere; paroksetin,tiotiksen, benztropin, klonazepam ve klorpromazin gibi psikotropikilaçlar siyah kıllı dil ile ilişkilendirilmiştir. Bundan dolayı psikiyatriuzmanlarının ağız sağlığı durumunu, ilaç yan etkisi ve bunun tedaviuyumunu bozucu etkisini göz önünde bulundurarak, dikkate almalarıönemlidir.Anahtar Kelimeler: Bipolar bozukluk, olanzapin, ketiapin, siyah kıllı dil</p
Psychometric properties of The Clinician Affective Reactivity Index for Assessment of Irritability in a clinical sample of Turkish children and adolescents
Background: No clinician-oriented scale exists to assess irritability in Turkey. This pilot study aimed to evaluate the psychometric properties of the Turkish version of The Clinician Affective Reactivity Index (CL-ARI)
Antisaccade and memory-guided saccade in individuals at ultra-high-risk for bipolar disorder
Background: Ultra-high-risk for bipolar disorder (UHR-BD) is an important paradigm to investigate the potential early-stage biomarkers of bipolar disorder, including eye-tracking abnormalities and cognitive functions. Antisaccade (AS) described as looking in the opposite direction of the target, and memory-guided saccade (MGS), identified as maintaining fixation, and remembering the location of the target, were used in this study. The aim of this study was to evaluate the differences in saccadic eye movements between UHR-BD and healthy controls (HCs) via AS-MGS. Methods: The study included 28 UHR-BD and 29 HCs. Participants were selected using a structured clinical interview for prodromal symptoms of BD. AS-MGS were measured with parameters like uncorrected errors, anticipatory saccades, and latency. Eye movements were recorded with the EyeLink 1000-Plus eye-tracker. Results: In the AS, the number of correct saccades was significantly decreased in UHR-BD (p = 0.020). Anticipatory (p = 0.009) and express saccades (p = 0.040) were increased in UHR-BD. In the MGS paradigm, the correct saccades were reduced in UHR-BD (p = 0.031). In addition, anticipatory (p = 0.004) and express saccades (p = 0.012) were significantly increased in cue-screen in UHR-BD. Conclusions: To our knowledge, this is the first study to evaluate cognitive functions with eye movements in individuals at UHR-BD. The current findings showed that eye movement functions, particularly in saccadic parameters related to inhibition and spatial perception, may be affected in the UHR-BD group. Therefore, assessment of oculomotor functions may provide observation of clinical and cognitive functions in the early-stage of bipolar disorder. However, further research is needed because the potential effects of medication may affect saccadic results