6 research outputs found
The determination of the weed species in conventional and organic vineyards of the aegean region with investigation of alternative management methods
Bu çalışma, 2009-2011 yıllarında Manisa ilinde geleneksel ve organik üzüm üretim yapılan bağlarda sorun olan yabancı otların saptanması ve bu yabancı otlara karşı mücadele yöntemlerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Manisa ili geleneksel ve organik üzüm üretimi yapılan bağlarda sorun olan yabancı otların belirlenmesi amacıyla 48 organik ve 76 geleneksel bağ alanında survey gerçekleştirilmiştir. Survey sonucunda; organik bağ alanlarında sıra arasında toplamda 54 adet yabancı ot türü belirlenmiştir. Bu türlerden 9'u Asteraceae, 5'i ise Poaceae familyasına ait türlerdir. Sıra üzerinde ise Poaceae familyasına ait 7 tür, Asteraceae familyasından 6 tür ve Brassicaceae familyasından 2 tür olmak üzere toplamda 44 tür tespit edilmiştir. Geleneksel bağ alanlarında sıra arasında Poaceae familyasına ait 6 tür, Asteraceae familyasından 4 tür başta olmak üzere 28 tür, sıra üzerinde ise Poaceae familyasına ait 5 tür, Asteraceae familyasından 4 tür başta olmak üzere 24 adet yabancı ot saptanmıştır. Geleneksel ve organik bağ alanında bazı mücadele yöntemlerin etkisini belirlemek amacıyla da çalışmalar yürütülmüştür. Geleneksel mücadele yöntemlerinden; trifluralin, pendimethalin + fluazifob-p-butyl, glyphosate, ilkbahar toprak işlemesi + glyphosate ve sonbahar toprak işlemesi + glyphosate uygulamaları yer almıştır. Organik mücadele yöntemlerinde ise malç tekstili, saman, talaş, yer fıstığı kabuğu, tüylü fiğ, alevle yakma, zeytin karasuyu, traktör çapası, el çapası, arpa-fiğ karışık ekimi ve lahana artığı uygulamaları yer almıştır. Alevle yakma uygulamasının bağ alanlarında sorun olan bazı yabancı ot türlerine etkilerinin belirlenmesi amacıyla da Bornova Zirai Mücadele Araştırma İstasyonunda 2010-2012 yılları arasında denemeler kurulmuştur. Bu denemeler sonucunda; yabancı otların mücadelesinde alevle yakma işleminin başarısı için uygulamanın çok ve tek yıllık dar ve geniş yapraklı yabancı otların ilk gerçek yapraklarının çıktığı dönemden dar yapraklı yabancı otlarda kardeşlenme öncesine kadar, geniş yapraklı yabancı otlarda üçüncü gerçek yaprakların çıktığı döneme kadar uygulanması gerektiği belirlenmiştir. Yakma uygulamasıyla yabancı otların % 90-95 oranında kontrol altına alındığı saptanmıştır. Çok yıllık yabancı otlarda ise uygulamanın başarı oranının gelişme dönemi ilerledikçe düştüğü ve mücadele başarısı için ileriki dönemlerde birden fazla uygulamanın gerektiği belirlenmiştir. Çalışmada hem geleneksel hem de organik uygulamaların yabancı otlara, verim, kalite kriterleri ve toprağın fiziksel ve kimyasal özelliklerine etkileri de belirlenmiştir. Geleneksel üretim uygulamalarının toprağa etkileri incelendiğinde; azot (N) ve fosfor (P) miktarı en yüksek miktarda sonbahar toprak işleme + glyphosate uygulamasında belirlenmiştir. Glyphosate uygulamasında hem sodyum (Na) hem de demir (Fe) içeriğinin en yüksek düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Organik uygulamaların toprağa etkileri incelendiğinde; en yüksek fosfor (P) zeytin karasuyu uygulamasından, en yüksek organik madde miktarı arpa + fiğ ve zeytin karasuyu uygulamalarından elde edilmiştir. Potasyum (K) değerleri incelendiğinde ise en yüksek değerler traktör çapası ve zeytin karasuyu uygulamalarında belirlenmiştir. Lahana artığı uygulamasında demir (F) ve mangan (Mn) miktarının yüksek düzeyleri dikkat çekicidir. Maliyet analizi sonucunda kontrole oranla en ekonomik uygulama arpa + fiğ (% 35,5) olurken, bunu sırasıyla tüylü fiğ (% 26,8), arpa + fiğ (% 25,5), lahana artıkları (% 18,30), malç tekstili (% 14,38), traktör çapası (% 13,1) ve yer fıstığı kabuğu (% 9,1) uygulamaları izlemiştir. Diğer uygulamalar olan yakma, saman, talaş