13 research outputs found
Delayed encephalopathy after acute carbon monoxide poisoning
Carbon monoxide poisoning is a major cause of death following attempted suicide and accidental exposures. Although clinical presentation depends on the duration and the intensity of exposure, the assessment of the severity of intoxication is difficult. A small percentage of patients who show complete initial recovery may develop delayed neurological deficits. Delayed encephalopathy after acute carbon monoxide poisoning is a rare and poor prognosis neurologic disorders and there is no specific treatment. We present a case with early onset of delayed encephalopathy after acute carbon monoxide poisoning with typical cranial imaging findings in a child with atypical history and clinical presentation
Effects of induction heating in welding of carbon fiber reinforced thermoplastic composites
Termoplastik matrisli kompozitler, mekanik özelliklerinin yanında üretim maliyetleri ve çevresel nedenlerle gün geçtikçe daha çok tercih edilmektedir. Üretim sürecini kısaltarak tasarruf sağlamak üzere ısıtma prosesinin hızlandırılması amacıyla, indüksiyonla ısıtma yönteminin termoplastik matrisli kompozitler üzerindeki etkileri önemli bir araştırma konusu oluşturmaktadır. Bu çalışmada indüksiyonla ısıtma yöntemi ile termoplastik matrisli kompozit malzemenin geometrisine bağlı olarak istenilen bölgesini, karbon elyaf takviye elemanının ısıl iletkenlik özelliğini kullanarak mevcut teknolojilere göre daha hızlı şekilde yüksek sıcaklıklarda şekillendirilmesine yönelik değişken ve parametreler incelenecektir. Çalışmada öncelikle indüksiyonla ısıtma yöntemine ilişkin temel bilgiler verilmiş, daha sonra ısıtma prosesine etkiyen unsurlar ve esaslar ile son olarak yöntemdeki parametrelerin değiştirilmesi halinde malzeme üzerindeki etkileri ortaya konmuştur. Çalışmanın, indüksiyonla ısıtma yöntemi ile termoplastik matrisli kompozitlerin üretiminde daha düşük maliyetli proseslerin oluşturulmasına yönelik araştırmalara kaynak olacağı değerlendirilmektedir.Thermoplastic composites are increasingly preferred not only because of their mechanical features but also production costs and environmental reasons. In order to accelerate heating process for the purpose of economic use of resources by shortening production process, it is essential to study on the effects of the induction heating method on thermoplastic composites. In this study, basic information and components related to induction heating method are explained, then fundamentals and intrinsic structure affecting the heating process are examined and finally the effects of the changes in the parameters of the method on the material are indicated. We assess that this study might be a resource to the researches to create new low-cost production processes of thermoplastic composites
Digoxin toxicity in childhood: Report of 12 cases
Digoksin terapötik penceresinin dar olması nedeniyle toksik bir ilaçtır. Bu nedenle dijitalize hastalarda %35’lere varan oranda intoksikasyonun bildirilmiş olması şaşırtıcı de¤ildir. Dijital intoksikasyonunun iki major nedeni vardır; tedavi amacıyla digoksin alımı ve kaza ile yüksek doz digoksin alımı. Bu çalışmada 1998-2007 yılları arasında 12 digoksin intoksikasyonlu hasta retrospektif olarak incelendi. Hastaların intoksikasyon nedenleri, klinik bulguları, EKG özellikleri, kan digoksin düzeyleri sunuldu. Digoksin intoksikasyonunun önemi, tedavide yapılması gerekenler vurgulandı.Digoxin is a toxic drug with a narrow therapeutic window. In view of this it is perhaps not surprising that toxicity is a common occurence, being reported in up to 35% of digitalized patients. The major causes of digitalis toxicity in infants and children are therapeutic administration and acute accidental overdose. In this retrospective study, we evaluate 11 patients with digoxin toxicity during 1998-2007. The cause of patient's intoxication, clinical observations, ECG features and blood digoxin levels are presented. The significance of digoxin intoxication and its treatment options are discussed
Adenotonsiller Hipertrofi Olan Çocuklarda Adenotonsillektominin N-Terminal Pro-Beyin Natriüretik Peptid (NT-ProBNP) Düzeylerine Etkileri
