6 research outputs found

    Evaluation of sleep disorders with polysomnography in patients with tracheostomy

    No full text
    Çalışmamıza Mart 2018-Mart 2019 tarihleri arasında Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Çocuk Göğüs Hastalıkları polikliniğinde takip edilen, 2 ay-18 yaş arası trakeostomili 39 vaka dahil edildi. Çalışmamızda trakeostomili hastalarda gelişen uyku bozukluklarını polisomnografi ile ayrıntılı olarak inceleyip bu hastaların uyku bozukluklarını saptamayı ve gerekli önlemleri almayı ve bu hastaların takibinde polisomnografi (PSG) kullanılmasının faydalarını araştırmayı amaçladık. Çalışmaya alınan 39 trakeostomili hastanın %56'sı (n:22) erkek, %44'ü (n:17) kız ve ortalama yaşları 5,96±5,07 idi. Trakeostomili vakalarımızda altta yatan nedene bakıldığında; hastaların %72'sinde (n:28) nörolojik hastalık, %28'inde (n:11) solunumsal hastalık olduğu görüldü. Tüm hastaların ortalama polisomnografi (PSG) değerlerine bakıldığında uyku verimliliği ortalaması %78'di. Tüm gece uykusunun %76'sını evre 1 ve evre 2, %13'ünü evre 3, %10'unu da REM uykusu oluşturmuştu ve bu hastalarda derin uykunun azaldığı tespit edildi. Nörolojik hastalık grubunun solunumsal hastalık grubuna göre REM uyku süresinin anlamlı olarak daha uzun olduğu görüldü (p:0,0245). Nörolojik hastalık grubunun apne indeksi (p:0,034), hipopne indeksi (0,039), apne-hipopne indeksi (p:0,009), apne-hipopne en uzun süresi (p:0,0135) solunumsal hastalık grubuna göre anlamlı olarak daha fazla idi. Mental etkilenmesi olan ve olmayan grubun uyku verileri karşılaştırıldığında mental etkilenmesi olan hastaların hipopne indeksinin (p:0,035), apne-hipopne indeksinin (p:0,043) anlamlı olarak yüksek olduğu, en az oksijen saturasyonunun (p:0,006) ve ortalama saturasyon değerinin (p:0,031) anlamlı olarak daha düşük olduğu görüldü. Ev tipi mekanik ventilatör desteği alan grubun oksijen desteği alan gruba göre, derin uyku yüzdesinin, toplam aurosal indeksinin, apne indeksinin, hipopne indeksinin, apne-hipopne indeksinin daha düşük olduğu, ortalama saturasyon değerinin anlamlı olarak daha yüksek olduğu görüldü. REM uyku yüzdesi nörolojik hastalıklar alt gruplarında en düşük serebral palsili hasta grubunda idi. Kas hastaları grubunda apne saptanmadı. En yüksek apne indeksi sendromik hasta grubunda görüldü. Vücut ağırlığı persantiline göre karşılaştırıldığında toplam arousal indeksi malnütre olan grupta (<3 persantil) anlamlı derecede daha yüksekti. Antiepileptik kullanan hasta grubunun apne indeksi (p:0,049), hipopne indeksi (p:0,028), apne-hipopne indeksi (p:0,032) antiepileptik kullanmayan hasta grubuna göre anlamlı olarak daha yüksek idi. Antiepileptik kullanan hasta grubunun oksijen saturasyonu ortalaması antiepileptik kullanmayan hasta grubuna göre anlamlı olarak daha düşüktü (p:0,0029). Beslenme şekline göre hasta gruplarının PSG değerleri karşılaştırıldığında uyku verimliliği en yüksek olan grup parenteral gastrostomi (PEG) ile beslenen grup idi. Nazogastrik ile beslenen gruba göre uyku verimliliği anlamlı olarak daha yüksekti (p:0,0467). Oral yolla beslenen hastalardaki apne indeksi ve apne-hipopne indeksi parenteral gastrostomi (PEG) ile beslenen hasta grubuna göre anlamlı olarak daha yüksekti, p değeri sırasıyla (p:0,031) ve (p:0,049) idi. Kraniyofasiyal anomalisi olan hastalar ile kraniyofasiyal anomalisi olmayan hastaların PSG değerleri karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı. Apne-hipopne indeksi (AHİ)≥10 olan hasta grubu ile apne-hipopne indeksi (AHİ)<1 olan hasta grubu karşılaştırıldığında; AHİ≥10 olan grubunun uyku başlangıcı süresi diğer gruplara göre uzamıştı (p:0,043). AHİ≥10 olan grubun AHİ<1 olan gruba göre REM uyku süresi (p:0,0387) ve REM uyku yüzdesi anlamlı olarak daha kısa idi. Sonuç olarak çalışmamızda, trakeostomili hastalarda uyku bozukluklarının yüksek oranda eşlik ettiğinin, hastalarımızda trakeostomi olması nedeniyle obtrüktif uyku apneleri önlense bile uyku kalitesinin düşük olduğunu, yüzeyel uyku süresinin arttığını, derin uyku sürelerinin kısa olduğunu saptadık. Trakeostomili hastalarda uyku evre sürelerinin ve kalitesinin daha iyi anlaşılması ve iyileştirilebilmesi için daha geniş serilerde çalışmalar yapılmasının uygun olacağını düşünüyoruz..39 patients with tracheostomy aged between 2 month