25 research outputs found

    Effect of Pregnant Women's Fear of Covid-19 on Their Expectations, Experiences, and Reactions in The First Ultrasound Examination

    Get PDF
    This study aims to determine the effect of pregnant women’s fear of COVID-19 on their expectations, experiences, and reactions in the first ultrasound examination. This study was conducted with 166 pregnant women who visited the polyclinic in a Hospital of University, on the March and May, 2021 and, have an ultrasound examination for the first time. Data were collected using the Personal Information Form, the Fear of COVID-19 Scale (FCV-19S), and the Parents’ Expectations, Experiences, and Reactions to Routine Ultrasound Examination Scale (PEER-U). The average age of pregnant women was 29.02±5.56. While 15.1% had a COVID-19 positive history, 8.4% lost someone they knew due to COVID-19. FCV-19S score was found 18.26±5.32. Fear of COVID-19 scores were higher in women who did not work and who had their first pregnancy.  While the mean score for PEER-U before was 59.05±6.99, the mean score for PEER-U after was 65.07±4.53. While a positive correlation was reported between FCV-19S and the scores for PEER-U before (r=0.392), no significant correlation was detected between FCV-19S and the scores for PEER-U after.  Pregnant women were found to experience an average fear of COVID-19. It was found a correlation between COVID-19 and the scores for PEER-U before. The fear of COVID-19 and the scores for PEER-U before were found to be affected by some socio-demographic characteristics

    Determination of the effects of music on anxiety and sleep quality in risk pregnancies at bed rest in the hospital.

    Full text link
    TEZ13126Tez (Yüksek Lisans) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2020.Kaynakça (s. 64-78) var.XII, s. :_29 cm.Araştırma, hastanede yatak istirahatindeki riskli gebelerde anksiyete ve uyku kalitesi üzerine müziğin etkisinin belirlenmesi amacıyla 80 kontrol ve 80 deney olmak üzere 160 riskli gebe ile yapılmıştır. Ön test-son test desende randomize kontrollü çalışmada, deney grubuna alınan gebelere araştırmacı tarafından kulaklık ile Acemaşiran makamındaki müzik ardışık 3 gün, günde 2 kez 40 dakika süreyle dinletilmiş, kontrol grubundaki gebelere rutin uygulamalar yapılmıştır. Elde edilen veriler SPSS (Statistical Programme for Social Science) 22.0 for Windows paket programı kullanılarak değerlendirilmiştir. Deney ve kontrol grubundaki gebeler yaş, eğitim düzeyi, meslek, ekonomik durum, gebelik sayısı, doğum sayısı, düşük/kürtaj sayısı, yaşayan çocuk sayısı, şuan ki gebelik haftası ve hastanede kaldığı süre açısından benzerdir. Deney ve kontrol gruplarındaki gebelerin sürekli kaygı düzeyi benzer olup dinletilen müzik sonrası durumluk kaygı puanı ortalamaları deney grubu lehinde azalmıştır (p?0.05). Dinletilen müzik sonrası, deney grubundaki gebelerin subjektif uyku kalitesi puanları düşmüş, uyku kaliteleri anlamlı olarak yükselmiştir. Deney grubundaki gebelerin uyku latansı puanları dinletilen müzik sonrası düşerek uykuya geçişleri kolaylaşmıştır. Dinletilen müzik sonrası deney grubundaki gebelerin uyku süreleri, uyku etkinliği, gündüz fonksiyonları ve toplam PUKİ puanları anlamlı olarak artmış, uyku bozukluğu ve ilaç kullanımı azalmıştır (p?0.05). Çalışmamızın sonucunda, hastanede yatak istirahatinde olan riskli gebelere Acemaşiran makamında müzik dinletilmesinin gebelerin anksiyete düzeylerini azalttığı ve uyku kalitelerini yükselttiği belirlenmiştir.The study was carried out with 160 risky pregnant women, 80 of whom were control and 80 experiments, in order to determine the effects of music on anxiety and sleep quality in risky pregnant women at bed rest in the hospital. In the randomized controlled study in the pretest-posttest order, the pregnant women who were taken to the experimental group were listened to the music in the Acemaşiran mode by the researcher for 40 minutes 2 times a day for 3 consecutive days, and the pregnant women in the control group were applied clinical routine. The data obtained were evaluated using SPSS (Statistical Program for Social Science) 22.0 for Windows package program. It was observed that the pregnant women in the experimental and control groups were similar in terms of age, educational status, occupation, economic status, number of pregnancies, number of births, number of abortions, number of living children, current week of gestation and length of hospital stay. The trait anxiety level of pregnant women in the experimental and control groups was similar, and the state anxiety score averages after listening to music decreased in favor of the experimental group (p?0.05). After listening to music, the subjective sleep quality scores of the pregnant women in the experimental group decreased and their sleep quality increased significantly. The sleep latency scores of pregnant women in the experimental group decreased after listening to music and made it easier for them to go to sleep. After listening to music, the sleep duration, sleep efficiency, daytime functions and total PSQI scores of the pregnant women in the experimental group increased significantly, sleep disturbance and drug use decreased (p?0.05). As a result of our study, it was determined that playing music in the Acemaşiran mode to the risky pregnant women who were at bed rest in the hospital decreased their anxiety levels and increased their sleep quality

