11 research outputs found

    Determination of hydraulic performances of in line emitters

    No full text
    Damla sulama sistemlerinde sulama randımanı, damlatıcılardan çıkan debinin eşdeşliğine bağlıdır. İdeal olarak, bir sistemde bulunan tüm damlatıcılar eşit miktarda su dağıtmalıdırlar. Yapım farklılıkları, özünde eşit debilere sahip olması gereken damlatıcılar arasında debi farklılıkları görülmesine yol açan en önemli etkenlerden bir tanesidir. Bu çalışmada içten geçmeli damlatıcılardaki yapım farklılıkları ile değişik basınçlardaki debileri incelenmiştir. †retici firmalardan elde edilen değişik türden 12 damlatıcının altı ayrı işletme basıncında debileri ölçülmüştür. Debiler, basınç düzenleyici damlatıcılarda 50, 100, 150, 200, 250, 300 kPa ve basınç düzenleyicisiz damlatıcılarda ise 75, 100, 125, 150, 175 ve 200 kPa işletme basıncı değerlerinde ölçülmüştürr. Yapım, damlatıcı ve debi katsayıları elde edilerek, damlatıcıların akım rejimleri belirlenmiştir. Çalışma sonucu, 12 damlatıcıdan yalnızca 9 tanesinin öngörülen işletme basıncında ve üretici firmanın belirlediği debinin %10 alt ve üst sınırı içinde olduğu görülmüştür. Basınç düzenleyicisiz damlatıcıların tümünün debilerinin beklenenin çok üstünde olduğu gözlenmiştir. Basınç düzenleyici damlatıcıların düzenleyicisiz olanlara gšre daha yüksek yapım katsayılarına sahip oldukları ve bazılarının basınç değişimlerine az da olsa duyarlı oldukları görülmüştür.The efficiency of trickle irrigation systems depends directly on the uniformity with which water is discharged from the emission devices throughout the system. Ideally, all emitters in the system should discharge equal amounts of water. One major cause of flow rate difference between two identical emitters from the same manufacturer is the manufacturing variation. In this study, manufacturers rated discharges and coefficient of manufacturing variation values were compared with tested values for various in-line emitters. Discharge rates from 12 different types of trickle irrigation emitters were collected at six different operating pressure levels. Pressure compensating emitters were tested at 50, 100, 150, 200, 250, and 300 kPa. Non-pressure compensating emitters were tested at 75, 100, 125, 150, 175 and 200 kPa. Coefficient of manufacturing variation, emitter exponent and discharge exponent values were evaluated to determine the flow regime of each emitter. At the suggested operating pressure only nine of the twelve emitters had flow rates within 10% to those claimed by the manufacturers. All the noncompensating emitters had flow rates much higher than expected. Measured values of coefficient of manufacturing variation were higher for compensating emitters, and unexpectedly they were slightly sensitive to pressure differences

    Farklı Sulama Programlarının Altıntop Bitkisinde Meyve, Gövde Gelişim Oranları, Kalite ve Verim Üzerine Etkileri

