46 research outputs found

    The Adsorption and Desorption of Cobalt and Nickel on Bentonite

    Get PDF
    DergiPark: 246039trakyafbdBu çalışmada, kobalt ve nikelin bentonit üzerine adsorpsiyonu ve bulunduğu matriksten desorpsiyonu amaçlanmıştır. Ayrıca, kolon akış hızının ve kolonda kalma süresinin etkileri incelenmiştir. Maksimum verim için optimum şartlar tespit edilmiştir. Bentonit, organik ve inorganik iyonları iyi adsorplaması, ucuz ve her yerde bulunması nedeniyle çalışmamızda kullanılmıştır. Denge verileri Langmuir ve Freundlich izotermleri kullanılarak çizilmiştir. Herbir izoterm için karakteristik parametreler tespit edilmiştir. Langmuir ve Freundlich modelleri deneysel verilerle iyi bir uyum sağlamıştır.This study aims at the adsorption of cobalt, nickel on bentonite and the desorption from their matrix. Also column flow speed, remaining time in the column effects were investigated. For maximum yield optimum conditions was determined. Bentonite was used in our study due to adsorptive affinity for organic and inorganic ions, cheap and everywhere to be found. The equilibrium data was analysed using the Langmuir and Freundlich isotherms. The characteristics parameters for each isotherm were determined. The Langmuir and Freundlich models agree very well with experimental data

    Efectos sobre la producción de metano de los aceites esencias añadiendo diferentes aditivos

    Get PDF
    Objective. The aim of the study is to determine the effect of different plant essence oil supplementation to TMR, concentrate and hay on methanogenesis and at 2, 8 and 24 hours (h) using in vitro gas production technique in cattle. Material and methods. Three fistulated Holstein dairy cows were used for rumen fluid collection for application of in vitro gas production technique. Four essence oils (T. vulgaris, O. vulgare, S. aromaticum, Z. officinale) were used as plant extracts. Results. Essence oil supplementation, particularly at increased doses, significantly decreased methane production for TMR, concentrate and hay at 8 and 24 h compared to negative and positive control groups (p<0.05). Among all plant extracts, Syzygium 200 ppm supplementation resulted the lowest methane production values(p<0.05). While methane production at 24 h in positive control groups were recorded respectively as 10.45, 10.75 and 10.07 for TMR, concentrate and hay, the values in Syzygium 200 ppm group were recorded respectively as 1.65, 3.28 and 1.98 for these feed groups. Conclusions. The findings of the study indicate that increased doses of essence oil supplementation significantly decrease methane production in ruminants. Hence, it is suggested that essence oil will be highly beneficial in ruminant nutrition.Objectivo. El objectivo del presente estudio es determin que el efecto de diferentes suplementos de aceite de esencia de la planta es de TMR, concentrado y heno en la metanogénesis ya los 2, 8 y 24 horas (h) utilizando la técnica in vitro de producciόn de gas en los bovinos. Material y métodos. Tres vacas lecheras Holstein fistulados se utilizaron para la acumulación de liquido ruminal para la aplicación de la técnica in vitro de producción de gas en. Cuatro aceites esenciales (T.vulgaris, O.vulgare, S.aromaticum, Z.officinale) fueron utilizadas como extractos de plantas. Resultados. La administración de suplementos de aceite de esencia, particularmente a elevadas dosis, disminoyó significativamente la producción de metano de TMR, se concentran y heno a las 8 y las 24 h en comparación con los grupos negativos y positivos de control (p<0.05). Entre todos los extractos de plantas, Syzgium 200 suplementación ppm de corrientes de aire los valores de producción de metano màs bajas (p<0.05). Mientras que la producción de metano a las 24 h en los grupos de control positivos, respectivamente, como 10.45, 10.75 y 10.07 am para TMR, concentrarse y heno, los valores de Syzygium grupo de 200 ppm se registraron, respectivamente 1.65, 3.28 y 1.98 para los thes grupos alimentar. Conclusiones: Los resultados del estudio indican que las dosis elevadas de suplementos de aceite de esencia para disminuir significativamanente la producción de metano en rumiantes. Por lo tanto, se sugiere que el aceite de esencia será altamente beneficioso en la nutrición de rumiantes

    Efficacy of essence oil supplementation to feeds on volatile fatty acid production

