279 research outputs found

    Bibliography for Work in Ecocriticism

    Get PDF

    Augmented intelligence in programming learning: Examining student views on the use of ChatGPT for programming learning

    Get PDF
    With the diversification of generative artificial intelligence (AI) applications, the interest in their use in every segment and field of society in recent years has been increasing rapidly. One of these areas is programming learning and program writing processes. One of the generative AI tools used for this purpose is ChatGPT. The use of ChatGPT in program writing processes has become widespread, and this tool has a certain potential in the programming process. However, when the literature is examined, research results related to using ChatGPT for this purpose have yet to be found. The existing literature has a gap that requires exploration. This study aims to analyze the students' perspectives on using ChatGPT in the field of programming and programming learning. The study encompassed a cohort of 41 undergraduate students enrolled in a public university's Computer Technology and Information Systems department. The research was carried out within the scope of the Object-Oriented Programming II course for eight weeks. Throughout the research process, students were given project assignments related to the course every week, and they were asked to use ChatGPT while solving them. The research data was collected using a form consisting of open-ended questions and analyzed through content analysis. The research findings revealed both the advantages and disadvantages of ChatGPT usage, as perceived by the students. The students stated that the main benefits of using ChatGPT in programming learning are providing fast and mostly correct answers to questions, improving thinking skills, facilitating debugging, and increasing self-confidence. On the other hand, the main limitations of using ChatGPT in programming education were getting students used to laziness, being unable to answer some questions, or giving incomplete/incorrect answers, causing professional anxiety in students. Based on the results of the research, it can be said that it would be useful to integrate generative AI tools into programming courses considering the advantages they provide in programming teaching. However, appropriate measures should be taken regarding the limitations it brings. Based on the research findings, several recommendations were proposed regarding the integration of ChatGPT into lessons

