4 research outputs found
Bir Üniversite Hastanesi Laboratuvarında Çalışılan Örneklerde HBs Ag, Anti-HCV, Anti- HIV Seropozitiflik Oranları
Amaç: Bu çalışma, çeşitli klinik bölümlerinden istem yapılarak laboratuvarımızda çalışılan HBs Ag, anti-HCV, anti- HIV testlerinin retrospektif olarak değerlendirilmesi ile sağlık çalışanlarının günlük çalışma ortamlarında karşılaştıkları risklere karşı farkındalığını artırmak ve koruyucu önlemlerin önemini vurgulamak amacıyla planlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji Laboratuvarına, 1 Ocak- 31 Aralık 2013 tarihleri arasında, çeşitli klinik bölümlerden gönderilen serum örneklerinde çalışılan; 16865 HBs Ag, 16098 anti-HCV, 13758 anti- HIV 1+2 test sonucu geriye dönük olarak incelenmiştir. HBs Ag, anti-HCV, anti- HIV 1+2 tetkikleri Vıtros, Johnson&Johnson, ABD kemilüminesans yöntemi ile firma önerileri doğrultusunda çalışılmış ve değerlendirilmiştir. Anti-HIV 1+2 test sonucu pozitif olan serum örnekleri, uygulanan algoritma gereğince, Türkiye Halk Sağlığı Kurumuna gönderilmiş ve Western Blot WB yöntemi ile çalışılarak değerlendirilmesi sağlanmıştır. Bulgular: Laboratuvarımızda çalışılan kan örneklerinde % 5.9 oranında HBs Ag pozitifliği, % 2.3 oranında anti-HCV pozitifliği, % 0.3 oranında anti-HIV 1+2 pozitifliği tespit edilmiştir. Anti-HIV 1+2 test sonucu pozitif olan ve WB yöntemi ile çalışılarak değerlendirilen serum örneklerinde % 0.01 oranında pozitif sonuç alınmıştır. Sonuç: Araştırmamızda sağlık çalışanlarının HBV, HCV ve HIV gibi enfeksiyöz ajanlarla karşılaşma olasılığının hiç de düşük olmadığı gözlenmiş ve mesleki bulaş riskinin en aza indirilmesi için sağlık personelinin eğitimi, HBV’ye karşı aşılanması, aşılamanın henüz uygulanmadığı durumlarda ve seronegatif olsa bile enfeksiyonun pencere döneminde olma olasılığı da düşünülerek bulaşabilecek tüm enfeksiyon ajanlarına karşı koruyucu önlemlerin alınması gerektiği sonucuna varılmıştı
Toksokariazisli hastalarda otoantikor varlığının araştırılması
Immunopathologic reactions may occur during toxocariasis due to tissue invasion and destruction by the secretions of larvae containing various enzymes with broad spectrum. the aim of this study was to search for autoantibodies such as anti-nuclear (ANA), anti-mitochondrial (AMA), anti-smooth muscle (ASMA), anti-neutrophil cytoplasmic (ANCA), anti-myeloperoxidase (MPO) and liver-kidney microsomal type 1 (LKM-1) antibodies in patients with toxocariasis, in order to investigate the role of toxocariasis as a trigger factor for autoimmune reactions. Forty patients (22 were male; mean age: 35.6 ± 10.7 years) diagnosed as toxocariasis by clinical findings (abdominal pain, allergic symptoms and/or eosinophilia, without detection of any other causative agents, and without liver dysfunction, diabetes mellitus, cardiac or renal failure, and autoimmune disease) and in-house ELISA positivity and 32 healthy controls (16 were male; mean age: 40.7 + 11.2 years) were included to the study. ANA (screen), dsDNA, SS-A, SS-B, Scl-70, LKM-1, MPO and M2 autoantibodies have been investigated by ELISA (Euroimmun, Germany), while ANCA, AMA and ASMA antibodies by indirect immunofluorescence (IMMCO, NY) methods. Autoantibody positivity was detected in 18 (45%) patients of whom 11 yielded a single type, and 7 yielded > 2 types of autoantibodies. This