    Get PDF
    ABSTRACT Objective. Determine the effect of some plant extract supplementation to Total Mixed Ration (TMR), concentrate and hay on volatile fatty acid (VFA) production at 8 and 24 hours (h) using in vitro gas production technique in cattle. Material and methods. Three fistulated Holstein dairy cows were used for rumen fluid collection for application of in vitro gas production technique. Four essence oils (T. vulgaris, O. vulgare, S. aromaticum, Z. officinale) were used as plant extracts. Results. Essence oil supplementations to the examined feed groups had significant effect only on C2/C3 VFA level at 8 h in all feed groups (p<0.05). C2/C3 VFA level at 8 h significantly increased in the groups with Oregano 25 ppm supplementation for TMR and concentrate and in the groups with Thymol 25 ppm supplementation for hay. C3 VFA level at 8 h significantly increased in the group that received Syzygium 200 ppm supplementation for hay. Different plant extracts supplemented to TMR, concentrate and hay significantly affected C2, C3, IC4, IC5, C5 and C2/C3 VFA levels at 24 h (p<0.05). Conclusions. The findings of the study indicate that moderate doses of plant extracts result in increased VFA levels in ruminants while higher doses demonstrate the opposite effect

    Osmanlı kara ordusunda yeniden yapılanma ve sosyo-politik etkileri (1826-1839)

    Full text link
    ÖZETBu çalışmada, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından Gülhane Hatt-ı Hümayu’nun ilan edilmesine kadar geçen süre içinde Osmanlı savaş organizasyonunda gerçekleştirilen yeniden yapılanma mercek altına alınmaktadır. Söz konusu bu dönüşüm kapsamında, geçici ücretli savaşçılıktan çok zorunlu askerliğe dayalı daimî ve düzenli bir askerî teşkilata geçiş yapılmak istenmiştir. Devlet ile toplum arasındaki ilişkilerin yeniden düzenlenmesini gerekli kılan bu proje, askerî olduğundan çok siyasî bir operasyon olarak görülmek durumundadır. Çalışmada, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla birlikte başlatılan düzenli orduya geçişte, Sultan II. Mahmud’un ölümüne dek geçen sürede ne derece muvaffak olunabildiği sorgulanmaktadır. Siyasî merkezin daha fazla beşerî, aynî ve nakdî kaynağı askerî maksatlı olarak seferber etmeye çalışırken ne tür ideolojik ve retorik kurgulara başvurduğu, özellikle dini ne şekilde araçlaştırarak mutî asker/yurttaş üretmek için kullandığı da bu bağlamda ele alınmaya çalışılmıştır. Ordudaki yeniden yapılanmanın öncü bir “Batılılaşma” hamlesi olup olmadığı, bu dönemde gerçekleştirilen teknoloji transferinin Osmanlı tarihinin geneli içinde yeni bir başlangıç oluşturup oluşturmadığı gibi sorular bu bağlamda cevaplanmaya çalışılmıştır.Anahtar Kelimeler: II. Mahmud, Yeniçeri Ocağı, Asakir-i Mansure, Osmanlı Ordusu, Zorunlu Askerlik ABSTRACTThis study aims to examine the reorganization of Ottoman military from the abolition of the Janissaries (1826) to the announcement of the Edict of Restoration (1839). That transformation was expected to replace the ad hoc hired mercenary bands in Ottoman army with permanent and regular troops dependent on compulsory military service of Ottoman Muslim subjects. In fact, this issue is more political rate than pure technical, as it anticipated a re-organization of relations between state and society. The Ottoman political center seems to have invented some certain ideological and rhetoric fictions and exploited Islam to mobilize more resources than before and produce docile and conformist soldiers/citizens. The question whether this military/political reorganization might be labeled as a “Westernization” project, is also discussed in this context.Keywords: Sultan II. Mahmud, The Janissaries, Asakir-i Mansure, Ottoman Army, Conscriptio

    Osmanlı kara ordusunda yeniden yapılanma ve sosyo-politik etkileri (1826-1839)