    The Effect Of Ultrasound Pretreatment On Drying Characteristics Of Apple Slices

    Get PDF
    Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Instıtute of Science and Technology, 2016Endüstriyel bir proses olan kurutma islemi başta gıda sanayii olmak üzere farklı sektörlerde de yaygın olarak kullanılan bir işlemdir. Özellikle meyve ve sebzeler için kullanılmakla birlikte, tüm gıda sanayii açısından önemli yer tutar. Kurutma meyve ve sebzelerin yapısındaki % 80-95 oranlarındaki suyun % 10-20 oranlarına düşürülmesi ve böylece  uzun süre dayanmasını sağlama işlemidir. Bu süre boyunca dikkat edilmesi gereken nokta tat profili, görünüş, renk, besin değeri gibi kalite özelliklerinin mümkün olduğunca az değişime uğraması, ayrıca pişirme işlemi sırasında su ilave edildiğinde meyve ve sebzelerin taze iken içerdikleri miktara yakın su alıyor olmalarıdır. Kurutma işleminin etkin bir şekilde devam ettirilebilmesi açısından uygun modelleme gerekir. Ancak meyve ve sebzelerin su içeriği çok yüksek olduğu için, bu modelleme oldukça karışıktır. Kurutma, meyve ve sebzelerin saklanmasında kullanılan en eski ve en popular yöntemlerden biridir. Aynı zamanda, besin değeri ve kalite özelliklerinin korunması sebebiyle de gıdaları korumak için kullanılabilecek en iyi yöntemlerden biri olduğu kanıtlanmıştır. Bununla birlikte gıda endüstrisindeki en yüksek maliyetli, en çok enerji gerektiren ve en fazla zaman gerektiren proseslerden bir tanesidir. Bu soruna çözüm olarak, kurutma işlemi öncesinde ön ısıtma, ultrason, ozmotik kurutma gibi çeşitli önişlem metotları kullanılmaya başlanmıştır. Kurutma işlemi ile gıdaların korunması çok eski çağlara dayanmakla birlikte, gıda sanayiinde kullanılmaya başlanması 18.yy’ı bulmaktadır. Gıda sanayinde en sık kullanılan kurutma yöntemi de konveksiyonel(geleneksel) kurutmadır. Bu yöntemin diğer metotlara oranla daha çok kullanılmasının sebebi, işlem pratikliği, enerji ihtiyacının az olması ile ilk yatırım maliyetinin düşük olmasıdır. Gıdaların kurutulmasının bir çok amacı vardır. Depolama sırasında ürünün bozulmasını önleyerek raf ömrünü uzatması, ürün çeşitliliğini sağlaması, ve ürünün hacmini azaltarak taşıma ve depolama da verimliliği arttırması, kurutmanın önemli bir proses olmasının başlıca nedenleridir. Meyve ve sebzelerin kurutulması ile ürün su aktivite değeri düşer, böylece ürünün bozulmasına sebep olabilecek mikrobiyel ve kimyasal reaksiyonlar önlenmiş olur. Bu da depolama süresini uzatır ve depolama süresince oluşabilecek kalite kayıplarını engeller. Aynı zamanda raf ömrü süresince, tüketici kabulunü arttrır.  Meyveler genellikle güneş enerjisinden yararlanmak amacıyla açıkta kurutulur. Bu işlem sırasında toz, toprak, yağmur ve açıkta kurutulduğu için çeşitli böcek zararlarına uğrayabilir ve bu da ürün kalitesi olumsuz yönde etkileyebilir. Bu gibi zararları en aza indirmek için; meyve olabildiğince olgunken hasat edilmeli, temizliğe önem verilmeli, kükürtleme gibi koruyucu işlemler uygulanmalıdır. Ayrıca kurutma işlemine tabi tutulacak meyve ve sebzeler olgun, sağlam, beresiz olmalı, böcek yeniği bulundurmamalıdır. Güneşte kurutma çok eski zamanlardan beri kullanılan bir tekniktir ancak geniş çaplı üretimler için uygun değildir. Kontaminasyon riskinin yanı  sıra kurutma işlemi hava koşullarına bağı olduğundan zaman ve ürün kalitesi açısındanverimli sonuçlar alınamayabilir.  Elma(Malus domestica), hem dünya genelinde hem de ülkemizde çok geniş yetiştirme alanları olan ve sıklıkla tüketilen bir meyvedir ve Rosaceae familyasına ait olan orta boylu ağaçlarda yetişmektedir. Çeşitli ve dengeli bir besin içerği olan elma enerji vermesinin yanısıra şeker ve asit içeriği ile tüketici zevkine uyumlu lezzete sahip bir meyvedir. Taze tüketimi yaygın olmakla beraber, özellikle tatlılar gibi çeşitli besinlerde pişmiş olarak, reçel, marmelat, meyvu suyu şeklinde de tüketilmektedir. Elma üretimi ve tüketimi dünya genelinde sürekli artmaktadır. Çok sık tüketilmesi sebebiyle elmanın saklama koşulları ve kalitesi üzerine çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Kurutma işlemi, bu meyve için uygulanabilecek en uygun metotlardan bir tanesidir. Depolama süresini uzatmanın yanı sıra kurutma prosesi ile yeni ürün eldesi sağlanır ve kurutulmuş meyve pazarında elma yüksek oranda ilgi görmektedir.  Kurutma işleminde, gıdanın içindeki nem, ısı uygulaması ile uzaklaştırılır. Bu işlem, gıdanın yüzeyinden içine doğru gerçekleşen ısı transferi etkisiyle ürün sıcaklığının artması ile sonuçlanan eş zamanlı bir ısı kütle transferi olayıdır. Isı enerjisi ile gıdanın nemi buharlaşır. Uçucu bileşenlerin uzaklaşması için ısı enerjisi uygulanır we böylece su, gıdanın iç boşluklarından yüzeye doğru hareket eder. Bu göç işlemi ile gıda yapısında bulunan su uzaklaşmış olur.  