Amaç: Adenotonsiller hipertrofi (ATH), obstrüktif uyku apne sendromuna (OSAS) yol açan en önemli neden olmakla birlikte, tedavisinde adenotonsillektomi kullanılır. OSAS'lı çocuklar kardiyovasküler komplikasyonlar yaşarlar. N-terminal pro-beyin natriüretik peptid (NT-proBNP), kardiyovasküler hastalıklar için kullanılan kritik belirteçlerden biridir. Bu çalışmada ATH'li hastalarda adenotonsillektominin NTproBNP düzeyleri üzerine etkilerini araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışma tek merkezli bir klinik çalışma olarak dizayn edilmiştir. Uyku sırasında horlama, ağız solunumu ve nefes darlığı şikayetleri ile başvuran ATH'li çocuklar çalışmaya dâhil edildi. Arteryel oksijen satürasyonu (SaO2), tam kan sayımı, rutin biyokimyasal kan testleri, göğüs radyografisi, elektrokardiyografi ve tam bir kulak-burun-boğaz muayenesi yapıldı. Üst hava yolu obstrüksiyonu ve horlama derecelendirildi. NTproBNP düzeyi, elektrokemilüminesans yöntemi ile nicel olarak ölçüldü. Adenotonsillektomi, genel anestezi altında küretaj ve soğuk disseksiyon yöntemleri kullanılarak gerçekleştirildi. Bulgular: Çalışmaya ATH'li 25 hasta dâhil edildi. Postoperatif 6 aydaki hastaların hiçbirinde horlama veya apne görülmedi. Ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası NTproBNP düzeyleri medyan sırasıyla 10.01 pg/mL ve 7.13 pg/mL arasında idi ve fark anlamlıydı. Pre-operatif horlama, pre-operatif apne, bademcik boyutu ve adenoid boyut arasında NT-ProBNP düzeyinin post-operasyon öncesi ve pre-operatif dönem arasındaki fark bakımından anlamlı fark bulunmadı. Sonuç: Adenotonsillektomi solunum yollarında açıklık sağladığı için kardiyovasküler sistem üzerindeki olumsuz etkilerin düzelmesine neden oldu.Objective: Adenotonsillar hypertrophy (ATH) is the most common cause for obstructive sleep apnea syndrome (OSAS) and adenotonsillectomy is used in treatment. Children with OSAS experience cardiovascular complications. N-terminal pro-brain natriuretic peptide (NT-proBNP) is one of the critical markers used for cardiovascular diseases. The present study aimed to determine the effects of adenotonsillectomy on NTproBNP levels in patients with ATH. Materials and Methods: The study has been designed as a single center clinical study. Children with ATH were included in the study, who were complaining from snoring, breathing from the mouth and breathing pauses during sleep. Measurements of arterial oxygen saturation (SaO2), complete blood cell count, routine biochemical blood tests, chest radiography, electrocardiography, and a complete ear, nose and throat examination were performed. Upper airway obstruction and snoring were graded. NT-proBNP level was measured quantitatively by electrochemiluminescence method. Adenotonsillectomy was performed by curettage and cold dissection methods under general anesthesia. Results: The study included 25 patients with ATH. Snoring or apnea was not observed in any of the patients at the post-operative 6 month. The median pre- and post-operative NT-proBNP levels were 10.01 pg/mL and 7.13 pg/mL, respectively and the difference was significant. There were no significant differences among the subgroups of gender, pre-operative snoring, preoperative apnea, tonsil size, and adenoid size regarding the difference of NT-ProBNP level between the postand pre-operative periods. Conclusion: Adenotonsillectomy provided airway patency, and thereby led to an improvement in unfavorable effects on cardiovascular system
Cardiac or vasovagal syncope misdiagnosed as idiopathic epilepsy
Giriş: Epilepsi tanısı; geçici şuur kaybının klinik bulguları, aile öyküsü ve elektroensefalografi bulguları birleştirilerek konulur. Epilepsi tanısı ile izlenen hastalardaki yanlış tanı oranının %5-31,8 arasında değiştiği bilinmektedir. Epilepsi yanlış tanısı konulmasının nedenleri, hikâyenin eksik ve dikkatsiz alınması, ailede epilepsi öyküsü olması, özgeçmişinde febril konvülziyon öyküsünün olması, elektroensefalografik patolojik bulguların varlığının klinik bulguların önüne geçmesi olarak sıralanabilir. Epilepsinin en fazla karıştığı klinik tanı vazovagal senkoptur. Ayrıca kardiyak nedenlerle meydana gelen senkoplar da yanlışlıkla epilepsi tanısı alabilmektedir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya daha