15 research outputs found

    Effect of pathologic fractures on survival in multiple myeloma patients: a case control study

    Get PDF
    <p>Abstract</p> <p>Background</p> <p>Multiple Myeloma (MM) is a B cell neoplasm characterized by the clonal proliferation of plasma cells. Skeletal complications are found in up to 80% of myeloma patients at presentation and are major cause of morbidity.</p> <p>Methods</p> <p>49 patients were enrolled with MM admitted to Black Sea Technical University Hospital between 2002–2005. Pathologic fractures (PFs) were determined and the patients with or without PF were followed up minumum 3 years for survival analysis.</p> <p>Results</p> <p>PF was observed in 24 patients (49%) and not observed in 25 patients (51%). The risk of death was increased in the patients with PF compared with patients who had no fractures. While overall survival was 17.6 months in the patients with PFs, it was 57.3 months in the patients with no PFs.</p> <p>Conclusion</p> <p>These findings suggest that PFs may induce reduced survival and increased mortality in the MM patients, however, larger sample size is essential to draw clearer conclusions added to these data.</p

    Granulocyte-Colony Stimulating Factör'ün (G-CSF) lösemik hücrelerdeki signal transduction sistemi

    No full text
    Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.SONUÇ ÖZETLERİ : L. NFS-60 hücreleri büyüme ve canlılığın devamı için murine IL-3 (0,5-100 U/ml) ye tamamıyla bağımlıdırlar ama esas olarak prolife- rasyonu rh-G-CSF(0. 05-10 ng/ml) ile devam edebilmektedirler. Fakat G-CSF, GM-CSF ve IL-3 ile terminal diff eransiasyon göstermezler, dolayısıyla maturasyon bloğu teorisi açısından lökomogenez araştır malarında uygun bir model teşkil ederler. 2. NFS-60 hücre hattının rhG-CSF ile indüklenen proliferasyonunda forskolinin eklenmesiyle artma oluşmaktadır. Forskolinin tek başına eklenmesi proliferasyon ve canlılığın devamında herhangi bir etki ye sahip değildir. Aynı zamanda, forskolinin NFS-60 hücrelerinin IL-3 dependent proliferasyonu üzerine bir etkisi yoktur. 3. NFS-60 hücreleri G-CSF ile uyarıldıktan sonra 15-20 dk içinde intraselüler cAMP seviyesi pik yapmakta ve ardından düşmektedir. i. Forskolin NFS-60 hücrelerinin rhG-CSF ile oluşan cAMP jenerasyon sistemlerinin cevabını artırmaktadır. 5. Murine IL-3 NFS-60 hücrelerinin cAMP sistemini harekete geçirmemek tedir. 3. cÂMP-dependent protein kinase (PKA) inhibitörü KT-5720, NFS-60 hücre proliferasyonunu inhibe etmekte ve lOOng/ml'lik yüksek G-CSF değerleri bile bu inhibisyonun üstesinden gelememektedir. 7. G-CSF 'in varlığı, artan dozları ve azalan dozlar ıyla G-CSF resep törü mRNA ekspresyonu upregulation ve downregulation'a uğramak tadır. B. Adenylate cyclase stimülatörü forskolin G-CSF reseptör mRNA ekspresyonunu artırmaktadır. - 13 -9. PKA inhibitörü KT-5720 G-CSF reseptörü mRNA ekspresyonunu inhibe etmekte ve forskolin bu inhibisyonun üstesinden gelememektedir. 10.IL-3'un G-CSF reseptör mRNA ekspresyonuna etkisi yoktur. - 14

