54 research outputs found

    Solunum yolları epitelinin volatil anestetikler ile oluşan bronkodilatasyondaki rolü

    No full text
    Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.ÖZET 1- Köpek ve insan bronş epîtelinin deneysel olarak yok edilmesi, bronş düz kasının çeşitli uyaranlara karşı duyarlılılığını arttırmakta; bu nedenle, aktif kasılma güçlerinde anlamlı artışlar meydana gelmektedir. Bu bulgu, epitelin bronş düz kası tonusunu azaltıcı bir etkisi olduğunu düşündürmektedir. 2- Köpek deneylerinde, bronş halkalarının halotan ile inkübe edildikten sonra, bronkokonstriktör ajanlara yanıtlarının azaldığı gözlenmiştir. Bu aktif kasılma gücü azalması 1 ve 2 HAC halotan ile inkübasyonda aynı düzeyde oluşmuştur. Bu nedenle, halotanın aktif kontraksiyon oluşması üzerindeki depresan etkisinin doza bağımlı olmadığı düşünülmüştür. 3- Bronş segmentleri önce kastırılıp sonra halotana maruz bırakıldıklarında, doza bağımlı bir düz kas gevşemesi saptanmıştır. 4- Halotanın elektrik alan uyarımı ile oluşan kasılmalar üzerindeki depresan etkisi, asetil kolin ile oluşanlar üzerindekine oranla daha belirgindir. Bu, hem periferik vagal sinirler hem de düz kas üzerinde inhibitor etkisine bağlıdır. 5- Halotanın köpek bronş düz kaslarını gevşetici etkisi epitelden bağımsızdır. Buna karşılık, insan bronşlarında 1 MAC düzeyinde halotan yalnızca epiteli intakt olan preparatlarda aktif kasılma gücünü azaltmakta, yani epitele bağımlı bir etki göstermektedir. 2 MAC düzeyinde ise, epiteli ve epitelsiz bronş halkalarının tonusunu eş düzeyde azaltmaktadır. 5

    KOAH infektif alevlenmelerinde atipik patojenlerin rolü

    No full text
    Bacterial and viral infections are major causes of chronic obstructive pulmonary disease (COPD) exacerbations This study aimed to find out the frequency of typical and atypical pathogens in the etiology of COPD exacerbations, to evaluate the effect of these infections on the prognosis of the disease and their relationship with the history, clinical and laboratory findings of the patients. Typical agents were determined in 32.9% and atypical agents in in 37.1% of the patients. Atypical pathogens were more commonly isolated from younger patients with mild obstructive disease. There was no change in terms of response to therapy in typical and atypical pneumonia groups.Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) alevlenmesinin başlıca nedenleri viral ve bakteriyel infeksiyonlardır. Bu çalışmada, KOAH alevlenmelerinde atipik patojenlerin sıklığını saptamak, bu patojenlerin alevlenmenin prognozundaki önemini ve hastanın öyküsü, klinik ve laboratuvar bulgularıyla ilişkilerini belirlemek amaçlanmıştır. Toplam 70 olgunun %32.9’unda tipik, %37.1’inde atipik etkenler belirlenmiştir. Genç ve hava yolu obstrüksiyonu hafif düzeyde olan hastalarda, atipik bakteriyel etkenler daha sık olarak saptanmıştır. Tipik ve atipik etken gruplarında, tedaviye yanıtın farklılık göstermediği saptanmıştır

    Kemoterapi ya da radyoterapi uygulanan tüberkülin testi olumlu akciğer kanserli olgularda izoniyazit koruyucu tedavisi gerekli mi?

