44 research outputs found

    Management of Foreign Body Aspiration in Children: Insights From 664 Cases in the Operating Room

    Get PDF
    Tracheal or bronchial foreign body aspiration is an important emergency o childhood requiring bronchoscopy under general anesthesia. In this retrospective study, bronchoscopy were performed for foreign body aspiration; anesthesia methods, risks, and postoperative complications were evaluated. Children who underwent bronchoscopy with suspicion of a foreign body in the pediatric surgery operating room between January 2010 and December 2021 were included in the study. Six hundred and sixty four children were evaluated. General anesthesia was applied to all bronchoscopy. Demographic characteristics of the patients, type of foreign body, localization of foreign body, distribution of foreign body according to age groups, complications related to anesthesia and surgical process, length of stay in the postoperative intensive care unit, and duration of hospital stay were evaluated. The patients who aspirated foreign bodies most frequently were children aged 1-3 years (73.6%). During bronchoscopy, organic matter (seeds, hazelnuts, peanuts, chickpeas) was the most frequently removed foreign body in children (559 patients). It was observed that foreign bodies were mostly located in the right main bronchus at a rate of 52.4%, the left main bronchus at 28%. The most common anesthesia-related complications were desaturation in 400 patients, hypercarbia in 200 patients, bronchospasm in 108 patients, and respiratory arrest in 2 patients. Many problems may be encountered in foreign body inhalation, and bronchoscopy of these patients should be performed by an experienced anesthesiologist and surgeon at the right time and in the safest way in terms of anesthesia and surgery

    INTRAOPERATIVE BRONCHOSPASM: CASE REPORT

    No full text
    Bronchospasm is an anesthesia emergency that can lead to life-threatening respiratory andcardiac complications. Rapid diagnosis and treatment are essential for successful patientoutcomes. Caused by exacerbation of underlying airway hyperreactivity (1). In theperioperative period, bronchospasm occurs during anesthesia induction, but can be detected atany stage of the anesthesia process. Risk factors; asthma, COPD, upper respiratory tractinfection - lower respiratory tract,history, history of atopy, and smoking (2). Our aim is topresent the management of bronchospasm that develops in the intraoperative period, whichhas the potential to turn into an anesthetic disaster.</p

    Sistemik Lupus Eritematozus’ lu Gebede Sezeryan Anestezisi Yönetimi

    No full text
    Özet Sistemik lupus eritematozus (SLE), özellikle üreme çağındaki kadınları etkileyen otoimmün hastalıktır. Bu olgusunumu ile amacımız; lupus nefritine bağlı böbrek tutulumu olan SLE’li gebe olgumuzda anestezisinin yönetimini sunarakdikkat edilmesi gereken anahtar noktaları vurgulamayı amaçladık.Giriş Sistemik lupus eritematozus (SLE) üreme çağındakikadınları etkileyen remisyon ve tekrarlayan ataklarla seyreden otoimmün hastalıktır. Üreme çağındaki kadınları etkilediğiiçin küretaj, doğum veya sezeryan operasyonları için anestezi gereksinimiyle karşılaşılabilmektedir. Bu olgu sunumu ileamacımız böbrek tutulumu olan SLE’li gebe olgumuzda anestezisinin yönetimini sunarak dikkat edilmesi gereken anahtarnoktaları vurgulamayı amaçladık. Olgu: 22 yaşında, 69 kg ağılığında, primipar, 37 haftalık sezeryan planlanan eylemdegebenin preoperatif değerlendirmesinde; SLE’ ye bağlı 4. Derece Diffüz Lupus Nefriti dışında özellik yoktu. Medikal tedaviolarak nifedipin, metildopa, siklosporin ve metilprednizolon kullanıyordu. Preoperatif laboratuvar değerlerinde AKŞ: 99 grdL-1, BUN: 12 mg dL-1, Kreatinin: 0,64 mg dL-1 ve proteinüri: 5,5 gr gün-1 idi. Operasyon odasında hastaya EKG,periferik oksijen satürasyonu, non-invazif kan basıncı (KB) monitörizasyonu yapıldı. Hastaya %100 O2 ile 3 dakikapreoksijenizasyon sonrasında IV 2 mg kg-1 propofol ve 0. 6 mg kg-1 rokuronyum ile nöromusküler blok sağlandı ve 7,0mm tüple endotrakeal entübasyon gerçekleştirildi. Anestezi idamesinde %50 oksijen-hava karışımı içinde desfluran % 3 ilesağlandı. Desfluran anesteziden hızlı uyanma ve derlenme için tercih edildi. Bebek doğduktan sonra desfluraninhalasyonuna devam edilirken, %33/66 O2-hava karışımına geçilerek fentanil 1 µg kg-1 i.v. uygulandı. Cerrahi süresinceend-tidal CO2 35-40 mmHg aralığında tutuldu. Operasyon sonrasında sugammadeks uygulandı ve spontan solunumuyeterli hale gelen hasta ayılma ünitesine alındı. Sonuç SLE başta böbrek olmak üzere çoklu organ tutulumu nedeniyleönemli klinik antitelerdendir. SLE’li gebede sezeryan anestezisinde preoperatif dönemde organ tutulum derecesiylebağlantılı olarak perioperatif dönemde anestezi uygulamalarında kullanılan anestezik ilaçların seçiminde oldukça önemliolduğunu düşünüyoruz</p

