122 research outputs found
Akhisar Plain in the Early Bronze Age
Çalışmanın ilk adımında, farklı disiplinlerden derlenen basılı ve dijital yayınlar bir araya getirilerek fazla ayrıntıya inilmeden bazı istatiksel bilgiler yardımıyla bölgenin coğrafyası hakkında genel hatlarıyla bilgiler verilmeye çalışılmıştır.
Tezin konusunu oluşturan coğrafyada 17, 18 ve 19. yy.ın başlarında incelemeler yapan gezginlerin yaptığı ziyaretler daha çok Hristiyanlık tarihini araştırmaya yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Söz konusu seyyahların arkeoloji ve epigrafiyle ilgili verdiği bilgilere ek olarak şehre ait çizdikleri gravürler ve genel görünümü hakkında yaptıkları betimlemeler şehrin o dönemi ile günümüzdeki durumu arasında bir köprü kurmamıza yardımcı olmaktadır.
Genel sınırlar içerisinde çalışmada, Akhisar ve çevresinin İlk Tunç Çağı’nın incelenmesiyle ilgilenilmektedir. Bugüne kadar konuyla ilgili olarak yapılmış arkeolojik çalışmaların sonuçları bir potada eritilip ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu bölgede var olan Tunç Çağı kültür merkezlerinin varlıklarına ilişkin dayanaklar somut veriler ışığında- seramik parçaları, mermer ve taş eserlerden yola çıkılarak- aktarılmaya çalışılmıştır. Böylece Batı Anadolu’nun bu bölgesinin İlk Tunç Çağı merkezlerinin kendi içinde değerlendirilmesi yapılırken aynı zamanda bu kültürlerin çevre kültürlerle olan ilişkilerinin değinilmesine de özen gösterilmiştir. Kuzey Ege’ye geçiş noktasında yer alan Akhisar Ovası, stratejik konumunun yanı sıra verimli toprakları, uygun iklimi ve bitki örtüsü sebebiyle sadece Antik dönemde değil, daha önceki dönemlerde de yoğun yerleşime ev sahipliği yapmıştır. Bu arazinin kendine özgü kültürü üzerinde durulurken ayrıca küçük de olsa komşularıyla arasındaki etkileşim ve iletişimi tez kapsamına dâhil edilmiştir. Böylece çalışmanın İlk Tunç Çağı’nda Anadolu’nun bu bölgesindeki mevcut durumun anlaşılmasına katkı sağlaması beklenmektedir.In the first step of the study, printed and digital publications collected from different disciplines have attempted to provide information about the general geography of the region descended into too much detail without the help of some statistical information.
Thesis on the subject of geography visits to the travelers who visited in the , 17, 18 and 19 centuries of Christianity was performed in order to investigate the more history. Of these pilgrims also it helps us build a bridge between archeology and epigraph related to the information to which they draw of the city in addition to engraving and the city's portrayal they do about the general view that the period of the current situation.
Limits in general of Akhisar and the environment are addressed in the study by examining the Early Bronze Age. The results of archaeological studies on the subject so far have been evaluated thoroughly melted in a crucible. In this region, the rest are related to the presence in the light of the Bronze Age culture centers concrete data, was tried to transferred; on the basis of stone monuments, marble and ceramic parts. Thus, care has been taken in western Anatolia in their evaluation of this part of the Early Bronze Age center while also discussed the relationship with the surrounding culture of this culture. Located Akhisar Plain in the North Aegean crossing points, as well as fertile soil for its strategic position, suitable climate and due to the presence on the vegetation, not only in ancient times, in the previous period has made intensive residential houses. This unique interaction between cultures dominate the land also their neighbors, albeit small, and communications were included in the scope of the thesis. Thus, the Anatolian Early Bronze Age's work is expected to contribute to the understanding of the current situation in the region
Subkutan heparin uygulamasında ilacın veriliş süresinin ekimoz, hematom ve ağrı üzerine etkisinin incelenmesi
Araştırma, subkutan heparin uygulanan hastalarda ilacın farklı sürelerde verilmesinin ekimoz, hematom ve ağrı oluşumuna etkisini saptamak amacı ile yapılmış klinik deneysel bir çalışmadır. Araştırma 01.03.2003 ile 01.05.2004 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Kardiyoloji, Ortopedi ve Nöroloji kliniklerinde uygulanmıştır. Araştırmanın örneklemini “olasılıksız örnekleme tekniği” ile belirlenen ve araştırmaya katılmayı kabul eden 50 hasta oluşturmuştur. Örneklemdeki her hasta aynı zamanda hem kontrol ve hem de uygulama grubunu oluşturmuştur. Heparin enjeksiyonunda ilaç karın bölgesinde göbek çukurunun sağ tarafına 10 saniyede, sol tarafına 30 saniyede verilmiştir. İlacın 10 saniyede verildiği bölgeler kontrol grubunu, 30 saniyede verildiği bölgeler uygulama grubunu oluşturmuştur. Veriler gözlem, görüşme, elle muayene ve ölçme yöntemleriyle toplanmıştır. Heparin uygulanan bölgede görülen ekimoz ve hematomun büyüklüğünün ölçümünde şeffaf ölçüm aracı, ağrı şiddetinin ölçümünde