Bu araştırmanın amacı Türkiye'deki genç yetişkinlerden oluşan bir örneklemde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ile sosyal anksiyete bozukluğunun (SAB) yaygınlığını ve komorbiditesini incelemektir. 21-24 yaş arasındaki üniversite öğrencileri araştırma ekibi tarafından hazırlanan sosyo-demografik formu, Yetişkin DEB/DEHB DSM IV Temelli Tarama ve Değerlendirme Ölçeği ile Liebowitz Sosyal Anksiyete Ölçeğini doldurmuştur. Sona erme noktası üzerinde puan alan katılımcılar, DEHB ve SAD için DSM-IV kriterlerini gözeten deneyimli psikiyatristler tarafından teşhis amaçlı bir görüşmeye davet edilmiştir. Tüm katılımcıların yüzde 30'u (152/494) tarama ölçeklerindeki sona erme noktası üzerinde bir puan almış ve bu katılımcıların yüzde 60'ı (92/152) klinik görüşmeye katılmıştır. Klinik görüşmeye katılan katılımcıların yüzde 38'i (35/92) DEHB ve/veya SAB teşhisi almıştır. Tüm örneklem içinde DEHB ve SAB yaygınlık oranı DEHB için 3.23% (16/494) ve SAB için 4.45% (22/494) olarak belirlenmişken katılımcıların 0.6% (3/494)'sının komorbid DEHB ve SAB'na sahip olduğu saptanmıştır. Burada sunulan bulgular SAB ve DEHB'nin oldukça yaygın komorbiditeler olduğunu belirten literatür çalışmalarını destekler niteliktedir. Sosyal Anksiyete Bozukluğu olan öğretmen adaylarına teklif edilen profesyonel yardımın reddedilmesi ise daha fazla araştırılması gereken bir konudur. Resmi bir teşhis ile etiketlenmekten ve mesleki hayatlarında tedavi görmekten duyulan korku ve endişenin kültüre özgü bir yaklaşımla incelenmesi gerekmektedir.To investigate prevalence and comorbidity of attention-deficit hyperactivity disorder (ADHD) and social anxiety disorder (SAD) in a Turkish community sample of young adult population. University students aged 21-24 years completed a socio-demographic form developed by the study team; Adult ADD/ ADHD DSM IV- Based Diagnostic Screening and Rating Scale and Liebowitz Social Anxiety Scale. Subjects, who scored above the cut off points in each scales, were invited for a diagnostic interview conducted by experienced psychiatrists using DSM-IV criteria for ADHD and SAD. 30 percent (152/494) of all participants had a score above of the cutoff point in screening scales and 60 percent of them attended clinical interview. 38 percent (35/92) of those who had clinical interview received diagnoses of ADHD and/or SAD. Prevalence of ADHD and SAD among the whole sample was 3.23% for ADHD (16/494) and 4.45% for SAD (22/494), whilst 0.6 % (3/494) had comorbid ADHD and SAD. Findings presented here support the existing literature that SAD and ADHD are relatively common comorbidities. Rejection of professional help offered to the teacher candidates with Social Anxiety Disorder need further analysis. Their fear of stigmatization and concerns about the impact of a formal diagnosis and having treatment on their professional career needs to be addressed in a culture-specific approach