6 research outputs found
The role of self compassion and mindful eating in predicting eating attitudes
Text in Turkish; Abstract: Turkish and EnglishIncludes bibliographical references (leaves 64-77)vii, 84 leavesSon yıllarda yeme bozukluğu tanısında görülen artış ile birlikte, klinik olmayan örneklemde de yeme tutumları sıklıkla araştırılmaya başlanmıştır. Yeme farkındalığı, yeme tutumlarını yordayıcı bir faktör olarak bilinirken, alan yazına yeni kazandırılmış bir kavram olan öz anlayışın yeme farkındalığı ve yeme tutumları ile yakından ilişkili olduğu bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı, öz anlayış ve yeme farkındalığının yeme tutumlarını yordayıcı rolünü diyetisyene giden ve gitmeyen kadınlarda araştırmaktır. Çalışmanın örneklemini, çalışmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden, 18-59 yaş arasından (Ort.=31.65, SS= 9.31) olan, 230 diyetisyene giden (%52.9) ve 205 diyetisyene gitmeyen (%47.1) 435 kadın katılımcı oluşturmaktadır. Katılımcılara, Sosyodemografik Bilgi ve Veri Formu dışında, Yeme Tutum Testi (YTT-26), Yeme Farkındalığı Ölçeği (YFÖ-30), Öz Anlayış Ölçeği (ÖZAN) ve Yeme Tutum Testi (YTT-26) ile oluşturulmuş anket bataryası online olarak sunulmuştur. Sosyodemografik değişkenlerin, yeme tutumlarıyla ilişkisinin değerlendirilmesi için betimleyici analizler, bağımsız gruplar t-testi ve tek yönlü varyans analizi (ANOVA), araştırmanın hipotezlerini test etmek için ise hiyerarşik regresyon analizi IBM SPSS 22.0 programı ile yürütülmüştür. Bulgulara göre, yeme tutumlarını yordamada, öz anlayış ve yeme farkındalığın rolünün diyetisyene giden ve gitmeyen bireylerde farklılaştığı, kilo vermek için diyetisyene giden kadınlarda yeme farkındalığı ve öz yargılamanın yeme tutumlarını yordarken, diyetisyene gitmeyen kadınlarda yeme farkındalığı ve öz anlayışın yordayıcı rolü olmadığı bulunmuştur. Örneklem gruplarında görülen bu fark, yeme tutumlarında, risk grubu ile genel popülasyon arasında farklı yordayıcıların olduğuna dikkat çekerek, yeme bozukluğunu önlemede bu yordayıcıların araştırılmasının önemini vurgulamaktadır.With the increase in the diagnosis of eating disorders in recent years, eating attitudes have been frequently investigated in the non-clinical sample. While mindful eating is known as a predictor of eating attitudes, it is known that self-compassion, which is a newly introduced concept in the literature, is closely related to mindful eating and eating attitudes. The aim of this study is to investigate the predictive role of self-compassion and mindful eating in eating attitudes in women who go to a dietitian and who do not. The sample of the study consisted of 435 female participants who voluntarily agreed to participate in the study, aged between 18-59 (M. = 31.65, SD. = 9.31), 230 (52.9%) and not 205 dieticians (47.1%). In addition to the Sociodemographic Information and Data Form, the survey battery created with the Eating Attitude Test (EAT), the Mindful Eating Questionnare (MEQ) and the Self-Compassion Scale (SCS) and presented online. Descriptive analyzes, independent groups t-test and one-way analysis of variance (ANOVA) were used to evaluate the relationship between sociodemographic variables and eating attitudes, and hierarchical regression analysis was carried out with IBM SPSS 22.0 program to test the research hypotheses. According to the findings, it was found that the roles of self-compassion and mindful eating differ in individuals who go to the dietitian and those who do not, while mindful eating and self-compassion predict eating attitudes in women who go to dietitian to lose weight, while mindful eating and self-compassion do not have a predictive role in women who do not go to a dietitian. This difference observed in the sample groups highlights the importance of investigating these predictors in preventing eating disorders, noting that there are different predictors of eating attitudes between the risk group and the general population
The role of self compassion and mindful eating in predicting eating attitudes: a comparatative study
Son yıllarda yeme bozukluğu tanısında görülen artış ile birlikte, klinik olmayan örneklemde de yeme tutumları sıklıkla araştırılmaya başlanmıştır. Yeme farkındalığı, yeme tutumlarını yordayıcı bir faktör olarak bilinirken, alan yazına yeni kazandırılmış bir kavram olan öz anlayışın yeme farkındalığı ve yeme tutumları ile yakından ilişkili olduğu bilinse de bu değişkenleri bir arada inceleyen bir çalışma henüz alan yazında yer almamaktadır. Bu çalışmanın amacı, öz anlayış ve yeme farkındalığının yeme tutumlarını yordayıcı rolünü diyetisyene giden ve gitmeyen kadınlarda araştırmaktır. Çalışmanın örneklemini, çalışmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden 18-59 yaş arası (Ort.