    PATIENT MANAGEMENT IN INTRAOPERATIVE CARDIAC ARREST IN THE PRONE POSITION: A CASE REPORT

    No full text
    Giriş: İntraoperatif kardiyak arrest nadir görülür, 10.000 hastada 5.7 oranındadır, bununda %35.7’si mortaldir (1). İntraoperatif kardiyak arrestte prone pozisyonunda risk faktörleri; kardiyak anomaliler, hava embolisi, pozisyona bağlı venöz dönüşün bozulmasıdır (2). Spinal cerrahide ani kan kaybıyla gelişen hipovolemik durumlarda kardiyak arrest gelişebilir (3). Prone pozisyonunda hastanın resüstasyonu cerrahi alanın açık olması, anstabl omurgadan dolayı zordur. Ancak zaman kaybetmemek açısından bu pozisyonda yapılır. Kardiyak kompresyon T7/T10 seviyesinden tek elle veya iki elle yapılabilir (4). Alttan sternumun desteklenmeside gerekebilir.Amacımız prone pozisyonunda intraoperatif kardiyak arrestte resüsitasyon yönetimini sunmaktır.Olgu: 46 Yaşında, 140 kg bayan hasta, C4-C5 intradural spinal kitle nedeniyle ameliyathaneye getirildi. Diabetes melitus dışında ek hastalığı yoktu. Anestezi indüksiyonu ve entübasyon sonrası, anestezi idamesi 02-hava-sevofluran, remifentanil infüzyonuyla sağlandı. İnvaziv arter ve santral kateter monitörizasyonu yapıldı. Hastaya prone pozisyonunda çivili başlıkta operasyona başlandı. Operasyon sonlanırken kanama kontrolü amacıyla serum fizyolojikle irrigasyon sırasında, end-tidal C02 düştü ve hipotansiyon gelişti. Ani bradikardi sonrası hasta arrest oldu. Hemen 1mg Adrenalin yapıldı ve pron pozisyonunda CPR yapılmaya başlandı. Hastaya 2 dk kompresyon yapıldıktan sonra, NSR (Normal sinüs ritmi) gelişti. Cerrahi alan hızlıca kapatıldı ve hasta supin pozisyonuna çevrildi. Pupiller izokorikti, IR mevcuttu. İntraoperatif dönemde Kardiyoloji ekibine haber verildi, Ekokardiyografi yapıldı. Değerlendirme sonucunda sağ ventrikül dilatasyonu yoktu, EF %50’ydi, Böylece emboli tanısından uzaklaşıldı. Cerrahi sonrası yoğun bakıma entübe olarak transfer edilen hasta burada sedatize olarak 12 saat takip edilip, sekelsiz olarak ekstübe edildi.Sonuç: Nöroşirürji operasyonlarında pron pozisyonunda çivili başlıktaki hastanın CPR yapılması durumunda supin pozisyonuna alınması, tekrar monitörize edilmesi, en az 5 dk</p
    corecore