Görsel kıyaslama Ölçeği, ağrı süresinin ölçümünde saniyeli saat kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde Ki-kare, Pearson Korelasyon, Mann Whitney U testi ve Wilcoxon Signed Range testi kullanılmıştır. Araştırma Sonucunda: Hastaların yaş ortalamasının 55.52 ± 12.37 olduğu, %50ʼsinin kadın olduğu, %40ʼına Clexane preparatı, %60ʼuna Fraxiparine preparatı uygulandığı, %50ʼine 0.3 ml heparin uygulandığı, % 50ʼsinin heparinden başka oral olarak antikoagülan ilaç aldığı, %72ʼsinin herhangi bir kronik hastalığının olmadığı, trombosit sayıları ortalamasının 263 480 ± 50.90 / mm³ olduğu, subkutan doku kalınlığı ortalamasının 2.77 ± 0.68 cm olduğu belirlenmiştir. Kontrol grubunda hematom gelişme oranı %2, ekimoz gelişme oranı %64, ekimoz büyüklüğü ortalaması 48. saatte 109.2 mm², 72. saatte 110.1 mm² olarak saptanmıştır. Kontrol grubunda ağrı şiddeti ortalaması 2.06, ağrı süresi ortalaması 79.56 saniye olarak belirlenmiştir. Uygulama grubunda hematom gelişme oranı %2, ekimoz gelişme oranı %42, ekimoz büyüklüğü ortalaması 48. saatte 18.76 mm², 72. saatte 21.72 mm², olarak saptanmıştır . Uygulama grubunda ağrı şiddeti ortalaması 1.39, ağrı süresi ortalaması 48.18 saniye olarak belirlenmiştir. Cinsiyetin kontrol grubunda ekimoz gelişimi üzerinde etkili olduğu (p<0.05), kronik hastalığın olması durumunun ağrı süresi üzerinde etkili olduğu (p<0.05), uygulanan heparin preparatının ve uygulanan ilaç volümünün ağrı üzerinde etkili olduğu saptanmıştır (p<0.05). Subkutan heparin uygulamasında ilaç 30 saniyede verildiğinde 10 saniyede verilmesine göre daha az oranda ekimoz geliştiği (p<0.05) ve gelişen ekimozların daha küçük olduğu (p<0.05) saptanmıştır. İlaç 30 saniyede verildiğinde 10 saniyede verilmesine göre ağrı şiddetinde (p<0.001) ve ağrı süresinde (p<0.001) azalma olduğu saptanmıştır. Sonuçlar doğrultusunda uygun önerilerde bulunulmuştur
JOURNAL OF MEDICAL AND SURGICAL INTENSIVE CARE MEDICINE
Objective: This study was conducted to investigate the perceptions of stressors in the intensive care unit by patients and nurses. Material and Methods: The research was performed in the medical and surgical intensive care units in a university hospital. The sample consisted of 86 patients who stayed in the intensive care units for at least 24 h, who were conscious, and who had no communication difficulties and 52 nurses who were working in the same intensive care units. A Patient and Nurse Description Form and an Intensive Care Unit Sources of Environmental Stress Scale (ICUSESS) were used to gather data. Results: The patients' mean ICUSESS score was 80.65 +/- 18.46 and that of the nurses was 142.5 +/- 28.7. The nurses' mean ICUSESS score was higher than that of the patients (t = 15.063, p = 0.00). Having an oral or nasal tube was the number one stressor reported by both patients and nurses. The other top five stressors reported by the patients were lack of privacy, being in a very hot/cold room, men and women being in the same place, and hearing other patients cry and moan, whereas those of the nurses were feeling pain, fear of death, hearing the sound of a cardiac monitor which shows that there is a problem with the heart, and hearing other patients cry and moan. Conclusion: The level of perception of intensive care stressors by nurses was higher than that of the patients. The stressors perceived by the nurses and patients as the five most important were similar, and it can also be said that the nurses mostly named the stressors relating to diseases, whereas the patients named those concerning the physical condition of intensive care. (Yogun Bakim Derg 2015; 6: 4-9
Hemşirelik öğrencilerinin ilk klinik deneyim sırasındaki stres düzeylerinin incelenmesi
Aim: The aim of this study was to determine the level of stress of nursing students during their first clinical experience. Method: This descriptive study was performed in a nursing school which provides education to university degree level in Izmir, during the period March-June, 2011. Students accepted into the study were sophomore students studying in this nursing school, who were participating in clinical practice for the first time and were willing to participate in the study. A clinical stress questionnaire was used in the study to determine the stress levels of the students. This is a questionnaire designed to measure the emotions students feel during their first clinical experience. The data of the study was collected at the end of the first week in which the students started their clinical practice. Numerical and percentage distributions, Student t-test and Pearson corelation analysis were used in the evaluation of the data. Results: It was found that the students experienced a moderate level of stress during their first clinical experience and courage was the subgroup from which students experienced the most stress. On the other hand, it was found that, from among the stress factors that students