128 research outputs found
The first preliminary ruling on the third pillar - a review: Gözütok and Brügge case
Hiç kimsenin aynı eyleminden dolayı birden çok kez kovuşturulamayacağı ya da aynı eylemden ötürü mükerrer yargılama ve cezalandırılmaya izin verilemeyeceği anlamına gelen ne bis in idem ilkesinin ulusal sınırları aşan şekilde uygulanmasının bir örneğini Schengen Uygulama Sözleşmesi'nin 54. maddesinde bulmak mümkündür. ATAD, söz konusu maddenin uygulanma kapsamını netleştirmek imkânını Gözütok ve Brügge kararı ile elde etmiştir. Söz konusu karar, özgürlük, güvenlik ve adalet alanının hayata geçirilebilmesi bakımından bütünüyle usule ilişkin şartların bir engel teşkil etmemesi gerektiğini; şekilden ziyade sonucun, başka bir deyişle ceza muhakemesi sürecine devam edilmemesi yönündeki kararın verilebilmesi için öngörülen yükümlülüklerin yaptırım karakterinin daha önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışmada ATAD'ın söz konusu kararını gerekçelendirirken tek pazarın kurulmasında yararlandığı ilkelerden yardım almış olması esas alınarak, Divan'ın bu kez III. sütun kapsamında dönüştürücü bir rol üstlenmeye hazır olduğu vurgulanmaktadır. Bu tespit yapılmakla birlikte gerçekleştirilmesinin zorlu bir sürece işaret ettiği; zira bunun temel haklar, özgürlük, güvenlik ve adalet alanının gerekleri ile üye devletlerin açık istekleri arasında doğru dengenin kurulmasına bağlı olduğu göz ardı edilmemektedir.Article 54 of the Convention Implementing the Schengen Agreement constitutes an example of transnational application of the ne bis in idem principle which means that no one should face more than one prosecution for the same offence or that no one should be punished twice for the same offence. ECJ had the opportunity to clarify the scope of application of this article in Gözütok and Brügge case. In this case, the Court has stated that purely procedural matters should not become an obstacle for the implementation of the area of freedom, security and justice. In other words, the result of the procedure, the sanctioning character of the conditions that need to be met in order for the decision to discontinue the criminal proceedings to be made becomes important rather than the form. In the light of the fact that the Court has made use of the principles it previously relied on in its case law concerning the single market, it will be emphasized in this study that the Court is ready to take on a transformative role in relation to matters of third pillar. However this is not to deny that this process is hard to realize since it involves achieving the right balance among fundamental rights of the individual, the requirements of the area of freedom, security and justice and the explicit intentions of the EU Member States
III. Sütuna İlişkin İlk Ön Karar Davası - Gözütok ve Brügge Kararına İlişkin Bir Değerlendirme
Article 54 of the Convention Implementing the Schengen Agreement constitutes an example of transnational application of the ne bis in idem principle which means that no one should face more than one prosecution for the same offence or that no one should be punished twice for the same offence. ECJ had the opportunity to clarify the scope of application of this article in Gözütok and Brügge case. In this case, the Court has stated that purely procedural matters should not become an obstacle for the implementation of the area of freedom, security and justice. In other words, the result of the procedure, the sanctioning character of the conditions that need to be met in order for the decision to discontinue the criminal proceedings to be made becomes important rather than the form. In the light of the fact that the Court has made use of the principles it previously relied on in its case law concerning the single market, it will be emphasized in this study that the Court is ready to take on a transformative role in relation to matters of third pillar. However this is not to deny that this process is hard to realize since it involves achieving the right balance among fundamental rights of the individual, the requirements of the area of freedom, security and justice and the explicit intentions of the EU Member States.Hiç kimsenin aynı eyleminden dolayı birden çok kez kovuşturulamayacağı ya da aynı eylemden ötürü mükerrer yargılama