91 research outputs found
The Medicinal Effects of Different Solvent Extracts of Pyracantha Coccinea Roem. Fruits: Heavy Metal Content, Antioxidant, and Antimicrobial Properties
The current investigation has been conducted to assess the total flavonoid content, total phenolic content, heavy metal composition, and antioxidant and antimicrobial activities of Pyracantha coccinea Roem. fruit extracts prepared with different solvents. Methods: Ethanol, diethyl ether, and hot water extraction were used as solvents to prepare the extract of Pyracantha coccinea Roem. fruit. Total phenolic ingredient was assessed by Folin-Ciocalteu assay, and the total ingredient of flavonoids was measured spectrophotometrically via AlCl3 assay. The antioxidant activities of the extracts were investigated via free radical scavenging assays, DPPH, and ABTS. The fruits were analyzed by Inductively Coupled Plasma/Mass Spectrometer to determine heavy metal content. The antimicrobial activities of the extracts were investigated using agar well diffusion method against Pseudomonas aeruginosa, Staphylococcus aureus, Bacillus cereus, and Candida albicans. Results: It was determined that the total flavonoid ingredient, total phenolic ingredient, ABTS and DPPH activities of the hot water extract were significantly higher than the other fractions. These parameters were found to be significantly higher in ethanol extract compared to ether extract. All extracts exhibited antimicrobial activity against Bacillus cereus and Pseudomonas aeruginosa while the hot water fraction exhibited the highest antibacterial effect against Pseudomonas aeruginosa. It was determined that Cr, Co, Ni, and Cu contents exceeded the toxicity thresholds that might be found in plants. Conclusion: These results suggest that Pyracantha coccinea Roem. fruit may be considered as a natural source of antioxidants and antimicrobial agents
Milli mücadelede kadın ve Müfide Ferit Tek örneği
Millî Mücadele; İstiklâl Harbi, Bağımsızlık Savaşı veya Kurtuluş Savaşı olarak da anılır. Mondros Mütarekesi’nin (30 Ekim 1918) ardından başlayıp askerî bakımdan Mudanya Mütarekesi (11 Ekim 1922), siyasî bakımdan ise Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923) ile son bulmuştur. İtilaf kuvvetlerine karşı
direnmenin yollarını arayan Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak yurt çapında topyekûn bir direniş gerçekleştirmek için işe girişmiştir. Kongreler düzenleyerek halkı savaşa manen hazırlamakla ve askerî direnişi örgütlemekle uğraşmıştır. Önce halktan oluşturulan silahlı müfrezelerle işgali yavaşlatmayı, böylelikle kazanılan zamanla düzenli ordunun kurulmasını planlamıştır. Kuvâ-yi
Milliye adı verilen bu birlikler, Yunanlıları yenebilecek kabiliyette olmasa da onları oyalayabilmiştir.2 Mütareke gereğince ülkede orduların büyük kısmı terhis edilmiş, stratejik noktalar ele geçirilmiş ve silah depoları kontrol altına alınmıştır. Uzun savaş döneminin yorgunluğu ve ümitsizliği içinde bulunan padişah ve hükümet, İtilâf devletlerinin merhametine sığınmaktan, işgallerin genişlemesini önlemek için halkı sükûnete çağırmaktan başka bir şey yapamamıştır. Halk namusunu ve vatanını savunmak amacıyla Müdâfaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyetleri’ni kurarak mücadeleye başlamıştır. Bu cemiyetlerin bugünkü partilerle veya kurulmakta olanlarla hiçbir ilgisi yoktur. Tersine her türlü siyasal amaçtan tamamen uzaktırlar. Varlıklarını sadece memleket bütünlüğünü, millet ve devletin diğer haklarını korumak amacına
borçludurlar. Bunların hepsi aynı etkiler ve sebepler altında faaliyet göstermektedirler
Investigation of the effects of glycemic control on vitamin D, vitamin B12 and lipid profile in type 2 diabetic patients: a retrospective study