    No full text
    Deneme, Doğu Akdeniz Bölgesi’nde, farklı sulama aralıkları ve pan katsayılarının meyve ve gövde gelişim ile verim üzerine etkilerini belirlemek amacıyla, kumlu-tınlı topraklarda, 1985-1988 yılları arasında, yürütülmüştür. İki farklı sulama aralığı (I1=15 ve I2= 25 gün) ve pan katsayıları (k1=0.60 ve K2=1.00) kullanılmıştır. Sulama aralıklarında en yüksek evapotranspirasyon değerleri, k2 katsayısının kullanıldığı konudan elde edilmiştir. Konulara uygulanan ortalama sulama suyu miktarı (IR) ve evapotranspirasyon (Et) değerleri, I1k2 konusunda, 796 mm ve 1039 mm, I2k2 konusunda ise 782 mm ve 988 mm olarak saptanmıştır. Deneme yıllarında altıntop ağaçlarında peryodisite görülmüştür. Sulama programlarının altıntop verimi üzerine istatistiksel anlamda etkisi olmamıştır. Bununla birlikte, I1k1 konusundan elde edilen verim değerleri, 67.3±0.164 t/ha, diğer konulardan daha yüksektir. Peryodisite yıllarında verim ve meyve sayısı deneme konularına bağlı olarak sırasıyla 45-52% ve 77-85% oranında azalmıştır. Ortalama meyve ağırlığı ve çapı, normal verim yıllarında peryodisite yılına oranla, sırasıyla, 32% ve 20% düzeylerinde daha düşük bulunmuştur. Çekirdek sayısı ise peryodisite yıllarında 2-4 kat artmıştır. Usare miktarları ile toplam kuru madde miktarları arasında önemli ilişki saptanmıştır. Normal verim yıllarında, toplam kuru madde miktarları, %11.1 düzeyinde azalırken, usare miktarları %41.9 oranında artmıştır. Usare miktarları ve kabuk kalınlıkları normal ve peryodisite yıllarına bağlı olarak değişim göstermiştir. Peryodisite yıllarında, ortalama usare miktarı yaklaşık %17, düşük kabuk kalınlığı ise %18 daha yüksek bulunmuştur. Meyve ve ağaç gövde çap gelişimi, diğer konulara kıyasla, I1k1 konusunda daha hızlı olmuştur. Maksimum gövde çapının olduğu I1k1 konusunda, aşı yerinin üzerinde %23; aşı yerinin altında %28 ve meyva çapında %35 gelişme olduğu belirlenmiştir. Verim ve kimi kalite özellikleri ilişkileri, toplam verim kestiriminde kullanılmıştır. Farklı öğelerin verim üzerine etkileri, çoklu doğrusal analizlerle belirlenmiştir. Hasattaki verim değerlerinin belirlenmesinde meyve ve dilim sayısı ilişkilerini veren Y=-141.518+0.058FN-10.359NS eşitliği elde edilmiştir. Diğer yandan, gelişme dönemi boyunca ölçülen meyve çap gelişimi de, verimin kestiriminde kullanılmıştır. Sonuçta farklı zamanlarda, (X16: 15 Ağustos; X19:30 Eylül ve X20: 15 Ekim), ölçülen meyve çapı-verim ilişkisini veren Y=162.681+56.819(X16)-17.650(X19) -41.100(X20), eşitliği bulunmuştur.Long-term field experiments were carried out between 1985 and 1988 to determine the effect of different irrigation intervals and pan coefficients on the fruit and trunk growth rates and yield of mature grapefruit trees grown in the Eastern Mediterranean Region of Turkey in a medium-light textured soil. Two different irrigation intervals (I1=15 and I2=25 days), and pan coefficients (k1=0.60 and k2=1.00) were used. Higher evapotranspiration values were obtained from the treatments with k2 coefficient in the two irrigation regimes. The average irrigation water (IR) and evapotranspiration (Et) values were 796 mm and 1039 mm for I1k2, and 782 mm and 988 mm for I2k2, respectively. The grapefruit trees exhibited periodicity during the period of study. Results indicate that the effects of the irrigaiton programs on grapefruit yield were not significantly different. However, slightly higher yields were obtained from the frequently irrigated trees with an average of 67.3±0.164 t/ha for I1k1. In periodicity years, the yield and the number of fruits harvested decreased by 45-52% and 77-85% with respect to irrigation treatments. In normal-yield years, the average fruit weight and diameter were nearly 32% and 20% lower than in the periodicity years, and the seed number was two to four times greater than in the periodicity years. It was found that there was an inverse relationship between fruit extract and TSS (total soluble solid percentage). The fruit extract content increased to 41.9%, whereas TSS decreased to 11.1% in normal-yield years. Fruit extract and peel thickness varied during the experimental period. In the periodicity years, the average fruit extract was about 17% lower and the peel thickness was 18% higher than in normal-yield years. Both the fruit and trunk-diameter growth rates were higher in treatment I1k1 than the o†hers. The maximum development in trunk diameters was observed in I1k1, with 23% (above the graft) and 28% (below the graft), and 35% in terms of fruit diameter. The relationship between yield and some quality characteristics in the estimation of the yield was analyzed. The effects of various factors on the yield were determined using multiple regression analysis. The equation Y=-141.518+0.058FN-10.359NS can be used to estimate the final yield oƒ grapefruit where FN is the fruit number, and NS is the number of segments. However, it was shown that measurement of fruit diameter during certain periods of the year can be used to predict grapefruit yield. For this purpose, the equation Y=162.681+56.819(X16)-17.650(X19)-41.100(X20) can be used, where X16, X19, and X20 are the fruit diameters observed on August 15, September 30, and October 15, respectivel