Gıdaların kurutulmasında temel amaç üründeki serbest suyu uzaklaştırarak, ürünlerde meydana gelebilecek biyokimyasal reaksiyonları ve mikroorganizmaların gelişmesini sınırlandırmak, olabiliyorsa durdurmak, ve nem miktarını mikroorganizma gelişimi olamayacak bir seviyeye düşürerek gıda maddelerinin uzun bir raf ömrüne sahip olmalarını, kalite kayıplarını önlemeyi sağlamaktır. Bununla beraber kurutulmuş ürünün kalite özelliklerini olumsuz yönde etkilememesi için, kurutuma koşullarına da dikkat edilmelidir. Kurutma sıcaklığı, ortam havasının hızı ve bağıl nemi gibi kurutma koşulları, son ürünün duyusal, besinsel ve yeniden su alma gibi özelliklerini önemli ölçüde etkiler. Bu nedenle gıdaların kurutulması sırasında, sıcaklğın kurumuş ürün üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla ön işlem uygulamaları gerçekleştirilmektedir. Özellikle tüketicilerin ürün kalitesi üzerine ve üreticilerin de ürün miktarı üzerinde artan eğilimleri, çeşitli ön işlemler ile kombine edilmiş kurutma teknolojilerini kullanılması yönündeki trendi arttırmıştır. Son yıllarda ön işlem destekli kurutma metotlarının son ürün kalitesi üzerine etkileri karşılaştırmalı çalışmalar ile araştırılmaktadır.  Kurutma işleminde anahtar terim su aktivitesidir. Su aktivitesi ifadesi, ürün yapısında bulunan suyun, gıdaya kimyasal ve/veya yapısal olarak ne kadar kuvvetli bağlı olduğunu ifade eder. Kurutma prosesinde su aktivitesi değerinin kimyasal ve mikrobiyal reaksiyonların gerçekleşemeyeceği kadar düşük seviyelere düşürülmesi hedeflenir.  Kurutma sırasında ürün içeriğindeki su hareket eder ve dokularda büzüşme ile boyutlarda değişimler meydana gelir. Bu da kurutma prosesinin modellemesini karmaşık hale getiren temel sebeptir. Dehidrasyon koşullarının incelenmesi ile kurutma kinetiğinin belirlenmesi kurutma işlemi sırasında kullanılan işlem koşullarının optimize edilmesini sağlar. Bunun sonucunda da son ürün kalitesi iyileşir, tüketici kabulü artar.  Ultrason işlemi, kurutma işleminin etkinliğini arrtımak ve ısının ürün üzerinde oluşturabileceği olumsuz etkileri ortadan kaldırmak amacıyla uygulanan bir ön  işlemdir. Bu ön işlem ile ürünün yapısında kasılma ve gevşemeler meydana gelir. Bu etki, sünger etkisi olarak adlandırılır. Kasılıp gevşemelerin etkisiyle ürün dokularında mikrokanalları oluşur ve bu mikrokanallar yapıda bulunan suyun uzaklaştırılmasına yardımcı olur. Böylece ürünün kuruması kolaylaşır, kuruma için gereken enerji miktarı azalır ve kuruma süresi kısalır. Özetle, işlem daha etkin bir hale gelir, ürün fiziksel ve besinsel kalitesi bozulmaz ve tüketici kabulü artar. Kurutma işlemi sırasında, meyve ve sebzelerin kurutma kinetiğinin belirlenebilmesi için, kuruma ve kuruma oranı eğrileri çizilmelidir. Eğrilerin çizimi için gereken veri, sabit sıcaklıkta gerçekleşen kuruma sırasında belli aralıklarla alınan ağırlık tartımlarından elde edilir. Ölçümlere, sabit tartıma ulaşıncaya kadar devam edilir. Ürünün sabit tartıma gelmesi, içindeki tüm serbest suyun uzaklaştığını gösterir. Sabit tartıma ulaşılan nokta, teorik olarak gıdanın içinde bulunan nemin tamamen uzaklaştığı, tam kurumanın gerçekleştiği noktadır. Bu değere ulaşılana kadar belli zaman aralıklarında ağırlık tartımları yapılır. Bu sayede kuruma hızı ve oranı belirlenmiş olur.  Bu çalışmada, 8 mm kalınlığındaki elma dilimleri konveksiyonel(Etüv kurutma) metot kullanılarak 3 farklı sıcaklıkta (50ºC, 60ºC ve 70ºC) 3 paralel ile olacak şekilde laboratuvar ortamında kurutuldu. Kurutma işlemi süresince, koşulların sabit kalması için sıcaklık kontrolü sağlandı. Ayrıca, ön işlem olarak 60ºC sabit sıcaklıkta ve 35 kHz frekansta, 10, 20 ve 30 dk sürelerle olmak üzere ultrasound ön işlem uygulaması gerçekleştirildi. Ön işlem uygulaması da 3 paralel ile olacak şekilde gerçekleştirildi. Ultrasound uygulamasının kurutma işlemine olan etkisinin belirlenmesi amacıyla ön işlem uygulanmış ve 60ºC de kurutulmış elma dilimleri ile ön işlem uygulanmaksızın 60ºC sıcaklıkta kurutulmuş elma dilimlerinin kuruma süreleri ve kurutma işlemi sonrasındaki renk profilleri karşılaştırıldı. Ön işlem sonrasında ve ön işlem uygulanmadan gerçekleştirilen kurutma işlemlerinde belli zaman aralıklarında alınan tartımlarla ağırlık kayıpları belirlendi ve kaydedildi. Ölçümler sonucunda elde edilen veriler kuruma ve kuruma oranı eğrilerinin çizimlerinde kullanıldı. Bu şekilde elma dilimlerinin kurutma kinetiği belirlendi, kurutma işlemi için en uygun olan modelleme yapıldı. Kuruma süresi ve renk, kurutulmuş elmanın kalitesinin belirlenmesinde kullanılan parametrelerdir. Sıcaklığın artmasıyla birlikte kuruma süresinin kısaldığı bilinen bir gerçektir ancak, sıcaklıktaki bu artış aynı zamanda duyusal özellikleri ve besin değerini de olumsuz yönde etkileyebilir. Bu da hem kalite kayıplarına yol açar hem de tüketici kabulünü olumsuz yönde etkiler. Yapılan çalışmada, elmanın kuruma kinetiğinin modellemesi ve kurutma sıcaklığının elma dilimlerinin rengi üzerindeki etkisinin belirlenmesi için 50ºC , 60ºC ve 70ºC olmak üzere 3 farklı işlem sıcaklığı kullanıldı. Sıcaklığın artışı ile birlikte örneklerin kuruma süresi kısaldı ancak sıcaklık artışı aynı zamanda rengi de olumsuz yönde etkiledi. Artan sıcaklıkla birlikte daha koyu renkli örnekler elde edildi. 