identified, clinical nurses and lecturers took the first two places. Conclusion: As a result, it can be said that the level of stress of the nursing students was moderate during the first clini- cal practice, and the most important factors causing the stress were the clinic nurses and lecturers.Amaç: Bu çalışmanın amacı hemşirelik öğrencilerinin ilk klinik deneyim sırasındaki stres düzeylerinin belirlenmesidir. Yöntem: Tanımlayıcı olarak yapılan bu çalışma Mart - Haziran 2011 tarihleri arasında, İzmir ilinde lisans eğitimi veren bir hemşirelik okulunda yapıldı. Araştırmanın yapıldığı hemşirelik okulunda eğitim gören ve ilk kez klinik eğitime başlayan ve araştırmaya katılmayı kabul eden ikinci sınıf öğrencileri araştırmaya alındı. Araştırmada öğrencilerin stres seviyesinin belirlenmesinde “Klinik Stres Anketi” kullanıldı. Klinik Stres Anketi, hemşirelik öğrencilerinin ilk klinik deneyim sırasında yaşadıkları duyguların ne olduğu ve bunları ölçmeyi amaçlayan bir ankettir. Araştırma verileri öğrencilerin klinik eğitime başladığı ilk haftanın sonunda toplandı. Verilerin analizinde sayı, yüzdelik dağılımlar, Student t-testi ve Pearson korelasyon analizi kullanıldı. Bulgular: Hemşirelik öğrencilerinin ilk kez klinik uygulama sırasında orta düzeyde stres yaşadıkları ve en fazla stresin cesaret duygusu alt boyutunda yaşandığı bulundu. Bununla birlikte öğrencilerin bildirdiği stres faktörleri arasında klinik hemşirelerinin ve öğretim elemanlarının ilk iki sırada yer aldığı saptandı. Sonuç: Hemşirelik öğrencilerinin ilk klinik uygulama sırasında orta düzeyde stres yaşadığı, klinik hemşirelerinin ve öğretim elemanlarının en fazla strese neden olan etmenler arasında yer aldığı söylenebilir
Caregiver burden and perceived social support among caregivers of patients with cancer
PubMed ID: 25921137The purpose of this study is to describe the relationship between caregiver burden and perceived social support among caregivers of patients with cancer. The research was conducted in a university hospital in Izmir, Turkey. Eighty patient relatives who provided care service to patients with cancer who were admitted at hematology and oncology clinics participated in the study. The findings indicated that the care burden score was mild level. The mean of the perceived social support score was 58.4±21.0 supporting the conclusion that there is a weak and negative-direct relation between caregiver and perceived social support and that as the perceived social support increased, conversely, care burden decreased
An Investigation of Nursing Students’ Awareness of Evidence-Based Nursing Practices
Amaç: Bu çalışma hemşirelik son sınıf öğrencilerinin kanıta dayalı uygulama ile ilgili farkındalıklarını değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Araştırmanın örneklemini İzmir ilinde bulunan bir hemşirelik fakültesinde Kasım 2017 – Mart 2018 tarihleri arasında entegre sistem ile öğretim gören 188 4.sınıf öğrencisi oluşturmuştur. Veriler, öğrencilerin kanıta dayalı hemşirelik uygulamalarına ilişkin bilgi düzeylerini ölçen 20 soruluk bir anket formu aracılığıyla toplanmıştır. Verilerin analizi için sayı ve yüzdelik dağılımlar ortalama ve standart sapma kullanılmıştır. Bulgular: Çalışmadaki öğrencilerin %53.7’sinin KDU hakkında eğitim aldığı, %86.2’sinin KDU hakkında eğitime ihtiyacı olduğu saptanmıştır. Öğrencilerin %67’sinin lisans eğitimleri süresince derslerde KDU hakkında bilgi sahibi olduğu ve hemşirelikte kullanılan Joanna Briggs Enstitüsü kanıt düzeyi sınıflamasını örneklemin yalnızca %1.2’sinin doğru sıralandırdığı tespit edilmiştir. Sonuç: Hasta bakım sonuçlarında hemşirelik bakımının kalitesini artırmak, bakımı standardize etmek ve hasta memnuniyetini arttırmak; lisans müfredatlarında KDU’ya daha fazla yer verildiğinde, eğitim bu uygulamalarla paralel yürütüldüğünde mümkün olacaktırAim: This study was carried out to evaluate the senior nursing students’ awareness of evidence-based nursing practices. Method: the sample of the research comprised 188 senior students who were educated in an integrated system between November 2017 and March 2018 in a nursing faculty located in the İzmir province. Data were collected by a twenty-item questionnaire that measures students’ knowledge of evidence-based nursing practices. Number and percentage distributions and mean and standard deviation were used to analyze the data. Findings: of the students in the study, 53.7% were trained in evidence-based practice (EBP) and 86.2% were in need of training in EBP. It was determined that 67% of the students had knowledge of EBP during their undergraduate training and that only 1.2% of the sample ranked the Joanna Briggs Institute as evidence level classification. Results: EBP training should be included in the undergraduate curriculum in parallel with the practices of increasing the quality of nursing care in patient care outcomes, standardizing care, and increasing patient satisfaction
- …