Çocukluk çağı primer hipertansiyon patogenezinde renin, aldesteron, anjiotensin ve lipid metabolizma genlerinin araştırılması ve genotip-fenotip ilişkisi
Çocukluk çağı primer HT'si obesite prevelansındaki artış ile paralel olarak artmaktadır. Çocukluk çağı HT'sinin erişkin dönem de HT'sine neden olduğu bilinmektedir. Hipertansiyon epigenetik değişimlerin de etkili olduğu bir süreçtir. Bu çalışmada HT etiyolojisinde yer alan faktörler ve gen polimorfizmleri değerlendirilmiştir. Elli hasta, 50 sağlıklı kontrol grubundan oluşan 100 çocuğun alındığı bu çalışmada; yaş, cinsiyet, VKİ, aile öyküsü, kan glukoz ve lipid düzeyleri, HT tanı anındaki KB ölçüm ve persantilleri, kullanılan ilaçlar, tedavi sonrası KB kontrolleri, hedef organ tutulumları incelenmiştir. ACE, renin, anjiotensin, aldosteron, FABP2, ApoB100 polimorfizmleri değerlendirilmiştir. Hastaların VKİ ortalamalarının 28.6, kontrol grubunun ise 19.2 olduğu görülmüştür. Hastaların VKİ'lerinin kontrol grubundan anlamlı olarak yüksek olduğu saptanmıştır(p<0.001). Soygeçmiş özelliklerine bakıldığında, hasta grubunun %40'ında ailede HT olduğu, kontrol grubunun ise hiçbirinin ailesinde HT öyküsü olmadığı gözlendi. Hastaların ailesinde HT varlığı, kontrol grubuna göre anlamlı olarak farklı bulunmuştur(p<0.001). Ailesinde HT bulunan 20 hastanın, 14'ünde (%70) I.derece yakınında HT varlığı gözlenmiştir. Yapılan biyokimyasal tetkiklerde hasta grubun sadece HDL ortalaması anlamlı olarak kontrol grubundan daha düşük bulunmuştur (p <0.001). Hipertansiyonun en önemli klinik sonuçlarından olan hedef organ tutulumlarını araştırma grubu hastalarda değerlendirdiğimizde 8 hastada (%16) tutulumun varlığı görülmüştür. Bu 8 hastanın 7'sinde yalnızca kardiyak tutulum var iken; 1'inde hem kardiyak hem de renal tutulum olduğu bulunmuştur. ACE, renin, anjiotensin, aldosteron, FABP2, ApoB100 polimorfizm dağılım farkı (1 homozigot dominant, 1 homozigot resesif ve heterozigot gruplama ile) hasta ve kontrol gruplarında incelendiğinde, istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır. Genotiplerdeki bu üçlü gruplama, hastalarda sıklık olarak yüksek olan homozigot ve diğer şeklinde gruplandırılarak hasta ve kontrol grubu arasındaki fark değerlendirildiğinde de istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır. Bu gen polimorfizm değişikliklerinin, HT ve ilişkili hastalık gruplarında yapılan çalışmalarda çalışmamızdaki sonuçlara benzer ilişkili bulunamayan ve tam aksi şekilde ilişkili bulunan sonuçlar bildirilmiştir. Farklı sonuçların olduğu epigenetik etkileşimlerin olduğu durumlarda, primer HT etiyolojisine yönelik bu çalışmalar daha fazla hasta sayısının dahil edildiği ve farklı populasyonların temsil edileceği hasta ve kontrol gruplarında yapılmalıdır.Primary hypertansion growth in children parallels the growth of children’s obesity prevelans. Childhood hypertansion is known to cause hypertansion in adulthood.
Epigenetic alterations also have an effect on the cause of hypertansion. In this article the etiological factors of hypertansion and the genetic polymorphism are investigated.
In this study which consists of 100 children from whom 50 are sick and the other 50 shape the control group, we investigated their age, gender, BMI, family history, blood glucose and lipids levels, their weight and height measurements and perantiles on hypertansion diagnosis, medications, weight and height controls after receiving therapy and target- organ damage. ACE, renine, angiotensin, aldosterone, FABP2, ApoB100 polymorphisms were evaluated.
The average BMI of the sick children was 28.6 and the control group’s was 19.2. It was established that the BMI of the children with elevated blood pressure is significantly higher (p<0.001) compared to that of the control group.
Upon family history investigation we found that %40 of the patients had a member with hypertansion in their families whereas no family member of the childen in control group had elevated blood pressure. There was a significant difference in hypertansion existence in the families of the patients and the healthy children’s(p<0.001). 14 (%70) of the 20 patients had a first- degree relative with hypertansion.
In the biochemical examinations which were conducted in both groups, only the average HDL levels of the patients were found significantly lower of those of the control group (p<0.001).
When investigated in the patients’ group target- organ damage, the clinical outcome of most significance in hypertansion, was detected in 8 children (%16). 7 of those had shown only cardiac damage while one had also renal damage.
When ACE, renine, angiotensin, aldosterone, FABP2, ApoB100 polymorphism distribution range was investigated (with 1 homozygous dominant, 1 homozygous recessive and heterozygous grouping) there were reported nostatistical differences of value. The trinary grouping of genotypes, the high rate of homozygosity in patients and the other ways of grouping when the differences between the sick and healthy were evaluated, there were also reported no significant statistical differences.
The genetic polymorphisms detected in hypertansion and related diseases reported by other studies there were found no relativity to the outcomes of our research or there were reported results that were in contrast to ours. In cases where opposing outcomes due to epigenetic interference are reported, studies associated with the etiology of primary hypertansion should be conducted on a larger group of patients and would require patient and control groups representative of various populations