Mimar Sinan Fine Arts University Institutional Repository
Not a member yet
5251 research outputs found
Sort by
Classification of material properties in neutron stars
Kompakt yıldızlar yüksek yoğunluk değerlerine sahip astrofiziksel nesnelerdir. Bu yüksek yoğunluktaki ortamda maddenin nasıl davrandığı ancak altında yatan mikroskobik teorilerin anlaşılmasıyla mümkündür. Bu teoriler, örneğin kuantum renk dinamiği, çok yoğun ve sıcak ortamda mikroskobik serbestlik derecelerinin nasıl davranacağı ve bunların neler olabileceği hakkında kesin bilgiler vermemektedir. Taşınım özelliklerinin böyle yoğun maddesel bir ortamda nasıl gerçekleştiğinin anlaşılması, ardında yatan mikroskobik davranışlar veya bileşenler hakkında nitel bilgiler edinmemizi sağlayabilir. Bu tezde yoğun maddesel ortam için taşınım katsayılarını Fermi-akışkan teorisi çerçevesinde, fermiyonik parçacıklar için SU(N) ayar etkileşimlerini göz önünde bulunduran, ortam etkilerinin de hesaba katıldığı durumlar için inceledik. Kontrollü bir şekilde düşük sıcaklık açılımı yaparak elektriksel iletkenlik, ısıl iletkenlik ve kayma viskozitesi büyüklüklerini hesapladık. Elde ettiğimiz sonuçlar literatürde verilen spesifik durumlardan farklı olarak her türlü fermiyonik madde bileşeni için geçerlidir ve gerekli limit durumlarında literatürde verilen birinci mertebeden sonuçlarla örtüşmekte, ikinci ve üçüncü mertebeden düzeltme terimlerini de içermektedir. Bu sonuçlar aynı zamanda sıcaklığın görece yüksek olduğu nötron yıldızı çarpışma durumlarına da uygulanabilir
Giovanni Bottesini'nin Gran Duo Concertant adlı eserinin incelenmesi
Bu çalışmada, yarattığı virtüözik eserler ile kontrbasın solo bir enstrüman olarak yaygın bir şekilde kullanılmasını sağlayan Giovanni Bottesini'nin Gran Duo Concertant'ının yerli ve yabancı kaynaklardan faydalanarak incelenmesi amaçlanmıştır. Yapılan inceleme, analiz ve önerilerin bu eseri seslendirmeyi hedefleyen icracıların yoluna ışık tutması hedeflenmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde Bottesini'nin hayatı, yaşamında yer alan olaylar ve etkenler romantik dönem çatısı altında ayrıntılı bir biçimde incelenmiş, Gran Duo Concertante'ın bestelenme süreci ve icrasında yer alan önemli isimler detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde eserin müzikal analizi dönemin hakim sanat akımı üzerinden detaylı bir şekilde yapılmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümünde eserde fazlası ile teknik ve müzikal zorluk barındıran pasajların, çalışırken icracıya kolaylık sağlayabilmesi açısından egzersiz önerilerine, alternatif yay ve parmak kullanımlarına yer verilip, eserin öneminden bahsedilmiştir
The metaphysıcs of Schopenhauer and analysıs of the works by Wagner and Richard Strauss by means of the concept of wıll
Bu tez, felsefe ile müzik sanatı arasında analitik bir bağıntı kurma amacını içermektedir. Bu bağıntıyı, müziğe, kurguladığı düşünce sisteminde üst düzey konum atfeden Alman filozof Arthur Schopenhauer’in (1788 – 1860) felsefesinden yola çıkarak oluşturmaya çalışacağız. Schopenhauer’in felsefesine öncü figür olarak gösterdiği filozof Immanuel Kant’ın (1724 – 1804) estetik anlayışını ve güzel sanatlar bölümlemesini takip ederek, Schopenhauer’in kendisine özgü düşünce biçimi temellendirilecek. Ayrıca, Kant’ın metafizik sisteminde kendinde şey kavramının, Schopenhauer’in felsefesinde nasıl isteme kavramına dönüştüğü açıklanacak. İsteme kavramı açıklanırken kullanılacak kaynak, Schopenhauer’in temel eseri İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya (Die Welt als Wille und Vorstellung) olacaktır. Bu eserden yola çıkarak, müziğin metafizik ile nasıl bağıntılı düşünüldüğüne dair inceleme yapılacaktır. Schopenhauer’in estetik anlayışında isteme kavramının müzik tarafından nasıl karşılık bulduğu ve bu düşünce biçiminin, kendisinden sonraki nesillerin bestecileri üzerinde bıraktığı etki tahlil edilecek. Bu etki ile ilgili olarak, iki Alman bestecinin, Richard Wagner’in (1813 – 1883) Tristan und Isolde: Prelüd ve Aşk Ölümü ve Richard Strauss’un (1864 – 1949) Dönüşümler (Metamorphosen) başlıklı yapıtlarının nota analizleri, Schopenhauer’in isteme kavramından yola çıkarak yapılacaktır. Analizimizin içeriğinde, Schopenhauer’in İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya’sında müzik hakkındaki düşünceleri ve teorik açıklamaları aracılığıyla söz konusu müzik yapıtlarının kurgu ve anlam katmanları üzerine düşünceler öne sürülecektir. Tezin son kısmında, Schopenhauer’in hiçbir metinde değinmediği büyük besteci Johann Sebastian Bach’ın müziğine değinilecektir. Schopenhauer’in müzik teorisi hakkında yazdıklarına kaynakça olan Jean-Philippe Rameau’nun yerine, Bach’ın teorik katkıları göz önünde bulundurulacaktır. Bu sayede, Schopenhauer’in müzik metafiziğinin Bach’ın yapıtlarından yola çıkarak yeniden kurgulanmasının olanağı araştırılacaktır
Parrhesia kavramı çerçevesinde Hrant Dink ve Tahir Elçi örneklerinin sosyolojik değerlendirilmesi
Bu çalışmada parrhesia kavramının etimolojik analizi yapıldıktan sonra bu kavramın yakın dönem Türkiye'sinde tezahür ettiği Hrant Dink ve Tahir Elçi'nin hayat döngüleri üzerinden Türkiye'de hakikat söyleminin nasıl şekillendiği ele alınacak ve eylem ve söylemleri üzerinden sosyolojik bir vaka olarak tartışmaya açılacaktır. Parrhesia'nın Antik Yunan yurttaşı ile günümüz Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı için ne anlama geldiği, pratiğe geçirme tarzları ele alınacak ve bağlam üzerinden çalışmamızın iki vakası olan Hrant Dink ve Tahir Elçi'nin; hakikati, doğruyu cesurca ifade edip ve bundan dolayı siyasi linçe maruz kalmaları ve hatta ölmelerine varan süreç detaylı bir şekilde tartışılıp daha sonra bu iki vaka üzerinden parrhesiastes olabilirlikleri bu tartışma sonucunda açıklanmaya çalışılacaktır. Son olarak Hrant Dink ve Tahir Elçi'nin sıklıkla dile getirdikleri, adalet, demokrasi ve yüzleşme gibi kavramların günümüz siyasetinde ve kamusal alanında neye tekabül ettiklerini açıklamaya çalışacağım
Adaptif Cephelerde Sınıflandırma: Adaptif Cephelerde Kullanılan Güneş Kırıcıların Potansiyeli Üzerine Bir Araştırma
In this research, three different building facades in different climate types according to Köppen Climate Classification and where shading devices are used adaptively are analysed through a model developed by using the adaptive facade classification criteria in the literature. In the model used, the control parameters affecting the facade design, the adaptation method of the facade, the control system and technique, the visibility of the adaptation, and the time scale criteria are addressed, while the potential of using sun shades, which have been used as a traditional solar control tool for many years, in adaptive facades are evaluated. The facades of Carabanchel Social Housing (Spain), Sebrea Headquarter (Brazil), and Swisstech Convention Centre (Switzerland), which are located in different climate classes and where shading devices are used adaptively, are examined. The