Identity representations in the narratives on the EU-Turkey relations

Abstract

This study aims to situate contemporary debates on the EU-Turkey relations in a broader historical context. It argues that understanding from where current narratives come and identifying their constituents, and particularly the narrators’ mutual perceptions on each other, which have endured through decades or even centuries, contributes to a deeper understanding of the relationship in critical ways. The paper is based on the results of two historically oriented studies carried out within the framework of the FEUTURE project -a narrative analysis as well as an analysis of identity representations since the 19thcentury- both of which adopted a comparative approach by analysing European and Turkish sources. Among others, the paper asserts that the EU and Turkey, both historically and in the present, have been important for each other in their identity construction. It argues that one of the most defining characteristics of the narratives and identities over time is their changing nature. The paper finds that narratives and identity construction processes also intertwined also with drivers at different levels, by the respective historical and political context. From a contemporary perspective, it finds that narratives on both sides have become more conflictual and that relations are likely to be dominated by conflictual elements also in the nearer future. This is, however, coupled with a constantly present conviction of the importance of Turkey for Europe and vice versa.FEUTURE projesi kapsamında tamamlanan iki ayrı nitel araştırmayı sentezleyen bu çalışma, Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerine dair güncel tartışmaları geniş bir çerçevede ve tarihsel bağlamda ele almayı amaçlamaktadır. Çalışma, günümüz siyasi anlatılarının ve bu anlatıların geçmişi onlarca yıla dayanan bileşenlerinin -örneğin aktörlerin kendilerine ve birbirine ilişkin müşterek algılarının- araştırılmasının, söz konusu ilişkilerin bütünüyle anlaşılabilmesi için kritik öneme sahip olduğunu ileri sürmektedir. Bu kapsamda yararlanılan araştırmalardan ilki, Türkiye’den ve Avrupa Birliği’nden siyasi aktörlerin ilişkilerin resmi olarak başladığı 1959 yılından günümüze baskın anlatılarını resmi belgelere dayanan geniş bir veri setiyle ve nitel veri analizi (Qualitative Data Analysis, QDA) yöntemiyle inceleyen anlatı analizidir (Narrative Analysis). Bunun yanı sıra, çalışmada, Türkiye’den ve Avrupa’dan çeşitli aktörlerin birbirlerine ilişkin kimlik ve kültür algılarını 18. Yüzyıl sonlarından başlayarak ve ele alınan dönemin siyasi ve kültürel faktörlerine binaen irdeleyen üç bütünleyici söylev analizine (Discourse Analysis) yer verilmektedir. Bu çalışmada bir araya getirilen farklı ancak birbirini tamamlayan iki veri seti, yöntem ve sorunsal, AB-Türkiye ilişkilerindeki örüntülere siyasi anlatılar ve kimlik tasvirleri yönünden ışık tutabilecek, kapsamlı ve ender bir araştırma zemini sağlamaktadır. Çalışma kapsamında varılan temel sonuç, anlatıların her iki tarafta da giderek daha çelişkili hale geldiği ve ilişkilerin yakın gelecekte de 'çatışma' hâkimiyetinde sürmesinin olası olduğudur. Bununla birlikte, tarafların karşılıklı olarak birbirlerine atfettikleri önem ve karşılıklı dayanışmaya yaptıkları vurgu yine yakın gelecekte ilişkilerde belli bir ölçü dahilinde 'işbirliği' olacağına işaret etmektedir

    Similar works