19 research outputs found
Maliyet esasına göre sigorta fiyatlandırması
Türkiye'de sigorta sektöründe serbest tarife uygulamasına geçişin çok geç olması, uzun yıllar boyunca ülke ekonomisinde yüksek enflasyonun varlığını sürdürmesi; her sektörde olduğu gibi sigorta sektöründe de yoğun bir rekabet ortamının oluşmasına sebep olmuştur. Bu rekabetin gerçekleştiği pazarın ülke nüfusuna nispeten çok küçük olması ve yıllar boyunca bu pazarda reel anlamda önemli büyümelerin görülmemesi bu rekabetin daha çetin geçmesinin en önemli nedenleri olarak kendini göstermiştir.
Bu rekabet ortamında şirketler yeni pazarlar aramak yerine mevcut pazardan daha büyük pay alabilmeyi amaç edinmişlerdir. Şirketler bunun en kolay yolunu seçerek rakipleriyle fiyat yoluyla rekabeti seçmişlerdir. Bu durum son bir iki yıla kadar bu şekilde devam etmiştir. Bu yaşanan gelişmeler sektörde bulunan pek çok şirketin yükümlülüklerini karşılayamayacak duruma gelmelerine sebep olmuştur. Bu şirketler görünürde iflas etmeseler de pek çoğu el değiştirmiş veya diğer sağlam yapılı şirketler tarafından satın alınarak onların bünyelerine katılmışlardır.
Unutmamak gerekir ki sigortacılık herşeyden önce güvene dayanan bir kurumdur. Çok sayıda sigortalı ilerde gerçekleşmesi muhtemel rizikoların karşılanması için bugünden gelirlerinin bir bölümünü prim olarak sigorta şirketine vermekte ve onlardan hizmet ve güvence beklemektedirler. Bunun için sigorta şirketlerinin sağlam bir mali yapıya sahip olmaları gerekir. Bu sağlam yapının gerektirdiği ilk şart ise sigortalanan riskin doğru bir fiyatlandırma ile teminat altına alınmasıdır.
Sigorta maliyetinin hesaplanmasında tek yol geçmiş verilerin istatistiksel olarak değerlendirilmesidir. Bunun için geçmiş verilerin sağlıklı olması gerekmektedir. Bu veriler üzerinden yapılan çalışmalar sonucunda bir malın gerçek maliyeti ortaya çıkar ve yeni ürünlerdeki fiyatlandırma veya eski ürünlerdeki fiyat revizyonu bu bilgiler doğrultusunda yapılır.
1. TEMEL SİGORTACILIK TERİMLERİ
Bu bölümde sigortacılıkta kullanılan özel terimler açıklanmıştır. Açıklanan terimler çalışmanın ilerleyen bölümlerinde kullanılacaktır. Bu nedenle kullanılacak terimlerin bu bölümde tanımlanması amaçlanmıştır.
Prim : Sigortalının teminat altına alınan risklerine karşılık sigortacıya ödemekle zorunlu olduğu değere prim denir.
Muallak Hasar Tazminatı : Bir riskin gerçekleşmesi ile oluşan hasarın tahmini ve ödenmemiş miktarına muallak hasar tazminatı denir.
Muallak Hasar Masrafı : Bir hasarın ödenmesi veya ödenmemesi ile ilgili olarak sigorta şirketinin ilgili konuya istinaden ileride yapacak olduğu asıl ödeme dışındaki masraflarıdır.
IBNR Hasar Karşılığı : Türk Sigorta Sektöründe yer edinmemiş bu kavram özellikle gelişmiş ülkelerde sigortacılık açısından büyük anlam taşımaktadır. IBNR Hasarlar İngilizce açılımı olan "Incurred But Not Reported Losses" kelimelerinin baş harflerinden oluşmuştur. Anlamı ise gerçekleşmiş fakat sigorta şirketine bildirilmemiş hasarlar demektir. Bu hasarlar için ayrılan karşılığa da IBNR karşılığı denir.
Tazminat Ödemesi : Sigortacının oluşan hasar ile ilgili olarak poliçe şartlarına istinaden sigortalı veya üçüncü şahıslara yapmış olduğu nakdi ödemelerdir.