    Effects of Different Irrigation Levels with Bioactivator Applications on Eco– Physicological Characteristics in Strawberry

    No full text
    Bu çalışmada, farklı su seviyeleri ile biyoaktivatör uygulamalarının Kabarla çeşidinde eko–fizyolojik özellikler üzerine etkileri araştırılmıştır. Sulamalar; tam sulama IR100 konusu, uygulanacak suyun yarısının verileceği konu IR50, %75’inin verileceği konu IR75 ve %125’inin verileceği konu IR125 olarak adlandırılmıştır. Biyoaktivatör uygulamaları ise tam ve kontrol (biyoakivatörsüz) olarak uygulanmıştır. Tesadüf bloklarında bölünen bölünmüş parseller deneme desenine göre 4 yinelemeli olarak yürütülen araştırma sonucunda su stresinin (kısıntılı sulama) çilek bitkisinde eko– fizyolojik özellikleri olumsuz etkilediği gözlenmiştir. En yüksek stoma iletkenliği ve yaprak su potansiyeli değerleri IR125 uygulamasından elde edilirken, en düşük değerler ise IR50 uygulamalarından elde edilmiş olup, uygulamalar arasındaki farklar istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Biyoaktivatör kullanımının çilek bitkisi eko–fizyolojik özelliklerini olumlu etkiledikleri görülürken istatistiksel anlamda da önemli bulunmuştur. Biyoaktivatör kullanılmayan konularda eko–fizyolojik özellikler genelde düşüş gösterse de su stresi ile birlikte çoklu stres olarak (su × biyoaktivatör) bitki eko– fizyolojik özellikleri üzerine etkisi istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Çalışma sonuçları ışığında güçlü bir eko–fizyolojik özellik için her ne kadar istatistiksel olarak fark belirlenememişse de, su ve biyoaktivatör etkileşiminden elde edilecek kombinasyonun kullanılması bitki su kullanım etkinliğini arttırmasından dolayı önerilebilir.Gerçekleştirilen çalışma; Çukurova Üniversitesi Rektörlüğü Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi’nce Araştırma Projesi (Proje No: FBA–2016–5542) çerçevesinde finanse edilmiştir

    EFFECTS OF DIFFERENT IRRIGATION LEVELS WITH BIOACTIVATOR APPLICATIONS ON ECO–PHYSICOLOGICAL CHARACTERISTICS IN STRAWBERRY

