2 research outputs found
The effects of long-term oxygen therapy on survey in patients with chronic respiratory failure
Günlük 15 saat kullanılan uzun süreli oksijen tedavisinin (USOT) kronik solunum yetmezlikli hastalarda (KSY) yaşam süresini ve kalitesini artırdığı bilinmektedir. Ancak klinik pratiğimizde USOT kullanan olguların çok azının bu sürenin üzerinde oksijen kullandıklarını gözlemlemekteyiz. Günlük 15 saatin altında oksijen kullananlar ile hiç kullanmayanların yaşam süresine ait veriler ise literatürde yetersizdir. Bu nedenle biz çalışmamızda KSY’li olgularda USOT’un etkilerini araştırmayı amaçladık. Kliniğimizde 1996 ile 2001 yılları arasında USOT önerilen 305 KSY’li hastadan retrospektif olarak ilk bilgilerine ulaşılan 105’i prospektif olarak ortalama 20 ay takip edildi. USOT kullanan (grup-1) 71 hastanın yaş ortalaması 60 yıl ve % 73’ü erkekti. Çeşitli nedenlerle kullanamayan (grup-2) 34 hastanın ise yaş ortalaması 63 yıl ve % 53’ü erkekti. Her iki grubun altta yatan hastalıkları, sigara öyküsü, ilaç tedavileri ve solunum fonksiyon testi (SFT) değerleri arasında anlamlı farklılık yoktu (p0.05). Grup-1’deki hastaların yaşam süresi ortalama 50 ay iken, grup-2’deki hastaların 39 aydı (p0.05). Grup 1’deki hastaların kümülatif olarak toplam/saat oksijen kullanımları ile yaşam süresi (ay olarak) arasında korelasyon bulundu (r 0.684, p 0.001). Logistik regresyon analizinde oksijen kullanım süresi bir saat arttığında yaşam süresinde de 0,002 aylık artış görüldü. Bu artış istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (F 48.44, p0.05). Grup-1’deki hastaların arteriyel kan gazı (AKG) değerlerinde belirgin düzelme saptandı( p0.05), grup-2’deki hastalarda ise iyileşme gözlenmedi (p0.05). Her iki grubun da SFT değerlerinde bazal değerlere göre anlamlı düşme saptandı (p0.05). Grup-1’deki yıllık FEV1 kaybı grup-2’deki hastalardan daha azdı, ancak aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p0.05). Sonuç olarak USOT’un KSY’li olgularda yaşam süresine olumlu etkileri olduğu kanısına varılmıştır.Long-term (&#8805;15hrs) oxygen therapy (LTOT) increases life-span and improves quality of life (QOL) in patients with chronic respiratory failure (CRF). However, in our clinical practice, we observed that very few patients are using oxygen therapy 15hrs or more. Furthermore, very few literatures about survival of non- or inadequate oxygen users were found. Thus, the aim of this study was to assess the effect of LTOT in patients with CRF. A total of 305 LTOT recommended patients with chronic respiratory failure in our clinic between 1996 and 2001 were found. A hundred and five patients with documented subject characteristics were included the study and followed-up 20 months prospectively. They were divided into two groups whether to take LTOT (group 1, n 71) or not (group 2, n 34). Average life-span of the patients was 50 months in group 1 and 39 months in group 2 (p<0.05). Survival (months) in group 1 was significantly correlated with hrs of oxygen use (r 0.684, p 0.001). One more hour oxygen use was statistically significantly correlated with 0,002 months more survival (F 48.44, p<0.05) in group 1 in logistic regression analysis. In comparisons, there were significant improvement in the post-treatment blood gas values in group 1 (p<0.05). There were significant decreases in PFT values in the post-treatment period when compared to baseline values in both groups (p<0.05). There was a less decrease in FEV1 values per year in group 1 than group 2 but difference was not statistically significant (p>0.05). In conclusion our findings revealed that LTOT provides improvement of the life-span of the patients with CRF
Symptom prevalance of obstructive sleep apnea-hypopnea syndrome in health-care providers in central Sivas
Obstrüktif sleep apne-hipopne sendromu (OSAHS), ağır sonuçları olabilen uyku bozukluklarından biridir. OSAHS tanısı için polisomnografi (PSG) altın standarttır. Ancak PSG çalışmaları pahalı, zaman alıcı, özel ekip ve cihaz gerektiren çalışmalardır. Bu nedenle A tipi çalışmalarla en azından PSG yapılması gereken OSAHS olasılığı olan olguları belirlemek mümkündür. Türkiye’de OSAHS’nin toplumda görülme sıklığı yönünden veri eksikliği mevcuttur. Bu çalışmada amacımız, Sivas il merkezi hastane çalışanlarında OSAHS semptom prevalansını saptamaktır. Toplam 1202 (%81.4) sağlık çalışanı ile yüz yüze görüşülerek demografik bilgileri, ek hastalıkları, alışkanlıkları ve OSAHS ile ilişkili semptomları içeren 20 sorudan oluşan bir anket uygulandı. Ayrıca, bireylerin gündüz aşırı uyku hali (GAUH) durumunu değerlendirmek için Epworth uykululuk skalası (EUS) uygulandı. Bireylerin 267 (%22.7)’sinde horlama yakınması tespit edildi. Erkeklerde horlama sıklığı %38, kadınlarda %10.9 bulundu (p 0.05). Tüm bireyler içerisinde tanıklı apnesi olduğunu bildirenlerin sayısı 53 (%4.4) idi. Erkeklerin 42 (%8.4)’sinde, kadınların 11 (%1.6)’inde tanıklı apne mevcuttu (p 0.05). Bireylerin 338 (%28.1)’inde GAUH tespit edildi. OSAHS’nin her üç majör semptomu ile araba kullanırken aşırı uyku hali arasında anlamlı derecede ilişki bulundu (p 0.05). Ankete katılanların 22 (%1.8)’sinde her üç majör semptomun birlikte olduğu tespit edildi, bunların 21 (%4.1)’i erkek iken, sadece biri kadındı. Sonuçta, bölgemizde sağlık çalışanlarında bile OSAHS semptom prevalansının oldukça yüksek olduğu ve bu nedenle bölgemizde de PSG çalışmalarına yoğunlaşmanın zorunlu olduğu görüşüne varıldı.Obstructive sleep apnea-hypopnea syndrome (OSAHS) is the most common sleep disorder that can lead to serious complications. Polysomnography (PSG) is the gold standard for the diagnosis of OSAHS. Unfortunately, PSG studies are expensive, time-consuming, requiring special team and equipment. Therefore, it is possible to determine the cases likely to have OSAHS requiring at least PSG by type A studies. There isn&#8217;t enough data about the prevalence of OSAHS in Turkey. The aim of this study was to estimate the symptom prevalence of OSAHS in health-care providers in central Sivas. The questionnaire asking demographic features, additional diseases, habits, the symptoms related with OSAHS was performed in total of 1202 health care providers. We also performed Epworth sleepiness scale (ESS) to determine excessive daytime sleepiness. Snoring was detected in 267 partitiants. Snoring rates were 38% and 10.9% in men and in women, respectively. The rate of witnessed sleep apnea in all cases was 4.4% (n 53). Witnessed sleep apnea was reported by 42 of men (8.4%) and 11 of women (1.6%). A total of 338 partitiant had excessive daytime sleepiness. There was a significant relation between three major symptoms of OSAHS and excessive sleepiness while driving. All three major symptoms were detected in 22 cases (1.8%), of which 21 were males. This study suggested that OSAHS symptom prevalence is quite high helth-care provides in our region and, therefore expanded usage of PSG studies is required