    No full text
    The aim of this study was to determine the efficacy of isoniazid preventive therapy in tuberculin positive lung cancer patients. Tuberculin skin test was performed in 86 patients with lung cancer who were planned to receive chemotherapy and/or radiotherapy during years 1997 and 1998. Of 60 patients with positive tuberculin reaction (10 mm or more), 30 were given isoniazid (300mg/day) for six months and 30 did not receive any preventive therapy. Five patients receiving isoniazid were excluded from the study due to discontinuation of isoniazid and chemotherapy). Total 81 patients were followed until the end of 2000. Fifty-two of the patients were given chemotherapy, 11 radiotherapy, and 18 chemotherapy and radiotherapy. Of these patients, 74 were males and 7 were females; their mean age was 57.8±\pm8.2 years. During the follow-up period, 74 patients (91.4%) died (mean survival time was 12.5±\pm10.3 months). None of the patients with positive tuberculin test developed tuberculosis in the follow-up period. Pulmonary tuberculosis occurred in one patient only, who initially had a negative tuberculin test. Although the data is obtained from a relatively small study population, these findings suggest that the tuberculin reactivity is not a good guide :n predicting development of tuberculosis and isoniazid preventive therapy does not seem to provide any benefit because of the short life expectancy of these patients.Kemoterapi ya da radyoterapi uygulanan akciğer kanserli hastalarda izoniyazit (İNH) koruyucu tedavisinin etkinliğini araştırmak amacıyla prospektif, randomize bir çalışma yürütüldü. 1997-1998 yıllarında kemoterapi ve/veya radyoterapi planlanan 86 akciğer kanserli olguya tüberkülin testi yapıldı. Tüberkülin testi 10 mm ve üzeri olan 60 olgunun 30'una altı ay süreyle 300 mg/gün İNH verildi, kalan 30 olguya İNH verilmedi. Tüberkülin testi müspet olup İNH başlanan beş olgu kısa süre içinde koruyucu tedaviyi ve kemoterapiyi bırakmaları ve kontrole gelmemeleri nedeniyle çalışmadan çıkarıldı. Bu nedenle İNH grubundan 25 olgu değerlendirmeye alındı. Tüberkülin testi olumsuz bulunan 26 olguyla birlikte toplam 81 hasta 2000 yılı sonuna kadar izleme alındı. Olguların 52'sine kemoterapi, 11'ine radyoterapi ve 18'ine kemoterapiyle birlikte radyoterapi uygulandı. Yetmiş dördü erkek, yedisi kadın olan olguların yaş ortalaması 57.8 ±\pm 8.2' idi. İzlem süresi içinde olguların 74'ü (% 91.4) eksitus oldu. Ortalama sağkalım 12.5±\pm10.3 ay olarak hesaplandı. Tüberkülini pozitif saptanan hiçbir olguda izlem süresince aktif tüberküloz (TB) infeksiyonu gözlenmedi. Ancak tüberkülin testi olumsuz bulunan bir olguda aktif infeksiyon gelişti. Olgu sayısı kısıtlı olmakla birlikte, bu sonuçlar yaşam beklentisi kısa olan ve kemoterapi ya da radyoterapi gören tüberkülini olumlu ileri dönem akciğer kanserli olgularda İNH koruyucu tedavisinin gerekliliği konusunda kuşku yaratmıştır

    Dermatomiyozit olgusunda tedaviyle kaybolan akciğer lezyonları

    No full text
    The diagnosis of dermatomyositis was made in a patient who had fever and generalized muscle weakness. X- ray of the chest has revealed multiple pulmonary nodular infiltrations during the therapy of corticosteroid, methotrexate and intravenous immunoglobulin. These infiltrations disappeared during the therapy. it is suggested that the infiltrations were due to dennatomyositis after ali the other causes were excluded. This case reported because of rarity of pulmonary nodular infiltrations in dermatomyositis and their positive response to intra;not;venous immunoglobulin therapy.Ateş ve yangın kas güçsüzlüğü olan bir hasta dermatomiyozit tanısı kondu. Kortikosteroid, metotreksat ve intravenöz immunoglobulin tedavisi sırasında akciğer grafisinde multipl pul¬moner nodüler infiltrasyonlar saptandı. Bu infiltrasyonlar aynı tedavi ile kayboldu. Diğer sebe¬pler dışlandıktan sonra infiltrasyonların dermatomiyozite bağlı olduğu düşünüldü. Olgu, no¬düler infiltrasyonların dermatomiyozitte nadir görülmesi ve kortizon, metotreksan ve intravenöz immunoglobin tedavisinde iyi cevap vermesi nedeniyle bildirilmiştir
    corecore