96 research outputs found

    Over karsinomlarında P-Glikoproteini'nin prognostik gösterge olarak değeri

    No full text
    Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.46 ÖZET Kanser olgularında tedavideki başarısızlığın temel nedeni geniş bir alana yayılmış ve ilaç tedavisine dirençli hastalığın varlığıdır. Kanser tedavisinde kullanılan ilaçlara karşı direnç gelişimi hastalığın başlangıcında, tedavi sırasında ya da hastalığın tekrarladığı dönemlerde ortaya çıkabilir. İlk ilaç tedavisi ile birçok kanser olgusunda tam bir iyileşme saptanabilirken; olguların büyük bir kısmında birçok kemoterapotik ajana karşı dirençli nüksler ortaya çıkabilmektedir. Çalışmamızın amacı P-glikoprotein boyanma yüzdeleri ile over karsinomu histolojik alt tipleri ve kemoterapiye direnç arasındaki ilişkinin saptanmasıdır. Çalışmamızda omentum tutulumu olan olgularda P-glikoprotein boyanma yüzdesi anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Yaş ile P-glikoprotein boyanma yüzdesi arasında anlamlı negatif korelasyon saptanmıştır. Histolojik tipler ile P-glikoprotein boyanma yüzdeleri arasında anlamlı ilişki saptanmadı. İstatistiki anlamı olmamakla birlikte P- glikoprotein boyanma yüzdeleri ile kemoterapi kür sayısı ve histolojik tip arasında anlamlı ilişki gözlenmemektedir. Over karsinomlarında kötü prognostik histolojik tipler olan indiferansiye ve miks tip histolojilerde P-glikoprotein boyanma yüzdeleri düşük bulunmuştur (sırasıyla %16 ve %8). Over karsinomu olgularında P-glikoprotein boyanması ile prognoz arasındaki ilişkinin saptanması için daha geniş olgu serisi içeren prospektif çalışmalara gereksinim vardı

    Overin adult granüloza hücreli tümörü: 60 olgunun histopatolojik özellikleri

    No full text
    Objective: Adult granulosa cell tumors (AGCT) are rarely seen among the ovarian neoplasms. Sixty cases of AGCT were evaluated for histomorphologic features and the criteria of differential diagnosis. Material and Methods: The structural, cytological features, stage, and other characteristics effected the prognoses were examined. Results: Two-third of the cases were postmenopausal and the mean age was 49. The mean tumor size was 9,2 cm. Fifty four (90%) cases were in stage I, four (7%) cases in stage III, and two (3%) in stage IV. The cases which were in advanced stage had intraabdominal and liver metastases. Benign tubal epithelial proliferation was detected in 33 (55%), endometrial hyperplasia in 33 (55%), and endometrial carcinoma in 3 (5%) cases. Two (3,3%) cases had bilateral tumors. The prominent histopathologic pattern was diffuse in 44%, trabecular in 24%, microfollicular in 19%, insular in 10%, macrofollicular in 3% of cases. Metastatic AGCTs showed trabecular and diffuse patterns. Fourty percent of cases revealed vascular invasions in the adjacent ovarian tissues. There were no statistical significance between histologic pattern, tumor size, stage and age. The relation between mitoses and advanced stage was statistically significant. The decreased number of Call-Exner bodies in postmenopausal and in cases with endometrial hyperplasia was associated to thecomatous overgrowth of the tumors. Conclusion: AGCTs may have diagnostic difficulties with surface epithelial and sex-cord tumors of the ovary. They have no certain criteria for their biological behaviors.Amaç: Adult granüloza hücreli tümör (AGHT), over tümörleri içerisinde nadir izlenen bir grubu oluşturur. Bu çalışmanın amacı AGHT olgularının histopatolojik ve klinik özelliklerinin değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Altmış primer over AGHT klinik bulgular eşliğinde değerlendirildi. Ayırıcı tanıya ilişkin kriterler ve yapısal/hücresel özelliklerle evre ve diğer prognozda etkili olabilecek özellikler arasındaki ilişkiler araştırıldı. Bulgular: AGHT tanısı alan olguların 2/3'ü postmenopozdaydı ve ortalama yaş 49 idi. Ortalama tümör çapı 9.2 cm bulundu. Elli dört olgu (%90) evre I, 4 olgu evre III (%7), ve 2 olgu evre IV (%3) idi. İleri evredeki olgularda karın içi ve karaciğere metastaz izlendi. Olguların %55'inde (33 olgu) tuba uterina'da benign epitelyal proliferasyon ve %55'inde (33 olgu) endometrial hiperplaziye, %5'inde (3 olgu) endometrium karsinomu birlikteliği vardı. Bilateralite oranı %3.3 (2 olgu) idi. AGHT'de baskın olan primer histolojik patern olguların %44'ünde diffüz, %24'ünde trabeküler, %19'unda mikrofolliküler, %10'unda insüler, %3'ünde makrofolliküler nitelikteydi. Metastatik AGHT'lerde trabeküler ve diffüz patern baskın olarak gözlendi. İleri evredeki tümörlerde daha sık olmak üzere tüm olguların %40'ında over dokusunda vasküler alanlarda tümör hücreleri gözlendi. Histolojik patern ile tümör boyutu, evre ve yaş arasında bir ilişki bulunmadı. Mitoz ile ileri evre arasında anlamlı bir ilişkiye rastlandı. Postmenopozal ve endometrial hiperplazi birlikteliği saptanan olgularda daha az Call-Exner yapıları gözlendi. Bu özellik de bu tür olgulardaki fazla tekomatöz gelişime bağlandı. Sonuç: AGHT overin yüzey epitel tümörleri ve diğer seks kord tümörler ile karışabilir. Tümör davranışını belirlemeye ilişkin morfolojik kesin kriterler bulunmamaktadır