=31.65, SS=9.31), kilo vermek için diyetisyene giden 230 (%52.9) ve 205 diyetisyene gitmeyen (%47.1) toplam 435 kadın katılımcı oluşturmaktadır. Katılımcılara, Sosyodemografik Bilgi ve Veri Formu dışında, Yeme Tutum Testi (YTT-26), Yeme Farkındalığı Ölçeği (YFÖ-30), Öz Anlayış Ölçeği (ÖZAN) ve Yeme Tutum Testi (YTT-26) ile oluşturulmuş anket bataryası online olarak sunulmuştur. Yapılan hiyerarşik regresyon analizi sonuçlarına göre, yeme tutumlarını yordamada, öz anlayış ve yeme farkındalığın rolünün diyetisyene giden ve gitmeyen bireylerde farklılaştığı, kilo vermek için diyetisyene giden kadınlarda yeme farkındalığı ve öz yargılamanın yeme tutumlarını yordarken, diyetisyene gitmeyen kadınlarda yeme farkındalığı ve öz anlayışın yordayıcı rolü olmadığı bulunmuştur. Örneklem gruplarında görülen bu fark, yeme tutumlarında, risk grubu ile genel örneklem grubu arasında farklı yordayıcıların olduğuna dikkat çekerek, yeme bozukluğunu önlemede bu yordayıcıların araştırılmasının önemini vurgulamaktadır.With the increase in the diagnosis of eating disorders in recent years, eating attitudes have been frequently investigated in the non-clinical sample. While mindful eating is known as a predictor of eating attitudes, it is known that self-compassion, which is a newly introduced concept in the literature, is closely related to mindful eating and eating attitudes. The aim of this study is to investigate the predictive role of self-compassion and mindful eating in eating attitudes in women who go to a dietitian and who do not. The sample of the study consisted of 435 female participants who voluntarily agreed to participate in the study, aged between 18-59 (M.=31.65, SD.=9.31), 230 (52.9%) and not 205 dieticians (47.1%). In addition to the Sociodemographic Information and Data Form, Eating Attitude Test (EAT), The Mindful Eating Questionnare (MEQ) and The Self-Compassion Scale (SCS) were given to participants via online. Hierarchical regression analysis results demonstrated that the role of self-compassion and mindful eating have distinct role according to going/not going to dietitian. While mindful eating and self-compassion predicted eating attitudes among women who go to dietitian to lose weight, did not predict among women who do not. This difference highlight the importance of investigating these predictors in preventing eating disorders, noting that there are different predictors of eating attitudes between the risk group and the general population.Publisher's VersionWOS:000817163700006Affiliation ID: 6001047
Kasık fıtığı cerrahisinin iyileşme sürecinde ağrı, duyusal ve seksüel fonksiyonlar üzerine etkisinin karşılaştırılması
AMAÇ: Açık ve kapalı kasık fıtığı cerrahisinin iyileşme sürecinde ağrı, duyusal ve seksüel fonksiyonlar üzerine etkisini
karşılaştırmak.
GEREÇ-YÖNTEM: Kliniğimizde gerçekleştirdiğimiz prospektif randomize klinik çalışmamızda 18-65 yaş arası tek taraflı
kasık fıtığı olan ASA 1-2 erkek hastalar çalışmaya dahil edildi. Hastalar Lichtenstein açık yöntem ve TEP kapalı yöntem
uygulanmak üzere randomize edildi. Çalışmamız toplam 50 hasta dahil edilerek planlanmış olup hastalar preop, postop
1. ay ve post op 6. ayda değerlendirilecektir. Şuan kısa dönem postop 1. ay verileri olan 23 hastanın (12 hastaya açık
yöntem, 11 hastaya kapalı yöntem uygulanan) sonuçları paylaşılacaktır. Hastaların preop ve postop 1. ayda cinsel
işlevleri Uluslararası Cinsel İşlev İndeksi (IIEF) ile, ağrı değerlendirmesi Görsel Analog Ağrı Skoru (VAS) ile, inguinal
bölge duyusal değerlendirmesi iki nokta diskriminasyon testi ile yapıldı. IIEF erektil fonksiyon (EF), orgazmik işlev (Oİ),
cinsel istek (Cİ), cinsel memnuniyet (CM) ve genel memnuniyet (GM) olmak üzere 5 ana konuyu içermekte olup her
bölüm ayrı ayrı skorlanmaktadır. Anket sonuçları ve 2 nokta diskriminasyon testi sonuçları istatistiksel olarak analiz
edilip anlamlılıkları p <0.05 düzeyinde değerlendirildi.
BULGULAR: Açık ve kapalı yöntem uygulanan hasta gruplarının EF, Oİ, CM ve GM skorları preop ve postop 1.ayda
farklılık göstermemektedir (tablo1). Cİ ortalama değerleri değerine bakıldığında ise açık teknik kendi içinde
değerlendirildiğinde preop ve 1.ayda farklılık göstermemekte olup (p=0,065) kapalı teknikte 1.ay Cİ ortalama değerleri
preop dönemden daha yüksek bulunarak anlamlı düzeyde fark elde edilmiştir (p=0,024) (tablo 1). Grupların VAS
ortalama değerlerine bakıldığında, hem açık hem de kapalı teknik uygulanan gruplar kendi içinde değerlendirildiğinde 1.
ay VAS skorları preop dönemden daha düşük elde edilerek anlamlı düzeyde farklılık bulunmuştur (p<0,001) (tablo 1). İki
nokta diskriminasyon testi sonuçlarının 1.ay ortalama değerleri açık teknik uygulanan grupta 86,9 iken kapalı teknik
uygulanan grupta 55,8 olarak elde edilip, aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0,011) (tablo 1).
Açık teknik uygulanan grupta 2 nokta diskriminasyon testi değerleri preop dönemde ve postop 1.ayda farklılık
göstermeyip (p=0,238), kapalı teknik uygulanan grupta ise postop 1.ay ortalama değerleri preop dönemdeki ortalama
değerlerinden anlamlı düzeyde daha düşük bulunmuştur (p=0,018) (tablo 1).
SONUÇ: Sonuçlar, kasık fıtığı onarımında her iki ameliyat tekniğinin de erken dönemde ağrıyı azalttığı; kapalı tekniğin
ise cinsel işlev ve duyusal iyileşme süreci üzerinde üstünlüğünü ortaya koymaktadır.
Anahtar Kelimeler: Ağrı, Cinsel işlev indeksi, IIEF, İki nokta diskriminasyonu, Kasık fıtığ