Tip 2 diyabet hızla büyüyen bir halk sağlığı sorunudur. Türkiye'de tip 2 diyabet hastalarında oral antidiyabetik kullanımının D vitamini, B12 vitamini ve lipid profili üzerine etkisi hakkında sınırlı veri bulunmaktadır. Bu nedenle, bu çalışmada tip 2 diabetes mellituslu hastalarda glisemik kontrolün D vitamini, B12 vitamini ve lipid profili üzerindeki etkisini belirlemek amaçlanmıştır. Yöntemler: 2020 ve 2021 yılları arasında Aksaray Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesinde İç Hastalıkları kliniğinde tedavi edilen 470 tip 2 diyabet hastasının tıbbi kayıtlarının retrospektif bir incelemesi yapılmıştır. Çalışmaya dahil edilen hastalar hemoglobin A1c (HbA1c) düzeylerine göre üç gruba ayrılmıştır; Grup 1 ( HbA1c değeri %7’nin altında olan hastalar), Grup 2 (HbA1c değeri %7-9 arasında olan hastalar) ve Grup 3 (HbA1c değeri %9’ dan büyük olan hastalar). Bulgular: Grup 1’in açlık kan glukoz düzeyinin, diğer iki gruptan anlamlı derecede düşük olduğu (p=0.000, p=0.000), Vitamin D (p=0.000, p=0.000) ve HDL (p=0.018, p=0.005) düzeylerinin ise anlamlı derecede yüksek olduğu belirlenmiştir. Grup 1’in trigliserit düzeyi Grup 3’e göre anlamlı düşük çıkarken (p=0.000), Grup 2’ye kıyasla anlamlı bir fark bulunmamıştır (p=0.339). Grup 2’nin açlık kan glukoz ve trigliserit düzeyleri, Grup 3’e göre düşük dolduğu bulunmuştur (p=0.000, p=0.005). Vitamin B12, kolesterol ve LDL düzeyleri açısından gruplar arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Sonuç: Sonuç olarak bu çalışmada elde edilen veriler, diyabetik hastalarda başarılı glisemik kontrolün, vitamin D, HDL ve trigliserid düzeylerini olumlu yönde etkileyebileceğini düşündürmektedir.Type 2 diabetes is a rapidly growing public health problem. There is limited data on the effect of oral antidiabetic use on
vitamin D, vitamin B12, and lipid profile in patients with type 2 diabetes patients in Turkey. Therefore, in this study, it was aimed to
determine the effect of glycemic control on vitamin D, vitamin B12 and lipid profile in patients with type 2 diabetes mellitus
Apoptotic effect of bortezomib on pancreatic islet cells in STZ-induced diabetic rats
This study aimed to investigate the possible apoptotic role of bortezomib (BMZ) on pancreatic islets of streptozotocin (STZ)-induced diabetic rats.Methods: Sprague-Dawley rats were divided into groups that were administered BMZ alone or in combination with STZ. To evaluate the effect of BMZ on the development of diabetes, blood glucose levels were measured regularly in the animals. Islet cell viability was determined by staining the islets with fluorescein diacetate and propidium iodide. Expression of the Bcl-2 and bax genes was determined in islet cells by quantitative real-time polymerase chain reaction.Results: Administering STZ-induced hyperglycemia in the rats reduced the viability of islet cells and the bcl-2/bax ratio. In the group administered BMZ alone, the bcl-2/bax gene expression rate in islets increased significantly compared to the control group. BMZ co-administered with STZ significantly increased islet cell viability and the bcl-2/bax ratio compared to the diabetic group.Conclusions: This study demonstrates that BMZ may protect pancreatic islet cells from apoptosis by increasing islet viability and upregulating the bcl-2/bax gene expression ratio, even though it failed to protect against the destructive effect of STZ
Ortodontik Tedavi Sonrası Oluşabilecek Çürüklere Multidisipliner Yaklaşım