60ºC, elmaların kurutulması için hem süre hem de kurutma sonrası etkiler açısından optimum sıcaklık olarak tespit edildi. Bu sıcaklığın altındaki değerlerde, işlem süreleri çok uzadı ve koşullarda dalgalanmalar meydana geldi. Ultrasound ön işleminin kurutma işlem süresine etkisinin incelenmesi için, optimum sıcaklık olarak belirlenen 60ºC, işlem sıcaklığı belirlendi. Örneklere 35 kHz frekansta, 10, 20 ve 30 dk sürelerde olmak üzere ultrasound ön işlemi uygulandı. Her bir işlem 3 tekrarlı olacak şekilde tamamlandı. Ön işlemler sonrasında örneklere 60ºC sıcaklıkta kurutma işlemi uygulandı. Sonuç olarak ön işlem uygulanmış elma dilimlerinin, ön işlem olmadan kurutulan örneklere göre daha kısa sürede kuruduğu yani önişlemin kuruma süresini  kısalttığı görüldü. Bunun yanında, en kısa kuruma süresi 20 dk ön işlem uygulanan örneklerde görülürken, 10 ve 30 dk ön işleme maruz bırakılmış örnekler yaklaşık olarak eşit sürede kurudu. Ultrason ön işleminin renk üzerine etkisi incelendiğinde ise, aynı sıcaklık değerinde kurutulmuş elma dilimlerinden ön işlem uygulanmış olanların renk kalitesi açısından daha iyi oldukları tespit edildi.Drying is one of the oldest and most famous methods for the preservation of fruits and vegetables. Convectional drying is one of the most common method in food industry. Shelf life extension, resulting product diversity and enabling easier packaging and transportation through weigth reduction are the main reasons for being important of food dehydration.  Apple fruit(Malus domestica) is one of the most popular and favorite fruits among the world. These ‘nutrition value’ fruits are obtained from medium-sized tree belonging to the Rosaceae family and nowadays, this fruit is being cultivated and consumed in many parts of the world. Apples are often eaten as raw but it can also be found in prepared foods like desserts.  In drying process, moisture is removed by the application of heat. This is a mass transfer phenomenon, heat transfers from the surface to interior of product and the product temperature starts to rise. This vaporizes moisture.  With Dehydration of fruits and vegetables, moisture content is reduced to minimum levels so that microbiological and other spoiling reactions are prevented. Also, with the reduction of moisture content, protection of quality properties like flavour, aroma and nutritional value is aimed.  During drying process, drying and drying rate curves should be plotted to determine the drying kinetics of fruits and vegetables. Necessary data to draw the curves is gained from weigth measurements during the dehydration process. Measurements are proceeded in certain time intervals until contstant weigth is reached. In the constant point, food can be said as dried teoritically. In this study, apples slices, which have 8 mm thickness value, were dried using convectional method in three different temperatures (50ºC, 60ºC and 70ºC). The temperature was controlled to stay stable. To determine the effect on drying of apple, ultrasound was applied as pretreatment in different durations. Ultrasound power provided at a frequency of 35 kHz for 10, 20 and 30 min in ultrasound bath at a constant temperature, 60ºC. The effects of ultrasound upon drying were investigated. During drying processes,  weigth loss was measured in certain time intervals and recorded. The measured data was used to draw drying and drying rate curves.  It is known that with the increasing temperature, drying time shortens, in this study, it is seen that drying temperature has positive effect on rehdyration process duration. However the effect on colour was measured and it has been showed that with the increase in temperature, darkness and redness of samples also increase and greenness decreases. Selected quality parameters of fresh and dried apples resulting from different duration of ultrasonic pre-treatment and convectional-drying were used to compare the effect of ultrasound as pretreatment. Results showed that ultrasound as pretreatment reduces the required time for drying. This pretreatment process also has a positive effect on colour properties of apple slices.Yüksek LisansM.Sc

