18 research outputs found

    Çocukluk çağındaki kronik obstruktif akciğer hastalıklarında serum alfa -1- anitripsin seviyeleri

    No full text
    TEZ47Tez (Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 1977.Kaynakça (s. [40]-45) var.45 s. : res. ; 30 cm.

    Süt çocukluğu devri akut viral gastroenteritinde gaita pH'sı ile glükoz düzeyleri ve karşılaştırmalı oral rehidratasyon sıvı tedavisi

    No full text
    TEZ123Tez (Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 1982.Kaynakça (s. [105]-118) var.118 s. : res. ; 30 cm.

    Acinetobacter enfeksiyonları ve tedavis

    No full text
    Acinetobacter baumannii suşları ile oluşan hastane enfeksiyonları son yıllarda morbidite ve mortalitenin önemli bir sebebi haline gelmiştir. Klinik örneklerden en sık olarak izole edilen Acinetobacter türü olan A. baumannii virülansı düşük bir bakteridir ve genelikle hastane kaynaklı fırsatçı enfeksiyonlara neden olmaktadır. A. baumannii’nin hastane ortamlarında uzun süre canlılığını sürdürebilmesi ve artan antibiyoik direnci en önemli özellikleridir ve bu durum tedavide güçlüğe neden olmaktadır. Son yıllarda çoklu antibiyotik direnci olan A. baumannii salgınları bildirilmektedir. (J Pediatr Inf 2014; 8: 28-32)Acinetobacter baumannii have been a leading cause of nosocomial infections, causing significant morbidity and mortality. It is the most commonly isolated microor- ganism from clinical specimens. A. baumannii has low virulance and causes opportunistic nosocomial infections. The most important features of A. baumannii are the ability to persist in the hospital environment and the ncreased multidrug antibiotic resistance it may present, which compromises the treatment of infections caused by this microorganism. In recent years, there have been reports of multidrug resistant A. baumannii outbreaks. J Pediatr Inf 2014; 8: 28-32

    The role of various nursing activities on coliform contamination of hands

    No full text
    Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi'nde Yenidoğan ve Pediyatrik Hematoloji-Onkoloji Üniteleri'nde çalışan hemşirelerin ve hastaların ellerinden koliform bakterileri izole edildi. Hemşire ellerinin hangi aktivasyonlardan sonra koliformlarla kontamine olduğunu göstermek için EMB (Eozin Metilen Blue) ağara alınan parmak izleri incelendi. Koliformlar en sık olarak, hemşirelerin hastaların kirli giysilerine, hastalara veya onların elbiselerine temaslarından sonra ve hastalara ait kullanılmış tıbbi malzemelere dokunulduktan sonra üretildi. Pediyatrik Hematoloji-Onkoloji Servisi'ndeki hastalardan alınan parmak izi kültürlerinin dörtte birinden fazlasında koliformların ürediği saptandı.Coliform bacilli were recovered from the hands of nurses and patients in the Newborn and Pédiatrie Hematology-Oncology Units in Çukurova University, Balcalı Hospital. The types of nursing activities that led to hand contamination by conforms were analyzed by sampling fingerpad imprints on EMB (Eosin-Methylen-Blue) agar. Conforms were frequently recovered from nurses' hands after touching patients' dirty clothes, patients or their clothes as well as handling their dirty linen. Conforms were also recovered from the finger prints of more than one fourth of the patients in the Pédiatrie Hematology-Oncology Unit