    An overview of Ottoman birth traditions in the early republic period: "Some Exchange and Hornes in Born" evaluation on Hamit Zübeyir Koşay’s article

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışmada, 1927 yılında Hamit Zübeyir tarafından Türk Yurdu dergisinde Osmanlıca yayımlanan “Doğumla Alakadar BazıÂdet ve Hurafeler” adlı makale günümüz Türkiye Türkçesine çevrilerek incelenmesi amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Çalışma, Türk Yurdu dergisinin 1927 senesi eylül ayı 6. Cilt 33 numaralı sayısında Hamit Zübeyir Koşay tarafındanyayınlanan “Doğumla Alakadar Bazı Âdet ve Hurafeler” başlıklı makalesi üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada nitel araştırmayöntemlerinden doküman analizi tekniği kullanılmıştır.Bulgular: Bu kısımda, eserin günümüz Türkiye Türkçesine çevrilmiş hâli eserde verildiği gibi başlıklar şeklinde ve 15 konu başlığınumaralandırılarak verilmiştir.Sonuç: Eserde bahsedilen âdet ve hurafelerin genellikle İç Anadolu coğrafyasında olan âdet ve hurafeler olduğu görülmektedir.İncelenen âdet ve hurafelerden 3 tanesi doğum öncesi ile ilgili, 12 tanesi ise doğum sonrası uygulanan âdet ve hurafedir. Ülkemizinbirçok yerinde geçmişte uygulanmış bazı âdet ve hurafelerin hâlâ uygulandığı bazılarının ise tıbbın ilerleme kaydetmesiylezararlarının olduğunun ispatlanması sonucu ortadan kalktığı görülmüştür. Sonuç olarak, Anadolu batıl inanç diye tabir edilen âdet vehurafeler bakımından özellikle de doğum ve hamile kadınlarla ilgili örneklerin çokça olduğu bir coğrafyadır.Object: In this study, the article entitled "Some Relevant Adults and Widowed by Birth" published in 1927 by the author of Hamit Zübeyr in the Turkish Yurdu magazine was translated into Turkish Turkic. Materials and Method: The work was published in September 1927 in Volume 6, Volume 33, of the Turkish Journal of Homeland. Document analysis method was used in qualitative research techniques. Results: In this section, the title work of contemporary Turkey as given in the work appeared in Turkish and translated into 15 topic is given numbered. Conclusion: It is seen that the customs and superstitions mentioned in the work are usually customs and superstitions that are in the inner Anatolian geography. Three of the customs and superstitions examined are related to prenatal and 12 of them are postpartum customs and superstitions. It has been observed that some customs and superstitions that have been applied in the past in many parts of our country are still applied, and some of them have disappeared as a result of the proving that they are harmful with the progress of medicine. As a result, Anatolia is a geography where there are many examples of customs and superstitions, especially about childbirth and pregnant women

