42 research outputs found

    Laboratuvar koşullarında çiğ sığır etlerine deneysel olarak ınoküle edilen farklı dekontaminasyon ajanlarının listeria monocytogenes seviyesi üzerine baskılayıcı etkisi

    Get PDF
    Bu çalışmada, laboratuvar koşullarında, halk sağlığı bakımından önemli bir patojen olan L. monocytogenes ile deneysel olarak inoküle edilmiş çiğ sığır etlerinde farklı dekontaminasyon ajanlarının (%1 laktik asit, %2 laktik asit, %2 asetik asit ve %0.1 asitlendirilmiş sodium klorür, %0.1 sodyum asetat ve %0.1 cetylpridinium chlorine) baskılayıcı etkisinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. En yüksek bakteriyel inhibisyon oranı, %2 laktik asit uygulanmış et örrneklerinde belirlenmiştir, en düşük oran ise %0.1 asitlendirilmiş sodyum klorür uygulanmış örneklerde gözlemlenmiştir. Çiğ etlerdeki bakteriyel yükü azaltma sürecinde karkasların ilk bakteriyel yükü, uygulanan dekontaminasyon tekniği ve kullanılan asitlerin karakteristik özellikleri (dissosiye yada dissosiye olmamış, pH, miktarı, oranı, uygulama sıcaklığı ve kullanılan farklı kombinasyonlar) gibi gözönüne alınması gereken temel parametrelere vurgu yapmak önem arz etmektedir.This study aimed at comparing the inhibitory effects of various decontamination agents (1% lactic acid, 2% lactic acid, 2% acetic acid, 0.1% acidified sodium chloride, 0.1% sodium acetate, and 0.1% cetylpridinium chlorine) on experimentally contaminated raw beef samples with Listeria monocytogenes being a significant pathogen microorganism for public health. The highest level of bacterial inhibition was determined in the meat samples treated with 2% lactic acid while the lowest level was in the samples treated with 0.1% acidified sodium chloride. It is very important to specify that initial bacterial load of carcases, the decontamination technique applied, and the characteristics of acids used (dissociated or undissociated, pH, amount, percentage, application temperature, and different combinations) are essential parameters to be taken into account in the process of reducing microorganism on raw meat samples

    Ganglion kisti içersinde lipom

    No full text
    Amaç: Olgumuzda kalça ekleminde nadir olarakgörülen ganglion kistinin eksizyonu sonrası patolojiraporunda ganglion kisti izlenen fibromyolipomatedoku saptanması üzerine bu ender görülen olgumuzuve tedavi yaklaşımımızı sizlerle paylaşmayı hedefledik.Yöntem: Kırk dört yaşında kadın hasta, yaklaşık 3aydır sol kalçasının ön kısmındaki ağrı şikayetiylepolikliniğimize başvurdu. Travma anamnezi yoktu.Hastanın çekilen röntgenografilerinde ve laboratuvar incelemelerinde patoloji saptanmadı. Hastanınçekilen kalça ve uyluk bölgesi manyetik rezonansgörüntelerinde ve raporunda sol uyluk lateral komponenti düzeyinde cilt altı dokuda periferik cidarkontrastlanması gösteren yaklaşık 7 cm boyutlarındakraniokaudal 12 cm uzanım gösterek sıvı koleksiyonu septasyon alanları içeren ilk etapta enfektif proçesşeklinde yorumlanan görüntü olması üzerine gereklihazırlıklar yapılarak operasyon planlandı. Bu incelemer sonucunda hastaya eksizyonel biyopsi uygulandı.Rektus femorisin altında sınırları düzenli, içinde sarı,berrak, müsinöz kıvamda kitle görüldü. Kitle eksizeedilerek raporlanmak üzere patolojiye gönderildi.Patoloji raporu sonucunda; büyüklüğü 9x7x1 cm,kahverengi renkte yağ dokudan zengin doku parçasıGanglion kisti izlenen fibromyolipomate doku lehineolarak raporlandı. Hastanın ameliyat sonrası hemenyürümesine izin verildi. On beşinci günde dikişlerialındı. Ameliyat sonrası 6 aylık takiplerinde herhangibir şikayet gözlenmedi.Bulgular: Ganglion kistinin kalça ekleminde görülmesi nadir olup olgumuzda kalça ekleminde ganglionkisti içersinde fibromyolipomate doku görülmüştür.Hastanın operasyon sonrası şikayetleri son bulmuştur.Literatürde kalça ve uyluk bölgesinde görülen ganglionkistlerinin rekürrens oranı %40 lardadır. Hastamızınpostoperatif 6 aylık döneminde yapılan kontrollerdeklinik ve radyolojik rekürrens görülmemiştir.Çıkarımlar: Kalça ekleminde nadir olarak görülen,kalça ekleminde ağrıya sebep olan ganglion kistinineksizyonu sonrası gönderilen patoloji örneğinin ganglion kisti içersinde fibromylipomate olarak raporlandığı bu nadir olgumuzu sizlerle paylaştık.</p

