8 research outputs found
Günübirlik minör ürolojik cerrahi girişimlerde preoperatif midazolam uygulamasının postoperatif etkileri
Bu prospektif, randomize, çift-kör çalışmada günübirlik ürolojik girişimlerde (varikosel, testiküler sperm ekstraksiyonu, hidrosel) preoperatif midazolam uygulanmasının postoperatif etkileri değerlendirildi. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı ameliyathanesinde günübirlik ürolojik elektif cerrahi uygulanacak olan ASA I-II grubu 18-65 yaş arası toplam 64 gönüllü erkek hasta çalışmaya dahil edildi ve randomize olarak iki gruba ayrıldı. Operasyon salonuna alınmadan önce tüm hastalara STAI testi uygulandı. Operasyondan sonra değerlendirilecek olan VAS (Visual Analog Scale; 0= ağrı yok ve 10= olabilecek en şiddetli ağrı) hakkında bilgi verildi. Hastaların operasyon salonuna girmeden önce monitörize edilerek preoperatif vital bulguları (OAB, KAH, SS, SpO₂) kaydedildi. Çalışmada yer almayan bir anestezi hekimi tarafından cerrahi girişimden 20 dk önce 1. Gruba 0.03 mg/kg midazolam iv, 2. Gruba ise serum fizyolojik iv uygulandı. Postoperatif dönemde 15 dk ara (0, 15, 30, 45, 60, 75, 90, 105, 120 dk şeklinde) ile olguların vital bulguları(OAB, KAH, SS, SpO₂), sedasyon düzeyi (Ramsey Sedasyon Skoru), postoperatif ağrı skorları (VAS 0-10), yan etkiler (bulantı, kusma gibi) kaydedildi. VAS{601} 4 olduğunda ek analjezik olarak diklofenak sodyum 75 mg im uygulandı. Olguların Aldrete {601} 9 olma süreleri, eve gönderilme kriterlerini karşılama (PADS {601} 9) süreleri kaydedildi. Postoperatif 4-6. saatler arasında tüm olgulara STAI testi tekrar uygulandı, ayrıca hasta memnuniyeti çok iyi, iyi, orta, kötü şeklinde kaydedildi. Gruplar demografik veriler, ASA durumu, anestezi ve operasyon süreleri ile operasyon tipi yönünden benzerdi. Her iki grubun bazal ve postoperatif OAB, KAH, SS, SpO₂ değerleri yönünden fark bulunmadı. Gruplar Aldrete {601} 9 olma süreleri ve postoperatif Ramsey Sedasyon Skoru değerleri yönünden benzerdi. Her iki grupta preoperatif STAI değerleri benzerdi. Postoperatif STAI değerleri Grup 1'de daha düşük olmakla birlikte gruplar arası fark anlamlı düzeyde değildi. İntraoperatif remifentanil dozu yönünden gruplar arasında anlamlı fark bulunmadı. Gruplar postoperatif ağrı skorları yönünden karşılaştırıldığında midazolam uygulanmayan Grup 2'de postoperatif 15, 30, 45.dk'larda ağrı skorları midazolam uygulanan Grup 1'e kıyasla anlamlı olarak yüksek bulundu (p0.05). Midazolam uygulanmayan Grup 2'de ek analjezik gereksinimi Grup 1'e göre daha fazla olmakla birlikte gruplar arası fark anlamlı düzeyde değildi. PADS {601} 9 olma süreleri midazolam uygulanan Grup 1'de Grup 2' ye kıyasla anlamlı olarak kısa bulundu (p0.05). Postoperatif dönemde gruplarda yan etki gözlenmedi. Grupların hasta memnuniyeti yönünden karşılaştırılmasında hasta memnuniyeti yönünden gruplar arası fark anlamlı düzeyde değildi. Sonuç olarak günübirlik ürolojik girişim geçiren olgularda 0.03 mg/kg midazolam iv uygulamasının erken derlenme ve sedasyon skorları üzerine olumsuz etki göstermeksizin ağrı skorlarını düşürebildiği ve eve gönderilme kriterlerini karşılama sürelerini kısaltarak günübirlik olgularda avantaj sağlayabileceği kanısına varıldı
Spinal myoclonus following spinal anesthesia in a cystoscopy case
Rejiyonal anestezi sonrası gelişen spinal myoklonus oldukça nadir görülmektedir. Tek bir kas veya kas gruplarında ani, istemsiz, kısa süreli fokal veya segmental görülen kasılmalardır. Spinal kord patolojileri (tümör, enfeksiyon, vb.) sonucu gelişen nöromuskuler disfonksiyondur. Ayrıca intratekal bupivakain veya epidural kateter uygulama sonrası benzer olgular bildirilmiştir. Spinal anestezide uyguladığımız bupivakaine bağlı gelişen spinal myoklonus gözlediğimiz olgumuzu sunmayı amaçladık.Spinal myoclonus developed after regional anesthesia is quite rare. They are sudden onset, involuntary, short focal or segmental contractions in a single muscle or a muscle group. Spinal myoclonus is a neuromuscular dysfunction developed after spinal cord pathologies (tumor, infection,etc.) Almost all reported cases were related to intrathecal bupivacaine or an epidural catheter. We aimed to present the spinal myoclonus we observed in our case caused by the administration of bupivacaine for spinal anesthesia
Sistoskopi olgusunda uygulanan spinal anestezi sonrası gelişen spinal miyoklonus