Amaç: Çürük ve plak retansiyonu, multibraketsabit ortodontik tedavinin en çok karşılaşılan yanetkilerindendir. Bu vaka raporunda, ortodontiktedavi sonrası oluşabilecek çürükler ve buçürüklerin tedavilerinden bahsedilmiştir.Olgu Sunumu: Yirmi yaşında erkek hasta,braketleri etrafındaki çürükler nedeniylekliniğimize başvurmuştur. Hasta 13 yaşındaortodontik tedaviye başlamış, 1 sene ortodontiktedavi görmüş ve sonrasında kendi isteğiyletedaviyi bırakmıştır. Altı sene boyunca braketleriağız içinde kalmıştır. Yapılan klinik muayenedemaksillar keser dişleri ve sağ mandibular kanindişinde kole çürükleri, sağ ve sol mandibular birincipremolar dişlerinin lingual pozisyonda olduğugörülmüştür. Ekstraoral muayenede, sol submandibuler bölgedelenfadenopati ve ağızaçıklığında azalma saptandı. Lenfadenopatiye sebepolan ve aşırı harabiyeti bulunan sol alt ikinci molardiş çekildi. Lingual pozisyonda olan sağ ve solmandibular birinci premolar dişler çekildi.Maksillar santral ve lateral dişlerin endodontikliniğinde kök kanal tedavisi yapıldı. Tüm dolgularve kök kanal tedavileri bittikten sonra, sol maksillarkanin diş boşluğuna 22 ve 23 no.lu dişlerinpalatinalinden destek alınarak, fiber köprü yapıldı.Ağız hijyeni motivasyonu yapılarak hastanıntedavisi bitirildi.Sonuç: Hastanın 1 yıllık takibi sonucunda,dişlerdeki çürük kontrolünün sağlandığı, ağızhijyeninin devam ettiği görülmüştür. Hasta artıkortodontik tedavi görmek istemediği için tedavi buşekilde bitirilmiştir
A Study into The Effect of The Educational Program Applied to Mothers and Aiming at Supporting The Emotional Development of Their Children on The Management of Their Emotions and on The Coping with The Negative Emotions of Their Children
Bu araştırmanın amacı, annelere uygulanan Çocuklarının Duygusal Gelişimini
Desteklemeye Yönelik Eğitim Programının, annelerin duygularını yönetme ve çocuklarının
olumsuz duygularıyla baş etmelerindeki etkisinin incelenmesidir. Araştırmada deney
grubundaki annelere on üç oturumluk Çocukların Duygusal Gelişimini Desteklemeye
Yönelik Eğitim Programı uygulanmıştır. Araştırma, Eryaman Başak Anaokulu ve Toki
Göksu Anaokulu olmak üzere iki anaokulunda yürütülmüştür. Araştırmanın Deney
grubunu Eryaman Başak Anaokulu ve Toki Göksu Anaokulunda 5-6 yaşında çocuğa sahip
31 anne oluştururken, kontrol grubunu da aynı anaokullarında 5-6 yaşında çocuğu olan 31
anne oluşturmuştur. Araştırma kapsamında annelere uygulanan Çocuklarının Duygusal
Gelişimini Desteklemeye Yönelik Eğitim Programının deney grubu üzerindeki etkililiğini
değerlendirmede; annelerin duygusal farkındalıkları ile öfke, üzgünlük yönetimleri ve
rahatsız oldukları duyguları değerlendirmek amacıyla Cortes, Greenberg ve Gottman
(2000) tarafından geliştirilen Duygulara İlişkin Düşünceler ve Hisler Ölçeğizi (Thoughts
and Feelings about Emotions Scales, TFES) araştırmacı tarafından geçerlik ve güvenirlik
çalışmaları yapılarak kullanılmıştır. Annelerin duyguları sosyalleştirme davranışlarını
ölçmek için Fabes, Eisenberg, ve Bernzweig (1990) tarafından geliştirilmiş olan Olumsuz
Duygularla Başa Çıkma Ölçeğizne (Coping with Negative Emotions Scale, CNES)
araştırmacı tarafından yeni bir boyut daha eklenerek geçerlik, güvenirlik çalışmaları yapılarak kullanılmıştır. Ayrıca programın kalıcılığını ölçmek amacı ile ön test-son test
olarak uygulanan Duygulara İlişkin Düşünceler ve Hisler Ölçeği ve Olumsuz
Duygularla Başa Çıkma Ölçeği bir ay sonra annelere izleme çalışması olarak tekrar
uygulanmıştır. Annelere uygulanan Çocuklarının Duygusal Gelişimini Desteklemeye
Yönelik Eğitim Programı sonucunda; deney ve kontrol gruplarının düzeltilmiş ön test
puanlarına göre DİDHÖznin Duygusal Farkındalık Boyutu son test puanlarının ANCOVA
sonuçları incelendiğinde, deney ve kontrol grubundaki annelerin Duygusal Farkındalık
