2 research outputs found

    Effects of using a stress ball on anxiety and depression in patients undergoing hemodialysis: A prospective, balanced, single-blind, crossover study

    Get PDF
    IntroductionUse of a stress ball is a known t non-pharmacological method to distract attention and to relieve stress and anxiety. The goal of our study was to evaluate the effect of stress ball use on anxiety and depression in hemodialysis patients. MethodsThe study utilized a single-blind, balanced crossover design. There were two sequential 4-week intervention periods separated by a 4-day washout period. During one intervention period stress ball use at home was encouraged while the other 4-week "intervention" period served as a control. The order in which the two evaluation periods were applied was randomized for a given patient. Anxiety and depression were assessed using the Hospital Anxiety and Depression Scale before and after each 4-week intervention period. FindingsA total of 65 patients participated in this study. There were statistically significant reductions in both anxiety (p < 0.001) and depression (p < 0.001) during the stress ball intervention periods vs. no change during the control interventions. A delayed follow-up evaluation showed that the anxiety level of patients remained reduced after 1 month of no longer using a stress ball. DiscussionThe use of a stress ball at home for 4 weeks significantly decreased anxiety and depression levels in our group of hemodialysis patients

    Periferik İntravenöz Katetere Bağlı Flebit Oranının ve Etkileyen Faktörlerin Değerlendirilmesi

    Get PDF
    Giriş: Periferik venöz kateterler doğru şekilde uygulandığında yaşamsal önemi olan bir araç olduğu kadar; birçok faktör sebebiyle hastada flebite neden olabilmektedir. Amaç: Bir iç hastalıkları kliniğinde periferik intravenöz kateter ilişkili flebit insidansını ve etkileyen risk faktörlerini belirlemektir. Yöntem: Tanımlayıcı, kesitsel tipte planlanan bu çalışmada, 26 Aralık 2018–30 Mart 2019 tarihleri arasında bir iç hastalıkları kliniğinde 93 hastaya uygulanan 195 periferik intravenöz kateter araştırmanın örneklemini oluşturdu. Veriler “Hasta Bilgi Formu” ve Uluslararası İntravenöz Hemşireler Birliği tarafından kullanılması önerilen “Flebit Tanılama Skalası” ile toplandı. Kategorik değişkenlerin karşılaştırılmasında ki-kare testi, risk faktörlerinin değerlendirilmesinde Lojistik regresyon analizi kullanıldı. Bulgular: Hastaların %50.5’i erkek, yaş ortalaması 56.86 ± 18.031 yıldı. Flebit değerlendirme skalasına göre hastaların %28.2’sinde (n = 55) flebit semptomları saptandı. Yaş grubu 66-90 arasında olan (p = .015), kronik hastalığı olan (p = .005), hastanın aktif olarak kullanmadığı tarafa intravenöz kateterizasyon takılan (p = .012), intravenöz infüzyonu devam eden (p=.007), aynı damara kateterizasyon sıklığı birden fazla olan (p < .001), daha önce aynı damar boyunca kateter takılmış olan (p = .001). ve takılma süresi 72-96 saat olan (p = .045) hastalarda flebit semptomları görülme sıklığı daha fazlaydı. Sonuç: Bu çalışmada periferik intravenöz kateterlerin dörtte birinden daha fazlasında flebit olduğu, ileri yaşın, kronik hastalığın, sürekli infüzyonun, aynı damara birden fazla kateterizasyonun ve kateterin kalış süresinin uzun olmasının hastalarda flebitin görülme oranını artırdığı bulundu. Hemşirelerin flebit gelişimi açısından belirtilen risk faktörlerini kateter uygulaması ve bakımı konusunda göz önünde bulundurmaları, uygulanan periferik intravenöz kateterlerin geçerli ve güvenilir ölçüm araçları ile düzenli olarak flebit belirtileri açısından değerlendirilmesi önerilmektedi
    corecore