13 research outputs found
Active shrinkage protects neurons following axonal transection
Trauma, vascular events, or neurodegenerative processes can lead to axonal injury and eventual transection (axotomy). Neurons can survive axotomy, yet the underlying mechanisms are not fully understood. Excessive water entry into injured neurons poses a particular risk due to swelling and subsequent death. Using in vitro and in vivo neurotrauma model systems based on laser transection and surgical nerve cut, we demonstrated that axotomy triggers actomyosin contraction coupled with calpain activity. As a consequence, neurons shrink acutely to force water out through aquaporin channels preventing swelling and bursting. Inhibiting shrinkage increased the probability of neuronal cell death by about 3-fold. These studies reveal a previously unrecognized cytoprotective response mechanism to neurotrauma and offer a fresh perspective on pathophysiological processes in the nervous system.Yüzüncü Yıl Universit
Treatment of type-2B hand burn contractures
Tip-2B yanık kontraktürü demek, deri dışındaki kemik, tendon, eklem, gibi dokuların da hastalıktan etkilenmiş olduğu yanık kontraktürü demektir. Elde meydana gelen derin ikinci derece ve üçüncü derece yanıklar özellikle çocukluk çağında ortaya çıktıklarında erken dönemde gerekli önlemler alınmaz ve uygun tedaviler yapılmazsa hayatın sonraki dönemlerinde çok ciddi el deformitelerine yol açabilirler. El, günlük hayatımızda bize çok yardımı olan bir organ olmak dışında sosyal bir organ olarak da dikkatimizi çeker ve deformiteleri başkalarınca da kolaylıkla fark edilir. Yanığa bağlı bir komplikasyonla şekli ve işlevi bozulan bir ele yardımcı olmak isteyen cerrahlarda ise hastalığın adı yanık olduğu için sadece deriye yönelik işlemler yapmak eğilimi vardır. Bu ise tekrarlayan ameliyatlara rağmen hastalara pek bir kazanç sağlamayan işlemler manasına gelebilir. Bu tür, yararı olmayan, boşuna yapılmış cerrahi müdahalelerden kurtulmanın ilk şartı hastalığa doğru isim koymak ve ne yapılması gerektiğine doğru karar vermektir.Bunu bilen bir cerrah tip-2B el yanık kontraktürlerine eklemlere ve kemiklere yönelik işlem yapmaksızın yardımcı olmanın mümkün olamayacağını bilir. Bu makalede, bir ayak yanık kont-raktürünü de içeren 10 olgu eşliğinde bu konu ele alındı. Hastalara osteotomi, artrodez, eklem protezi ve gerektiğinde örtücü doku nakli ile yapıldı. Burada sunulan hastaların bazılarına bizden önce başvurdukları bazı hastanelerde tedavi amaçlı amputasyon bile önerilmişti. Yanık kontraktürlü bir el eğer median, ulnar ve radiyal sinire bağlı hissetme özelliklerini yitirmemişse amputasyon kararı vermek doğru değildir ve hastalar tarafından da deformite ne kadar acayip olursa olsun kabul görmemektedir. Burada sunulan hastaların en küçüğü 3 yaşında en büyüğü de 33 yaşındadır. Yanık kontraktürünün yaşı dikkate alındığında ise bu rakamların 1 ile 31 olarak değiştiğini gördük. Elde edilen sonuçlar hem hasta hem de cerrah için memnuniyet vericidir.Type-2B burn contracture means a contracture in which tissues besides the skin such as bone, joint and tendon are affected. Any burn existing on the hand especially during early childhood if untreated properly may cause very disfiguring deformities later in life. The hand is a very helpful organ of us and we notice it as a social organ, and also it is easly noticed by other people when it has some deformities. On the other hand, the surgeons that attempt to treat a hand with burn contracture tend to underestimate the problem by doing only some skin surgery since at last it is a burn related deformity. This, however, even with repeated operations gives very little profit to the patients. To avoid such kind of operations that waste time and money, first of all