    Respiratory muscle strengths and its association with body composition and functional exercise capacity in non-obese young adults

    Get PDF
    Background. The assessment of cardiopulmonary problems, exercise capacity, and inspiratory and expiratory muscle strength all depend on body composition, which is a crucial factor in determining human health. Objectives. The present study aimed to examine the effect of body composition and functional exercise capacity on respiratory muscle strength in young healthy adults. Material and methods. In the prospective study, sixty individuals aged between 18-25 years of age who were non-obese were evaluated in terms of body composition by body mass index, respiratory muscle strength by mouth pressure threshold and functional exercise capacities by six minute walking test and sit to stand test. Also, sociodemographic characteristics such as age, gender, education level, height and weight of the participants were recorded. Results. The relationship between body density (BD) parameters and inspiratory muscle strength was found to be moderate (r = 0.394, p 0.05). Conclusions. Present study showed a significant correlation between body density and inspiratory and expiratory respiratory muscle strength. However, no correlation was found between body composition and functional exercise capacity and respiratory muscle strength. Body density increment will affect respiratory muscle strength negatively

    Adaptation of artificial intelligence literacy scale into Turkish

    Get PDF
    Yapay zekâ okuryazarlığı kavramı günümüzde yapay zekâ teknolojilerinin gelişmesine ve her sektörde kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte daha da önemli hale gelmiştir. Bireylerin yapay zekâ okuryazarlığı durum ve düzeylerini belirlemek için uluslararası literatürde çeşitli ölçme araçlarının kullanıldığı görülmektedir. Ancak ulusal literatürde bu amaçla geliştirilmiş bir ölçme aracının olmadığı görülmüştür. Bu araştırma, Laupichler ve arkadaşları (2023) tarafından geliştirilen "Yapay Zekâ Okuryazarlığı Ölçeği"nin Türk kültürüne uyarlaması, ölçeğin geçerlilik ve güvenilirlik analizlerinin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Ölçek, ‘teknik anlama (technical understanding)’, ‘eleştirel değerlendirme (critical appraisal)’, ‘pratik uygulama (practical application)’ olmak üzere üç boyuttan ve 31 maddeden oluşmaktadır. Ölçek uyarlama çalışması lise ve üstü eğitim düzeyine sahip 653 genç ve yetişkinden elde edilen veriler ile gerçekleştirilmiştir. Yapay Zekâ Okuryazarlığı Ölçeği'nin üç faktör ve 31 madde içeren yapısının, doğrulayıcı faktör analizi sonuçlarına dayanarak, gerçek verilerle uyumlu olduğunu göstermektedir. Ayrıca, ölçeğin güvenilirliği ve madde ayırt ediciliği yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Ölçeğin Türkçe versiyonu için hesaplanan Cronbach α katsayıları, farklı alt faktörler için .97 ile .98 arasında değişmekte olup, ölçeğin geneli için .99 olarak hesaplanmıştır. Bu bulgular ışığında, Yapay Zekâ Okuryazarlığı Ölçeği'nin bu ölçüm aracının, bireylerin yapay zekâ okuryazarlık düzeylerini değerlendirmek için geçerli ve güvenilir bir seçenek olduğunu göstermektedir. Bu çalışma ile, Türkiye’de yapay zekâ okuryazarlığının değerlendirilmesine önemli bir katkı sağlayacağı düşünülmekte olup, bu uyarlama çalışması ile bireylerin yapay zekâ konusundaki okuryazarlık seviyelerinin daha iyi anlaşılması ve gelecekteki araştırmalara temel oluşturulması hedeflenmektedir.The concept of artificial intelligence literacy has become more important today with the development of artificial intelligence technologies and its widespread use in every sector. It is seen that various measurement tools are used in the international literature to determine the status and level of artificial intelligence literacy of individuals. However, it has been observed that there is no measurement tool developed for this purpose in the national literature. This study aims to adapt the "Artificial Intelligence Literacy Scale" developed by Laupichler et al. (2023) to Turkish culture and to carry out validity and reliability analyses of the scale. The scale consists of three dimensions 'technical understanding', 'critical appraisal', 'practical application', and 31 items. The scale adaptation study was carried out with the data obtained from 653 young people and adults with high school and higher education levels. Based on the results of confirmatory factor analysis, it is shown that the structure of the Artificial Intelligence Literacy Scale with three factors and 31 items is compatible with the real data. In addition, it was concluded that the reliability and item discrimination of the scale were high. Cronbach's α coefficients calculated for the Turkish version of the scale ranged between .97 and .98 for different sub-factors and .99 for the overall scale. In light of these findings, it is concluded that this measurement tool the Artificial Intelligence Literacy Scale is a valid and reliable option for assessing individuals' AI literacy levels. This study is thought to make an important contribution to the assessment of artificial intelligence literacy in Turkey, and this adaptation study aims better to understand the literacy levels of individuals on artificial intelligence and to provide a basis for future research