    Kala-azar in childhood

    No full text
    Kala-azar (Visceral Leishmaniasis;, sıklıkta Leishmania (L) donovani, L. infantum ve L. chagasi tarafından oluşturulan, tedavi edilmediğinde ölümle sonuçlanan protozoal bîr hastalıktır. Bu yazıda, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıktan Servisinde son 3 yılda izlenen 14 Kala-azar'lı olgu retrospektif olarak incelenerek, hastalığın klinik, laboratuvar ve tedavi özellikleri literatürün ışığında gözden geçirilmiştir. Olgularda en sık görülen başvuru yakınmalarının karın sisliği (%85.7), ateş (%78.6) ve iştahsızlık (%57.1) olduğu ve olguların tümünde anemi ve hepatosplenomegali bulunduğu saptanmıştır. 13 olguda (%92.8) kemik iliğinde, 1 olguda (%7.2) karaciğer biopsi örneğinde amastigotların saptanması ile tanı konulduğu, 10 olguda (%71.4) tek basına meglumin antimonate tedavisi ile şifa sağlandığı görülmüştür. Hastalığın bulasıcılığını kolaylaştıran koşulların yaygın olarak bulunduğu bölgemizde, ateş, karın şişliği, iştahsızlık gibi yakınmalar ile gelen olguların Kala-azar yönünüden değerlendirilmesi ve hastalığın yayılımının engellenmesi için bölgede etkin önlemlerin alınması gerektiği düşünülmüştür.Kala-azar (Visceral leishmaniasis) which is frequently caused by Leishmania (L) donovani, L.infantum and Lchagasi, is a protozoal disease. Visceral dissemination may result in fatal complications, if the disease is not treated. In this retrospective study, we evaluated the clinical and laboratory findings and the treatment modalities of 14 patients with Kala-azar who had been followed up in the Department of Pédiatrie Infectious Disease during the last three years. At the beginning of the disease, the most frequent complaints were abdominal distention (85.7%), fever (78.6%) and anorexia (57.1%). The most prominent findings were marked anemia and hepato splenomegaly. The diagnosis had been confirmed by demonstrating the amastigotes in bone marrow aspiration in 13 patients (92.8%) and by liver biopsy in 1 patient (7.2%). Ten patients (71.4%) were treated with meglumin antimony successfully. We concluded that, since the Çukurova region is an endemic area for Kala-azar and factors leading to transmission are very common, children who present with fever, abdominal distention and anorexia should be evaluated for Kala-azar, and effective preventive measures need to be taken against this infection in this region

    The study of the effect of hepatitis a virus on human chromosomes with sister chromatid exchange (SCE)

    No full text
    Akut Viral Hepatit A (AVHA) geçirmekte olan çocuk hastalarda, A hepatiti virüsünün insan kromozomları üzerine etkisinin olup olmadığı Kardeş Kromatit Değişimi (Sister Chromatid Exchange, SCE)] testi ile araştırıldı. Bu amaçla 49'u AVHA geçirmekte olan (Grup I), Grup l'de olup da ilk başvurularından 4-8 hafta sonra artık karaciğer transaminazları normale dönen 11 (Grup II) ve kontrol grubunu oluşturmak üzere 39 sağlıklı çocuktan (Grup III) alınan toplam 99 periferik venöz kan örneğinden lenfosit kültürü yapıldı. Sitogenetik inceleme yapılarak kromozomlarda metafaz başına düşen SCE sayısı saptandıktan sonra, lenfosit kültüründe mitotik indeks (hücre sayısı artış oranı) ve replikasyon indeksi (iki hücre bölünmesi arasında geçen süre) hesaplandı. Kişi; yaş ve cinsiyetin metafaz başına düşen SCE sayısı, mitotik indeks ve replikasyon indeksi üzerine etkisinin olup olmadığı da incelendi. Akut Viral Hepatit A (AVHA) geçirmekte olan çocukların kromozomlarında metafaz başına düşen SCE sayısı, kültürlerindeki mitotik ve replikasyon indeks değerleri, sağlıklı çocuklara ve hastalığı yaklaşık 4-8 hafta önce geçirip de artık iyileşmiş, karaciğer transminazları normale dönmüş çocuklara göre daha yüksek bulundu. Tüm gruplarda yaş ve cinsiyetin çalışılan parametrelere etkisinin olmadığı saptandı.Forty-nine child patients with acute viral hepatitis A (AVHA) were investigated to see if their chromosomal figure received any viral effect or not (Group I). Also 11 of AVHA showing normalization of liver transaminases after 4-8 weeks (Group II) and 39 children without any viral infection, chosen as the control group (Group III), were studied. From the peripheral blood samples from all 99 children lymphocyte cultures were made. The lymphocyte cultures were studied cytogenetically for their mitotic index (increase rate of cell number), replication index (period between two cell cycles) and SCE levels. The effects of age and sex on mitotic index and replication index were also investigated. The SCE frequency, the differences in mitotic index and replication index between children with and without acute viral hepatitis A were cross-examined. The values were observed to be greater in Group I. The factors of sex and age showed no effect on chromosomal aberrations