Masraf Ödemesi : Sigortacının ilgili hasara istinaden, tazminat ödemesi dışında yapmış olduğu her türlü ödemedir.
Tahmini Rücu Tahsilatı : Sigortacının, sigortaslısına ödedeği tazminata ilişkin olarak, sigortalısına zarar veren üçüncü şahısların kusur oranı kadar tazminat miktarını bu üçüncü şahıslardan tahsil etme hakkı vardır. Bu şekilde hak kazanılmış fakat tahsil edilmemiş miktara tahmini rücu tahsilatı denir.
Rücu Tahsilatı : Hak kazanılmış rücu miktarının tahsilatı ile elde edilen değere rücu tahsilatı denir.
Sovtaj Tahsilatı : Gerçekleşen bir hasarda zarar gören veya kayba uğrayan emtea'nın tazminatı ödenen miktarının hurda veya kayıp değerinin sahiplik hakkı sigortacınındır. Örneğin çalınan bir otomobil, tazminatı ödendikten sonra bulunur ise bu aracın sahibi sigorta şirketidir. Bu şekilde olan emteanın satılması ile elde edilen gelire de sovtaj tahsilatı denir.
Sigorta Bedeli : Sigortacının teminat altına aldığı emtea veya değerin poliçe üzerinde belirtilen bedeline sigorta bedeli denir. Eğer bu bedel gerçeğin üzerinde belirtilmiş ise aşkın sigorta, altında belirtilmiş ise eksik sigorta durumu ortaya çıkar.
Cari Rizikolar İhtiyatı (Karşılığı) : Bir yıl içinde yazılan poliçelerin primlerinin tamamını ilgili yıla teknik gelir olarak yazmak mümkün değildir. Çünkü bu poliçelerin bir çoğunun teminat süresi bir sonraki yıla da sarkacaktır. İşte gelecek yıllara sarkan teminat ve dolayısıyla hasar riskini karşılamak için ilgili poliçe primlerinin bir kısmının ihtiyat olarak ayrılması gerekir. İhtiyat olarak ayrılan miktar bir teknik gider kabul edilir. Bu tutar bir sonraki yılın primine eklenerek Devreden Cari Rizikolar İhtiyatı adı altında teknik gelir kalemi olarak değerlendirilir.
Kazanılmış Prim : Bir yıl içinde düzenlenen poliçe primlerinden o yıla ait Cari Rizikolar İhtiyatı (CRI) düşüldükten ve devreden CRI (geçmiş yıl ayrılan CRI ) eklendikten sonraki tutara kazanılmış veya hak edilmiş prim denir.
Uğranılan Hasar : Tüm tazminat ve masraf ödemelerine o yılın muallak hasar toplamı eklenip geçen yıl aynı dönemin muallak hasarı düşüldükten sonra çıkan tutara uğranılan hasar tutarı denir.
2. FİYATLANDIRMA
Pazarlama karmasının dört temel karar değişkeninden biri olan fiyat, ekonomik hayatında temel bir unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Serbest pazara dayalı ekonomik yapılarda fiyat, arz ile talep arasında, satıcı ile alıcı arasındaki en önemli denge unsurudur. İktisat tarihi boyunca fiyat çok özel bir konuma sahip olmuştur. Günümüzde fiyat, hem makro; hem de mikroekonomik düzeyde işletmeler ve müşteriler açısından her zaman çok önemli bir parametre olmuştur. Makro açıdan fiyat, pazara dayalı ekonomilerde ekonomik hayatın temel denge unsurudur. Mikro açıdan fiyatı incelediğimizde ise pazarlama faaliyeti açısından önem kazanır. Fiyat tüketiciler için de önemli olup malın kalitesi bakımından yüzeysel bir bilgi vermektedir.
Fiyatlandırma, pazarlama yöneticisinin en başta gelen görevlerinden biridir. Çünkü fiyatlar işletmenin en önemli gelir kaynağıdır. Fiyatlandırma zor bir iştir ve bu sebepten dolayı fiyatla ilgili kararı alacak yöneticinin; maliyet, talep, tüketici kitlesinin geliri, rakip firmaların konumu ve bunun gibi bir çok parametreyi değerlendirmesi gerekmektedir.