Boyutu son test puanları arasında anlamlı bir farkın olduğu tespit edilmiştir. Eta kare
incelendiğinde, çıkan değer, annelere verilen eğitimin etkililiğinin Duygusal Farkındalık
Boyutuznda yüksek olduğunu göstermiştir. Deney ve kontrol gruplarının DİDHÖznin
Duygusal Farkındalık Boyutuzna ilişkin ortalamaları incelendiğinde, deney grubunun
düzeltilmiş ortalamasının, kontrol grubunun düzeltilmiş ortalamasından anlamlı olarak
yüksek olduğu saptanmıştır. Deney ve kontrol gruplarının ODBÇÖznin Duygu Odaklı
Tepkiler Boyutuzna ilişkin betimsel istatistikleri incelendiğinde, deney grubunun son test
ortalamasının kontrol grubunun son test ortalamasından anlamlı olarak yüksek olduğu
tespit edilmiştir. Deney ve kontrol gruplarının ODBÇÖznin Duygu Odaklı Tepkiler
Boyutuzna ilişkin ANOVA sonuçlarına bakıldığında, deney ve kontrol grubundaki
annelerin deney öncesinden sonrasına ODBÇÖznin Duygu Odaklı Tepkiler Boyutuznda
anlamlı bir farklılık olduğu görülmüştür. Deney ve kontrol grubunda bulunma ile öntestsontest
ölçümlerinin ortak etkisinin anlamlı olduğu saptanmıştır. Ayrıca Eta kare
incelendiğinde çıkan değer, annelere verilen eğitimin etkililiğinin Duygu Odaklı Tepkiler
Boyutuznda yüksek olduğunu göstermiştir. Araştırma bulgularına göre Çocukların
Duygusal Gelişimini Desteklemeye Yönelik Eğitim Programının, annelerin öfke ve
üzgünlük yönetimleri ve çocuklarının duygularını sosyalleştirme davranışlarına olumlu
yönde etkide bulunduğu saptanmıştır.The purpose of the current study was to investigate the effect of the educational program
applied to mothers and aiming at supporting the emotional development of their children
on the management of their emotions and on the coping with the negative emotions of their
children. The mothers in the test group were applied the Educational Program Aiming at
Supporting the Emotional Development of Children in three sessions. The research was
carried out in two kindergartens, Eryaman Başak Kindergarten and Toki Göksu
Kindergarten. The test group of the study was comprised of 31 mothers having a child at
the age of 5-6 attending to Eryaman Başak Kindergarten and Toki Göksu Kindergarten
while the control group was made up of 31 mothers having a child at the age of 5-6 at the
same schools. In the evaluation of the effectiveness of the Educational Program Aiming at
Supporting the Emotional Development of Their Children that was applied to mothers in
the content of the research, Thoughts and Feelings about Emotions Scale (TFES) that was
developed by Cortes, Greenberg and Gottman (2000) and the validity and reliability of
which was made by the researcher was used in order to determine the emotional awareness
of mothers and their anger and sadness management and their discomfort with their
emotions. In order to assess the behaviours of maternal socialization, Coping with
Negative Emotions Scales (CNES) developed by Fabes, Eisenberg and Bernzweig (1990),
which was added a new dimension by the researcher by making the studies of validity and
reliability, was used. In addition, Thoughts and Feelings about Emotions Scales and Coping with Negative Emotions Scales that were applied as pre and post-tests in order to
assess the permanence of the program were applied to mothers one month later as a follow
up study. At the end of the Educational Program Aiming at Supporting the Emotional
Development of Their Children; a significant difference was found between the post test
scores of Emotional Awareness Dimension of mothers in the test and control groups when
it comes to the ANCOVA results of the post test scores of Emotional Awareness
Dimension of TFES in terms of the corrected pre-test scores of the test and control groups.