    Çocukluk çağı tüberkülozunda genetik yatkınlık

    No full text
    Bu çalışmada Çukurova Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları servisinde yatarak veya polikliniğinde ayaktan takip altında olan veya yeni tanı alan, 0-18 yaş arası pediatrik tüberküloz tanısı almış hasta grubunun, kontrol grubuna oranla tüberküloza genetik yatkınlığının belirlenmesi amaçlanmıştır. 1996-2009 yılları arasında Çukurova Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları servisinde yatarak veya polikliniğinde ayaktan takip altında olan veya yeni tanı alan, 0-18 yaş arası pediatrik tüberküloz tanısı almış 50 olgu hasta grubu, altta yatan herhangi bir kronik hastalığı ve akut hastalık tablosu söz konusu olmayan, daha önceden tüberküloz temas öyküsü bulunmayan, sağlıklı 0-18 yaş arası bireylerden seçilen 50 olgu kontrol grubu olarak belirlendi. NRAMP1 ve MBL gen polimorfizmlerinin belirlenmesi için hasta ve kontrol grubundaki bireylerden 4’er cc periferik venöz kan örneği alınarak Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı genetik laboratuvarına analiz için gönderildi. Elde edilen verilerle; Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi Biyoistatistik Anabilim Dalında istatistiksel analiz yapıldı. NRAMP1 genin sık görülen polimorfizmlerinden; D543N, 3'-UTR ve INT4 polimorfizmleri açısından hasta grubu ve kontrol grubu olgular arasında istatistiksel bir farklılık saptanmamıştır. MBL geninin sık görülen polimorfizmlerinden KODON 54 ve KODON 57 polimorfizmleri açısından hasta grubu ve kontrol grubu arasında istatistiksel bir farklılık saptanmamıştır. Bu değerler göz önünde bulundurulduğunda her iki grup arasında; NRAMP1 ve MBL gen polimorfizmleri açısından istatistiksel açıdan belirgin farklılık saptanmamıştır. Bu çalışmada hasta grubu ve kontrol grubu arasında NRAMP1 ve MBL gen polimorfizmleri açısından belirgin istatistiksel farklılık saptanmamıştır. Literatürdeki diğer benzer çalışmalardaki pozitif sonuçlar; bu çalışmalardaki olgu sayısı yüksekliği ya da sosyoekonomik, ırksal, çevresel ve coğrafi faktörlerin farklılığını düşündürmektedir. Bu açıdan özellikle olgu sayısının artırılması ve bu etkenlerin daha spesifiye edilebilmesi açısından çalışmanın devamına karar verilmiştir.In this study, we aimed to determine genetic susceptibility of children group who are under follow up at outpatient and inpatient clinics or newly diagnosed pediatric tuberculosis according to healthy control group. Patient group consists of 50 cases aged between 0-18 years who are under follow up at outpatient and inpatient clinics or newly diagnosed pediatric tuberculosis between 1996-2009 in Cukurova University, Faculty of Medicine, Department of Pediatrics and the control group consists of 50 healthy cases aged between 0-18 years who have neither chronic nor acute diseases and have no history of tuberculosis contact. Analysis of NRAMP1 (D543N, 3'-UTR and INT4 loci) and MBL (codon 54 and 57) gene polymorphisms carried out in Cukurova University, Faculty of Medicine, Department of Medical Biology and Genetics. In this study comprising in total 50 individuals we did not observe any significant association with microsatellite polymorphisms at the INT4, G543A and 3-UTR loci situated in the NRAMP1 gene (p> 0.005). There was no significant difference of MBL gen frequency polimorphisms of codon 54 and 57 polimorphisms between patient and control group statistically (p> 0.05). We reported that the INT4, G543A and 3-UTR loci microsatellite polymorphisms in the NRAMP1 gene were not associated with tuberculosis. No significant associations were also observed for codons 54 and 57 in the MBL2 gene. These results shed light on the role of NRAMP1 in susceptibility to tuberculosis disease and provide a plausible explanation for NRAMP1 and MBL genetic heterogeneity in tuberculosis susceptibility

    Fatal myocarditis due to diphteriae

    No full text
    Miyokardit, difterinin en ciddi fakat erken dönemde saptanması güç olan bir komplikasyonudur. Bu yazıda, son bir yıl içinde Balcalı Hastanesi Çocuk Enfeksiyon Kliniğinde izlenen üç difteri miyokarditli olgu sunulmuştur. Tümü fatal seyreden bu olguların klinik ve laboratuvar özellikleri tartışılarak, difterili olguların miyokardit yönünden dikkatle izlenmesinin gerekliliği ve hastalığın çocuk sağlığı açısından önemi vurgulanmıştır