ve cezalandırılmaya izin verilemeyeceği anlamına gelen ne bis in idem ilkesinin ulusal sınırları aşan şekilde uygulanmasının bir örneğini Schengen Uygulama Sözleşmesi'nin 54. maddesinde bulmak mümkündür. ATAD, söz konusu maddenin uygulanma kapsamını netleştirmek imkânını Gözütok ve Brügge kararı ile elde etmiştir. Söz konusu karar, özgürlük, güvenlik ve adalet alanının hayata geçirilebilmesi bakımından bütünüyle usule ilişkin şartların bir engel teşkil etmemesi gerektiğini; şekilden ziyade sonucun, başka bir deyişle ceza muhakemesi sürecine devam edilmemesi yönündeki kararın verilebilmesi için öngörülen yükümlülüklerin yaptırım karakterinin daha önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışmada ATAD'ın söz konusu kararını gerekçelendirirken tek pazarın kurulmasında yararlandığı ilkelerden yardım almış olması esas alınarak, Divan'ın bu kez III. sütun kapsamında dönüştürücü bir rol üstlenmeye hazır olduğu vurgulanmaktadır. Bu tespit yapılmakla birlikte gerçekleştirilmesinin zorlu bir sürece işaret ettiği; zira bunun temel haklar, özgürlük, güvenlik ve adalet alanının gerekleri ile üye devletlerin açık istekleri arasında doğru dengenin kurulmasına bağlı olduğu göz ardı edilmemektedir
III. Sütuna İlişkin İlk Ön Karar Davası - Gözütok ve Brügge Kararına İlişkin Bir Değerlendirme
Article 54 of the Convention Implementing the Schengen Agreement constitutes an example of transnational application of the ne bis in idem principle which means that no one should face more than one prosecution for the same offence or that no one should be punished twice for the same offence. ECJ had the opportunity to clarify the scope of application of this article in Gözütok and Brügge case. In this case, the Court has stated that purely procedural matters should not become an obstacle for the implementation of the area of freedom, security and justice. In other words, the result of the procedure, the sanctioning character of the conditions that need to be met in order for the decision to discontinue the criminal proceedings to be made becomes important rather than the form. In the light of the fact that the Court has made use of the principles it previously relied on in its case law concerning the single market, it will be emphasized in this study that the Court is ready to take on a transformative role in relation to matters of third pillar. However this is not to deny that this process is hard to realize since it involves achieving the right balance among fundamental rights of the individual, the requirements of the area of freedom, security and justice and the explicit intentions of the EU Member States.Hiç kimsenin aynı eyleminden dolayı birden çok kez kovuşturulamayacağı ya da aynı eylemden ötürü mükerrer yargılama ve cezalandırılmaya izin verilemeyeceği anlamına gelen ne bis in idem ilkesinin ulusal sınırları aşan şekilde uygulanmasının bir örneğini Schengen Uygulama Sözleşmesi'nin 54. maddesinde bulmak mümkündür. ATAD, söz konusu maddenin uygulanma kapsamını netleştirmek imkânını Gözütok ve Brügge kararı ile elde etmiştir. Söz konusu karar, özgürlük, güvenlik ve adalet alanının hayata geçirilebilmesi bakımından bütünüyle usule ilişkin şartların bir engel teşkil etmemesi gerektiğini; şekilden ziyade sonucun, başka bir deyişle ceza muhakemesi sürecine devam edilmemesi yönündeki kararın verilebilmesi için öngörülen yükümlülüklerin yaptırım karakterinin daha önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışmada ATAD'ın söz konusu kararını gerekçelendirirken tek pazarın kurulmasında yararlandığı ilkelerden yardım almış olması esas alınarak, Divan'ın bu kez III. sütun kapsamında dönüştürücü bir rol üstlenmeye hazır olduğu vurgulanmaktadır. Bu tespit yapılmakla birlikte gerçekleştirilmesinin zorlu bir sürece işaret ettiği; zira bunun temel haklar, özgürlük, güvenlik ve adalet alanının gerekleri ile üye devletlerin açık istekleri arasında doğru dengenin kurulmasına bağlı olduğu göz ardı edilmemektedir
Non-destructive measurement of fiber dispersion in FRCs using an electrical method