effects of shading devices with different materials and technological elements on user comfort when they meet with adaptive facade technology are discussed. In addition to the aim of optimizing user comfort, the contribution of adaptive facades, which have the additional aim of reducing structural energy costs by conserving energy, to the energy efficiency and sustainability goals of the building is also addressed, along with its effect on indoor comfort when designed using shading devices. This study emphasizes that shading devices have an important potential not only in terms of aesthetics but also in terms of sustainability goals.Bu araştırmada, Köppen İklim Sınıflandırması’na göre farklı iklim tiplerinde bulunan ve güneş kırıcıların adaptif olarak kullanıldığı üç farklı yapı cephesi literatürde yer alan adaptif cephe sınıflandırma kriterlerinden yararlanarak geliştirilen bir sınıflandırma modeli üzerinden incelenmiştir. Kullanılan modelde; cephe tasarımını etkileyen kontrol parametreleri, cephenin adaptasyon yöntemi, kontrol sistemi ve tekniği, adaptasyonun görünürlüğü ve zaman ölçeği kriterleri ele alınırken geleneksel bir güneş kontrol aracı olarak uzun yıllardır kullanılan güneş kırıcıların adaptif cephelerdeki kullanım potansiyeli değerlendirilmiştir. Farklı iklim sınıflarında bulunan ve güneş kırıcıların adaptif özellikte kullanıldığı ve Carabanchel Social Housing (İspanya), Sebrea Headquarter (Brezilya) ve Swisstech Convention Centre (İsviçre) yapılarına ait cepheler incelenerek farklı malzeme ve teknolojik unsurlarla donatılmış güneş kırıcıların adaptif cephe teknolojisi ile buluştuğunda kullanıcı konforuna etkileri ele alınmıştır. Kullanıcı konforunu optimize etme amacına ek olarak diğer bir amacı da enerji korunumu yaparak yapısal kaynaklı enerji giderlerini azaltmak olan adaptif cephelerin, güneş kırıcılar kullanılarak tasarlandığı durumda iç ortam konforuna etkisiyle birlikte, yapının enerji etkinlik ve sürdürülebilirlik hedeflerine olan katkısına da değinilmektedir. Bu çalışma; güneş kırıcıların sadece estetik açıdan değil, sürdürülebilirlik hedefleri açısından da önemli bir potansiyele sahip olduğunu vurgulamaktadır
Tarihsel süreçte sanatta sağaltımın kullanımı: Joseph Beuys ve Anselm Kiefer örneği
Eser metninin ilk bölümünde çalışmanın konusu olan ''sağaltım'' kavramına ve tarihçesine değinilmiş, tarihsel açıdan felsefe ve psikanaliz alanında nasıl ele alındığı incelenmiştir. Felsefe tarihinde katharsis terimiyle Antik Yunan'da karşılaşmaktayız. Sanat felsefesi alanında konuyu eğilen ilkçağ filozoflarından Aristoteles'in Poetika eserinde tragedyalarla tiyatronun özünün ''ruhsal arınma'' olduğu ifadesi Platon'un Devlet yapıtında kavramı kullanışıyla farklılıklar içermektedir. Alman idealizmi düşünürlerinden Hegel ve Schelling'in de katharsis kuramına yaklaşımları mevcuttur. Klasik psikanalizin temellerini inşa eden Sigmund Freud'un geliştirdiği yöntem, psikanaliz ve tedavi süreci hakkında detaylı bir bilgilendirme yapılmıştır. Klasik psikanalizin devamı olan ego psikolojisi, Adler'in geliştirdiği Bireysel Psikoloji, Jung'un Analitik Psikolojisi ve toplumsal sorunları da bakış açısına dahil eden Erich Fromm ile günümüzün önemli ekollerinden Varoluşçu psikanalizin düşünsel farklılıkları üzerinde durulmuştur. Psikanalistlerin çok önem verdiği rüyalar konusunda ekollerin yaklaşım biçimleri anlatılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde sanatsal pratiklerin sağaltıcı bir amaçla insanlık tarihi boyunca bireyin