13 research outputs found
S. Ü. Tıp Fakültesi Psikiyatri kliniğine 1986-1993 yılları arasında başvuran üniversite öğrencilerinin genel değerlendirmesi
Bu çalışmada SÜTF psikiyatri kliniğine, sekiz yıllık bir dönemde başvurup yatırılan veya ayaktan tedavi edilen üniversite öğrencilerinin polikilinik kartları ve yatış dosyalarındaki kayıtlar geriye dönük olarak araştırılmış, elde edilen veriler aynı dönemde Miniğimize başvuran diğer hastalarla ve üniversitenin genel mevcuduyla ilgili verilerle karşılaştırılmıştır. Çalışma 9 ay sürmüştür. Dosya ve polikilinik kayıtlarındaki veriler özel olarak hazırlanan bir programla bilgisayara kaydedilmiş, kodlanarak ve tasnif edilerek guruplandırılmıştır. Üniversite öğrencilerinin bütün polikilinik hastalan içinde %5.97, yatan hastalar içinde ise %5.52 lik bir oram oluşturduğu bulunmuştur, öğrencilerin yılda ortalama %0.50 'si psikiyatriye başvurmuştur. Yatırılan üniversite öğrencileri ve diğer hastalar karşılaştırıldığında yatırılma oranlarında ve hastalık dağılımlarında benzerlik bulunurken kız öğrencilerin erkek öğrencilerden ve diğer kadın hastalardan oldukça az süre yattıkları bulunmuştur. Üniversite öğrencilerinin başvurma sıklıklarında cinsiyet, meslek yüksek okullarından daha az başvurulması dışında fakülte, geldiği yer, kardeş sayısı, kardeş sıralamasandaki yeri ve çıkış durumunun etkili olmadığı, buna karşın ilk sınıfta ve erken yaşlarda kızların, son sınıflarda ve geç yaşlarda erkeklerin daha sık başvurdukları, ailesiyle kalanların daha az yatırıldıkları, yurttan gelenler içinde kızların daha fazla olduğu bulunmuştur. Öğrencilere en sık anksiyete (%30.15) ve depresif bozukluk (%17.38) tanılan konmuş, psikotik bozukluk erkeklerde, somatoform ve uyum bozuklukları kızlarda daha fazla bulunmuştur. öğrenciler en çok somatik (%37.08), anksiyete (%33.08), ve uykuyla ilgili (%25.23) şikayetle başvurmuş, akademik, saplantılı düşünce ve cinsel şikayetler erkeklerde, sinirlilik ve somatik şikayetler kızlarda daha fazla bulunmuştur. Üniversite öğrencilerinin giderek daha sık psikiyatriye başvurdukları, diğer hastalar içindeki oranının arttığı tespit edilmiştir
The Comparison Levels of Feeling Guilty and Embarrassment in the Family Members Nursing Schizophrenia and Chronic Renal Failure Patients, and in Individuals Having No Nursing Role
Conclusion: Guilt and embarrassment scores of family members offering home care to schizophrenia and KBY patients were higher than those of the control group. Moreover, the guilt and embarrassment scores of the family members offering home care to schizophrenia patients were higher than those of the others. It is recommended that nurses and other health personnel working with patients having chronic diseases should be provided with in-service training programs in order to improve their roles as educators, caregivers, counselors and rehabilitation experts and be able to understand the problems and difficulties the patients and their families experience, home care programs should be organized and activities should be held to raise awareness among the public in this regard
The Comparison Levels of Feeling Guilty and Embarrassment in the Family Members Nursing Schizophrenia and Chronic Renal Failure Patients, and in Individuals Having No Nursing Role
Bu çalışma, şizofreni ve kronik böbrek yetersizliği hastalarına evde bakım veren aile üyeleri ile bakım rolü olmayan bireylerde suçluluk ve utanç düzeylerinin karşılaştırılması amacı ile yapıldı.Gereç ve Yöntem: Şizofreni hastalarına evde bakım veren 32, kronik böbrek yetersizliği (KBY) hastalarına evde bakım veren 56 aile üyesi ve hastalarına evde bakım veren aile üyeleriyle yaş açısından homojen, şizofreni ve KBY hastalarına bakım veren aile üyeleriyle aynı çevrede yaşayan 60 bakım rolü olmayan birey kontrol grubu olarak toplam 148 birey çalışmaya alındı. Veri toplama aracı olarak sosyodemografik bilgi formu ve suçluluk-utanç ölçeği (SUTÖ) kullanıldı.Bulgular: Şizofreni hastalarına evde bakım veren aile üyelerindeki suçluluk ve utanç puanı 51.46.79, KBY hastalarına evde bakım veren aile üyelerinde 44.311.13 ve kontrol grubunda 34.90.10 bulundu. Kontrol grubuna göre