<!-- /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; text-align:justify; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; mso-bidi-font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-language:EN-US;} @page Section1 {size:612.0pt 792.0pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> Bu makalede lif donatılı çimento esaslı kompozitlerde lif dağılımı, reoloji ve mekanik özeliklerin ilişkilendirilmesi konulu tez çalışmasının bir bölümü anlatılmıştır. Lif donatılı çimento esaslı kompozitlerde (LDÇEK) lif dağılımının tahribatsız olarak ölçülebilmesi için elektriksel bir yöntem - Alternatif Akım – Empedans Spektroskopi (AA-ES) - kullanıldı. AA-ES kompozit malzemelerin çeşitli özeliklerinin araştırılması için yaygın bir şekilde kullanılan elektriksel bir yöntemdir. Son yıllarda bu yöntemden çimento esaslı malzemelerin çeşitli özeliklerinin araştırılması için faydalanılmaktadır. Bu çalışmada AA-ES’in taze ve sertleşmiş halde lif dağılımı karakteristiklerinin ölçülmesi için kullanılabilirliği araştırılmıştır. Son yıllarda yapılan araştırmalar sonucunda orta derecede iletken bir matris içerisinde yüksek iletkenlikli lifler kullanılması durumunda elde edilen empedans eğrilerinde çift-ark davranışı görüldüğü birçok araştırmacı tarafından belirtilmiştir. Bu çalışmada çift-ark özeliğinden faydalanılarak lif dağılımı karakteristiklerinin belirlenmesine çalışılmıştır. Lif yönlenmesi, lif segregasyonu ve lif topaklanması gibi farklı lif dağılımı sorunlarının tahribatsız olarak belirlenmesi için AA-ES ile ölçüm yapılmış ve elde edilen sonuçların değerlendirilmesi için bünyesel iletkenlik yaklaşımı kullanılmıştır. Üç farklı lif içeriği ve 2 farklı su/çimento oranı ile üretilen kübik numuneler üzerinde taze ve sertleşmiş halde AA-ES ölçümleri yapılmıştır. Taze haldeki ölçümler numunelerin üretilmesinden 25 dakika sonra başlatılmıştır. Sertleşmiş haldeki ölçümler ise 7. günde gerçekleştirilmiştir. Lif içeriği ve su/çimento oranının lif dağılımı karakteristikleri üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Elde edilen sonuçlar AA-ES’in farklı lif dağılımı sorunlarının tahribatsız ve hızlı bir şekilde tesbit edilmesi ve ölçülmesi için kullanılabileceğini göstermiştir. Anahtar kelimeler: Lif dağılımı, tahribatsız deneyler, lifli kompozit malzemeler, lif yönlenmesi, lif segregasyonu, lif topaklanması.A thesis study is conducted to correlate, fiber dispersion, rheology, and mechanical performance of fiber-reinforced composite (FRC) materials. In this paper, a part of this study on the use of Alternating Current ? Impedance Spectroscopy (AC-IS) to monitor various fiber dispersion issues in FRC materials is given. The AC-IS is an electrical characterization method that can be used for studying various properties of composite materials. It is commonly used for characterizing micro-structural properties of cement-based materials. In this study research is conducted to develop AC-IS to monitor fiber dispersion in conductive fiber-reinforced cement-based materials. The use of AC-IS to detect various fiber dispersion phenomena, such as fiber orientation, fiber segregation and fiber clumping is investigated. Experiments are also performed on the fresh FRC specimens to understand the ability of AC-IS to be used in the fresh state. The use of AC-IS to characterize fiber dispersion is possible owing to a unique ?dual-arc? behavior which occurs in the plots of impedance when highly conductive fibers are used in moderately conductive matrix materials. Conductive fibers act as insulating under low frequencies of alternating current, because of either an oxide film (e.g., on steel fibers) or a polarization layer (double layer/charge transfer resistance) forming at the fiber-electrolyte interface, while they are conducting under high frequencies of AC. This feature of conductive fibers makes it possible to obtain the conductivities of both the matrix material (sm) and composite system (fiber-matrix) (s) by making only 1 AC-IS measurement. Conductivity of the composite system (s) is dependent on the characteristics of fiber dispersion. By making use of this property, fiber dispersion characteristics of the FRCs are evaluated. An intrinsic conductivity approach is used for obtaining fiber dispersion characteristics from experimental data. Matrix-normalized conductivity (s/sm) of a specimen with randomly dispersed fibers can be calculated using intrinsic conductivity of fibers ([s]D - Intrinsic conductivity of a fiber can be calculated knowing only aspect ratio) and fiber volume content (j) as given below: