16 research outputs found

    Temperamental Characteristi cs of Mothers of Preschool Children With Separati on Anxiety Disorder

    Get PDF
    Abstract Türk Psikiyatri Dergisi 2009; Turkish Journal of Psychiatry Conclusion: The mothers of the children with separation anxiety disorder had higher scores on depressive, cyclothymic, irritability and anxious temperament scores than the control group mothers. We think that this study can be used to inform future community based, prospective studies

    Depresif bozukluk tanılı genç kızlarda adet öncesi belirti dağılımı ve şiddeti

    No full text
    Objective: The objective of this study was to identify premenstrual symptom distribution and its severity in adolescent girls diagnosed with depressive disorder, to assess the relationship between the severity of depression and premenstrual symptoms and to demonstrate whether or not there was difference between the healthy and depressed girls in terms of their premenstrual symptom distribution and severity. Methods: The subjects were 40 adolescent girls who applied to the Ege University, Faculty of Medicine, Department of Child Psychiatry and were diagnosed with depression after having been clinically interviewed according to DSM-IV and rated 17 or above at the Beck Depression Inventory. The control group consisted of 37 healthy adolescent girls. Premenstrual symptoms have been assessed retrospectively by means of Premenstrual Assessment Form (PAF). Results: It has been found that the premenstrual symptoms of the girls diagnosed with depression were ;amp;#8216; more severe than those of the healthy group and the former scored considerably much more than the latter on the Tiredness;amp;#8217; sub scale of the PAF. An increase in the severity of premenstrual symptoms has been seen along with the increase in that of depression. Conclusion: When adolescent girls with symptoms of depressive disorder are to be treated, taking the differences in pre-menstrual symptoms into consideration will be useful for a better understanding of the emotional, behavioral and physical changes experienced in this period.Amaç: Bu çalışmada, depresif bozukluk tanılı genç kızlarda adet öncesi belirtilerin dağılımını ve şiddetini tanımlamak, depresyon şiddeti ile adet öncesi belirti şiddeti arasındaki ilişkiyi değerlendirmek, sağlıklı genç kızlarla belirti dağılımı ve şiddeti açısından fark olup olmadığını ortaya koymak amaçlanmıştır. Yöntem: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Polikliniği’ne başvuran, DSM-IV’e göre yapılan klinik görüşmeler sonucunda “depresif bozukluk” tanısı konan ve Beck Depresyon Ölçeğinden 17 ve üzerinde puan alan 40 genç kız (depresif bozukluk grubu) ve sağlıklı 37 genç kız (kontrol grubu) çalışmaya alınmıştır. Premenstruel Değerlendirme Formu (PDF) ile adet öncesi belirtiler geriye dönük olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Depresif bozukluk tanılı genç kızların adet öncesi belirtilerinin sağlıklı gruba göre daha şiddetli olduğu ve PDF’nun “yorgunluk” alt ölçeğinin önemli derecede daha fazla olduğu saptanmıştır. Depresif bozukluk şiddeti arttıkça adet öncesi belirtilerin şiddetinde de bir artış belirlenmiştir. Sonuç: Depresif belirtileri olan genç kızlar tedavi edileceğinde adet öncesi dönemdeki belirti farklılıklarını göz önünde bulundurmak, bu dönemde yaşanan duygusal, davranışsal ve fiziksel değişikliklerin daha iyi anlamak için yararlı olacaktır

    Günlük uygulamada ayaktan tedavi gören bir ergen hasta popülasyonunda aripiprazolün etkinlik ve tolerabilitesi

