100 research outputs found
Investigation of ceftazidime-avibactam susceptibility in clinical isolates of gram-negative bacteria
Background/aim: Our study investigated the susceptibility rate of ceftazidime-avibactam and the risk factors associated with its resistance by analyzing gram-negative bacteria isolated from various patient samples. Materials and methods: Between March and November 2020, 1119 gram-negative bacteria strains were isolated from patient samples in Acıbadem Healthcare Group hospitals; ceftazidime-avibactam susceptibility results were evaluated using a 10/4µg (Oxoid, UK) disc and evaluated according to Eucast 2020 recommendations. Patient and isolate characteristics that could be risk factors were retrospectively investigated and statistically analyzed using SPSS 25.0. Results: Male patients made up 52% (n = 581) of the study’s total patient population, and they averaged 55.5 ± 24.9 years old. Of 1119 gram-negative strains culture and antibiogram, 1023 (91.4%) were sensitive to ceftazidime-avibactam. An increased risk of resistance was observed with female gender (OR = 2.29; CI 95% [1.45–3.61]; p < 0.05), Pseudomonas aeruginosa (OR = 1.67, CI 95% [1.03–2.7]; p < 0.05), the presence of multidrug-resistance (MDR) (OR = 4.07, CI 95% [2.47–6.7]; p < 0.05) pandrug-resistance (PDR) (OR = 12, (CI) 95% [9.9–14.7] ]; p < 0.05) and admission to intensive care unit (ICU) (OR = 1.89, CI 95% [1.22–2.93]; p < 0.05). Conclusion: The resistance rate of ceftazidime-avibactam was found to be 8.6%, and it was thought that resistant strains produced metallo-ß-lactamase (MBL) type carbapenemase. Risk factors were female gender, Pseudomonas aeruginosa, MDR, PDR, and admission to ICU. Therefore, studying the ceftazidime-avibactam susceptibility test together with gram-negative bacteria identification, especially in groups at risk for resistance, is one of the important factors that can positively affect the success of treatment
The Advocate - March 14, 1963
Original title (1951-1987)--The Advocate: official publication of the Archdiocese of Newark (N.J.)
Nöropatik ağrı tedavisinde non-opioid ve opioid ajan kullanımı
Nöropatik ağrı tedavisi yeni tedavilere rağmen hala zordur ve tüm sorunlar ve altta yatan mekanizmaları için işe yarayan tek bir tedavi bulunmamaktadır. Etkin nöropatik ağrı tedavileri için giderek artan kanıtlar göz önüne alınacak olursa, klinisyenin ağrıyı rahatlatmada hangi ilaçların en etkili olduğunu ve ilaçlarla ilişkili en az sayıdaki advers etkileri bilmesi önem kazanmaktadır ve nöropatik ağrı durumlarının tedavi edilmesi için kanıta dayalı bir algoritmaya ihtiyaç duyulmaktadır. İdealde, böyle bir algoritmada non-opioid ve opioid ilaç seçimleri için gereken kanıtlar bir ilacın hem etkinlik hem de yan etkiler açısından diğerleriyle doğrudan bir şekilde karşılaştırılmasına dayalı olmalıdır. Bugün için mevcut olan bu tür doğrudan karşılaştırmalar az sayıdadır.Treatment of neuropathic pain is difficult despite new treatments and there is no single treatment that Works for all conditions and their underlying mechanisms. Given the increasing evidence for effective treatments of neuropathic pain, it is important for the clinician to know which drugs are most effective neuropathic pain relieving pain and associated with the fewest adverse effects and there is a need for an evidence-based algorithm to treat neuropathic pain conditions. Ideally, the evidence for the non-opioids and opioids choices in such an algorithm would be based on direct comparisons of one drug with another, for both efficacy and side effects. There are very few such direct comparisons available
Yoğun bakım hastalarında müzik terapinin ağrı ve anksiyete üzerine etkisi
In recent years intensive care units have been using advanced technology that provides significantly improved results in clinical treatment and care practices. However, this results in intensive care patients experiencing pain and anxiety. This pain and anxiety experienced by patients is generally brought under control by various pharmacological preparations. When a pharmacological approach is not used or is ineffective, doctors and nurses also use non-pharmacological approaches such as music to control pain and anxiety. Research has found music therapy to be an effective method of reducing pain intensity and anxiety levels in intensive care patients. Therefore, the use of music therapy is important for intensive care patients. This Article will deal with the effects of music therapy on pain and anxiety management in intensive care patients.Yoğun bakım ünitelerinde son yıllarda ileri teknoloji kullanılarak hastaların klinik sonuçlarında belirgin iyileşme sağlayan tedavi ve bakım uygulamaları gerçekleştirilmektedir. Ancak, bu uygulamalar yoğun bakım hastaların ağrı ve anksiyete yaşamalarına neden olmaktadır. Hastaların deneyimlediği ağrı ve anksiyetenin kontrol altına alınması için birtakım farmakolojik girişimler uygulanmaktadır. Farmakolojik girişimlerin kullanılmadığı ya da etkilerinin yetersiz kaldığı durumlarda ise doktolar, hemşireler tarafından ağrı ve anksiyete kontrolünde müzik terapi gibi özel, non-farmakolojik uygulamalar da kullanılmaktadır. Yapılan araştırmalar müzik terapinin yoğun bakım hastaların ağrı şiddetinin ve anksiyete düzeyinin azalmasında etkili bir yöntem olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle yoğun bakım hastalarında müzik terapinin kullanımı önemlidir. Bu makalede müzik terapinin yoğun bakım hastaların ağrı ve anksiyete yönetiminde ki etkinliğine yer verilecektir
Chronic pain following spine surgery
Omurga cerrahisi girişimlerinde son yıllarda bir artma eğilimi mevcuttur. Omurga cerrahisi sonrası postoperatif kronik ağrı omurilikteki bazı bölümlerin veya sinirlerin bası altında kalmasına bağlı, omurgadaki hasar veya instabiliteye bağlı gelişebilir, ya da enflamasyon, enfeksiyon ve tümörün yol açtığı uzamış nosisepsiyona bağlı olabilir. Cerrahi girişim sonrasında 3-6 aydan fazla süren ağrı postoperatif kronik ağrı olarak tanımlanabilir. Herhangi bir tipteki kronik ağrı ile başetmek oldukça zordur. Kronik postoperatif ağrı, non-steroid antienflamatuvar ilaçlarla, parasetamol, antikonvülzanlar ve sinir blokları, santral bloklarla tedavi edilebilir.There has been an increasing trends in the procedures of spine surgery in recent years. Postoperative chronic pain in spine surgery can be caused by damage or instability of spinal column; pressure on nerves or segment of spinal cord; or can be due to long lasting nociception caused by inflammation, infection or tumour. Pain that lasts longer than 3-6 months after surgery can be define as postoperative chronic pain. The incidence of postoperative chronic pain after surgical procedures, was between 10-50%. Coping with any type of chronic pain is quite difficult. Chronic postoperative pain can be treated with: NSAIDs, paracetamol, opioids, anticonvulsants and invasive technics such as nerve blocs, central blocs
- …