In this paper, firstly, the fundamentals of AC-IS, the dual-arc behavior and intrinsic conductivity approach are given. Then fiber dispersion issues are classified into 3 categories: fiber orientation, fiber segregation and fiber clumping. Cubic specimens are cast with three different fiber volume contents (% 1, 2, 4) and 2 different water-to-cement ratios (0.30 and 0.35). Then, experiments are conducted to study various dispersion issues. For fiber orientation AC-IS measurements from 3 reference directions of lab-size cubic specimens are obtained and the variations from random dispersion are calculated by comparing the results from the three directions. A tendency of fibers to be oriented in the plane (xy) vertical to the casting direction (z) is found for all the specimens. The severity of orientation is found to increase with increasing fiber content. For fiber segregation a new local-probe technique is used. A cubic specimen is cast with all the fibers in the bottom 1/3 of the specimen and AC-IS measurements are obtained from different locations. Finally, measured s/sm profile of the specimen is plotted and used to evaluate fiber segregation. Measured s/sm values of the specimen are found to increase in the fiber-rich end of the specimen. For fiber clumping, a dispersion factor (DF) is defined. The DF is based on comparing the normalized conductivity of and actual FRC (measured) to that of perfectly dispersed FRC (calculated ? theoretical). The DF values are calculated for all specimens. AC-IS is also used in order to monitor fiber dispersion in the fresh state. Measurements obtained in the fresh and hardened states are compared. Results are found to be similar confirming the ability of AC-IS to be used in the fresh state. These results suggest that AC-IS can be a good candidate to be used in the field as a non-destructive and fast testing method. Keywords: Fiber dispersion, non-destructive testing, fiber-reinforced composite materials, fiber orientation, fiber segregation, fiber clumping
The effect of the pore structure of hardened cement paste on the properties of high strength concretes
Bu çalışmada aynı Portland çimentosu ve aynı agregalar kullanılarak 4 değişik granülometri ve 5 değişik su/çimento oranında olmak üzere 20 değişik beton karışımı hazırlandı. Beton agregasının karışımında en büyük tane boyutu 16 mm’de sabit tutuldu ve karışım oranları A16-B16, B16, B16-C16 ve C16 ISO referans eğrilerine uygun olacak şekilde seçildi. Su/çimento oranları 0.26 ile 0.42 arasında ve 0.04 artımlara karşılık gelecek biçimde belirlendi. Sertleşmiş beton numuneleri üzerinde mekanik deneyler 7., 14., 28. ve 365. günlerde yapıldı. Deney sonuçları, yüksek dayanımlı betonların dayanımlarının tahmininde çimento hamurunun boşluk yapısına duyarlılıklarını gözönüne almanın normal dayanımlılarınkine göre daha büyük yarar sağlayacağını gösterdi.Anahtar Kelimeler: Duyarlı özelik, sertleşmiş çimento hamuru, su/çimento oranı.In this work, 20 mixes were prepared using the same Portland cement and the same aggregates. In the mixes, the following four different grading curves were used: A16-B16, B16, B16-C16, and C16, known as ISO reference curves. The maximum particle size of concrete aggregate was kept constant at 16 mm. Five different water/cement ratios were used from 0.26 to 0.42, in steps of 0.04. The mechanical tests on the hardened concretes were done at the following ages: 7, 14, 28, and 365 days. At these ages, the hydration degrees were also measured in the hardened cement paste specimens with the same water/cement ratios used for concrete mixes. Experimental results have shown that taking into account the sensitivities to the pore structure of the hardened cement paste provides more benefits in the strength prediction of high strength concretes than those of normal strength concretes. The compressive and tensile strengths could be adequately explained by a variable such as . The energy absorption capacities in compression were determined by calculating the area under the stress-strain curve up to peak stress. It is observed that, as the compressive strength of concrete increases the relative adsorbed energy up to peak stress decreases significantly.Keywords: Hardened cement paste, hydration degree, sensitive property, water - cement ratio.