    Kantaronun (Hypericum perforatum L.) bileşimi ve tıbbi önemi

    No full text
    The analytical composition of the constituents with major biological interest of herbal drug St. John‘s Wort (Hypericum perforatum L.) and their chromatographical analyses and medical importance of extracts are studied in this review. There are many studies about efficacy of St.John‘s Wort. Hypericum perforatum is a medicinal plant traditionaly used, both externally and internally, in all Europe for many pathologists. in the last two decades many studies have proved the efficacy of some St.John‘s Wort extracts in mild to moderate depression and it has been successful as an antidepresant both in Europe and the US. in recent years increased interest in hypericin which is active constituent of St.John‘s Wort, as a potential anticancer agent has arisen since several studies established its power.Bu incelemede, kantaronun (Hypericum perforatum L., Eng. St. John’s Wort) analitik kompozisyonu, biyolojik olarak önemli olan bileşenleri ve onların kromatografik analizleri ve tıbbi yönden önemi hakkında yapılmış olan çalışmalar değerlendirilmiştir. Kantaronun etkinliği hakkında bir çok çalışma mevcuttur. Kantaron Avrupada pek çok patalog tarafından harici ve dahili olarak kullanılan geleneksel bir tibbi bitkidir. Son yirmi yılda, bazı kantaron ekstraktlarının hafif ve orta şiddetteki depresyonun tedavisindeki etkinliği isbat edilmiş ve bu yüzden kantaron ekstraktları antidepresan olarak hem Avrupada ve hem de A.B.D. de kullanılmaktadır. Son yıllarda, kantaronun aktif bileşeni olan hiperisinin etkisini ortaya koyan çeşitli çalışmalar nedeniyle, potansiyel antikanserojen ajan olarak hiperisine ilgi artmıştır

    Amfoterisin B infüzyonuna bağlı hipotermi: Olgu sunumu

    No full text
    Pek çok ilacın potansiyel yan etkileri vardır. Çoğunlukla ilacın yan etkisi veriliş yolu ile doğrudan ilişkilidir. Amfoterisin B, nötropenik hastalarda ortaya çıkan ve mantarların sebep olduğu enfeksiyonların tedavisinde kullanılan en önemli antifungal ilaçlardan birisidir. Bu ilacın nefrotoksik özelliği iyi dökümante edilmiş ve hakkında çok şey bilinen yan etkilerinden birisidir. Ateş, döküntü ve diğer akut allerjik reaksiyonlarda saptanabilir ve antihistaminiklerle giderilebilir. Bu yazıda, amfoterisin B infüzyonuna bağlı hipotermi saptadığımız bir olgu sunulmaktadır. Ayrıca, amfoterisin B infüzyonuna bağlı hipoterminin altında yatan muhtemel sebepler de tartışılmıştır.Most of drugs have potential side effects. Most of them are related to the administration route of the drugs. Amphotericin B is one of the most important antifungal drug to treat the fungal infections in neutropenic patients. Nephrotoxicity of this drug is well-documanted phenomenon. Fever, chills and other acute allergic reactions can be seen in a number of patients and can be treated by antihistaminics. In this report, we present a case with hypothermia due to infusion of amphotericin B. Also, the possible mechanisms underlying hypothermia caused by amphotericin B is discussed in this Article

    Diabetes insipidus in the course of acute myeloid leukemia

    No full text
    Central nervous system infiltration by leukemic cells is a well-known phenomenon. Clinical presentation and diagnosis differ, but the effective therapy is early chemotherapy with appropriate drugs. In this report, we describe a patient who, at the onset of acute myelomonocytic leukemia, presented with marked polyuria, polydipsia and laboratory findings consistent with diabetes insipidus. He was not able to take vasopressin because of side effects, but the treatment with cytosine arabinoside and idarubicine resulted in marked improvement of clinical and laboratory findings.Santral sinir sisteminin, lösemik hücrelerle infiltrasyonu iyi bilinen bir kavramdır. Klinik yansıması ve teşhisi farklılık gösterse de, etkin tedavi erken ve uygun ilaçlarla yapılacak olan kemoterapi olmalıdır. Bu yazıda, poliüri, polidipsi ve laboratuvar bulguları ile diabetes insipidus düşünülen ve incelemeler sonucu akut myelomonositik lösemi tanısı alan bir olgu sunulmaktadır. Olgu, yan etkileri nedeni ile desmopressin kullanamamış, sitozin arabinosid ve idarubisinden oluşan kemoterapi protokolü ile belirgin klinik ve laboratuvar iyileşme sağlanmıştır
    corecore