the situation should be diagnosed correctly. A surgeon that knows how to manage a type 2B hand burn contracture also knows that it is impossible to help type-2B hand burn contractures without doing any surgical procedure on the joints and bones. In this paper 10 cases with type-2B hand burn contractures including one foot contracture were presented. We helped our patients by performing arthrothesis, osteoctomy, joint prosthesis and when necessary with coverage tissue transfers. We would like to emphasize that even surgical amputation in some other hospitals had been offered as a treatment modaility to the patients presented here. Yet no patient had accepted it no matter how big deformities they had and in our opinion it is not right to think over amputation when the patient has sensibility on the hand supported by ulnar, median and radial nerves. Ages of the patients were varied between 3 to 33. Pertaining to the ages of the contractures the numbers were varied between 1 to 31 years. The results obtained was considered as acceptable both by the surgeons and the patients
Trigger thumb : As a congenital, developmental or late health problem
1989-2009 tarihleri arasında takip ettiğimiz 8 olguyu sunduk. Hastaları geriye doğru değerlendirdik. Değerlen-dirmeye arşiv fotoğraf kayıtlarımız esas teşkil etti. Hastalarımızdan 2’si erkek 6’sı kadın idi. İki hastada patoloji 40 yaşında ortaya çıkmıştı. Bu iki hasta da kadındı ve birisi lohusalık dönemi içindeydi. Diğer hastalardan birinin problemi doğumdan beri var olmakla beraber 9 yaşına kadar ameliyat edilmemişti. Dokuz yaşındaki bu kız çocuğunda da diğer çocuk hastalarda olduğu gibi ameliyatı genel anestezi altında yaptık. Erişkin hastalarımızda lokal anestezi altında çalıştık. Diğer çocuk hastalardan sadece bir tanesinde başpar-maktaki tetikleşme çocuk bir yaşında iken annesi tara-fından fark edilmişti ve ısrarla sormamıza rağmen anne sorunun doğumdan 1 yaşına kadar kesinlikle olmadığını söyledi. Diğer dört hastanın sorunları doğumla beraber vardı. Bir hastamızda sorun iki yanlı olarak mevcuttu. Bu yazı ile tetik başparmak patolojisinin daha çok doğumsal bir patoloji olarak dikkatimizi çekmekle beraber, süt çocuğu döneminde ve sonraki yıllarda da gelişimsel bir patoloji olarak da karşımıza çıkabileceğini vurgulamak istedik. Bebeklikten beri var olmasına rağmen 9 yaşına kadar tedavi edilmeyen olguda gözlemlediğimiz başpar-mak hipoplazisi dikkate alındığında tedavi edilmeyen olgularda gelişmeye ait sorunlar ortaya çıkabileceğine dikkat çekmek istedik.We presented 8 cases associated with trigger thumb. We evaluated the patients retrospectively. The evaluation was based on archive pictures. Two patients were women and 6 patients were men. The pathology existed at 40 year old in two of the patients. Two of them were women and one of them with in puerperal term. The left patients except one had the pathology from the first day of their lifetime. Triggering on the thumb appeared at one age on the exceptional case and her mother denied any congenital pathology in spite of our repeated questions. One of the case among the congenitally triggered thumb patients had not been operated on up to nine year old for several reasons. We performed the surgery under general anesthesia in pediatric patients. We did the operation under local anesthesia in adult patients. One of the pediatric patient had the problem bilaterally. We would like to emphasize that trigger thumb may exist as a late lifetime problem as much as a congenital or developmental pathology. We would like also to emphasize that in untreated and long standing cases a minimal thumb hipolasia may be expected by considering one of our cases
Thumb of human being mobile phone, koala with a pair of thumb
