İNGİLİZCEYİ ANA DİLİ OLARAK KONUŞANLAR İLE İNGİLİZCE ÖĞRENEN
TÜRK ÖĞRENCİLERİN KULLANDIKLARI RESMİ ŞİKAYET KALIPLARI
ÜZERİNE KARŞILAŞTIRMALI BİR ÇALIŞMA
Bu çalışmanın amacı, İngilizce öğrenen Türk öğrencilerin resmi şikayet
durumlarında sergiledikleri edimsel dil davranışlarını ana dili İngilizce olanların sözeylem
üretimleri ile karşılaştırarak araştırmaktır. Türk öğrencilerin İngilizcedeki dil
üretimlerini belirleyip bu verileri ana dili İngilizce olanlardan elde edilen veriler ile
kıyaslamak suretiyle 1) Türk öğrenciler ve anadili İngilizce olanlar arasındaki şikayet
kullanımlarına yönelik dilbilimsel ve edimsel farkları tespit etmek; 2) yaş, cinsiyet,
yabancı dilde yeterlik ve yabancı dil kültürüne maruz kalma süresi gibi Türk
öğrencilerin resmi şikayetlerindeki iletişimsel tercihleri üzerinde etkili olabilecek
değişkenlerin etkilerini açıklamak; ve 3) Türk öğrencilerin İngilizce resmi şikayet
durumlarında kullandıkları edimsel stratejileri doğrudanlık ve dolaylılık açısından
belirlemek amaçlanmıştır. Araştırmanın verileri 132 ana dili İngilizce olan katılımcıdan
144 İngilizce öğrenen Türk öğrencilerden, toplamda 276 katılımcıdan toplanmıştır. Üç
ayrı veri toplama yöntemi kullanılmıştır: a) Söylem Değerlendirme Anketi (SDA); b)
video çekimli canlandırma; ve c) açık uçlu sözlü mülakat. Toplanan veriler hem nicel
hem de nitel olarak analiz edilmiştir.
Elde edilen sonuçlar, ana dili İngilizce olan katılımcılar ile Türk katılımcıların
şikayet üretimlerinde dilbilimsel öğeler ve edimsel tercihler açısından anlamlı farklar
olduğunu göstermiştir. Bu sonuçlara göre, Türk öğrenciler şikâyette bulunurken ana dili
İngilizce olan katılımcılara kıyasla daha çekingen bir tavır sergilemişler ve dolaylı
ifadeleri tercih etmişlerdir. Bununla birlikte, Türk katılımcıların edimsel tercihleri yaş
ve cinsiyet değişkenlerine bağlı olarak ana dili İngilizce olan katılımcılara kıyasla
anlamlı farklılıklar göstermiştir; bu da Türk katılımcıların kendi kültürlerine ait edimsel
özellikleri İngilizce kullanımlarına aktardıklarını göstermiştir. Ayrıca, Türk katılımcılar,
İngilizce yeterlik düzeyi açısından kendi aralarında farklılık göstermişlerdir; yeterlik
düzeyi yükseldikçe dolaylı ifadeleri sosyal olarak daha uygun bulma eğilimi artmıştır.
Buna bulguya göre, İngilizce öğrenen Türk katılımcıların İngilizce anlama ve kullanma
yeterlikleri arttıkça, kendi dillerine ait kültürel ve edimsel öğelerden daha çok
etkilendikleri ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak, bu araştırmanın bulguları, öğretmenler ve
müfredat geliştirenler tarafından, İngilizce öğrenen Türklerin, İngilizce iletişimde
dilbilimsel ve edimsel olarak sıkıntı yaşayabilecekleri şikâyet durumlarını açıklamak ve
bu sayede edimsel yeterliği artırmak amacıyla yeni materyaller ve yöntemler
geliştirmek için bir fırsat olarak kullanılabilecektir.The aim of this study is to investigate the pragmatic language behavior of
Turkish learners of English in formal complaint situations through the comparison of
their speech act performances to those of native speakers. By exploring Turkish EFL
learners' speech production in English, and comparing it to the data provided by native
speakers, this study aimed to (1) identify linguistic and pragmatic differences between
Turkish and native speakers of English in complaining; (2) account for factors such as
age, gender, proficiency and length of stay in the target culture that govern the
communicative choices made by Turkish speakers of English in formal complaints, and
(3) explain what pragmatic choices native speakers and Turkish learner make in their
formal complaining attempts in English in terms of directness and indirectness. The data
was collected from a total of 276 participants, 132 Native Speakers (NSs) and 144
Turkish Learners (TLs) of English. Three different data collection methods were used:
a) a Discourse Evaluation Task (DET); b) video-recorded role plays; and c) open-ended
oral interviews. The data was both quantitatively and qualitatively analyzed.
The results indicate that native English speakers' and Turkish learners'
production of complaints reflects a significant difference with respect to the linguistic
components and the pragmatic choices made in complaining. According to the results,
TLs are more reserved and indirect in their complaining behavior compared to NSs.
What is more, the pragmatic preferences made by Turkish learners differ significantly
different from those of native speakers with regard to age and gender, which
suggests that the learners transfer pragmatic features from their own cultural etiquette.
Finally, Turkish learners differed within the group with regards to proficiency levels;
that is, the higher the proficiency level of learners is, the more they perceive the indirect
complaining strategies as socially more appropriate, which suggests that the learners are
more affected by their own culture and corresponding pragmatic elements as they get
more proficient in comprehension and use of the target language. Consequently, the
findings of the study can be used as an opportunity by teachers and syllabus designers to
explain situations in which Turkish learners of English may fail linguistically and
pragmatically; and in turn, to develop materials in order to find more effective ways of
promoting pragmatic competence among Turkish EFL learners