Video based wildfire detection at night
There has been an increasing interest in the study of video based fire detection algorithms as video based surveillance systems become widely available for indoor and outdoor monitoring applications. A novel method explicitly developed for video based detection of wildfires at night (in the dark) is presented in this paper. The method comprises four sub-algorithms: (i) slow moving video object detection, (ii) bright region detection, (iii) detection of objects exhibiting periodic motion, and (iv) a sub-algorithm interpreting the motion of moving regions in video. Each of these sub-algorithms characterizes an aspect of fire captured at night by a visible range PTZ camera. Individual decisions of the sub-algorithms are combined together using a least-mean-square (LMS) based decision fusion approach, and fire/nofire decision is reached by an active learning method. © 2009 Elsevier Ltd. All rights reserved
Recommended from our members
Initial Psychometric Evaluation of the Physical Health Attitude Scale and a Survey of Mental Health Nurses
INTRODUCTION: Nurses play an important role in improving the physical health of individuals with serious mental illnesses. The literature on the attitudes of mental health nurses towards physical healthcare provides a small amount of data. Assessing trends in nurses' attitudes through suitable surveys is important to ensure holistic care. AIM/QUESTION: This study sought to examine the Turkish version of the Physical Health Attitude Scale's (PHASe) validity and reliability and to survey Turkish mental health nurses' attitudes towards physical healthcare. METHOD: The sample consisted of 174 nurses working in acute psychiatric wards. Firstly, the psychometric properties of the scale were analyzed using factor analysis and measures of internal consistency and reliability. Then, the survey results of the attitudes of mental health nurses towards the physical health of patients with serious mental illnesses were determined using the Physical Health Attitude Scale (PHASe). RESULTS: The translated PHASe scale functioned best as a 24-item version and 4-factor solution that explains 51.3% of the variance. The internal consistency value was .83. The respondents' attitudes were generally positive about their role. There was less agreement for the involvement of nurses in practices of health promotion, such as sexual health, eye and/or dental examinations. The nurses surveyed also tended to use smoking for therapeutic purposes. IMPLICATIONS FOR PRACTICE: Mental health nurses' knowledge and attitudes should be enhanced by additional training in the ways of meeting patients' biopsychosocial needs. Obstacles to physical healthcare can be removed by implementing standard protocols nationwide. This article is protected by copyright. All rights reserved
A titration model for evaluating calcium hydroxide removal techniques
Objective Calcium hydroxide (Ca(OH)2) has been used in endodontics as an intracanal medicament due to its antimicrobial effects and its ability to inactivate bacterial endotoxin. The inability to totally remove this intracanal medicament from the root canal system, however, may interfere with the setting of eugenol-based sealers or inhibit bonding of resin to dentin, thus presenting clinical challenges with endodontic treatment. This study used a chemical titration method to measure residual Ca(OH)2 left after different endodontic irrigation methods. Material and Methods Eighty-six human canine roots were prepared for obturation. Thirty teeth were filled with known but different amounts of Ca(OH)2 for 7 days, which were dissolved out and titrated to quantitate the residual Ca(OH)2 recovered from each root to produce a standard curve. Forty-eight of the remaining teeth were filled with equal amounts of Ca(OH)2 followed by gross Ca(OH)2 removal using hand files and randomized treatment of either: 1) Syringe irrigation; 2) Syringe irrigation with use of an apical file; 3) Syringe irrigation with added 30 s of passive ultrasonic irrigation (PUI), or 4) Syringe irrigation with apical file and PUI (n=12/group). Residual Ca(OH)2 was dissolved with glycerin and titrated to measure residual Ca(OH)2 left in the root. Results No method completely removed all residual Ca(OH)2. The addition of 30 s PUI with or without apical file use removed Ca(OH)2 significantly better than irrigation alone. Conclusions This technique allowed quantification of residual Ca(OH)2. The use of PUI (with or without apical file) resulted in significantly lower Ca(OH)2 residue compared to irrigation alone
- …