ve el çapası uygulamalarının geleneksel herbisit uygulamalarından daha yüksek maliyetli oldukları belirlenmiştir. Yürütülen bu çalışma sonucunda geleneksel yetiştirme koşullarında sonbahar toprak işlemesi + glyphosate uygulaması ve organik yetiştirmede malç tekstili uygulamasının yabancı ot mücadelesi için en etkili uygulamalar olduğu belirlenmiştir. Bu uygulamaların diğer uygulamalardan daha yüksek verim oluşturduğu da belirlenmiştir. Malç tekstili, arpa + fiğ karışık ekimi ve tüylü fiğ uygulamalarının maliyet bakımından geleneksel uygulamalardan daha az maliyetli olduğu ve organik yetiştiricilikte yabancı ot kontrolünde tavsiye edilebileceği belirlenmiştir.This work was done during 2009-2011 in Manisa. The aim of work was detemination of weeds in the conventional and organic production in vineyards and determine method of control weeds. Weeds problem in 76 conventional and 48 organic grape vineyard production fields were surveyed. The results of survey indicated that within the rows of organically grown organic vineyard, 54 weed species were identified in interrow. There were 9 species belonging to Asteracaea family, 5 species belonging to Poaceas family while Intra rows contained 7 species of Poaceae family, 6 species of Asteraceae, 2 species from Brassicaceae family. Total 44 weeds species were detected intra rows. In the conventionally grown fields, 28 weed species were determined in the rows. The rows had 6 weed sepcies from Poaceae family, 4 species from Asteraceae family while one weed species was found from each of the families including. Inter-rows had 5 weed species from Poaceae family, 4 species from Asteraceae family while one weed species was detected. Total 24 species had been determined inter rows. Additionally the effect of some weed control methods was evaluated in conventionally and organically grown vineyards. The tested methods in the conventional fields included application of trifluralin, pendimethalin + fluazifob-p-butyl, glyphosate, spring tillage + glyphosate and fall tillage + glyphosate. Organic weed control methods included application of textile mulch, straw, sawdust, peanut shells, hairy vetch, flame burning, olive water, tractor hoeing, hand hoeing, barley-vetch mixed cultivation and cabbage residues application. Experiments were established at Bornova Plant Protection Research Station during 2010-2012 to test the effectiveness of flame weeding for some problematic weed species of vineyard orchard. The results of these experiments indicated that for the success of flame burning of perennial, annual, narrow and broadleaved weeds; the application should be done between the first true leaves appearance and tillering for narrow-leaved weeds, and until the 3rd true leave appearance in the broad leaved weeds. A 90-95% weed control was obtained by this method. The effectiveness of this control method on perennial weeds is reduced over the time. It was observed that for successful control of perennial weeds, the flame burning of weeds was needed to be performed more than once. The effect of organic as well as conventional methods on weeds, yield, quality and the physical and chemical properties of soil was determined. Under the conventionally managed fields, the maximum nitrogen (N) and phosphorus (P) were determined in the treatment of fall tillage + glyphosate application. The highest levels of sodium (Na) and iron (Fe) were found with the application of glyphosate. The soil analysis of organic treatments indicated that highest phosphorus (P) was noted in olive processing waste application while highest organic matter was recorded in vetch + barley and olive processing waste applications. Highest values for potassium were noted in tractor hoeing and olive processing waste application. High levels of iron (Fe) and manganese (Mn) were