    No full text
    Bu çalışmada, farklı su seviyeleri ile biyoaktivatör uygulamalarının Kabarla çeşidinde eko-fizyolojik özellikler üzerine etkileri araştırılmıştır. Sulamalar; tam sulama IR100 konusu, uygulanacak suyun yarısının verileceği konu IR50, %75'inin verileceği konu IR75 ve %125'inin verileceği konu IR125 olarak adlandırılmıştır. Biyoaktivatör uygulamaları ise tam ve kontrol (biyoakivatörsüz) olarak uygulanmıştır. Tesadüf bloklarında bölünen bölünmüş parseller deneme desenine göre 4 yinelemeli olarak yürütülen araştırma sonucunda su stresinin (kısıntılı sulama) çilek bitkisinde eko-fizyolojik özellikleri olumsuz etkilediği gözlenmiştir. En yüksek stoma iletkenliği ve yaprak su potansiyeli değerleri IR125 uygulamasından elde edilirken, en düşük değerler ise IR50 uygulamalarından elde edilmiş olup, uygulamalar arasındaki farklar istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Biyoaktivatör kullanımının çilek bitkisi eko-fizyolojik özelliklerini olumlu etkiledikleri görülürken istatistiksel anlamda da önemli bulunmuştur. Biyoaktivatör kullanılmayan konularda eko-fizyolojik özellikler genelde düşüş gösterse de su stresi ile birlikte çoklu stres olarak (su × biyoaktivatör) bitki eko-fizyolojik özellikleri üzerine etkisi istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Çalışma sonuçları ışığında güçlü bir eko-fizyolojik özellik için her ne kadar istatistiksel olarak fark belirlenememişse de, su ve biyoaktivatör etkileşiminden elde edilecek kombinasyonun kullanılması bitki su kullanım etkinliğini arttırmasından dolayı önerilebilirEp; IR75, 0.75 Ep; IR50, 0.50 Ep). Bioactivator applications were conducted as full and without bioactivator. As a result of the study, planned as randomized complete block split split plot design with four replications, it was observed water stress affected eco– physicological characteristics adversely. The highest stomatal conductance and leaf water potantial were obtained from the IR125, whereas the lowest values were obtained from the IR50 (deficient irrigation) and also the differences between applications found to be statistically significant. Furthermore, the use of bioactivator on the strawberry plant, eco–physicological parameters were observed to affected positively as statistically significantly. Subjects which unused bioactivator were generally observed to decrease the eco–physicological characteristics, besides, they were also not found to be statistically significant on eco–physicological characteristics as multiple stress (applications × irrigation interaction). In the light of the study, it can be advised that the combination obtained from bioactivator × irrigation interaction for improved water use efficiency, although this was not validated statisticall

    Efficient water use to sustain irrigated agriculture: deficite irrigation management of cotton, pistachio and maize

    No full text
    Efficiency in the use of water for irrigation consists of various components and takes into account losses during storage, conveyance and application to irrigation plots. Identifying the verious components and knowing what improvements can be made is essential to making the most effective use of this vital but scarce resource in Turkey's cultivated areas. Enhancements in water use efficiency depend on productivity gains, depicted by consistent increases in outputs per unit inputs and the irrigation techniques. Improved water use efficiency in agriculture is important not only for water conservation, but for obtaining high yields. Modern irrigation technolohies, such as sprinkler and micro irrigation, are high efficient and have the potential to increase yields substantially. Unfortunately, the high costs may prevent small farmers from using the systems. Thus, the use of modern irrigation techniques may be restricted to production of high value crops so that the systems may be financially viable. In this work, it is given some experimental results on water use efficiencny of cotton, orange, lemon, strawberry, watermelon using different irrigation methods in the mediterranean and southeastern regions of turkey

    Line Source Sprinkler Irrigation Systems for Plant Production Functions Studies

    No full text
    Sulamaya ayrılan su miktarı, kentsel kullanım ve çevre kirliliği nedeniyle giderek azalmaktadır. O nedenle sulama sistemlerinin kısıntılı su koşullarına göre planlanması ve işletilmesi önem kazanmaktadır. Böyle bir uygulama için öncelikle verim ile sulama arasındaki ilişkileri ortaya koyan kapsamlı çalışmalara gerek vardır. Anılan çalışmalar çok sayıda yöntemle ele alınabilmektedir. Bunlar içerisinde çizgi kaynaklı yağmurlama sistemi son yıllarda üzerinde en fazla durulan yöntemlerden birisi, belki de en önemlisidir. Değinilen yöntemde, parsel ortasına yerleştirilmiş tekil bir yağmurlama laterali kullanılır. Lateraller üzerinde belli aralıklarla konumlandırılmış yağmurlama başlıkları bulunur. Sistemde, lateral boyunca eş su dağılımı sağlanmasına karşın, hattan uzaklaştıkça uygulanan su miktarının yaklaşık doğrusal olarak azalması prensibinden yararlanılmaktadır. Bu çalışmada, sözü edilen sistemin planlanma ve değerlendirmesine ilişkin ilkeler verilmiş; ayrıca sınırlılıkları ve üstünlükleri gösterilmiştir
    corecore