    CİNSEL MİTLER VE EBELİK

    Full text link
    Nesnel olarak, neslin devamı için gerekli olan cinsellik, subjektif olarak da oldukça önemli ve insanoğlunun yaşantısını etkileyen bir kavramdır. Toplumdan topluma değişen cinsellik kavramı kimi zaman bir görev, zorunluluk, ihtiyaç kimi zaman ise mutluluk olarak tanımlanır. Cinselliğe ilişkin genel düşünce bir tabu olarak görülmesidir. Toplum olarak cinsellik ile ilgili konuları konuşmaktan çekinir ya da hiç konuşmamayı tercih ederiz. Cinsel mitler bilimsel değeri olmayan, kişilerin yaşantısı, kültürel ve sosyal özellikleri ile şekillenen, doğru olmayan düşüncelerdir. Cinsellik ile ilgili oldukça fazla mit vardır. Bu yanlış inanışlara “cinsel birlikteliği her zaman başlatan ve sonlandıran erkek olmalıdır”, “kadının cinsel birliktelikte zevk alma hakkı yoktur”, “bütün fiziksel temaslar cinsel birliktelik ile sonlanmalıdır”, “mastürbasyon kötü bir eylemdir, pistir ve zararlıdır” örnek olarak verilebilir. Toplumumuz halen sağlıklı ve yeterli cinsel bilgi kaynaklarından yoksundur. Eksik ve abartılı mesajların alındığı cinsel bilgi kaynaklarına bağlı olarak cinsel mitler toplumumuzda halen yaygın olarak görülmektedir. Yaygın olan cinsel mitler ile baş edebilme, cinsel bilgilerin zamanında ve doğru kaynaklardan bireylere aktarılması ve sağlıklı, doyumlu bir cinsel yaşam ile mümkündür. Bu nedenle, sağlıklı ve yeterli cinsel bilgilerin verildiği kaynaklara gereksinim vardır. Cinsellikle ilgili kulaktan dolma, bilimsel olmaktan uzak, eksik bilgiler yerine; ailede anne ve baba ile başlayan, okullarda öğretmenlerin desteği ile devam eden, profesyoneller rehberliğinde, bilimsel kaynaklı, net ve anlaşılır cinsel eğitim programları erken yaşlardan itibaren başlamalıdır. Kadın ve aile sağlığının korunması, geliştirilmesi ve yükseltilmesinde önemli rolleri olan ebelerin bütüncül yaklaşımla yaklaşması ve kadını tüm yönleriyle değerlendirerek cinsel yaşam kalitesinin yükseltilmesine katkı sağlamalıdır