önce epilepsi tanısı alan 119 çocuk dahil edildi. Hastaların %62,1’i (74/119) erkekti ve yaş ortalaması 9,35 yıl idi. Tüm hastaların nöbet özellikleri ve aile öyküleri yeniden sorgulandı ve muayeneleri yapıldı. Tüm hastalara elektrokardiyografik değerlendirme ve 109 hastaya ekokardiyografik çalışma yapıldı. ‹htiyaç duyulduğunda head-up tilt testi, 24 saatlik Holter elektrokardiyografi incelemesi ve efor testi yapıldı. Bulgular: Geçici şuur kaybına neden olabilecek yapısal kardiyak problem veya aritmi hiçbir hastada saptanmadı. Toplam 3 hastada vazovagal senkop saptandı (%2,5). Bu hastalar yanlış olarak epilepsi tanısıyla takip edilmekteydiler. Sonuç: Vazovagal senkoplu bazı hastalar yanlışlıkla epilepsi olarak takip edilebilirler. Hikâye alınırken gösterilecek daha fazla dikkat, elektroensefalografi ve tilt testi sonuçlarının klinik bulgular göz önüne alınarak daha dikkatlice değerlendirilmesi, yanlış tanı oranlarını azaltabilir.Introduction: Epilepsy is diagnosed by combining the clinical features of the temporary loss of consciousness, family history and electroencephalography. False diagnosis rate among patients with epilepsy is reported between 5% and 31.5%. Possible reasons of false diagnosis are; carelessly taken history, presence of family members with epilepsy, presence of previous febrile convulsions, and to give preference to the pathologic electroencephalographic findings. The most common problem that is misdiagnosed as epilepsy is vasovagal syncope. In addition cardiac reasons can be misdiagnosed as epilepsy. In the present study, we aimed to evaluate the frequency of vasovagal and cardiovascular syncope among children with a diagnosis of idiopathic epilepsy. Materials and Method: A total of 119 children with a previous diagnosis of epilepsi were included in the study. The 62.1% (74/119) of the patients were male, and the mean age was 9.35 years. All patients were reevaluated in terms of the features of their seizures and the family history. Then they were examined. A standard electrocardiography was obtained in all and echocardiography in 109 patients. Head-up tilt table test, 24-hour electrocardiography and treadmill tests were performed when needed. Results: No constitutional cardiac problem or arrhythmia was detected as a cause of temporary loss of consciousness. Vasovagal syncope was diagnosed in 3 patients (2.5%). They were being followed with a false epilepsy diagnosis. Conclusions: Some patients with vasovagal syncope can be misdiagnosed as epilepsy. More attention to history taking and to evaluation of the results of electroencephalography and tilt test results may lower the false diagnosis rate
Which Criteria are More Valuable in Defining Hemodynamic Significance of Patent Ductus Arteriosus in Premature Infants? Respiratory or Echocardiographic?
Aim: Patent ductus arteriosus (PDA) is a frequent health problem in premature infants. Pharmacologic closure is recommended only for hemodynamically significant PDA (hsPDA) that is defined according to the clinical and echocardiographic criteria. The aim of this study was to explore the value of commonly used criteria in defining hsPDA and predicting the required number of courses of ibuprofen treatment to close PDA in premature infants.
Methods: Sixty premature infants with a gestational age of ≤33 weeks were evaluated prospectively. Clinical and echocardiographic criteria [O2 requirement, ductus diameter (DD) and left atrial-to-aortic root diameter ratio (LA:Ao)] were used to define hsPDA. Clinical improvement after pharmacologic closure of PDA and association between the criteria and required number of ibuprofen courses were investigated.
Results: O2 requirement decreased by PDA closure but was not different between patients with hsPDA and the others with PDA. Also, O2 requirement was not found to be associated with required number of ibuprofen courses. DD and LA:Ao were greater in patients with hsPDA. DD was found to be associated with required number of courses of ibuprofen treatment.
Conclusion: Although there was an improvement in O2 requirement with PDA closure, echocardiographic criteria were found to be more valuable in defining hsPDA. DD should also be used to estimate the duration of treatment