    Full text link
    Bu çalışmada, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından Gülhane Hatt-ı Hümayu’nun ilan edilmesine kadar geçen süre içinde Osmanlı savaş organizasyonunda gerçekleştirilen yeniden yapılanma mercek altına alınmaktadır. Söz konusu bu dönüşüm kapsamında, geçici ücretli savaşçılıktan çok zorunlu askerliğe dayalı daimî ve düzenli bir askerî teşkilata geçiş yapılmak istenmiştir. Devlet ile toplum arasındaki ilişkilerin yeniden düzenlenmesini gerekli kılan bu proje, askerî olduğundan çok siyasî bir operasyon olarak görülmek durumundadır. Çalışmada, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla birlikte başlatılan düzenli orduya geçişte, Sultan II. Mahmud’un ölümüne dek geçen sürede ne derece muvaffak olunabildiği sorgulanmaktadır. Siyasî merkezin daha fazla beşerî, aynî ve nakdî kaynağı askerî maksatlı olarak seferber etmeye çalışırken ne tür ideolojik ve retorik kurgulara başvurduğu, özellikle dini ne şekilde araçlaştırarak mutî asker/yurttaş üretmek için kullandığı da bu bağlamda ele alınmaya çalışılmıştır. Ordudaki yeniden yapılanmanın öncü bir “Batılılaşma” hamlesi olup olmadığı, bu dönemde gerçekleştirilen teknoloji transferinin Osmanlı tarihinin geneli içinde yeni bir başlangıç oluşturup oluşturmadığı gibi sorular bu bağlamda cevaplanmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: II. Mahmud, Yeniçeri Ocağı, Asakir-i Mansure, Osmanlı Ordusu, Zorunlu Askerlik ABSTRACT This study aims to examine the reorganization of Ottoman military from the abolition of the Janissaries (1826) to the announcement of the Edict of Restoration (1839). That transformation was expected to replace the ad hoc hired mercenary bands in Ottoman army with permanent and regular troops dependent on compulsory military service of Ottoman Muslim subjects. In fact, this issue is more political rate than pure technical, as it anticipated a re-organization of relations between state and society. The Ottoman political center seems to have invented some certain ideological and rhetoric fictions and exploited Islam to mobilize more resources than before and produce docile and conformist soldiers/citizens. The question whether this military/political reorganization might be labeled as a “Westernization” project, is also discussed in this context. Keywords: Sultan II. Mahmud, The Janissaries, Asakir-i Mansure, Ottoman Army, Conscriptio

    Osmanlı Devleti’ nde hapishane islahatı (1839-1908)

    Full text link
    ÖZETBugün Dünya'nın hemen her yerinde ceza infaz sisteminin merkezinde yer alan hapishaneler, yaklaşık iki asır öncesine kadar Dünya'nın hiçbir yerinde mevcud değildi. XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'da kendini kabul ettiren yeni savaş ve ekonomi organizasyonları, toplum hayatının her alanında olduğu gibi ceza alanında da bir dizi değişikliğe zemin hazırladı. Hapis cezasının bedene yönelik şiddet içeren cezaların yerini alması ve bu cezanın infazı için "hapishane" adı verilen anonim ve bürokratik müesseselerin kurulması, "hapishane reformu" olarak adlandırılan bu hukukî "modernleşme" sürecinin temel öğeleriydi. Avrupa'da gelişmiş Aydınlanma düşüncesinin taşıyıcısı entelektüeller ve Protestan dinî teşekküller tarafından savunulan yeni hapishanelerle amaçlanan, "hümanist" bir cezalandırma yoluyla suçluyu "rehabilite" edip, onu iyi ahlâklı bir insan haline dönüştürmekti. Ancak, zamanla resmîyet kazanan bu sivil girişim, modern toplum hayatında kışla ile başlayan ve fabrika, okul, hastahane ve akıl hastahanesi ile devam eden disiplin merkezli kapatma müesseselerinden biri halini aldı.Bu çalışmada, XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kuzey Amerika ve Batı Avrupa'dan bütün Dünya'ya ihrac edilmeye başlanan "hapishane reformu"nun, Osmanlı topraklarında nasıl bir yankı bulduğunu ortaya koymaktır. Bu yapılırken, hapishane reformunu iktibasa yönelen Osmanlı siyasî merkezinin karşı karşıya olduğu siyasî, toplumsal ve diplomatik zorunluluklar incelenmiş ve resmî söylem ile fiilî durum arasındaki farklar ortaya konmaya çalışılmıştır. Ağırlıklı olarak Osmanlı arşiv belgelerine dayalı olmakla beraber, Osmanlı hapishanelerin kuruluş hikâyesi kaleme alınırken Dünya'nın diğer yerlerindeki hapishane reformu tecrübeleriyle ne tür benzerlik ve farklılıklar bulunduğu da ikinci el kaynaklar yardımıyla mercek altına alınmıştır. Böylece, Tanzimat dönemi olarak da adlandırılan 1839-1908 arası zaman diliminde girişilen idarî yeniden yapılanma çalışmalarının bir cephesi de, siyasî ve toplumsal yönleriyle aydınlatılmaya çalışılmıştır.ABSTRACTCarceral institutions which are today at the center of the criminal justice system all around the world, were absent on the Earth before the third quarter of XVIIIth century. With the second half of XVIIIth century, revolutionary developments in war organization and economic structure of West Europe and North America had become dominant and provoked a radical transformation in the political and social formation, as well as in the existing punishment system. The replacement of corporal punishments by imprisonment and the foundation of the so called penitentiaries, which were bureaucratic penal institutions had become the key milestones of judicial modernizaton which was labeled at that time as the "prison reform". According to its defenders, which were the Enlightenment intellectuals and the evangelical missionaries, the purpose of the modern penitentiary was to "rehabilate" the guilty and transform he/she into a "good man" by a "humanistic" punishment. However, in a short period time, this civil intervention was taken over by the official authorities and became another element of the disciplinary inclosure-network consisting of barracks, manufacture-houses, schools, hospitals and asylums.This study focuses on the reflections of the so called "prison reform" in XIXth century Ottoman Empire, when the new carceral institutions began to be imported from North America and West Europe to the rest of the world. By doing this, the author tried to examine the political, social and diplomatic conditions which urged the Ottoman authorities to accept the necessity of a prison reform and emphasized the existing gap between the official discourse and practice regarding the penal reconstruction. Though the study was based mainly on Ottoman archive documents, the foundation story of Ottoman prisons was handled not only by this inside-information. In this regard, similarities and differences between the Ottoman case and other experiences were also mentioned due to the existing academic literature on the XIXth century "prison reform