Digital cep telefonları başta olmak üzere her geçen gün parmak uçlarımız ile tuşlara bastığımız aletlerle ilişkimiz artıyor. Bu aletlerin çoğu başparmağın opozisyon hareketine ihtiyaç gösterir. Başparmağın geçmişten geleceğe yönelik önemini, farklı bir bakış açısı ile değerlendirdik.Interrelationships between our fingers and certain devices (with the leading example of mobile phones) by pressing buttons on it have been increasing. Most of these devices need oppositon movements of the thumb. We evaluated the thumb’s importance from the past to the future with somewhat new perspective
Thumb of human being mobile phone, koala with a pair of thumb
Digital cep telefonları başta olmak üzere her geçen gün parmak uçlarımız ile tuşlara bastığımız aletlerle ilişkimiz artıyor. Bu aletlerin çoğu başparmağın opozisyon hareketine ihtiyaç gösterir. Başparmağın geçmişten geleceğe yönelik önemini, farklı bir bakış açısı ile değerlendirdik.Interrelationships between our fingers and certain devices (with the leading example of mobile phones) by pressing buttons on it have been increasing. Most of these devices need oppositon movements of the thumb. We evaluated the thumb’s importance from the past to the future with somewhat new perspective
Eyebrow assymetry due to forehead scarring and its reconstruction with midline forehead flap
Amaç: Baş boyun bölgesindeki hareketli bir çift doku olan kaşlarımızın hiç değilse istirahat durumunda simetrik durması beklenir. Bu çalışmada, alında ortaya çıkan nedbe dokularını takiben gelişen asimetrik kaş duruşuna sahip 3 hasta sunuldu. Materyal ve Metot: Asimetrinin düzeltilmesi amacı ile kaşı tek taraflı olarak yükseltmeye zorlayan kontraktür serbestleştirildikten sonra ortaya çıkan defekt, 2 hastada aynı taraf tabanlı, 1 hastada ise karşı taraf tabanlı olarak kaldırılan orta hat alın flebi ile kapatıldı. Donör alanların primer onarıldığı hastalarımızın birinde 1, ikincisinde 2 ilave küçük düzeltme işlemi gerekli oldu. Bir hastaya tek ameliyatla yardımcı olduk. Hastalarımızın 3’ü de erkek ve 20’li yaşlarda idiler. Üçünde de alındaki nedbe dokusunun nedeni geçirilmiş tırafik kazalarıydı. Bulgular: Ameliyat sonrası bir hastanın kaşı hareket etme yeteneğine sahip iken 2 hastada sadece statik bir düzelme sağlanmış oldu. Sonuç: Orta hat alın flebi özellikle genç erkek hastalarda, alında meydana gelen nedbe dokularına bağlı asimetrik kaşın düzeltilmesinde etkin bir yöntem olabilir.Background and aim: One of the paired and mobile structures of the head and neck, the eyebrows should be located symmetrically at least in resting position. Materials and Methods: Three patients with asymmetric eyebrow with forehead scarring received the release and midline forehead flap transposition. The flap was ipsilateral in two cases and contralateral in one. One and two more corrective operations were needed in two patients respectively, while the donor area was closed primarily. The patients were male and in their twenties. The reason for the scarring was the same for all: traffic accident. Results: Only one patient was able to make some movements to his reconstructed eyebrow following operation. We obtained symmetry only in resting situation and no movements in left two patients. Conclusions: The midline forehead flap transposition following release insicion above the eyebrow can be an effective technique for fixed eyebrow elevation in young male patients
A pathological diagnosis that does not resemble its name : Pyogenic granuloma