    Prenatal Dönemde Bilgi Edinme Konusunda Teknolojinin Kullanımı

    Full text link
    GİRİŞ VE AMAÇ Gebelik ve doğum fizyolojik bir olay olarak kabul edilmekle birlikte özellikle kadın için stresli dönemlerdir. Özellikle ilk gebeliklerde ebeveyn olmayı öğrenme, uyum sağlama, plan ve hazırlık yapma konusunda bireylerin bilgi arama davranışları oldukça üst seviyededir. Anne baba adayları bu amaçla sağlık çalışanlarından danışmanlık almak, yazılı-görsel ve işitsel yayınları takip etmek, bilişim teknolojisini kullanmak ya da gebe eğitim sınıflarına katılmak gibi girişimlerde bulunurlar. Bu dönemde kendisine ve doğacak bebeğine önem veren anne baba adayları prenatal bakım ve yardım alma çabası içinde olurlar. Prenatal dönemde gebe eğitiminin birçok olumlu etkisi bulunmaktadır. Eğitimin eşler arasındaki ilişki ve annelik rolüne bağlanma üzerine olumlu etkisinin olduğu, postpartum dönemde sosyal desteği arttırdığı, gebelerde sağlık bilincini yükselttiği, annenin gebelik ve doğum eylemi sorunlarıyla baş etme gücünü, doğum esnasında kendine güvenini sağladığı ve anksiyeteyi azalttığı, normal doğuma eğilimi arttırdığı belirtilmektedir. Gelişen teknoloji ile bilgi edinme kaynakları sayıca ve nitelikçe değişim göstermiştir. Bu bakımdan edinilen bilginin kaynağı, doğruluğu, kullanılabilirliği çok önemlidir. Özellikle bilişim teknolojisi alanında yaşanan gelişmeler dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli değişimlere neden olmuş, internet gün geçtikçe artan, değişen ve gelişen bilgiyi yayma konusunda önemli bir araç haline gelmiştir. Televizyon ve radyolarda sayıca artan sağlık programları yine bireylerin sağlık konusunda birçok anlamda bilgi edindikleri araçlardır. Teknolojik araçların kullanımının artmasında en önemli faktör ulaşılabilirlik ve tekrar ulaşabilirlik, zaman ve maliyet konularında sağladığı avantajdır. Ulaşılan kaynağın bilgi düzeyinin doğruluğu ve kullanılabilirliği ise endişe yaratan dezavantajıdır. Bu bakımdan hekim, ebe ve hemşirelerin, anne baba adaylarının bilgi gereksinimlerine göre farklı eğitim yöntemleri kullanarak eğitimlerini planlanması ve eğitim programlarının güncel teknolojiye dayalı olarak yapılabilmesi için bilgi teknolojilerini yakından izleme ve öğrenmeleri kaçınılmazdır. Bu çalışma, gebelik süresince gebelerin teknolojik araçları ne amaçla, ne sıklıkla ve ne düzeyde kullandıklarını belirlemek amacıyla planlanmıştır. GEREÇ VE YÖNTEM Kesitsel tipte tanımlayıcı olarak planlanan araştırma için literatür doğrultusunda araştırmacı tarafından hazırlanan anket formu kullanılacaktır. Araştırmanın Evren ve Örneklemi Çalışmanın evrenini Aralık 2014-Şubat 2015 tarihleri arasında Adana Kadın Hastalıkları ve Çocuk Hastanesi polikliniklerine başvuran kadınlar, örneklemini ise çalışmanın yapıldığı tarihler arasında gebe polikliniğine başvuran ve araştırmaya katılmayı kabul eden sağlıklı gebeler oluşturacaktır. Veri Toplama Araçları Veri toplama formu literatür taranarak özgün olarak hazırlanmış olup, gebelerin sosyodemografik özellikleri, obstetrik öyküleri, teknolojik aletlerden günlük yaşamlarında yararlanma düzeyleri ve gebelik süresince bilgi edinme konusunda teknolojik aletleri ne amaçla, ne sıklıkla ve ne düzeyde yararlandıklarını belirlemek üzere hazırlanmış 30 sorudan oluşmaktadır. Bulgular: Gebelerin yaş ortalaması 27±6.24’dir. Gebelerin %98.5’i evli, %53.1’i en az ilkokul düzeyinde eğitim almış, %91.5’i çalışmıyor, %70’i gelir düzeyi orta, %24.5’inin ilk gebeliği, %26.9’u hiç doğum yapmamış, %30’u 1 veya daha fazla gebelik kaybı olmuştur. Katılımcıların %92.2’si günlükhayatında teknolojik aletlerden faydalanmaktadır. Televizyon, radyo ve internet oranla daha fazla kullanılarak %84.6 oranında izlenmektedir. TV sıklıkla film izlemek, haber programı izlemek ve bilgi edinmek amaçlı kullanılmaktadır. İnternet ise sırasıyla bilgi edinmek, sağlıkla ilgili programları takip etmek ve meslek amaçlı çalışmak için kullanılmaktadır. Gebelik süresince %17.7’si bu kaynaklardan kullanımı artırmışlardır. TV izlemede %27.7, radyo dinlemede %16.9 bilgisayar kullanımında %27.7’lik artış olmuştur. Gebelik haftasına göre değişimler, bebek bakımı ve sağlığı, gebelikte yapılan testler, gebelik problemleri teknolojik aletlerden yararlanmadaki artışın nedeni olarak belirtilmiştir. Gebelerin %56.2’si teknolojiden yararlanmayı güvenilir bulmaktadır. Bilgileri, mantıklı ve doğru bulduğu, alanında uzman kişilerce hazırlandığı, güncel ve her konuda bilgi verildiği, farklı sitede benzer açıklamalar olduğu, kolay ulaşıldığı,kaynaklara dayalı olduğu için güvenilir bulduklarını belirtmişlerdir. Gebelerin %30’u interneti daha güvenilir bulmaktadır. Gebelerin %59.2’si edindikleri bilginin bir kısmını, %9.2’si tamamını hayatına aktarırken, %31.5’lik bir kısım yaşantısına yansıtmamaktadır. TV’de gebelikle ilgili kadın programları, sağlık programları ve çocuk gelişimi ile ilgili programlar takip edilmektedir. %40.8’i internette gebelik-annelik çocuk ile ilgili birçok siteden yaralanmaktadır. Bunun yanı sıra %17.7’si ünlülerin tavsiyelerini, %13.1’i internet tabanlı eğitim programlarını, geri kalanı gebelik ve doğumla ilgili çeşitli görselleri ve videoları takip ettiklerini belirtmişlerdir. Katılımcıların %40’ı TV, radyo ya da internetten edinilen bilgileri ebesine veya doktoruna danıştığını, %64.6’sı bu bilgileri yararlı bulduğunu ve %50.8’i başkalarına önerdiğini belirtmiştir. Öneride bulunanların sadece %1.5’i sağlık profesyonelidir. Buna karşın yaklaşık üçte birine arkadaşları, geri kalanına eşi ve yakın akrabaları öneride bulunmuştur. Sonuç: Gebeler, günümüzde teknolojik olanaklardan büyük oranda yararlanmakta ve buralardan edindiği bilgileri, uygulamalarını günlük yaşantılarına bir şekilde yansıtmak ve büyük oranda birbirlerine önermektedir. Buna karşın herhangi bir sağlık profesyoneline danışma oranı oldukça düşüktür. Bu dönemde edinilen bilgilerin güvenilirliği son derece önemlidir. Bu bakımdan prenatal dönemde ebeler, gebelerin her izleminde bakım gereksinimlerini belirleyerek eğitim, danışmanlık, savunucu ve uygulayıcı rolleri ile kadınlara ulaşmalıdır