    Kemik tutulumlu nüks dediferansiye liposarkom tanılı olgumuza yaklaşımımız

    No full text
    Amaç: Liposarkom (LPS) yumuşak dokusarkomları arasında en sık görülen tür olup,tüm sarkomların %15-25’ini oluşturur. Adiposit farklılaşmasına dayanarak, DünyaSağlık Örgütü liposarkomu üç gruba ve beştipe ayırmıştır: iyi diferansiye/dediferansiyeliposarkom, miksoid/yuvarlak hücreli liposarkom ve pleomorfik liposarkom. Biz buolgumuzda 58 yaşındaki hastamızın primerinde sol alt ekstiremiteden geçirmiş olduğuliposarkoma bağlı yumuşak doku cerrahisisonrası sol femur boyunda kemik tutulumu ile beraber nüks liposarkom olgumuza yaklaşımımızı paylaştık.Yöntem: 58 yaş erkek hasta 5 ay önce yürüme esnasında zamanla sol kalçada artanağrı, ön kısmında ele gelen şişlik sebebiylebaşvurduğu dış merkezde; yapılan biyopsive görüntülemeler sonrası dediferansiye liposarkom tanısı almış, cerrahi tedavi uygulanan hastanın sol femur anteriorundaki yumuşak doku kitlesi rezeke edilmiş ardındanhasta postoperatif 4.ayında kontrol amaçlıpolikliniğimize başvurdu. Kontrol direktgrafi, kontrastlı manyetik rezonans görüntülemesinde sol femur boyunda destrüksiyonayol açan etraf yumuşak dokularda tutulumgösteren kitle görüldü (Şekil 1). Cerrahiplanlanan hastanın alt ekstiremite bilgisayarlı tomografi anjiosu ile tümörün vasküleryapılar ile ilişkisi incelendi. Hastanın eskiinsizyon hattından girilerek ilk olarak vasküler yapılar belirlenip dikkatli bir şekildediseke edildikten sonra sol femur proksimaletrafındaki kitle ve yumuşak doku için solfemur proksimali güvenli sınırlarla birlikteyumuşak dokularla birlikte geniş rezeksiyonuygulandı (Şekil 2). Sol femur proksimal içinrezeksiyon sonrası modüler endoprostatiktümör protezi uygulandı (Şekil 3, 4). Tümcerrahi sınırlar tümör hücresinden arındırılmıştır. Hasta ameliyat sonrası tümör kurulukararına göre adjuvan radyoterapi ve kemoterapi aldı, hastamızın nüks görülmeden takiplerine devam edilmektedir.Bulgular: LPS’nin klinik özellikleri ve semptomları açısından en sık başvuru nedeni şişlik olduğu bildirilmiştir. Olgumuzda görülendediferansiye liposarkom daha ileri yaşlarda (7. dekad) görülen daha malign ve dahaagresif seyirli yüksek gradeli bir sarkomdur. Henricks ve arkadaşları 155 dediferansiye liposarkom olgusunun 133 tanesinin denovo geliştiğini ve bunların büyük çoğunluğunun (106 olgu) retroperitonda yerleştiğinibildirmişlerdir. Bu hastalardan %41’i lokalnüks ve %17’si uzak metastaz yaşamış vehastaların %28’i dediferansiye liposarkomabağlı hayatını kaybetmiştir.Çıkarımlar: LPS’lerin tedavisinde genişrezeksiyonlu ekstremite koruyucu cerrahiçok etkili görünmektedir. Cerrahi tedaviderezeksiyon sonrası yeterli ve sağlıklı bir sınır sağlanabiliyorsa ekstremite koruyucucerrahi planlanmalıdır. Yumuşak doku sarkomları ve nüks yumuşak doku sarkomlarısıklıkla ekstiremitlerde görülmektedir. Kemik rezeksiyonu planlanıyorsa; preoperatifdeğerlendirmede rekonstriksiyon yönteminin planlanması önemlidir.</p
    corecore