edimlerine nasıl yansıdığı Sibirya şamanik toplulukları üzerinden değerlendirilmiştir. Geliştirilen sanatsal yaratıcılık teorileri sonrasında psikoterapide ve ruh hekimlerinin saha çalışmalarında kullandıkları sanatsal faaliyetler ve ayrıca çocuk resimlerindeki sembolik dilin fark edilmesiyle Amerika'da gelişmeye başlayan 'sanat terapisi'nin tarihçesi ve uygulama alanlarından bahsedilmiştir. Sanat tarihinden başlıca sanatçıların eserlerinden örneklerle hem bireysel hem de toplumsal yaşantıların etkilerine değinilmiştir. Eser metninin üçüncü bölümünde sanatla sağaltımı çalışmalarının merkezine alan sanatçılardan Joseph Beuys ve Anselm Kiefer'in özelinde ise yaratma edimlerinin bireysel ve toplumsal tarih boyutunda tetikleyici dinamikleri irdelenmiştir. Beuys ve Kiefer'in çalışmalarında gördüğümüz şamanik etkiler, simya bilgisi ve ezoterizm, antropozofi öğretisi ve mitolojik konulardan beslenmişlerdir. Böylece bireysel ve toplumsal travmaların sağaltımı hedef alınmıştır
An analysis of Necil Kâzim Akses's Sixth Symphony and "the image of that which is invisible" for orchestra
Necil Kâzım Akses'in Altıncı Senfoni'si bestecinin ölümü sebebiyle tamamlanamamıştır. Besteci hakkında yazılmış çizilmiş hemen her metinde Altıncı Senfoni salt dramatik bir gündem olarak yer almıştır. Müzisyenler ve orkestra şefleri de bu yazılanlar ile yetinmiş, yapıtın aslı astarını merak etmemişlerdir. Çağdaş Türk müziği literatürünün en önemli ustalarından biri olan Necil Kâzım Akses'in (ve bütün bestecilerimizin) yapıtlarının bir arşivde tasnif edilip her birinin detaylıca incelenmesi gerekmektedir, ki sürprizler hüzün değil şevk yaratsın. Bu çalışmada yazılmışların peşinde koşmadan, yapıt ve bağlam izleğinde çözümlemelerle ne büyük kazançlar elde edilebileceği gösterilmek istenmiştir. Dileğim, Necil Kâzım Akses'in Altıncı Senfoni'sinin bu çalışmanın ardından bir mit olmaktan kurtulup, konser programlarında hakettiği yeri almasıdır
İstatistik tabanlı görüntü işleme ve kümeleme yöntemleri ile nesne tanıma
Bu çalışmada, gıda israfını azaltmayı ve tüketicilere daha taze ürünler sunmayı hedefleyen yenilikçi bir akıllı buzdolabı sistemine yönelik bir uygulama üzerine odaklanılmaktadır. Özellikle bozulmaya yatkın domatesler üzerine yapılan bu araştırma, domateslerin bozulma süreçlerini erken aşamada tespit ederek tüketiciyi bilgilendirmeyi amaçlamıştır. Bu amaç doğrultusunda, domateslerin çeşitli olgunluk ve çürüme seviyelerini analiz edebilmek için iki aşamalı bir kendini düzenleyen haritalar (SOM - Self Organizing Maps) modeli geliştirilmiştir. Bu model, domateslerin olgunluk seviyelerini ve bozulma süreçlerini belirleyerek, kullanıcıya geri bildirim sağlamayı hedeflemektedir. Veri seti, internet kaynaklarından toplanan domates görselleri, domateslerin olgunluk seviyelerinden çürümeye kadar kaydedilmiş videolar ve düzenli aralıklarla çekilmiş fotoğraflardan oluşturulmuştur. Bu süreçte toplam 3.138 adet görsel, belirli kıstaslara göre etiketlenerek, taze, bayat, çürük şeklinde sınıflandırılmıştır. Bu veriler iki aşamalı bir SOM modeli ve diğer kümeleme algoritmalarıyla analiz edilmiştir. İlk aşamada, domateslerin üç farklı olgunluk seviyesine (taze, bayat, çürük) göre kümeleme yapılmıştır. Bu süreçte SOM modeli kullanılarak, yüksek boyutlu veriler düşük boyutlu bir topolojik haritaya dönüştürülmüş ve taze, bayat, çürük olmak üzere üç farklı küme oluşturulmuştur. Test seti üzerinde yapılan değerlendirmede, modelin genel doğruluk oranı 0,67 olarak hesaplanmıştır. Taze