82 research outputs found
Os trigonum syndrome: A retrospective and comparative study
Objectives: The aim of this study was to evaluate the os trigonum syndrome by magnetic resonance imaging (MRI).Materials and methods: A total of 76 ankle MRI images were evaluated, retrospectively. All MRI examinations were done in supine position with the injured foot in neutral position and then in forced plantar flexion.Results: Os trigonum syndrome was seen in 16/76 cases. Four of 16 os trigonum syndrome patients are female. The average age of this 16 patients who were defined as os trigonum syndrome by MRI was 34.81±14.16 years. Twelve of 16 os trigonum syndrome was seen in right ankle. Disruption of the cartilaginous synchondrosis between the accessory bone and the talus was observed in 12 patients. Tenosynovitis of the flexor halluces longus was associated in 7 patients. Subcutan edema, surrounding the os trigonum was detected in 11 patients.Conclusion: In patients with ostrigonum syndrome MR imaging allows complete diagnosis
Nanosentezde Yeşil Mühendislik Kavramı ve Çevre Mühendisliğindeki Yeri
Bu çalışmada ağırlıklı olarak, son yıllarda artan çevreci yaklaşıma uygun yeşil nanomalzemelerin üretimi ve çevre mühendisliğindeki kullanım alanlarına değinilmektedir. Bilim insanları, özellikle nüfus artışı ve endüstrileşme sonucunda ortaya çıkan çevre kirliliği sonucunda, bu kirliliği durdurmak ya da en aza indirgemek için çalışmalar gerçekleştirmektedir. Bu çalışmaların büyük bir kısmı geleneksel kimyasal içerikli yöntemlere dayanmaktadır. Ancak, bu durumda bir taraftan kirleticiler etkin bir şekilde giderilirken bir taraftan da ikincil bir kirlenme ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden doğal yollarla üretilmiş nanopartiküller önem kazanmıştır. Çevreci yaklaşımla sentezlenen nanopartiküler, tamamen biyolojik kökenli materyaller kullanılarak oluşturulmaktadır. Böylece çevre için zararlı çözücü maddeler yerine tamamen doğal bileşenler kullanılmakta ve arıtım verimi yüksek nanomalzemeler üretilmektedir. Sonuç olarak, yeşil kimya ve nanoteknoloji kavramları birleştirilerek gerçekleştirilen bu nanomalzemelerin gelecekte daha çok kullanılacağı düşünülmektedir
Bacteremia due to Acinetobacter ursingii in infants: Reports of two cases
Acinetobacter ursingii is an aerobic, gram-negative, opportunistic microorganism which is rarely isolated among Acinetobacter species. We present two immunocompetent infants who developed bacteremia due to A.ursingii. The first patient is a two -month- old boy who had been hospitalized in pediatric surgery unit for suspected tracheo-esophageal fistula because of recurrent aspiration pneumonia unresponsive to antibiotic therapy. The second patient is a fourteen -month- old boy with prolonged vomiting and diarrhea. A. ursingii was isolated from their blood cultures. They were successfully treated with ampicillin-sulbactam. Although A.ursingii has recently been isolated from a clinical specimen; reports of infection with A.ursingii in children are rare. A.ursingii should be kept in mind as an opportunistic microorganism in children.Pan African Medical Journal 2016; 2
Epstein-Barr Virus Encephalitis in an Immunocompetent Child: A Case Report and Management of Epstein-Barr Virus Encephalitis
Epstein-Barr virus (EBV) usually causes mild, asymptomatic, and self-limited infections in children and adults; however, it may occasionally lead to severe conditions such as neurological diseases, malignant diseases, hepatic failure, and myocarditis. Epstein-Barr virus-related neurological disorders include meningitis, encephalitis, and cranial or peripheral neuritis, which are mostly seen in immunocompromised patients. The therapeutic modalities for EBV-related severe organ damage including central nervous system manifestations are still uncertain. Herein, we describe a seven-year-old boy with EBV encephalitis who presented with prolonged fever, exudative pharyngitis, reduced consciousness, and neck stiffness. Cranial magnetic resonance imaging showed contrast enhancement in the bilateral insular cortex and the right hypothalamus. The diagnosis was made by EBV-DNA amplification in both the blood and cerebrospinal fluid samples. He was discharged with acyclovir therapy without any sequelae