    TPACK Competencies and Technology Integration Self-Efficacy Perceptions of Pre-Service Teachers

    Get PDF
    This study compared the technological pedagogical content knowledge (TPACK) competency of pre-service teachers with their self-efficacy perception towards technology integration, based on various variables; and the correlation between their TPACK competencies and self-efficacy perceptions towards technology integration were examined. The study sample comprised 713 freshmen and senior class students studying at different departments at Ankara University Faculty of Educational Sciences on 2012-2013 academic year spring semester. The data collection tools used in the study were Personal Information Form, Technopedagogical Education Competency Scale and Technology Integration Self Efficacy Scale. At the end of the study, TPACK competencies of pre-service teachers’ studying at first and fourth years and their self-efficacy perceptions towards technology integration were revealed; and these competencies were examined by gender, grade and department variables. In addition, the correlation between pre-service teachers’ TPACK competency levels and self-efficacy perceptions towards technology integration were predicted

    Effects of structured exercise program on severity of dizziness, kinesiophobia, balance, fatigue, quality of sleep, activities of daily living, and quality of life in bilateral vestibular hypofunction

    Get PDF
    BACKGROUND: A minimal number of studies have documented the impact of Vestibular rehabilitation (VR) on the recovery rate of patients with bilateral vestibular hypofunction (BVH). OBJECTIVE: The purpose of this study was to investigate the effectiveness of structured VR programs on severity of dizziness, kinesiophobia, balance, fatigue, quality of sleep, activities of daily living (ADL) and quality of life (QoL) in subjects with chronic BVH. METHOD: Twenty-five participants diagnosed with BVH were included in the study. A structured VR program was applied in 50-minute sessions once a week and as a home exercise program 3 times a day over 8 weeks. Participants were evaluated for severity of dizziness with the visual analog scale, for kinesiophobia with the tampa scale of kinesiophobia, for balance with the Semitandem, tandem, and standing tests, for quality of sleep with the Pittsburgh sleep quality index, for ADL with the vestibular disorders activities of daily life, for QoL with dizziness handicap inventory and for fatigue with the fatigue severity scale at the baseline (T1), at 4th week (T2), 8th week (T3), and 20th week (T4) after study started. RESULTS: Significant difference in terms of Tandem Test and 1 Leg Stand Test was found in favor of T3-T4 Period (P < .05). There were significant improvements in terms of vestibular disorders activities of daily life, tampa scale of kinesiophobia, Pittsburgh sleep quality index and dizziness handicap inventory in favor of the T3 to T4 Period (P < .05). Significant difference in terms of visual analog scale was found in favor of T2 Period (P < .05). CONCLUSIONS: A twelve-week structured VR program may enhance severity of dizziness, kinesiophobia, balance, quality of sleep, ADL and QoL in participants with chronic BVH