şizofreni ve KBY hastalarına evde bakım veren aile üyelerinde suçluluk ve utanç puanı anlamlı idi. Bu çalışmada ele alınan sosyo-demografik değişkenler ile suçluluk ve utanç puanı arasında anlamlı ilişki saptanmadı. Şizofreni hastalarına evde bakım veren aile üyelerindeki suçluluk ve utanç düzeyinin sosyo-demografik değişkenlerden bağımsız olarak KBY hastalarına evde bakım veren aile üyelerinden yüksek olduğu bulundu.Sonuç: Şizofreni ve KBY hastalarına evde bakım veren aile üyelerinde suçluluk ve utanç puanı kontrol grubuna göre yüksek bulundu. Ayrıca şizofreni hastalarına evde bakım veren aile üyelerinde suçluluk ve utanç puanı diğerlerine göre daha yüksekti. Kronik hastalığı olan hastalarla çalışan hemşirelerin ve diğer sağlık personelinin, hasta ve ailelerinin yaşadığı sıkıntı ve güçlükleri anlayabilmesi, onlara nasıl yardımcı olabilecekleri konusunda eğitim, bakım, danışmanlık ve rehabilitasyon rollerini geliştirici hizmet içi eğitim programlarının düzenlenmesi, evde bakım programlarının geliştirilmesi ve toplumu bilinçlendirme çalışmaları önerilmektedirThis work was done in order to compare the levels of feeling guilt and embarrassment in the family members nursing schizoprenia and chronic renal failure patients and in individuals having no nursing role.Methods: 32 family members nursing schizophrenia patients at home, 56 family members nursing real failure-chronic patients,inspection group of 60 healthy individuals who are at the same age and sex with family members, totally 148 individuals have been examined. As data records, demographic information form and guilt-embarrassment scale have been used.Results: Guilt and embarrassment scores of family members offering care to schizophrenia patients at home were 51.4±6.79, whereas the scores were 44.3±11.13 for family members offering care to KBY patients at home and 34.9±0.10 in the control group. The guilt and embarrassment scores of the family members offering care to schizophrenia and KBY patients at home were significant when they were compared with the control group. A significant relationship could not be found between the socio-demographic variables investigated in this study, and the guilt and embarrassment scores. It was found that the level of guilt and embarrassment in family members offering care to schizophrenia patients at home was, independently of demographic variables, higher than that of the family members offering care to KBY patients at home.Conclusion: Guilt and embarrassment scores of family members offering home care to schizophrenia and KBY patients were higher than those of the control group. Moreover, the guilt and embarrassment scores of the family members offering home care to schizophrenia patients were higher than those of the others. It is recommended that nurses and other health personnel working with patients having chronic diseases should be provided with in-service training programs in order to improve their roles as educators, caregivers, counselors and rehabilitation experts and be able to understand the problems and difficulties the patients and their families experience, home care programs should be organized and activities should be held to raise awareness among the public in this regar
The Comparison of Depression Anxiety and Quality of Life Levels Among Trimesters of Pregnancy
OBJECTIVE: To compare the levels of depression, anxiety and quality of life among trimesters of pregnancy.
STUDY DESIGN: A total number of 200 patients;50 pregnant women from each trimester and 50 control group women who are not pregnant but with similar sociodemographic characteristics were included. To determine the levels depressive and anxiety symptoms and quality of life were performed the Beck Depression Inventory (BDI) the Beck Anxiety Inventory (BAI) and the World Health Organization Quality of Life Assessment Brief (WHOQOL-BREF), respectively.
RESULTS: While BDE and BAE points in pregnant were indifferent between trimesters; these points were found significantly higher compared with control group. There were significant differences for WHOQOL-BREF and the lowest quality of life was present at 3rd trimester.