recorded with application of cabbage residues application. Additionally, the cost of treatments application was determined. The economical analysis indicated that the most economical treatment was application of barley + vetch (35.5%). This treatment was followed by the other low cost applications including hairy vetch (26.8%), barley + vetch (25.5%), cabbage residues (18.30%), textile mulch (14:38%), tractor hoeing (13.1%) and groundnut shell (9.1%) applications, respectively. The other conventional treatments such as burning, straw, sawdust and hand hoeing were found to be more costly. The results of this work indicates that the fall tillage + glyphosate application and textile mulch application were the most effective weed control treatments for conventional and organic productions systems, respectively. These applications were found to have higher yield than the other applications. The application of textile mulch and mixed cultivation of barley + vetch was economical than the conventional applications and can be recommended for weed control in organic production systems
Environmental and energetic effects of insulation over the building stock in Turkey
Scope of this study is, to examine the impacts of improvements made on building envelope and roof on existing buildings, to evaluate the waste gas emissions caused by the construction properties and energy consumption types of existing buildings. Calculations are done by creating model building that represents all existing building of which has 7.8, m height, 156 m 2 floor area, 3 stored and wooden framed single-glazed window system. Heating and cooling periods are taken up separately in different degree-day sections and optimum insulation thicknesses are obtained between 6 cm and 16 cm. Heating-cooling period of model building is 7 months-5 months for 1st DD section, 8 months-3 months for 2nd DD section, 10 months-2 months for 3th DD section and heating period is 10 months, no cooling period for 4th DD section. It is adopted that heating load is satisfied by natural gas, fuel-oil and coal and cooling load by electricity. Emission saving values which are dependent to fuel type and heating cooling period are determined between 28 % and 80 % for CO 2, 58 % and 80 % for SO 2 emissions. Results show that, dealing heating and cooling periods together in the analysis, produce effective solutions in order to ensure comfort conditions
Patateste Canavar Otuna (Phelipanche ramosa (L.) Pomel/ P.aegyptiaca (Pers.) Pomel) Karşı Bazı Kimyasal Kontrol Metodlarının Araştırılması
This Ovacık study village. was In carried this study out in control, 2007 and rimsulfuron 2008 in 5 İzmir, g/da ;Ouml;demiş (two applications – Bozdağ, with an interval of 15 days), imazapic 2.5 cc/da (two applications with an interval of 15 days), imazapic 2.5 cc/da (at the second treatment date), glyphosate 2.5 cc/da (two applications with an interval of 15 days), glyphosate 2.5 cc/da (at th second treatment date), glyphosate 5 cc/da (two applications with an interval of 15 days), messenger 30 g/da (1 mounth before the flowering and the harvest) effect of broomrape. The effects of the herbicides were evaluated by means of, broomrape above-ground bough number and it’s fresh and dry weights criteria. The effects of treatments on potato yield was also assessed. For this purpose studies were conducted in both years, according to randomized complete block design with four replications of eight characters. Results of the studies showed that glyphosate at 5 + 5 ml/da dose reduced broomrape number of branches (94.8%, 66.1%), and dry weight (97.8%, 62.2%) in both years. Glyphosate at 2.5+ 2.5 ml / da dose reduced branch number of broomrape (85.2%, 71.5%) and dry weight (91.5%, 65.62%) in both years. While efficacy of imazapic was around 50 % in 2007, it was around by 20 % in 2008. Messenger was ineffective broomrape in both years. Rimsulfuron affected the branches of broomrape by 46.5 % in 2007, but it inreased by 67.6 % in 2008.