    The Effect of Occupational Groups and Use of Alcohol and Smoking in Thrace on Semen Parameters

    Get PDF
    DergiPark: 378981tmsjAims: Research of the effect of alcohol and smoking of the male spouses of infertile couples and their occupational groups on sperm quality. Methods: 686 male cases who have applied to Trakya University, Faculty of Medicine, Department of Assisted Reproductive Techniques, Infertility Polyclinic were included in the assessment. As a result of the spermiogram test, every patient’s sperm count, motility and morphology were assessed. Occupational groups, usage of alcohol and smoking were enquired to each case. Mann Whitney U, Willcoxon Test was employed in the statistical analyses and the risk ratios were calculated.Results: Out of the 686 people, 353 were smokers (51.4%) and 333 were non-smokers (48.6%). The number of people who smoked and also consumed alcohol was 59 (8.6%). In terms of occupation, 132 people were unemployed (%19.2), 23 were being exposed to heat (%3.3), 256 had to stand while working (%37.3), 31 were being exposed to radiation and chemicals (%4.5), 199 had to be both stand and sitting while working (%29) and 45 had to sit while working (%6.5). As a result of our study, while no correlation between smoking and the sperm count and morphology could be observed, the sperm motility of the smoking group has been observed to be lower. However, no significant difference in terms of semen analysis could be observed between, just drinkers, both drinker and smokers and non-smokers and drinkers groups. Smokers and those who both smoke and have a job where they have to be sitting have a significantly lower sperm motility. When the sperm quality is observed amongst occupational groups in terms of alcohol, the sperm motility of the people who were only exposed to radiation and chemicals have significantly increased in the alcohol consumers.Conclusion: Semen quality is affected by numerous genetic and environmental factors. Smoking, alcohol consumption and being employed in certain occupational groups are just a few of many risk factor