    Mekonyum ileusu: Olgu sunumu

    No full text
    Meconium ileus is characterized by extremely viscid, protein-rich inspissated meconium causing terminal ileal obstruction, and accounts for approximately 20% of neonatal intestinal obstructions. Although meconium ileus can rarely occur in otherwise normal children, the majority of patients with meconium ileus have cystic fibrosis. We present a meconium ileus in a fetus diagnosed prenatally by sonographic examinationMekonyum ileusunda proteinden zengin ve viskositesi yüksek mekonyum terminal ileum obstrüksiyonuna neden olur ve yenidoğanda görülen barsak obstrüksiyonlarının yaklaşık %20'sini oluşturur. Mekonyum ileusu diğer açılardan normal olan bebeklerde oluşabilir; ancak hastaların çoğunda kistik fibrosis bulunmaktadır. Prenatal sonografik bulgularla fetusta saptanan mekonyum ileusu sunulmuştur

    Primary ovarian pregnancy: A case report and review of the literature

    No full text
    Ovarian pregnancy is the most common type of non-tubal ectopic pregnancy. The diagnostic criteria for ovarian pregnacy were described by Spiegelberg. We report a 31-year-old patient with secondary amenorrhea after a first trimester pregnancy termination. The patient underwent laparoscopic operation for the right ovarian cyst and the mass on the posterior surface of the uterus. Subsequently histopathologic examination of the Iaparoscopicaiiy extirpated cyst revealed an ovarian pregnancy.Ovarian gebelik en sık görülen non-tubal ektopik gebeliktir. Ovarian gebeliğin tanı kriterleri Spiegelberg tarafından tanımlanmıştır. 31 yaşında bayan hasta ilk trimester gebelik vonlanması sonrasında sekonder amenore ile kliniğimize başvurdu. Hastaya sağ överde mevcut olan sağ over kisti ve uterus arkasındaki lezyon için laparoskopi uygulandı. Laparoskopik olarak çıkarılan kistin histopatoiojik incelemesi ovarian gebelik olarak geldi
    corecore