domateslerin sınıflandırılmasında daha yüksek bir başarı elde edilirken (duyarlılık 0,72), bayat domateslerin doğru sınıflandırılmasında (duyarlılık 0,40) zorluk yaşandığı gözlemlenmiştir. Bu durum, bayat domateslerin görsel özelliklerinin taze veya çürük domateslerle karışmasına neden olmuştur. İkinci aşamada ise domateslerin farklı zaman aralıklarında (0-7, 7-14, 14-30, 30+ gün) bozulma süreçleri kümeleme yöntemleri kullanılarak analiz edilmiştir. Her bir zaman aralığından görsel örneklemleri seçilerek ortalama vektörler hesaplanmış ve bu vektörler SOM modeli için başlangıç küme merkezleri olarak kullanılmıştır. Model, bu dört küme merkezine göre veri setindeki tüm görselleri kümeleyerek, domateslerin belirli zaman aralıklarındaki olgunluk durumlarını tespit etmeyi hedeflemiştir. Elde edilen genel küme saflığı (purity) değeri 0,51 olarak belirlenmiştir. Silhouette skoru ise 0,63 olarak hesaplanmış, bu da kümeler arasındaki ayrımın belirli bir düzeyde olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak, geliştirilen bu iki aşamalı SOM modeli, domateslerin bozulma süreçlerini yüksek doğrulukla analiz edebilmekte ve gıda israfını azaltma noktasında önemli bir potansiyel sunmaktadır. Bu çalışma, yapay zeka ve makine öğrenimi tekniklerinin gıda kalitesini izleme ve sürdürülebilir tüketim alışkanlıkları geliştirme konusunda nasıl etkili araçlar olabileceğini göstermektedir. Gelecekte, modelin daha büyük veri setleri ve daha gelişmiş algoritmalarla güçlendirilmesi, farklı gıdaların bozulma süreçlerinin de analiz edilebilmesi için uyarlanabilirliğinin test edilmesi planlanmaktadır. Bu çalışmalar, gıda israfını azaltma ve tüketici sağlığını koruma çabalarında önemli bir ilerleme sağlayarak, gıda sektöründe sürdürülebilirlik ve verimlilik konularında yeni kapılar açabilir
An investigation into the improvement of acoustic properties in university classrooms
Eğitim yapılarında işitsel konforun eğitimin kalitesi ile doğrudan bağlantısı vardır. Bilgi aktarmanın ve konuşmanın yoğun olduğu bu hacimlerde sesin doğru iletimi için iyi kurgulanması gereken akustik, dersin anlaşılabilirliğini ve verimin artmasını sağlayan disiplinlerin başında gelir. Bu tez çalışmasında, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fındıklı Kampüsü ve İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla Kampüsü'nden örnek derslikler seçilerek hacim akustiği ölçümleri ve üç boyutlu modellemeler ile simülasyon çalışmaları yapılmıştır. Bu yöntemlerle üniversite dersliklerinde akustik konfor koşulları belirlenmiş ve mevcut duruma iyileştirme önerileri getirilmiştir. Bu çalışma kapsamında ilk olarak literatür taraması yapılarak benzer çalışmalar incelenmiş, çalışmanın amacı ve yöntemi belirlenmiştir. Sonraki bölümlerde eğitim mekânlarının gereksinimleri tespit edilmiş ve işitsel konfor özelinde parametreler açıklanmıştır. İki üniversitede yapılan hacim akustiği ölçümleri sırasında dersliklerin rölöveleri alınmış, değişkenlerine göre seçilen derslikler bilgisayar ortamında modellenmiştir. Bu modeller üzerinde yerinde gözlemlenen yüzey malzemeleri ve yutuculuk katsayıları işlenmiş ve Ease 4.4 simülasyon programı ile hacim akustiği sonuçları alınmıştır. Simülasyon ve akustik ölçüm yöntemi ile elde edilen sonuçlar karşılaştırılmış ve simüle edilen sonuçlar ölçüm sonuçlarına göre kalibre edilmiştir. İşitsel konforun yetersiz görüldüğü dersliklerde iyileştirme önerileri getirilerek optimum hacim akustiği parametrelerin elde edilmesi amaçlanmıştır. Sonuç bölümünde, bu iyileştirme ve analiz çalışmaları sonucu üniversite derslikleri için akustik prensip öneriler tartışılmıştır