rate was 12.5% for control group (two subjects were positive for ANA-Screen, one for anti-M2 and one for anti-LKM-1). the difference between the total positivity rates in patient and control groups was found statistically significant (x2= 5.72, p= 0.004). the most frequent autoantibody type among patients were ASMA (n= 6), followed by anti-dsDNA (n= 5), anti-M2 (n= 5), anti-SS-B (n= 4), anti-LKM-1 (n= 3), anti-SS-A (n= 2), ANCA (n= 2) and anti-MPO (n= 1). Positivity rate for ASMA was found statistically significant in patients' group compared to controls (%2= 12.24, p= 0.03), while there was no significant difference between the groups in terms of other autoantibody rates (p> 0.05). These data could be related to the possible release of autoantigens following muscle tissue injury during toxocariasis and/or antigenic mimicry of parasitic products during the infection in which muscle invasion is frequently seen. in conclusion, since autoantibodies are frequently detected in toxocariasis, this situation should be taken into consideration in the presence of autoantibodies.Toksokariazis sırasında, larvaların salgılarında bulunan geniş etkili çok sayıdaki enzim nedeniyle dokulara yayılım ve yıkım sonucu immünopatolojik reaksiyonlar ortaya çıkabilmektedir. Bu çalışmada, parazitin otoimmün reaksiyonları tetiklemesindeki rolünün araştırılması amacıyla, toksokariazisli hastalarda anti-nükleer (ANA), anti-mitokondriyal (AMA ve M2), anti-düz kas (ASMA), anti-nötrofil sitoplazmik (ANCA), anti-miyeloperoksidaz (MPO) ve karaciğer-böbrek mikrozomal tip 1 (LKM-1) antikorları gibi otoan-tikorların saptanması planlanmıştır. Çalışmaya, klinik bulgular (karın ağrısı, alerjik şikayetler ve/veya eozi-nofilisi olup başka bir etken saptanmayan hastalar) ve "in-house" ELISA pozitifliği ile toksokariazis tanısı konulan 40 hasta (22'si erkek; yaş ortalaması: 35.6 ± 10.7 yıl) ve kontrol olarak 32 sağlıklı birey (16'sı erkek; yaş ortalaması: 40.7 ±11.2 yıl) alınmıştır. ANA (tarama), dsDNA, SS-A, SS-B, Scl-70, LKM-1, MPO ve M2 otoantikorları ELISA yöntemiyle (Euroimmun, Almanya); ANCA, AMA ve ASMA antikorları ise in-direkt immünofloresans yöntemiyle (IMMCO, NY) çalışılmıştır. Hastaların 1 Tinde tek tip, 7'sinde > 2 tip olmak üzere toplam 18 (%45)'inde otoantikor pozitifliği saptanırken, bu oran kontrol grubu için %12.5 (2 olgu ANA tarama, 1 olgu anti-M2, 1 olgu anti-LKM-1 pozitif) olarak belirlenmiş ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (%2= 5.72, p= 0.004). Hastalardaki otoantikor tiplerinin dağılımına bakıldığında; en fazla pozitiflik ASMA için saptanmış (n= 6), bunu anti-dsDNA (n= 5), anti-M2 (n= 5), an-ti-SS-B (n= 4), anti-LKM-1 (n= 3), anti-SS-A (n= 2), ANCA (n= 2) ve anti-MPO (n= 1) izlemiştir. Hasta grubunda ASMA pozitiflik oranının anlamlı düzeyde yüksek olduğu saptanmış (%2= 12.24, p= 0.03), diğer her bir otoantikor sıklığı açısından gruplar arasında önemli bir fark tespit edilmemiştir (p> 0.05). Bu durumun, kas tutulumunun sık olduğu toksokariaziste, larvanın kas dokusunda oluşturduğu hasar sonucu açığa çıkan otoantijenlerden ve/veya parazit ürünlerinin antijenik taklidinden kaynaklanabileceği düşünülmüştür. Sonuç olarak, toksokariazisli hastaların yaklaşık yarısında otoantikor pozitifliğine rastlanılabile-ceği akılda tutulmalı ve değerlendirmede bu durum dikkate alınmalıdır