Piyojenik granülom, isminde yer alan piyojenik ifadesine bakarak enfeksiyonla ilişkili bir patoloji olarak düşünüle- bilse de gerçekte, hatırlanan veya hatırlanamayan travmaları takiben ortaya çıkan edinsel bir hemanjiyomdur. Pratikte, maling melanom ile karışabilmesi ve kanamaya yol açabilmesi nedeni ile önem taşır. Bu çalışmada 17 yıllık arşivimizde yer alan olguları geriye doğru değerlendirdik. Toplam 21 hasta sunduk. Bunların 12 tanesinde lezyon elde, 14 tanesinde baş boyun bölgesinde ve 3 tanesinde de gövde ve alt ekstremitelerde yerleşikti. Tedavide eksizyonu takiben flep ile onarım (n:3), deri grefti ile onarım (n:2), primer onarım (n:15), geriye kalan 9 olguda da bipolar koter ile koterizasyon yöntemini seçtik. Piyojenik granülom, her ne kadar genellikle boyutları küçük ve patolojik olarak iyi huylu bir tümör olsa da yerleştiği yer itibarı ile rezeksiyon sonrası oluşacak defektin onarımı ciddi rekonstrüktif teknikleri gerekli kılabilir. Büyük boyutlara ulaşmış piyojenik granülom kit-leleri daima saplıdır ve rezeksiyon mutlaka sap görülerek yapılmalıdır değilse gereksiz yere fazla sağlam doku çıkarılmış olur ki bu da rekonstrüksiyonu zorlaştırabilir. Tanınmaması halinde gereksiz yere biyopsi yapılması, kanamaları durdurmak için sütür konulması gibi işlemler yapılmakta olduğundan bu konuda yazılmış bunun gibi basit makaleleri okuyup fotoğraflarına bakılması yararlı olabilir.Pyogenic granuloma as its name implies may be considered as a purulent infection associated with granuloma but in fact it has no relationship with any infection. It is an acquired hemangioma that follows both known or unknown traumas to the region. The lesion occasionally resembles melanoma and it is of importance for differential diagnosis from it and also since it bleeds easily. In this study, we presented our experience on pyogenic granuloma by evaluating our archives including 27 patients. Eleven pyogenic granulomas were located on the hand, 17 cases were located on head and neck, and in 3 patients it was located on the lower extremity. To reconstruct the defect following its excision we used primary closure technique (n:15), bipolar coauterization (n:9), skin grafting (n:2), and local flap (n:3). Although it is usually small in size and benign in its pathologic nature, depending its localization, the defect following its resection may require serious reconstructive techniqual attempts. Regarding the correlation between the preoperative and post-operative pathological diagnoses, we can say that it is not difficult to diagnose a pyogenic granuloma by naked eye
The value of pathologic evaluation in diagnosis of Munchausen syndrome
Munchausen sendromunda kişi ya kendini yada bir başkasını kendi çabaları ile semptom ve bulgu verecek bir tabloya sokmaktadır. Bu şekilde kendisi veya örneğin çocuğunu hastaymış gibi göstermeyi başaran kişiler, bundan ikincil kazançlar elde etmektedirler. Semptom ve bulguların ortaya çıkması inanılmaz hikayeler içerebil-mektedir. Bizim hastamız, koluna yabancı cisim batırarak sadece kolunda yumuşak doku enfeksiyonlarına yol açmak sureti ile, sorunlu aile hayatından uzakta kalmak adına hastanelerde kalmayı tercih etmekteydi. Sunduğu-muz olgu ile Munchausen sendromu tanısı koyarken kaybedilen para ve zaman kaybına vurgu yapmak ve yapılması gerekenleri tartışmayı amaçladık. Hastamız 27 yaşında olup son iki buçuk yılını değişik hastanelerde ve çok pahalı tedaviler ile tetkiklere maruz kalarak ama kesin tanısız geçirmişti. Hastada bugüne kadar yapılmayan tek tanısal değerlendirme aracı histopatolojik muayene idi. Patolojik değerlendirme sonucunda tanı yapmacık pannikülit olarak kondu. Her ne kadar biz hastayı daha sonra pisikiyatri kıliniğine konsulte edip bazı tedaviler önerdiysek de hastanın tekrar aynı yakınmalar ile hastanelere başvurması halinde, öncelikle bizim kıliniğimizce kabulunun doğru olacağını düşünüyoruz. Böylece zaman ve para israfının önüne geçilebileceğini ümit ediyoruz.Any patient with Munchaussen syndrome causes a clinical case associated with some findings and symptoms on either himself or herself