Investigation of indoor physical environmental factors in age-friendly spaces and a model proposal for cohousing
Toplumların yaşlanmasıyla birlikte, yaşlı bireylerin yaşam kalitesini artırmaya yönelik çalışmalar giderek daha önemli hale gelmektedir. Yaşlı nüfusun artışı, onların yaşam alanlarının daha güvenli, konforlu ve erişilebilir olmasını gerektirmektedir. Bu bağlamda, iç mekân tasarımı ve fiziksel çevre faktörlerinin yaşlı bireylerin ihtiyaçlarına uygun şekilde düzenlenmesi büyük bir önem taşımaktadır. Bu tez çalışması, yaş dostu mekânların tasarımı ve yaşlı bireylerin bağımsız, sağlıklı ve sosyal bir yaşam sürmelerini destekleyecek iç mekân fiziksel çevre faktörlerinin belirlenmesi üzerine odaklanmaktadır. Bu çalışmada, yaşlı bireylerin yaşam kalitesini artırmak amacıyla iç mekân fiziksel çevre faktörlerini değerlendirerek yaş dostu mekânlar için bir model önerisi geliştirmeyi hedeflemektedir. Tez, yaşlı bireylerin ihtiyaçlarına uygun, güvenli, erişilebilir ve sosyal etkileşimlerini destekleyici iç mekân standartlarının belirlenmesi üzerine odaklanmaktadır. Araştırma, yaşlı bireylerin iç mekân fiziksel çevre faktörlerini kapsamlı bir şekilde inceleyerek, bu faktörlerin onların günlük yaşam kalitesine olan etkilerini değerlendirmektedir. Bu kapsamda; Görsel, Termal, Akustik, Mekân Organizasyonu faktörleri ve Vibrasyon, Manyetik Alan boyutları gibi unsurlar detaylı olarak analiz edilmiştir. Tezin temel hipotezi; Değişen çağa göre aktif yaşlanma yaklaşımı dahilinde kurumsal bakım hizmetlerinin; kapsamının, kalitesinin, standardizasyonun iç mekân tasarımı ve fiziksel çevre faktörleri bakımından belirlenmesi, Türkiye için uygun bakım hizmetleri veren mekânların tasarlanması için gereklidir. Araştırma, literatür taraması, anketler, görüşmeler ve gözlemler gibi çeşitli yöntemler kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Yaşlı bireylerin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını anlamak için anketler ve görüşmeler yapılmış, mevcut mekânların durumu gözlemlenerek analiz edilmiştir. Araştırma bulguları, iç mekân fiziksel çevre faktörlerinin yaşlı bireylerin bağımsızlık, güvenlik, erişilebilirlik ve sosyal etkileşim ihtiyaçlarını karşılamada kritik rol oynadığını göstermektedir. Ergonomik tasarım, aydınlatma, malzeme, renk, akustik ve termal etmenlerin optimize edilmesi, yaşlı bireylerin yaşam kalitesini önemli ölçüde artırmaktadır. Tez kapsamında önerilen model, yaşlı bireylerin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılayan, katılımcı ve esnek bir yaşam alanı tasarımını öngörmektedir. Model, yaşlı bireylerin sosyal etkileşimini artıracak ortak yaşam alanları ve bireysel ihtiyaçlarını karşılayacak özel alanların dengeli bir şekilde bir araya getirilmesini hedeflemektedir. Araştırma sonuçları, yaşlı bireylerin yaşam kalitesini artırmak için iç mekân tasarımında dikkat edilmesi gereken fiziksel çevre faktörlerini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, yaş dostu mekânların tasarımında görsel, termal ve akustik konforun sağlanması, sosyal etkileşimi teşvik eden alanların oluşturulması ve bireysel ihtiyaçlara yönelik çözümler sunulması önerilmektedir. Ayrıca, gelecekteki çalışmalar için yaşlı bireylerin mekânsal ihtiyaçlarını daha iyi anlamak ve bu ihtiyaçlara yönelik yenilikçi çözümler geliştirmek amacıyla daha fazla araştırma yapılması gerektiği vurgulanmaktadır