    TÜRKİYE’DE 2000-2016 YILLARI ARASINDA RİSKLİ GEBELİK KONUSUNDA YAPILAN TEZLERİN İNCELENMESİ

    Full text link
    Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de riskli gebelik konusunda yapılmış lisansüstü tezlerin değerlendirilmesidir. Araştırma tarama modelinde tasarlanmış bir meta-değerlendirme çalışmasıdır. Araştırmanın örneklemini; YÖK Ulusal Tez Veri Tabanında yer alan ve tam metin olarak ulaşılabilen 41 tez oluşturmaktadır. Araştırma, 2000-2016 yılları arasında Türkiye’de riskli gebelik konusunda apılmış olan ve “ riskli gebelik, risky pregnancies” anahtar sözcükleriyle taranarak tam metnine ulaşılabilen lisansüstü tezlerle sınırlıdır. Ulaşılabilen tezler; tezin yayınlanma yılı, alanı, enstitünün bağlı olduğu üniversite, tezin türü, yöntem, model, veri toplama teknikleri ve veri toplama aracı değişkenlerine göre incelenmiştir. Verilerin analizinde “doküman analizi” tekniği kullanılmıştır. Riskli gebelik ile ilgili tezlerin daha çok 2009-2016 yıllarında yapıldığı ve bunların çoğunlukla tıpta uzmanlık ve yüksek lisans tezi olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca tezlerin çoğunlukla tanımlayıcı/kesitsel modelde yapıldığı ve veri toplama aracı olarak da en fazla form kullanıldığı görülmektedir. Bu sonuçlar doğrultusunda riskli gebelik konusunu daha kapsamlı inceleyebilecek ve bu konuda yenilikler ortaya koyabilecek tezlerin yapılması gerektiği söylenebili

    Kadınların Doğumda Verilen Destekleyici Bakıma İlişkin Algılarının Değerlendirilmesi

    Full text link
    Amaç: Bu araştırma, doğumda verilen destekleyici bakıma ilişkin kadınların algısını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı olarak planlanan araştırma örneklemine 15.01.2016- 15.03.2016 tarihleri arasında Adana Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi‟nde vajinal doğum yapmış, doğumunda herhangi bir komplikasyon gelişmemiş, doğum sonu ilk 24 saat içinde bulunan ve çalışmaya katılmayı kabul eden lohusalar alınmıştır. Doğumhaneye doğumun ikinci evresinde kabul edilenler ve müdahaleli doğum yapanlar örnekleme dahil edilmemiĢtir. Araştırmanın verileri “Tanıtıcı Bilgi Formu” ve Uludağ ve Mete tarafından 2013 yılında geliştirilen“Doğumda Verilen Destekleyici Bakıma İlişkin Kadının Algısı Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Araştırmanın verileri SPSS Windows 15.0 kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular: Katılımcıların yaş ortalaması 22.19±4.17 (min:18-max:44) ve evlilik yılı ortalaması 6.21±5.48 (min:1-max:25)‟dir. Lohusaların %33.3‟ünün ilkokul mezunu olduğu, %86.1‟inin ev hanımı olduğu, %66.7‟sinin çekirdek ailede yaşadığı, %76.4‟ünün isteyerek gebe kaldığı bulunmuştur. Katılımcıların %60.4‟ünün multipar olduğu ve bunların %58.1‟inin önceki doğumlarının da vajinal olduğu, %26.7‟sinin doğum öncesi eğitim aldığı ve bunların sadece %9.0‟unun gebe eğitim kurslarına katıldığı saptanmıştır. Doğumda verilen destekleyici bakıma ilişkin kadının algısı ölçeğinin rahatlatıcı davranışlar alt boyutu puanı 52.60 ±6.53, eğitim alt boyutu puanı 28.06±3.98 ve rahatsız edici davranışlar alt boyutu puanı 36.20 ±4.26 ve ölçek toplam puanı 116.86±13.57‟dir. Kadınların çalışma durumu ile rahatlatıcı davranışlar ve eğitim alt boyutu arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p≤0.05). Doğumda verilen destekleyici bakıma ilişkin kadının algısı katılımcıların yaşlarına göre değerlendirildiğinde rahatsız edici davranışlar alt boyutu dışındaki diğer boyutlar ile anlamlı fark olduğu görülmüştür (p≤0.05). Sonuç ve Öneriler: Araştırma sonucunda katılımcıların doğumda verilen destekleyici bakıma ilişkin algıları yüksek düzeyde bulunmuştur. Doğum sürecinde kadınların ebeler tarafından desteklenmesi, anne memnuniyetini arttırarak güzel bir doğum deneyimi yaşamalarını sağlayacaktır. Ayrıca bu memnuniyet kadınların normal doğuma yönelmesini destekleyecektir