    Osmanlı Devleti’ nde hapishane islahatı (1839-1908)

    Full text link
    Bugün Dünya'nın hemen her yerinde ceza infaz sisteminin merkezinde yer alan hapishaneler, yaklaşık iki asır öncesine kadar Dünya'nın hiçbir yerinde mevcud değildi. XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'da kendini kabul ettiren yeni savaş ve ekonomi organizasyonları, toplum hayatının her alanında olduğu gibi ceza alanında da bir dizi değişikliğe zemin hazırladı. Hapis cezasının bedene yönelik şiddet içeren cezaların yerini alması ve bu cezanın infazı için "hapishane" adı verilen anonim ve bürokratik müesseselerin kurulması, "hapishane reformu" olarak adlandırılan bu hukukî "modernleşme" sürecinin temel öğeleriydi. Avrupa'da gelişmiş Aydınlanma düşüncesinin taşıyıcısı entelektüeller ve Protestan dinî teşekküller tarafından savunulan yeni hapishanelerle amaçlanan, "hümanist" bir cezalandırma yoluyla suçluyu "rehabilite" edip, onu iyi ahlâklı bir insan haline dönüştürmekti. Ancak, zamanla resmîyet kazanan bu sivil girişim, modern toplum hayatında kışla ile başlayan ve fabrika, okul, hastahane ve akıl hastahanesi ile devam eden disiplin merkezli kapatma müesseselerinden biri halini aldı. Bu çalışmada, XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kuzey Amerika ve Batı Avrupa'dan bütün Dünya'ya ihrac edilmeye başlanan "hapishane reformu"nun, Osmanlı topraklarında nasıl bir yankı bulduğunu ortaya koymaktır. Bu yapılırken, hapishane reformunu iktibasa yönelen Osmanlı siyasî merkezinin karşı karşıya olduğu siyasî, toplumsal ve diplomatik zorunluluklar incelenmiş ve resmî söylem ile fiilî durum arasındaki farklar ortaya konmaya çalışılmıştır. Ağırlıklı olarak Osmanlı arşiv belgelerine dayalı olmakla beraber, Osmanlı hapishanelerin kuruluş hikâyesi kaleme alınırken Dünya'nın diğer yerlerindeki hapishane reformu tecrübeleriyle ne tür benzerlik ve farklılıklar bulunduğu da ikinci el kaynaklar yardımıyla mercek altına alınmıştır. Böylece, Tanzimat dönemi olarak da adlandırılan 1839-1908 arası zaman diliminde girişilen idarî yeniden yapılanma çalışmalarının bir cephesi de, siyasî ve toplumsal yönleriyle aydınlatılmaya çalışılmıştır. ABSTRACT Carceral institutions which are today at the center of the criminal justice system all around the world, were absent on the Earth before the third quarter of XVIIIth century. With the second half of XVIIIth century, revolutionary developments in war organization and economic structure of West Europe and North America had become dominant and provoked a radical transformation in the political and social formation, as well as in the existing punishment system. The replacement of corporal punishments by imprisonment and the foundation of the so called penitentiaries, which were bureaucratic penal institutions had become the key milestones of judicial modernizaton which was labeled at that time as the "prison reform". According to its defenders, which were the Enlightenment intellectuals and the evangelical missionaries, the purpose of the modern penitentiary was to "rehabilate" the guilty and transform he/she into a "good man" by a "humanistic" punishment. However, in a short period time, this civil intervention was taken over by the official authorities and became another element of the disciplinary inclosure-network consisting of barracks, manufacture-houses, schools, hospitals and asylums. This study focuses on the reflections of the so called "prison reform" in XIXth century Ottoman Empire, when the new carceral institutions began to be imported from North America and West Europe to the rest of the world. By doing this, the author tried to examine the political, social and diplomatic conditions which urged the Ottoman authorities to accept the necessity of a prison reform and emphasized the existing gap between the official discourse and practice regarding the penal reconstruction. Though the study was based mainly on Ottoman archive documents, the foundation story of Ottoman prisons was handled not only by this inside-information. In this regard, similarities and differences between the Ottoman case and other experiences were also mentioned due to the existing academic literature on the XIXth century "prison reform

