Filistin sorunu uzun tarihi geçmişi ile uluslararası ilişkilerde en karmaşık ve uzun süreli sorunlardan birisi olmuştur. Soruna bu kadar
uzun süredir bir çözüm bulunamamasının başlıca nedenlerinden birisi uluslararası aktörlerin kendi çıkarlarını korumak amacıyla soruna müdahalede
bulunmalarıdır. Filistin sorunu uluslararası aktörlerin çıkarları doğrultusunda gelişim göstermiştir. Bu aktörler İkinci Dünya Savaşından önce
İngiltere ve savaştan sonra ise Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği olmuştur. Böylece Filistin sorunun kaderi soruna taraf olan
aktörler tarafından değil, uluslararası düzene hükmeden güçler tarafından yönlendirilmiştir. Bu güçlerin tartışmasız en etkin olanı Ortadoğu'da
çok önemli çıkarları olan ve bu çıkarları İsrail ile işbirliği yapılmasını gerektiren Amerika Birleşik Devletleri olmuştur. Böylece Amerika Birleşik
Devletleri'nin bölgedeki çıkarlarıyla çeliştiği noktalarda Filistinlilerin kendi geleceğini belirleme hakkı gözardı edilmiş, Birleşmiş Milletler'in
sorunla ilgili aldığı kararlar tam olarak uygulanamamış ve uluslararası hukuk kuralları işletilememiştir. Tüm bunlar göz önüne alındığında Filistin
sorunu uluslararası alanda devletlerin dış politikalarını nasıl dizayn ettiklerini, uluslararası ilişkilerin nasıl işlediğini ve tüm dünyada kabul görmüş
haklar ve uluslararası hukuk kurallarının nasıl ihlal edildiğini gösteren bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Filistin sorunun gelişimi ve bu
günkü durumu uluslarası ilişkilerde politikaları belirlemede "hak" kavramının tek başına yeterli olmadığını, "güç" unsurunun politikaların
şekillendirilmesinde etkin bir rol oynadığını gösteren çarpıcı bir örnek oluşturmaktadır. Bu bağlamda bu çalışmanın konusu Filistin sorununda
en etkli dış aktör olan ABD'nin başlangıcından 1993 Oslo Anlaşmasına kadar olan dönemdeki politikalarının bir analizidir.
The Palestine problem has been one of the most complex and enduring problems of the international relations. It has a long history.
The solution of the problem was not possible since it was frequently intervened by the power relations of the international political system.
The problem was downplayed to national interests of the superpowers, that is Britain before the World War II and the US and the Soviet Union
after the World War II. The course of the events was determined not by the parties to the conflict but by the prevailing superpowers,
especially by the US that had vital interests in the region and these interests required aligning itself with Israel. Thus the universally
recognized rights of the Palestinian people were ignored, the UN resolutions on the problem could not be implemented and the international
law could not be applied to the Palestine. In this respect, the Palestine problem offers us a perfect case study to analyze how foreign policies
of the states are designed, how international relations are conducted, and how universally recognized rights and international law are
subordinated to the realities of the power politics. It proves that power, not rights, makes policy in the international system. So the focus of
this paper will be an analysis of the Unites States' Palestine policy, as the most influential outside actor in the problem, for the period from
its beginning to the 1993 Oslo Accords that opened a new page in the conflict