    Role of procalcitonin, C-reactive protein, interleukin-6, interleukin-8 and tumor-necrosis factor-alpha in the diagnosis of neonatal sepsis

    No full text
    WOS: 000245874800002PubMed ID: 17479639Diagnosis of neonatal sepsis may be difficult because clinical presentations are often nonspecific, bacterial cultures are time-consuming and other laboratory tests lack sensitivity and specificity. In this study, we aimed to investigate the role of procalcitonin (PCT), C-reactive protein (CRP), interleukin (IL)-6, IL-8 and tumor necrosis factor-alpha (TNF-alpha) in establishing the diagnosis and evaluating the prognosis of neonatal sepsis. Twenty-six neonates with blood-culture positivity and clinical sepsis, hospitalized for clinical suspicion of neonatal sepsis in neonatal intensive care units of Balcali Hospital, Cukurova University and Adana State Hospital between May 2000 and January 2001 (Group I) and 29 healthy neonates followed at the neonatal units and outpatient clinics of these hospitals (Group II) in the same period were studied. Among the septic neonates, 13 had early-onset (Group Ia) and 13 had late-onset (Group Ib) neonatal sepsis, while 14 of the healthy neonates had perinatal risk factors (Group IIa) and 15 of them had no risk factors (Group IIb). The demographic and clinical characteristics of the septic and healthy neonates were recorded, blood samples for determining serum PCT, CRP, IL-6, IL-8 and TNF-alpha were collected from the healthy and the septic neonates before starting treatment, and these investigations were repeated on the 3(rd) and 7(th) days of treatment. In this study, it was found that: (a) pre-treatment mean serum PCT, CRP, IL-6, IL-8 and TNF-alpha levels were significantly higher in the septic neonates than in the healthy ones, (b) compared with the pre-treatment values, serum PCT, IL-6 and TNF-alpha had progressively decreased on the 3rd and 7th days of the treatment in the 17 recovered patients, though they progressively increased in nine patients who died during treatment, (c) the area under the receiver operating characteristic (ROC) curve (AUC) for PCT, TNF-alpha, IL-6, CRP, and IL-8 were 1.00, 1.00, 0.97, 0.90 and 0.68, respectively. For the cut-off value of PCT >= 0.34 ng/ml, the test was found to have a sensitivity of 100%, specificity of 96.5%, positive predictive value of 96.2%, negative predictive value of 100% and diagnostic efficacy of 98.3% for bacterial sepsis in neonates. For the cut-off value of TNF-alpha >= 7.5 pg/ml, sensitivity, specificity, positive predictive value, negative predictive value and diagnostic efficacy were found to be 100%, 96.6%, 96.2%, 96.5% and 98.3%, respectively. it was detected that sensitivity, specificity and diagnostic efficacy values were lower for IL-6, CRP and IL-8. We conclude that PCT and TNF-alpha are the best markers in the diagnosis of neonatal sepsis, and these markers are also valuable in following the effectiveness of treatment and determining the prognosis of the disease

    A case of AIDS presenting as Salmonella septicemia

    No full text
    H1V ile infekte çocuklarda görülen en önemli komplikasyonlardan olan fırsatçı infeksiyonlann %20'sinden Gram-negatif bakteriyel infeksiyonlar sorumlu tutulmaktadır. Bu yazıda Salmonella sepsisi nedeniyle tedavi edilen, ancak kontrol edilemeyen ateş, anemi ve trombositopeni nedeniyle yapılan araştırmalar sonucu H1V iııfeksiyonu saptanan, takiplerinde lenf nodlarmda hızla büyüme ve vena cava superior sendromu sonucu akut solunum yetmezliği ile kaybedilen bir vaka sunulmaktadır.The most common and serious complication in HIV infected children are opportunistic infections and approximately 20 % of the causative organisms are Gram-negative hacterias. We present an HIV infected case admitted with reccwent fever, anemia and thrombocytopenia and had previously been diagnosed as Salmonella septicemia and died as a result of acute respiratory failure because of vena cava superior syndrome
    corecore