Investigation of MEFV gene polymorphisms (G138G and A165A) in adult patients with familial Mediterranean fever
AbstractAimVarious mutations have been identified in the Mediterranean fever (MEFV) gene which is reported to be responsible from Familial Mediterranean fever (FMF). In our study, we aimed to determine the frequency of the MEFV mutations in our region and to investigate the impact of G138G (rs224224, c.414A>G) and A165A (rs224223, c.495C>A) gene polymorphisms on the clinical findings of the disease.MethodsOne hundred and sixteen patients diagnosed with FMF and 95 control subjects were included in this study. We used the DNA sequence analysis method to identify the most prevailing 10 mutations located in exon 2 and 10 of MEFV gene.ResultsAs a result of the MEFV mutation analysis, the most common mutation was the M694V mutation allele with a frequency rate of 41.8%. When the patients group and control group were compared in terms of frequency of both polymorphic alleles (G polymorphic allele, observed in G138G and the A polymorphic allele, observed in A165A), the variation was observed to be statistically significant (p<0.001). It was found that the MEFV mutation types have no relation with clinical findings and amyloidosis (p>0.05).ConclusionsTo our knowledge, our study is the first study in the Southern Marmara region that reports the frequency of MEFV mutations. Our findings imply that the polymorphisms of G138G and A165A may have an impact on progress of the disease. We think that more studies, having higher number of cases and investigating the polymorphisms of MEFV gene, are needed
Ejektörlü bir soğutma sisteminin tasarımında optimizasyon koşullarının teorik ve deneysel olarak araştırılması
Bu
çalışmada, ejektörlü bir soğutma sisteminin tasarlanmasında optimizasyon
koşulları teorik ve deneysel olarak araştırılmıştır. Çalışma akışkanı olarak su
tercih edilen ejektörlü soğutma sisteminde, Termodinamiğin I. yasa analizi
ejektör teorisine uygun şekilde yapılmıştır. Sistemin her bir noktasındaki
entalpi, sıcaklık, kütlesel debi ve hız gibi termodinamik özellikleri
hesaplanmıştır. Ejektörün boğaz bölgesinde gerçekleşen şok olayının teorik
olarak elde edilmesini sağlayan Rayleigh ve Fanno eğrilerinin kesişimi,
iterasyon yapılarak elde edilmiştir. Burada optimum değer elde edilerek ejektör
boyutlandırılması gerçekleştirilmiştir. Farklı çalışma şartları altında,
ejektörlü sistemin soğutma performans katsayısı (COP) ve akış sürüklenme oranı
(G) hesaplanmıştır. Sistem parametrelerinin, sistemin performans katsayısı ve
akış sürüklenme oranı üzerine olan etkileri incelenmiştir. Elde edilen
sonuçlar, grafikler ve tablolar halinde verilmiştir. Generatör sıcaklığı üç
farklı değer (80, 85 ve 90 °C) olarak belirlenerek analizler
gerçekleştirilmiştir ve sonuçlar elde edilmiştir. Farklı sıcaklık ve
basınçlarda soğutma performans katsayısının (COP) 0.15-0.42 ve akış sürüklenme
oranının (G) 0.15-0.45 arasında olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak ejektörlü
sistemin teorik ve deneysel analizlerinde, deneysel sonuçların teorik olarak
hesaplanan sonuçlara benzer olduğu görülmüştür
Nanosentezde yeşil mühendislik kavramı ve çevre mühendisliğindeki yeri
Bu çalışmada ağırlıklı olarak, son yıllarda artan çevreci yaklaşıma uygun yeşil nanomalzemelerin üretimi ve
çevre mühendisliğindeki kullanım alanlarına değinilmektedir. Bilim insanları, özellikle nüfus artışı ve
endüstrileşme sonucunda ortaya çıkan çevre kirliliği sonucunda, bu kirliliği durdurmak ya da en aza indirgemek
için çalışmalar gerçekleştirmektedir. Bu çalışmaların büyük bir kısmı geleneksel kimyasal içerikli yöntemlere
dayanmaktadır. Ancak, bu durumda bir taraftan kirleticiler etkin bir şekilde giderilirken bir taraftan da ikincil bir
kirlenme ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden doğal yollarla üretilmiş nanopartiküller önem kazanmıştır. Çevreci
yaklaşımla sentezlenen nanopartiküler, tamamen biyolojik kökenli materyaller kullanılarak oluşturulmaktadır.
Böylece çevre için zararlı çözücü maddeler yerine tamamen doğal bileşenler kullanılmakta ve arıtım verimi
yüksek nanomalzemeler üretilmektedir. Sonuç olarak, yeşil kimya ve nanoteknoloji kavramları birleştirilerek
gerçekleştirilen bu nanomalzemelerin gelecekte daha çok kullanılacağı düşünülmektedir.Aksaray Üniversitesi BAP Birim
- …