    'Siyasi suç nasıl doğdu?:Vatan yahut siyasi şube...

    Full text link
    Taha Toros Arşivi, Dosya Adı: Namık Kemalİstanbul Kalkınma Ajansı (TR10/14/YEN/0033) İstanbul Development Agency (TR10/14/YEN/0033

    Belediye hizmetlerinde dış kaynaklardan yararlanma (Büyükşehir ve alt kademe belediyeleri örneği)

    Full text link
    Yönetim anlayışı, teknoloji ve telekomünikasyonda ortaya çıkan gelişmeler, çalışma hayatında yapısal değişikliklere neden olmuştur. Çalışma hayatında meydana gelen bu yapısal değişim, belediye hizmetlerini de etkilemiştir. Değişimin yaşandığı alanlardan birisi de belediyelerin tüm hizmetleri kendileri üretmesi yerine bazı hizmetleri dış kaynaklardan sağlamalarıdır. Dış kaynak kullanımı ile ilgili yasal düzenlemeler istenilen düzeyde. olmadığından, belediyelerin dış kaynaklardan yararlanma uygulamaları da yeteri kadar yaygın değildir. Bu çalışmanın konusu, belediyelerin hizmet üretmesinde Dış Kaynaklardan Yararlanma (DKY) uygulamasıdır. Çalışmanın kuramsal bölümünde, belediyelerin Dış Kaynaklardan Yararlanma uygulamalarından elde edecekleri fayda ve sakıncalar, uygulama nedenleri, belediyelerin hedeflerini gerçekleştirmelerinde izleyebilecekleri stratejiler ve dış kaynak kullanımını etkileyen faktörler üzerinde durulmaktadır. DKY uygulamalarına yönelik Marmara Bölgesi'nde bulunan Büyükşehir ve ilçe Belediyelerinde ampirik bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda, belediye DKY uygulamalarının başarılı bir şekilde yürütülmesinde etkili olan faktörler olarak, doğru tedarikçi firmanın seçilmesi, etkin ve kapsamlı sözleşmenin yapılması, DKY ilişkisinin iyi yönetilmesi için takım oluşturulması ve. tedarikçi firma performansının izlenmesi bulunmuştur, Araştırma bulgularına göre DKY uygulamaları sonucu bazı fırsatlar yanında potansiyel risklerin de oluşabileceği, ancak DKY sürecinin iyi yönetilmesi ile bu risklerin ortadan kaldırılabileceği görülmüştür
    corecore