    No full text
    Objectives: To identify the pattern of initiation for off- label use of aripiprazole among adolescent outpatients; determine whether or not aripiprazole is effective and tolerable for the treatment of adolescents with a wide range of psychiatric symptoms and disorders or not. Methods: Medical charts were retrospectively reviewed for the effectiveness and tolerability of aripiprazole. The Clinical Global Impression Scale (CGI), the Brief Symptom Inventory (BSI), and the Extrapyramidal Symptom Rating Scale were used. Results: The data were available on 31 patients. The sample consisted of mostly females (87.1%). The mean age was 16.38;plusmn;1.14 years, and the ages range was 15-19 years. Twenty-one patients (67.8%) had at least one comorbid disorder. The most common comorbid disorder was major depressive disorder. The mean initial dosage of aripiprazole was 4.83;plusmn;3.59 mg (2.50 mg - 20.00 mg), and the mean endpoint dosage was 8.62;plusmn;3.46 mg (2.50 mg - 15.00 mg). The mean duration of aripiprazole medication was 19.56;plusmn;1.23 months (range: 4-48 months). Endpoint CGI-S scores were significantly lower compared with baseline CGI-S score (p;lt;0.001). Similarly, the difference between depression severity (z=-3.232; p=0.001), anxiety severity (z=-3.004; p=0.003), hostility severity (z=-3.207; p=0.001), psychoticism severity (z=-1.973; p=0.049), and paranoid ideation severity (z=2.733; p=0.006) scores were statistically significant. The difference between the baseline and endpoint BSI Global Indices of distress scores were found to be statistically significant (The Global Severity Index: z=-2.987; p=0.003, the Positive Symptom Distress Index: z=-3.435; p=0.001, and the Positive Symptom Total: z=-3.023; p=0.003). Six cases (20.0%) discontinued the treatment. The most frequent adverse effects were asthenia (50.0%), somnolence (42.9%), and dizziness (39.30%). The most severe extrapyramidal symptoms were: impression of slowness or weakness, difficulty in carrying out routine tasks (11.5%), and tonic muscular contractions localized to one or several muscle groups, particularly in the throat, neck or back (11.5%). None of the cases had abnormal involuntary movements (dyskinesia) of the extremities or trunk. Conclusion: Aripiprazole was well tolerated and effective in our clinical practice and appears to be a safe and efficacious alternative in adolescents. However, a prospective clinical trial with a randomized controlled design is warranted.Amaç: Ayaktan tedavi edilen ergen hastalarda aripipra- zolün endikasyon dışı kullanım özelliklerini belirlemek ve geniş bir yelpazede ruhsal belirti ve bozukluk gösteren ergenlerin tedavisinde aripiprazolün etkinliğini ve tolerabi- litesini saptamaktır. Yöntem: Hasta dosyaları geriye dönük kayıt taraması yöntemiyle değerlendirilmiştir. Klinik Global izlenim (KGİ) ölçekleri, Kısa Semptom Envanteri (KSE) ve Extrapyramidal Belirtileri Değerlendirme Ölçeği kullanılmıştır. Bulgular: Otuz bir hastanın verisine ulaşıldı. Örneklemin çoğu kız hastadan oluşmaktadır (%87.1). Ortalama yaş 16.38±1.14’dir ve 15-19 yaş arasındadır. Hastaların %67,8’inin en az bir komorbid bozukluğu vardır. En sık komorbid bozukluk, major depresif bozukluktur. Aripiprazolün ortala- ma başlangıç dozu 4.83±3.59 mg’dır (ranj:2,5-20 mg/ gün) ve son vizitteki ortalama doz 8.62±3.46 mg’dır. (ranj:2,5-15 mg/ gün). Ortalama aripiprazol tedavi süresi 19.56±1.23 aydır (ranj:4-48 ay). Son vizit KGİ şiddet puanları, başlangıç puanlarına göre anlamlı derecede daha düşüktür (p0.001). Benzer şekilde, KSE depresyon (z: -3.232; p:0.001), KSE ank- siyete (z: -3.004; p:0.003), KSE hostilite (z:-3.207; p:0.001), KSE psikotisizm (z: -1.973; p:0.049), and KSE paranoid düşünceler (z:2.733; p:0.006) alt ölçek puanları istatiksel açıdan anlamlı farklılık göstermiştir. KSE Global Rahatsızlık Ölçek puanları arasında da, istatiksel açıdan anlamlı fark- lılık bulunmuştur (Rahatsızlık ciddiyeti indeksi: z: -2.987; p:0.003, Semptom rahatsızlık indeksi: z:-3.435; p:0.001 ve Belirti toplamı: z: -3.023; p:0.003). Altı hasta ilaç tedavisini kesmiştir. En sık istenmeyen etkiler yorgunluk (%50.0), uyuşukluk hali (%42.9) ve sersemliktir (%39.30). En şid- detli ekstrapiramidal belirtiler yavaşlık ve zafiyet olduğu izlenimi, günlük işleri yapmada güçlük (%11.5) ve bacakta, sırtta veya boyunda kramp ya da ağrı (%11.5)’dır. Olguların hiçbirinde bedende veya uzuvlarda anormal istem dışı hareketler saptanmamıştır. Sonuç: Aripiprazol, hastalar tarafından klinik pratiğimiz- de oldukça iyi tolere edilmiştir ve ayaktan tedavi edilen ergenlerde güvenli ve etkili bir seçenek olarak görünmek- tedir. Ancak, ileriye dönük randomize kontrollü çalışmaların yapılması gereklidir

    Erkek ergenlerde cinsel davranış ve cinsel bilgi kaynakları: Sekiz yıl arayla değerlendirme