    Factors affecting marriage attitudes of university students

    Full text link
    WOS: 000458742100013Purpose: This descriptive study aims to identify factors affecting attitudes of university students on marriage. Material and Methods: The sample consists of 791 students. The data were collected with "Personal Information Form" and was prepared by the researchers and "Inonu Marriage Attitude Scale". Results: The ideal marriage age was determined to be 24 years and over for 74.6% of the girls and 25-29 years for 77% of the boys. Of the students, 95.2% stated that they had to decide who to many, 68.5% said that marriage was most affected by having economic freedom, and 59.9% said that they were not afraid of marriage. Of the respondents, 64.1% stated that women and men should have equal authority, 67.3% said that they had a deterioration in the family institution today, 91.5% said that their parents were a happy marriage, and 63% said that violence against women had cooled from marriage The average score for Inonu Marriage Attitude Scale was 77.85 +/- 15.430. It has been observed that the attitudes of the students towards marriage are influenced; gender, parents' happiness, fear of marriage, the ideal marriage age of women and men, marital status of their families, and their views on marriage. Conclusion: It was determined that the students' marital attitudes were positive and their fears about marriage were affected by the parents being married and being happy. In this respect, it may be suggested to determine the factors that affect the marital attitudes of the students positively and negatively, to plan the training to be formed by the experts in these fields and to establish centers where the students can easily reach and have sufficient level of counseling

    Evaluation of Chronic Patient Nursing Care by The Patients: A University Hospital Case

    Get PDF
    This study aims to identify satisfaction levels of adult chronic patients regarding the care they received at the hospital.The descriptive and cross-sectional study was conducted at Çukurova University Faculty of Medicine Balcalı Hospital between 01.08.2016-31.10.2016. The sample consisted of 910 patients. The data was collected with “Personal Information Form” and "Patient Assessment of Chronic Illness Care (PACIC)." The data were analyzed via IBM 20.0 program. Ethical committee approval, permission from the institution and verbal consent from the patients were obtained for the study.The averageage of the participants was 50.88±16.55. The averagehospitalization duration was 9.22±11.55 days. It was indicated that 38% of the respondents have cardiovascular diseases, 94.6% use a kind of medication,91.7% have their medications on time, 85.5% take recommended dosages, 45.5% know the name and the number of the medication they take. The average score for chronic patient care evaluation scale was 3.11±0.74. When the subscales of the scale are analyzed, it was found that the average score for patient participation subscale is 3.75±0.93, decision-making support subscale is 3.46±3.33, target-settingsubscale is 2.95±0.78, problem-solving subscale is 3.28±0.97 and monitoring/coordination subscale is 2.51±1.03. Significant correlations were found between the respondents’ education level and health education with their evaluations of chronic care. It was indicated that the patients’ satisfaction with the nursing care is medium, the highest average scores are in decision-making subscale while the average score for monitoring/coordination subscale is the lowest. Inorder to raise the satisfaction levels of chronic patients regarding nursing care, chronic patient care should be prioritized in organized education and on-the-job training for nurses. By emphasizing the importance of monitoring and coordinating the patients, better management of chronic diseases can be achieve
    corecore