    Doğa Kampı Eğitiminin Deneyimsel Sonuçları

    Get PDF
    Nowadays, nature which is almost forgotten or almost unknown by the new generation with technology and constructions is a value that should be given importance to increase awareness. As it’s known, it is extremely important for students to be active in outdoor activities at their leisure time in terms of their development. From this point of view, the idea is to create awareness by directing students to outdoor activities. This study was aimed to examine within Erikson's theory of psychosocial development the opinions of students about their expectations and experiences before and after nature camp. Before the camp, opinions were taken of students' expectations and after the camp were taken students' experiences. In this context, the students who participated in the camp were made preliminary interviews before the camp and final interviews after the camp using the case study design. The study group of the research is composed of 41 students who study in the 4th grade in a private elementary school in the academic year 2014-2015. Camping in Eğriova National Park in Ankara in Turkey was held as a weekend activity outside school time. According to convenience sampling method was selected nine students (seven boys and two girls) for the sample. Individual interviews were conducted with the semi-structured interview form to obtain information about the expectations and experiences of the students. The obtained data were analyzed by content analysis method. In line with the opinions of the participants, a total of six main themes were formed before the camp and after the camp. Main themes of preliminary interviews are three themes: psychosocial expectation, activity ability expectation and expectation about the environment. Main themes of final interviews are three themes: psychosocial outcomes, activity ability outcomes and outcomes about the environment. Fifteen sub-themes and various codes for this main theme have been identified. In this study, it was observed that the students who expressed their expectations before from the camp were met their expectations positively at the end of the camp. By making a significant contribution to the psychosocial development of children's camping experience, it has enabled children to learn about camping and to experience it. After nature camp, students expressed the awareness that physical activity in nature is more fun than playing video games and they can also spend time without a tablet or a computer. The support of children in the industry versus inferiority has led them to develop their competence, to become aware of themselves and to increase their self-esteem. Within Erikson's theory of psychosocial development, these activities which were promoted and guided to increase children's sense of achievement, have been positive results with the feedback from the students.Günümüzde teknoloji ve yapılaşmayla yeni nesil tarafından giderek unutulan ya da neredeyse bilinmeyen doğa kavramı, farkındalığı arttırılmaya önem verilmesi gereken bir değerdir. Bilindiği üzere, öğrencilerin serbest zamanlarında açık alan aktivitelerinde aktif olarak bulunmaları gelişimleri açısından son derece önemlidir. Bu açıdan, öğrencileri açık alan aktivitelerine yönlendirerek farkındalık oluşturmak fikrinden yola çıkılarak; çalışma, doğa kampına katılan öğrencilerin, kamp öncesi ve sonrası beklenti ve deneyimleri ile ilgili görüşlerini Erikson’un psikososyal gelişim kuramı çerçevesinde incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda, kampa katılan öğrencilerle kamp öncesinde ön görüşmeler ve kamp sonrasında son görüşmeler durum çalışması kullanılarak yapılmıştır. Araştırma grubunu 2014-2015 eğitim öğretim yılında özel bir ilköğretim okulunda 4. sınıfta öğrenim gören 41 öğrenci oluşturmaktadır. Ankara Eğriova Milli parkında gerçekleştirilen kamp, okul zamanı dışında hafta sonu etkinliği olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma grubu içerisinden kolayda örnekleme yöntemine göre seçilen dokuz öğrenci (yedi erkek, iki kız) çalışmanın örneklemini oluşturmaktadır. Öğrencilerin beklenti ve deneyimleri ile ilgili bilgi almak için yarı yapılandırılmış görüşme formu ile bireysel görüşmeler gerçekleştirilmiş ve elde edilen veriler içerik analizi yöntemi ile çözümlenmiştir. Katılımcıların görüşleri doğrultusunda kamp öncesi üç tema ve kamp sonrası üç tema olmak üzere toplam altı ana tema oluşmuştur. Kamp öncesi görüşmelere ait ana temalar; psikososyal beklenti, aktivite yapabilme beklentisi ve ortamla ilgili beklenti olurken; kamp sonrasına ait ana temalar ise psikososyal kazanım, aktivite yapabilme kazanımı ve ortamla ilgili kazanımlar olmuştur. Bu ana temalara ait on beş alt tema ve çeşitli kodlar belirlenmiştir. Bu araştırmada kamptan önce beklentilerini dile getiren öğrencilerin kamp sonunda beklentilerinin olumlu yönde karşılandığı gözlemlenmiştir. Kamp deneyiminin çocukların psikososyal gelişimlerine önemli katkı sağlayarak, çocukların kamp kavramını öğrenmelerine ve deneyimlemelerine imkân sağlamıştır. Öğrenciler doğa kampı sonrasında, doğada fiziksel etkinlik yapmayı video oyunları oynamaktan daha eğlenceli bulduklarını, tablet ya da bilgisayar olmadan da zaman geçirilebileceği farkındalığı kazandıklarını ifade etmişlerdir. Çalışkanlığa karşı aşağılık evresinde olan çocukların desteklenmesi onların yeterlik duygusunun gelişmesine, kendilerinin farkına varmalarına ve özgüvenlerinin artmasına sebep olmuştur. Erikson’un psikososyal gelişim kuramı kapsamında, çocukların başarı duygusunun arttırılmasına yönelik teşvik edici ve yönlendirici olarak yapılan bu faaliyetlerin öğrencilerden alınan geribildirimlerle olumlu sonuçlar doğurduğu görülmüştür

    Treatment of a patient with congenitally corrected transposition of great arteries associated with ascending aortic hypoplasia and type A interrupted aortic arch without aortic cross clamping leading to myocardial ischemia

    Get PDF
    İnterrupted aortik ark tedavisi karmaşık bir süreçtir. Cerrahi rekonstrüksiyon genellikle myokard iskemisine neden olan aortik kros klempleme, kalbin durdurulması ve hatta kansız operasyon sahası için derin hipotermi gerektirir.Bu yazıda, normotermik şartlarda, kalbi durdurmadan çıkan aort, aortik ark ve proksimal desendan aort replasmanını selektif kanülasyon ve tüm vücut perfüzyonunu sağlayan cerrahi teknik ile tedavi ettiğimiz konjenital düzeltilmiş büyük arter transpozisyonu, tip A kesintili aortik ark ve hipoplazik asendan aortu olan hastamızı sunuyoruz.Treatment of interrupted aortic arch is complex. Surgical reconstruction consists of procedures that cause myocardial ischemia, such as aortic cross clamping, cardioplegia, and hypothermia. In this article, we present a patient with congenitally corrected transposition of great arteries together with Type A interruption as well as hypoplastic ascending aorta and the aortic arch. The replacement of the aorta, aortic arch, and the proximal descending aorta was performed under normothermic conditions without cardioplegia, which was achieved with a technique that preserves the systemic blood supply by using selective cannulation
    corecore