CONCLUSION: The levels of anxiety and depression were high, and quality of life was low in all trimesters, especially at 3rd trimester. Especially at advanced stages of pregnancy; the health care givers should evaluate pregnant women for depression and anxiety
Postpartum-onset obsessive-compulsive disorder: Incidence, clinical features, and related factors
Conclusions: This study suggests that the puerperium is a risk period in terms of new-onset OCD and that avoidant and obsessive-compulsive personality disorders predict PPOCD
Quality of life in patients with Behcet's disease: the impact of major depression
Conclusion: The study suggests that concurrent MD has a negative impact on QoL of BD patients and that QoL is negatively correlated with the severity of depressive symptoms. (c) 2007 Elsevier Inc. All rights reserved
Quality of life in rheumatological patients: The impact of personality disorders
ObjectiveRheumatological diseases are associated with lower quality of life (QoL) levels. Psychiatric disturbances are frequently observed in these patients. This study examined the impact of personality disorders on the QoL of patients with rheumatological diseases. MethodThe study sample consisted of 142 participants including patients suffering from rheumatological disease with a personality disorder (n=30), without any personality disorder (n=112), and healthy control participants without physical or psychiatric disorders (n=60). The Structured Clinical Interview for Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, Fourth Edition (SCID-I) and the Structured Clinical Interview for DSM, Revised Third Edition Personality Disorders (SCID-II) were used to determine Axis I and Axis II psychiatric disorders, respectively. QoL levels were assessed by means of the World Health Organization QoL Assessment-Brief. ResultsThe subscale scores of physical health, psychological health, and social relationships were significantly lower in patients with rheumatological disease regardless of the existence of personality disorder compared with the control participants. Rheumatological patients with a personality disorder had significantly lower subscale scores of psychological health (p=0.003) and social relationships (p<0.003) compared with patients without any personality disorder. ConclusionsPersonality disorders seem to be a relevant factor that maybe associated with QoL in patients suffering from rheumatological disease
Study of Validity and Reliability of the Turkish Version of the Core Bereavement Items
Conclusion: The Turkish version of the CBI has appropriate reliability and validity for assessing the intensity of bereavement. (Archives of Neuropsychiatry 2011; 48: 129-34
Study of validity and reliability of the Turkish version of the core bereavement items
Amaç: Bu çalışmada yas tutan bireylerde görülen yas tepkilerinin Şiddetini değerlendiren CBI’nın (Core Bereavement Items) Türkçe formunun geçerlik ve güvenirliğinin araştırılması amaçlandı. Yöntemler: Araştırmanın örneklemini 50 birey oluşturdu. Bu bireyler birinci derece yakınlarından sevdiği birini en az 1 ay önce, en fazla 2 ay önce kaybetmiş bireylerdi. Bu gruba “yas grubu” adı verildi. İkinci grup olarak, birinci dereceden sevdiği bir yakınını 5 yıl içerisinde kaybetmiş olmayan 50 birey çalışmaya dahil edildi. Ölçeğin iç tutarlılığı Cronbach-· istatistiği ve Pearson bağıntı analizi ile araştırıldı. İki farklı uygulama zamanında CBI toplam puanlarının test-tekrar test güvenirliği bağımlı gruplarda t testi ve Pearson bağıntı analizi uygulanarak değerlendirildi. Yas grubu ve 2. grubun toplam puanları bağımsız gruplarda t testi kullanılarak geçerliğe ilişkin kanıtlar araştırıldı. Bulgular: Ölçek toplam puanı yeterli bir test-tekrar test güvenirliği göstermiş ve iç tutarlığı yüksek (α=0.94) bulunmuştur. İç tutarlıkta Pearson bağıntı katsayısı da her bir madde için 0.46-0.87 arasında bulundu. Geçerlik analizinde 4., 8., 9. ve 10. maddeler dışında maddelerin tümü ve toplam puanları açısından ayırt edici bir geçerliğe sahip olduğu görülmüştür. Sonuç: Sonuçlar, CBI’nın Türkiye örneklemi için yas sürecindeki bireylerde yasın Şiddetini ve gelişimini değerlendirmede geçerli ve güvenilir bir araç olarak kullanılabileceğini göstermektedir.Objective: The aim of this study was to examine the reliability and validity of the Turkish version of the Core Bereavement Items (CBI) that assess the intensities of the bereavement reaction of bereaved individuals. Methods: The study involved 50 bereaved subjects who had lost a loved one through death within the past two months and 50 unbereaved subjects who had not experience such a loss within the past 5 years or more prior to the test. Internal consistency and homogeneity were tested by the Cronbach&#8217;s and Pearson&#8217;s correlation coefficients. The student&#8217;s t-test and Pearson&#8217;s correlation coefficient were used for rest-retest reliability. Validity was assessed with the student&#8217;s t-test in independent groups. Results: Psychometric analyses showed that the Turkish version of the CBI had a high internal consistency (&#945;=0.94). As for internal consistency, the · ranged between 0.46 and 0.87 for each item. The items of the CBI discriminated the bereaved group from the unbereaved group, except for items 4, 8, 9, 10. Conclusion: The Turkish version of the CBI has appropriate reliability and validity for assessing the intensity of bereavement
Obsessive-compulsive disorder in outpatients with epilepsy: prevalence and clinical features
Conclusion: The results suggest that the prevalence of OCD among a group of outpatients who are in treatment for epilepsy, especially temporal lobe focus, is relatively higher than the prevalence in the community. Although, the symptomatology of obsessions and compulsions seems to be similar between the epilepsy patients and general OCD patients, there is a need for controlled studies with larger sample sizes