to 18 years, who were being followed-up between March 2018 and March 2019 in Necmettin Erbakan University, Meram Faculty of Medicine, Department of Pediatric Chest Diseases, were enrolled in our study. We aimed in our study to extensively examine sleep disorders which develop in patients with tracheostomy by using polysomnography, to recognize the sleep disorders in these patients, to take due precautions and to investigate benefits of use of polysomnography (PSG) during monitoring of these patients. Of 39 patients with tracheostomy enrolled in the study; 56% (n:22) were male and 44% (n:17) were female, with a mean age of 5.96±5.07. When our patients with tracheostomy were evaluated according to the underlying cause, it was determined that of the patients; 72% (n:28) had a neurological disease and 28% (n:11) had a respiratory disease. When mean PSG values of all patients were examined, mean sleep efficiency was 78%. Of whole night sleep; 76% were comprised of stage 1 and stage 2, 13% were of stage 3 and 10% were of REM sleep, and deep sleep was determined to be reduced in these patients. Duration of REM sleep was observed to be significantly longer in the neurological disease group compared to the respiratory disease group (p:0.0245). Apnea index (p:0.034), hypopnea index (p:0.039), apnea-hypopnea index (p:0.009) and longest apnea-hypopnea duration (p:0.0135) were significantly higher in the neurological disease group compared to the respiratory disease group. When sleep data of groups with and without mental disorder were compared, it was observed that patients with mental disorder had significantly higher hypopnea index (p:0.035) and apnea-hypopnea index (p:0.043) and significantly lower oxygen saturation (p:0.006) and mean saturation value (p:0.031) compared to the patients without mental disorder. It was observed that deep sleep percentage, total arousal index, apnea index, hypopnea index and apnea-hypopnea index were significantly lower and mean saturation value was significantly higher in the group receiving domestic ventilator support, compared to the group receiving oxygen support. In the neurological disease group, REM sleep percentage was the lowest in patients with cerebral palsy. No apnea was detected in the muscular disease group. The highest apnea index was observed in the syndromic patient group. When compared according to body weight percentile, total arousal index was significantly higher in the malnourished group. Apnea index (p:0.049), hypopnea index (p:0.028) and apnea-hypopnea index (p:0.032) of the patients group taking anti-epileptics were significantly higher compared to the patient group not taking anti-epileptics. Mean oxygen saturation of the group taking anti-epileptics was significantly lower compared to the group not taking anti-epileptics (p:0.0029). When PSG values of the patients were compared according to method of feeding, the group with the highest sleep efficacy was the group fed by parenteral gastrostomy (PEG). Sleep efficacy was significantly higher compared to the group fed by nasogastric tube (p:0.0467). Apnea index and apnea-hypopnea index of orally fed patients was significantly higher compared to the patient group fed by parenteral gastrostomy (PEG). p values were (p:0.031) and (p:0.049), respectively. When PSG values of the patients with and without a craniofacial anomaly, no statistically significant difference was determined. When the patient group with an apnea-hypopnea index (AHI) of ≥10 and the patients group with an apnea-hypopnea index of <1, time to beginning of sleep was prolonged in the group with AHI≥10 compared to the other groups (p:0.043). Duration of REM sleep (p:0.0387) and REM sleep percentage were significantly shorter in the group with severe AHI compared to the group with AHI<1. In conclusion, we determined in our study that sleep disorders accompany to greater extent in patients with tracheostomy, sleep quality is low even if obstructive sleep apneas are prevented by tracheostomy, duration of superficial sleep is prolonged and duration of deep sleep is shorter. We are in thought of that conduction of studies with larger series are necessary to better understand and improve duration of stages of sleep and sleep quality in patients with tracheostomy