or his or her kid. Their aim by doing so is for profit. It may be associated with unbelievable stories. The patient presented here chose to live in hospitals by separating herself from her family by inserting some foreign bodies into her arm caused soft tissue infections in the right arm merely for a long time. By aiming to emphasis on wasting time and money during the diagnosis of the Münchhausen syndrome and to discuss the things should be done, we presented a 27 year old women treated in several hospitals with different diagnoses for 2 and half years. The only examination method that had not been done on the patient was the histopathologic one. We did it and the pathologic diagnosis confirmed the problem as factitious panniculitis. Although we consulted the patient to the physiciatry department and gave her some treatment, we decided that if the patient comes again with the same symptoms and signs it would be better to admit her to our department to avoid unnecessary searching and treatments by her admission to another department or hospital
Dupuytren disease 178 years after Guillauma Dupuytren : A look out to the literature under the guidance of 18 cases
1989 yılı ile 2010 yılı arasında takip ve tedavi edilen 18 olgu sunuldu. Hastaların 15’i erkek, 3’ü kadın olmak üzere tüm olguların 6'sında hastalık iki yanlı idi. En sık tutulan palmar fasiya bölgesi 4. parmak rayına ait bölge oldu. Bunu 5. parmak ve 3. parmak sırası ile izledi. Hiç 2. parmak bölgesinde nodülü olup da gelen hastamız olmadı. Bütün olgularda genel anestezi (n:16) ve her zaman turnike altında çalışıldı. Sadece 2 olguda rejiyonal intravenöz anestezi tekniği kullanıldı. İki yanlı olgularda eş zamanlı olarak iki tarafı da ameliyat edilen hastalar da oldu. Bütün ameliyatlardan sonra ameliyat alanı içerisine Penrose diren yerleştirildi. Ameliyat sırasında çıkarılan tüm dokular histopatolojik değerlendirme için patoloji laboratuarına gönderildi. Eşlik eden hastalıklar ve bulgu-lar olarak hastaların 3’ünde diyabetes mellitus dikkati-mizi çekerken, diğer tür fibromatöz bulguları olan sadece 1 hastamız oldu ki onun da pilantar fibromatozisi vardı. Bize genellikle erken dönemde hastalar başvurdu. Tüm olgular arasında 30 dereceden daha fazla fleksiyon kontraktürü ile gelenlerin sayısı 3 oldu. Hastalarımızdan 3 tanesi daha önce de aynı sebeple ameliyat edilmişlerdi. Nüks olgulardan birinde ameliyat sonrası cilt fleplerinde kısmi nekroz gelişti ve defekt alan küçük olduğundan ikincil iyileşmeye bırakıldı. Ameliyat sonrası sonuçlar tatminkar oldu. Bazı olgularımızda (n:2) patolojik doku etrafında Pasini cisimciklerinin hiperplazik ve hipertrofik olduklarına da şahit olundu.We presented 18 cases with Dupuytren’s disease treated surgically from 1989 to 2010. 15 of cases were male and 3 of them were female. The disease was bilateral in 6 cases. The most common involved palmar fascia region was 4th finger’s ray. It was followed by 5th and 3rd respectively. There were no patient that has had 2nd finger involvement. We worked under general anesthesia (n:16) and pneumatic tourniquet in all cases. Only in two cases we used regional intravenous anestheisa. Among the bilaterally involved patients there were some cases in which we operated on both sides at the same session. A Penrose drain was inserted after operation in all cases. We sent all speciemens to the pathology laboratory after the operation for histopathologic examination. Diabetes mellitus was noted as associated problem in 3 cases and there was only one cases that included an associated fibromatosis condition. Generally patients were in early contracture stages. Only three cases were found with contractures much more than 30 degrees. Three cases were associated with reccurrent disease and they had already been operated on before. Among this recurrent contractures, marginal skin necrosis existed and we şeft it secondary healing. We satisfied with the results obtained. We also observed somewhat hyperplastic and hypertrophic Pascini corpuscle in two cases