    No full text
    Objective: This study aimed to determine the changes over time in sexual attitude and behavior among adolescents, and to measure the effect of sources information about sex on these changes. Method: This study was conducted in 2 stages, the first in 1996 and the second in 2004. In all, 392 male tenth grade students (150 in the first stage and 242 in the second stage) were evaluated. A personal information questionnaire developed by the authors was used to collect sociodemographic data, including sexual behavior, sexual attitude, and sources of information about sex. Results: The findings show that there was a significant increase in intercourse and flirting behavior from 1996 to 2004, although no significant difference in masturbation was observed. Additionally, the number of male adolescents that reported family and pornographic films as their sources of information about sex increased 1.6-fold and 2.9-fold, respectively. A significant relationship between watching pornographic films and engaging in sexual intercourse was noted. Conclusion: The number of male adolescents age mean 16, engaging in sexual intercourse increased between 1996 and 2004. Pornographic films were observed to be the most common source of information about sex and also predicted the probability of adolescents having sex. Findings that indicate the need for better and more accurate sources of information about sex. The availability of good quality information about sex is critical to the development of the sexual identity and mental health of male adolescents.Amaç: Bu çalışmada gençlerdeki cinsel tutum ve davranış özelliklerinin yıllar içindeki değişimlerinin saptanması ve cinsel bilgi kaynaklarının bu değişimlere etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırma 1996 ve 2004 yıllarında iki aşamada gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın I. aşamasında 150, II. aşamasında 242 olmak üzere onuncu sınıfta okuyan toplam 392 erkek öğrenci değerlendirilmiştir. Gençlerin sosyodemografik özellikleri, cinsel davranışları ve cinsel bilgi kaynaklarının değerlendirilmesi için araştırmacı tarafından geliştirilen bireysel bilgi formu kullanılmıştır. Bulgular: Yıllar içerisinde tam cinsel ilişki yaşama ve flört davranışında artış saptanırken, mastürbasyon yapma açısından bir fark bulunmamıştır. Bunun yanı sıra gençlerin cinsel bilgileri aileden ve pornografik filmlerden edinmesinde artma olmuştur. Aileden bilgi alanlar 1.6 kat, pornografik filmlerden bilgi alanlar ise 2.9 kat artmıştır. Pornografik film izleme ile tam cinsel ilişki yaşama arasında önemli bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Yıllar içerisinde gençler arasında erken yaşlarda ilişkiye girenlerin sayısı hızla artmaktadır. Pornografik filmlerin tam cinsel ilişkiyi yüksek olasılıkla yordayan bilgi kaynağı olması sağlıklı ve doğru cinsel bilgi kaynaklarına gereksinim olduğunu göstermektedir. Gençlerin sağlıklı bilgi kaynaklarına ulaşmaları ve doğru bilgileri edinmeleri koruyucu ruh sağlığı ve cinsel kimlik gelişimi açısından önemlidir

    İSTENMEYEN ERGEN GEBELİKLERİNİN PSİKOSOSYAL VE ADLİ AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ: BİR OLGU SUNUMU

    No full text
    Sexual activity is on the rise among adolescents. This situation brings up some familial, educational, medical and legal problems which unwanted adolescent pregnancy is one of them. Sexual activity before marriage and unwanted pregnancy cause some problems for adolescent girls such as forced virginity control, marriages and sometimes violence and honor killings in the name of customs. This Article presents the termination of 16 years old adolescent girl’s unwanted pregnancy who had been grown up in traditional and custom based family and social environment in the Southeast of Turkey. In the light up this case, mental health approaches and legal issues was discussed for adolescents’ unwanted pregnanciesGençler arasında cinsel ilişkide bulunma giderek artmaktadır. Cinsel davranışlardaki bu artış, tıbbi, ailesel, eğitsel ve yasal birçok sorunu beraberinde getirmektedir. İstenmeyen ergen gebelikleri bu sorunlardan biridir. Evlilik dışı cinsel ilişki ve istenmeyen gebelikler, zorla bekâret kontrolüne, cinsel ilişki yaşayan gençlerin evlenmeye zorlanmasına, bazen de töreleri uygulama adına genç kadına yönelik şiddet olaylarına yol açabilmektedir. Bu yazıda geleneksel değer yargıları ve töre kavramının baskın olduğu bir aile ortamında ve Güneydoğu’da yaşayan on altı yaşındaki bir gencin istenmeyen gebeliğinin sonlandırılması sunulmuştur. Bu olgu çerçevesinde istenmeyen ergen gebelikleriyle ilgili ruh sağlığı yaklaşımı ve adli konular tartışılmıştır
    corecore