    Anne sütünde sars-cov-2 antijeni ve antikoru

    Get PDF
    Objective: This study aimed to determine the presence of severe acute respiratory syndrome coronavirus-2 (SARS-CoV-2) antigens and IgM and IgG antibodies in breast milk of mothers diagnosed with Coronavirus disease-19 (COVID-19). Methods: The study was conducted in 11 mother-child pairs. Breastfeeding mothers who were either positive according to a PCR test or those who were negative but had COVID symptoms were included in the study. Expressed milk was stored at -20/-80 degrees C until analysis. Breastmilk SARS-CoV-2 antigens and IgM and IgG antibodies were measured. The infants were followed for at least 15 days. Results: SARS-CoV-2 PCR tests using a nasopharyngeal swab was positive in 10 of 11 mothers. Nine mothers had symptoms of COVID-19. Breast milk samples were taken, on average, 15 days after symptom onset or a positive PCR result. SARS-CoV-2 PCR tests using a nasopharyngeal swab was positive in seven infants. The SARS-CoV-2 antigen was not detected in the breast milk of any of the mothers. However, SARS-CoV-2 IgG and IgM antibodies were detected in the breast milk of two mothers, who had a positive PCR test and experienced clinical symptoms. The children of these two mothers experienced no symptoms. Conclusion: Official institutions have recommended and supported breastfeeding during the SARS-CoV-2 pandemic. Our findings support this recommendation. The promotion and protection of breastfeeding under emergency conditions is of great importance for the health of children, mothers, and society.Amaç: Koronavirüs hastalığı-19 (COVID-19) tanısı almış annelerin anne sütünde Şiddetli Akut Solunum Sendromu koronavirüs-2 (SARS-CoV-2) antijeni ile IgM ve IgG antikorlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışma 11 anne-çocuk çifti ile gerçekleştirildi. Çalışmaya PCR testine göre pozitif olan veya negatif olup ancak COVID semptomları olan emziren anneler dahil edildi. Sağılmış anne sütü, analiz aşamasına kadar -20/-80°C’de saklandı. Anne sütü SARS-CoV-2 antijeni ve IgM ve IgG antikorları ölçüldü. Bebekler en az 15 gün takip edildi. Bulgular: Nazofarengeal sürüntüde SARS-CoV-2 PCR testleri 11 annenin 10’unda pozitifti. Dokuz annede COVID-19 semptomları vardı. Annelerin semptomlarından veya pozitif PCR sonuçlarından ortalama 15 gün sonra anne sütü örneği alındı. Nazofarengeal sürüntü testlerinde SARS-CoV-2 PCR testleri 11 anne bebeğinin 7’sinde pozitifti. SARS-CoV-2 antijeni hiçbir annenin anne sütünde saptanmadı. Ancak PCR testi pozitif olan ve klinik semptomlar yaşayan iki annenin sütünde SARS-CoV-2 IgG ve IgM antikorları tespit edildi. Bu iki annenin çocukları hiçbir belirti göstermedi. Sonuç: SARS-CoV-2 salgınında resmi kurumlar tarafından emzirme tavsiye edilmiş ve desteklenmiştir. Bulgularımız bu öneriyi desteklemektedir. Emzirmenin acil koşullarda teşviki ve korunması, çocuğun, annenin ve toplumun sağlığı açısından çok önemlidir.Savas Medical Compan

    Comparison of clinical and laboratory features and treatment options of 237 symptomatic and asymptomatic children infected with SARS-CoV-2 in the early phase of the COVID-19 pandemic in Turkey

    Get PDF
    Since the first report of COVID-19 in December 2019, little is known about therapeutic usage of hydroxychloroquine in pediatric patients with COVID-19. We retrospectively retrieved data for SARS-CoV-2 PCR positive pediatric patients from 20 hospitals in 8 different cities in Turkey. We obtained patients' epidemiological, clinical, laboratory features and drugs used for treatment of COVID-19. 237 nasopharyngeal swab SARS-CoV-2 PCR positive children were included into the study from March 26 to June 20, 2020. The mean age of asymptomatic children (118±62 months) was found to be higher than that of symptomatic children (89±69 months). Symptomatic children had a significantly lower mean lymphocyte count and higher mean CRP, D-dimer value, procalcitonin and LDH than asymptomatic children in univariate analysis. Out of 156 children, 78 (50%) children received Hydroxychloroquine-containing regimen, 15 of them were treated with hydroxychloroquine + azithromycin + oseltamivir, 44 were treated with hydroxychloroquine + azithromycin and 21 were only treated with hydroxychloroquine. Among the 156 patients who received medical treatment, 90 (58%) patients had pre and/or post-treatment ECG performed upon them. However, none of them either reported ECG abnormalities or a need for discontinuation of hydroxychloroquine because of adverse drug reaction
    corecore