True and potential scalp defects
Klinik arşivimizde arkada kalan yıllarda toplanan olgulara yeni gelen olguları da ekleyerek saçlı deri defektlerinin onarımına dair elde ettiğimiz sonuç ve tecrübeleri paylaşmayı amaçlayan bir çalışma yaptık. Saçlı deri defektlerini gerçek ve potansiyel defektler olmak üzere 2 guruba ayırarak değerlendirdik. Gerçek defektler bize geldiklerinde, etyolojik neden ne olursa olsun rekonstrüktif işleme ihtiyaç gösteren doku kayıpları olarak tanımlandı (n:5). Potansiyel defektleri ise bize geldiklerinde doku kaybı olmayan ancak sahip olunan patoloji nedeni ile eksizyonu sonrası defekte sahip olacak hastaların sorunları olarak kabul ettik(n:30). Her iki guruptaki hastalara yardımcı olmak üzere, transpozisyon flebi+deri grefti (n:4), rotasyon flebi+deri grefti(n:2), doku genişletme tekniği (n:5), sadece deri grefti(n:6), veya sadece lokal flepler (n:15), galeal skorlama(n:1), ve bir de primer onarım (n:2) tekniklerinden birini seçtik. Şu sonuçlara vardık: Saçlı deri defektleri ne kadar küçük olursa olsun ciddiye alınmalıdır. Saç içeren skalp defektlerinin onarı- mında 5-0 sütür materyalinden daha kalın bir iplik kullanma ihtiyacı doğmayacak şekilde, dokular yan yana barışık olarak getirilmelidir. Defekt alan ile donör alanın birlikte onarılabileceği yöntem sadece orta çaplı defektlerde rotasyon flepleri ile mümkün olup, defekt ne kadar küçük olursa olsun mutlaka göreceli olarak büyük bir rotasyon flebi gerekeceği unutulmamalıdır. Potansiyel defektler için doku genişletme tekniği, neoplazik patolojiler hariç mutlaka düşünülmelidir. Saçsız skalp defektlerinde periost korunmuş olduğu takdirde deri greftleri en uygun seçenek olmaya yakındır ve periostun korunmad ığı durumlarda da transpozisyon flebi+deri grefti uygun seçenek olacaktır. Galeal skorlama adı verilen yöntem kutis girata tedavisinde değerlendirilmelidir.We did a study aiming to share our experience and results coming from our practice on scalp defects including cases that cumulated in the department’s archives in the past years and adding on it new comers. We evaluated scalp defects by dividing them into two subgroups: true scalp defects (n:5) and potential scalp defects (n:30 ). The true defects were diagnosed when a wound was visible requiring reconstructive procedures whatever the reason was. The potential defects were diagnosed when we faced with any pathologies that after its excision a true defect was expected. We selected following techniques to cover both type of defects. Transposition flap and skin grafting (n:4), rotation flap and skin grafting (n:2), tissue expansion technique (n:5), skin grafting alone (n:6), local flaps alone (n:15), galeal scorring (n:1), primary suturing (n:2). We concluded following results: Scalp defects should be taken seriously no matter how much small it is. Scalp defects including hair, should be sutured with 5-0 material keeping tissues together in peace. It should not be forgotten that only a rotation flap can give the chance of closing both donor and recipient site together. Even for a very small defect, a large rotation flap may be required. Tissue expansion technique should always be kept in mind for potential defects unless it is due to a neoplastic pathologies. In scalp defect without hair, a skin graft is close to be the most proper selection when the periosteum is intact. In the cases in which the periosteum is not intact, a transposition flap with skin graft can still be used. Galeal scorring should be preserved for cutis gyrata