Çalışma 2007 yürütülmüştür. ve 2008 yıllarında Araştırmada İzmir İli kontrol, Ödemiş rimsulfuron’un İlçesi Bozdağ Beldesi 5 g/da (15 Ovacık gün ara ile 2 uygulama), imazapic’ın 2.5 ml/da (15 gün ara ile 2 uygulama), imazapic’ın 5 ml/da (tek uygulama 2.uygulama zamanında), glyphosate’ın 2.5 ml/da (15 gün ara ile 2 uygulama), glyphosate’ın 2.5 ml/da (tek uygulama 2.uygulama zamanında), glyphosate’ın 5 ml/da (15 gün ara ile 2 uygulama), messenger’ın 30 g/da (çiçeklenme öncesi ve hasattan 1 ay önce) patateste canavar otuna etkileri araştırılmıştır. Canavar otuna etkilerde kriter olarak toprak üstü canavar otu dal sayısı, bunların yaş ve kuru ağırlıkları alınmıştır. Ayrıca bu uygulamaların patates verimine etkileri de saptanmıştır. Bu amaçla denemeler her iki yılda da tesadüf blokları deneme desenine göre sekiz karakter ve dört tekerürlü olarak kurulmuş ve değerlendirmeler yapılmıştır. Genel olarak denemelerin sonuçlarına bakıldığında; glyphosate’ı 5+5 ml/da dozu, canavar otu dal sayısı (% 94.8; % 66.1) ve kuru ağırlığını (% 97.8 ; % 62.2) her iki yılda da yüksek oranda azaltmıştır. Glyphosate’ın 2.5+2.5 ml/da dozu, canavar otu dal sayısı (% 85.2; % 71.5) ve kuru ağırlığını (% 91.5 ; % 65.62) her iki yılda da yüksek oranda azaltmıştır. İmazapic’ 2007 yılında her iki uygulaması % 50 civarında etkili olurken, 2008 yılında etki % 20 dolaylarında bulunmuştur. Messenger her iki yılda da canavar otuna karşı yetersiz etki göstermiştir. Rimsulfuron, 2007 yılında canavar otu dal sayısına etki bakımından % 46.5 etki gösterirken bu oran 2008 yılında % 67.6’ya çıkmıştır
The prevalence and topographic distribution of penile calcification in a large cohort: a retrospective cross-sectional study
The prevalence of penile calcification in the population remains uncertain. This retrospective multicenter study aimed to determine the prevalence and characteristics of penile calcification in a large cohort of male patients undergoing non-contrast pelvic tomography. A total of 14 545 scans obtained from 19 participating centers between 2016 and 2022 were retrospectively analyzed within a 3-months period. Eligible scans (n = 12 709) were included in the analysis. Patient age, penile imaging status, presence of calcified plaque, and plaque measurements were recorded. Statistical analysis was performed to assess the relationships between calcified plaque, patient age, plaque characteristics, and plaque location. Among the analyzed scans, 767 (6.04%) patients were found to have at least one calcified plaque. Patients with calcified plaque had a significantly higher median age (64 years (IQR 56–72)) compared to those with normal penile evaluation (49 years (IQR 36-60) (p < 0.001). Of the patients with calcified plaque, 46.4% had only one plaque, while 53.6% had multiple plaques. There was a positive correlation between age and the number of plaques (r = 0.31, p < 0.001). The average dimensions of the calcified plaques were as follows: width: 3.9 ± 5 mm, length: 5.3 ± 5.2 mm, height: 3.5 ± 3.2 mm, with an average plaque area of 29 ± 165 mm² and mean plaque volume of 269 ± 3187 mm³. Plaques were predominantly located in the proximal and mid-penile regions (44.1% and 40.5%, respectively), with 77.7% located on the dorsal side of the penis. The hardness level of plaques, assessed by Hounsfield units, median of 362 (IQR 250–487) (range: 100–1400). Patients with multiple plaques had significantly higher Hounsfield unit values compared to those with a single plaque (p = 0.003). Our study revealed that patients with calcified plaques are older and have multiple plaques predominantly located on the dorsal and proximal side of the penis