As for the eta squared, the value showed that the efficacy of the education given to mothers
was high at the Emotional Awareness Dimension. Depending on the means of Test and
Control groups with regard to the Emotional Awareness Dimension of TFES, it was found
that the corrected mean of the test group was significantly higher than that of the control
group. Upon the examination of descriptive statistics regarding the Emotion Focused
Responses Dimension of CNES for the test and control groups, it was found that the posttest
mean of the test group was significantly higher than that of the control group.When it
comes to ANOVA results regarding the Emotion Focused Responses Dimension of CNES
for the test and control groups, it was found that there was a significant difference at the
Emotion Focused Responses Dimension of CNES from the pre-test to the post-test for the
mothers in both test and control groups. Presence in the test group and control group and
the common effect of pre-test and post-test measurements were found significant. In
addition, the value of obtained for eta squared showed that the efficacy of the education
given to mothers at Emotion Focused Responses Dimension was high. Depending on the
findings of the research, it was found that the Educational Program Aiming at Supporting
the Emotional Development of Children had a positive effect on the anger and sadness
management of mothers and on the socialization behaviours of the emotions of their
children
In vitro and in silico evaluation of thymoquinone as potential anticancer agent in human acute myeloid leukemia hl-60 cells
This study aims to explore the cytotoxic, apoptotic and autophagic effects of thymoquinone on human acute myeloid leukemia. The cytotoxic effects of thymoquinone were determined with 3-(4, 5-dimethylthiazol-2-yl)-2 and 5-diphenyltetrazolium bromide (MTT) tests. B-cell lymphoma 2 associated X protein (Bax), B-cell lymphoma 2 (Bcl-2), caspase 3, mammalian target of rapamycin (mTOR), phosphatidylinositol-3-kinase (PI3K), and protein kinase B (AKT) gene expression analyzes were studied with quantitative realtime polymerase chain reaction (qRT-PCR). AutoDock Tools 4.2 software was applied to research the potential binding of thymoquinone in the active sites of Bax, Bcl-2, caspase 3, mTOR, PI3K, and AKT proteins. Thymoquinone caused a cytotoxic effect on HL-60 cells (Human leukemia cell line) with a value of 16.35 mu M. Bcl-2 expression was decreased in all concentrations applied compared to the control. A decrease in caspase 3 expression level was detected in the cells treated with 10 mu M, 15 mu M, and 25 mu M thymoquinone compared to the control. Thymoquinone induced an important decrease in mTOR and PI3K expressions compared to the control at all doses, while AKT decreased at a dose of 15 mu M. The docking outcomes showed that thymoquinone interacts with the active site amino acids of apoptotic and autophagic proteins via hydrophobic interactions and hydrogen bonding. The present findings suggest that thymoquinone can stimulate autophagy by prevention of PI3K/AKT/mTOR pathway in HL-60 cells and may become a new target for the therapy of acute myeloid leukemia
- …