Spinal myoclonus developed after regional anesthesia is quite rare. They are sudden onset, involuntary, short focal or segmental contractions in a single muscle or a muscle group. Spinal myoclonus is a neuromuscular dysfunction developed after spinal cord pathologies (tumor, infection,etc.) Almost all reported cases were related to intrathecal bupivacaine or an epidural catheter. We aimed to present the spinal myoclonus we observed in our case caused by the administration of bupivacaine for spinal anesthesia.Rejiyonal anestezi sonrası gelişen spinal myoklonus oldukça nadir görülmektedir. Tek bir kas veya kas gruplarında ani, istemsiz, kısa süreli fokal veya segmental görülen kasılmalardır. Spinal kord patolojileri (tümör, enfeksiyon, vb.) sonucu gelişen nöromuskuler disfonksiyondur. Ayrıca intratekal bupivakain veya epidural kateter uygulama sonrası benzer olgular bildirilmiştir. Spinal anestezide uyguladığımız bupivakaine bağlı gelişen spinal myoklonus gözlediğimiz olgumuzu sunmayı amaçladık
Mulvihill-Smith sedromunda anestezi yönetimi
Mulvihill-Smith sendromu, sistem ve organ tutulumu olan nadir görülen genetik bir bozukluktur. Akraba evliliğinden doğan çocuklarda ve hem kadın hem de erkek cinsiyette görülmesi otozomal resesif kalıtımı düşündürür. Bu sendromda yaşlı yüz görünümü tipik olması yanında kısa boy, mikrosefali, yüz ve gövdede multipl nevuslar, yüksek-tiz ses, hipertelorizm, genital anomaliler, görme kusuru, diyabet, tekrarlayan enfeksiyonlar, immun yetmezlik, işitme azlığı, tümör gelişimi (mide, dil, pankreas ve melanom), hipodonti, orofasiyal-dental anormallikler ve mental retardasyon görülen bulgulardandır. Anestezi yönetimi; zor havayolu, glisemik instabilite ve hastaların geriyatrik hasta grubunda kabul edilmeleri açısından önemlidir. Literatürde oldukça az sayıda anestezi deneyimi sunulmuş olgu sunumları mevcuttur. Bu nedenle; Mulvihill-Smith sendromu tanılı 17 yaş kadın hastamızda uyguladığımız anestezi yönetimini sunmayı amaçladık
Effects of Working Conditions of the Operating Room Personnel on Their Quality of Life
Objective: The concerns of healthcare workers about their working conditions and working environment affect their Quality of Life (QOL). Operating room environment requires working attentively and at a high pace. Our objective in this study was to examine the effects of working conditions of an operating room on the QoL of the operating room personnel. Methods: Healthcare workers working in the operating room of Samsun Education and Research Hospital were included in the study. The “Quality of Work-Life Scale” developed by Aydın et al., was used to determine the level of work-life quality of healthcare workers. A 21-question survey evaluating the demographic and occupational characteristics of the employees was also administered. Results: One hundred and two personnel in the operating room were included in our study. Total mean score of the “QoL Scale” of healthcare workers was 76.63±10.55. A negative relationship was found between the age of healthcare workers and job stress and time pressure. Working time in the operating room was negatively associated with job discrimination and social integration into the organization. The risk of occupational accidents and diseases was positively associated with physical conditions in the workplace, work stress and time pressure. Discrimination in the workplace and social integration into the organization displayed a positive association with work stress and time pressure. Conclusion: Increasing work experience along with increasing age of the healthcare workers were considered to reduce work stress and time pressure. It was also found that the time spent in the operating room-mitigated workplace discrimination and improved social integration into the organization. As a result, as the factors involved in the evaluation of quality of work-life, which are multidimensionally interrelated, the situations complicating the work conditions physically and psychologically increase work stress further and negatively influence the QoL at work
Temporomandibular Joint Dislocation in a Patient with Keratoconus Under General Anesthesia: A Case Report
Keratoconus is a common disease in which the central or paracentral cornea undergoes progressive thinning, resulting in a cone-shaped cornea. It has been associated with many systemic disorders such as Down syndrome, osteogenesis imperfecta, and joint hypermobility. Herein, temporomandibular joint dislocation under general anesthesia during supraglottic airway device placement before deep anterior lamellar keratoplasty procedure in a keratoconus patient is reported