İktisat teorisine göre fiyatı arz-talep ilişkisi belirler. Ancak uygulamada fiyatlar bu koşulları da göz önüne alan yöneticiler tarafından belirlenir. Bu yüzden tüketicinin mal için ödediği fiyat, genellikle belirlenmiş fiyattır. Fiyatların devlet tarafından belirlendiği yapılarda bu söylenenlerin hiçbir önemi yoktur.
Tam rekabet koşullarının geçerli olduğu pazarda fiyatlandırmanın bir zorluğu yoktur. Çünkü fiyat pazardaki arz-talep dengesine göre kendiliğinden oluşur. Fakat hiçbir zaman ve hiç bir yerde tam rekabet koşulları geçerli olamaz. İşletme yöneticisi fiyat belirlerken; aracı kuruluşlar, rakipler, üretim faktörleri sahipleri, hükümet ve işletmenin diğer ilişkilerini de göz önüne alarak karar vermektedir. Bu nedenler dolayısı ile arz-talep fiyatın belirlenmesinde tek yetkinliğe sahip değildir.
3. SİGORTA SEKTÖRÜNDE FİYATLANDIRMA UYGULAMALARI
3.1. Mali Tablolar Üzerinden Yapılan Değerlendirmeler
Sigorta şirketleri fiyatlarını belirlerken geçmiş dönemin performans ölçümlerini göz önüne alarak fiyatlarında ayarlama yapmaktadırlar. Eğer şirket karı yetersiz ise şirket fiyatları arttırmakta, kar yüksek ise şirket pazara daha iyi yayılabilmek için fiyatları düşürmektedir. Fakat bu yaklaşım ne kadar doğru veya ne kadar bilimseldir. Bu bölümde inceleyeceğimiz konunun temelini de bu yaklaşımlar oluşturmaktadır.
"Serbest piyasa ekonomisi düzeninde şirketlerin performanslarının ölçümü için kullanılabilecek tek kıstas karlılıktır. Karlılığın tesbiti bilanço ve kar/zarar tabloları aracılığıyla yapılabilir. Soruşturmamız gereken konu kar/zarar tablolarında gözüken karlılığın şirket verimliliğini doğru gösterip göstermediğidir. Bunun cevabı doğal olarak hayırdır. Çünkü çıkartmakta olduğumuz bilanço ve kar/zarar tabloları çok çeşitli hedeflere hizmet ettiğinden burada kullanılan standartlar ve kurallar bir sentez niteliğindedir ve şirket performansını tam olarak yansıtamayabilirler. Ayrıca bilanço düzenlemeleri devletin vergi toplama ve şirket alacaklarının korunması gibi hedefler doğrultusunda, performans ölçümünü engelleyecek kuralları Türkiye'de ve hemen hemen tüm dünyada görmek olasıdır."
Bunun en temel göstergesi tüm mali tabloların nominal değerler üzerinden çıkartılması zorunluluğudur. Doğal olarak hiçbir ülkede enflasyondan arındırılmış karlılık hesabı bulunmamaktadır. Bu şekilde tesbit edilen kar ise şirketin reel performansını göstermez. Bu durum Türkiye gibi yüksek enflasyona sahip ülkelerde çok yanıltıcı sonuçları ortaya çıkartmaktadır. Bu yanıltıcı sonuçlara sebep olan başlıca uygulamaları ise şu şekilde sıralayabiliriz
· Cari rizikolar karşılığının %33,5 ve %25 olarak hesaplanması hem gerçekçi olmaktan uzaktır hem de Bilanço mevzuatının temeli olan dönemsellik ilkesine aykırıdır.
· İhbarı geç yapılan hasarlar (IBNR) için karşılık ayırmaya mevzuatın izin vermemesi ise çok büyük eksikliktir.
· Deprem hasar karşılığı olarak ayrılan rezervlerin vergi mevzuatı tarafından gider kabul edilmemesi.
Yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı bilanço karının gerçek verimliliği yansıtması imkansızdır. Fakat eldeki veriler sadece bilanço rakamları ise ve bu rakamlar üzerinden değerleme yapılacak ise bu takdirde performans ölçümü için bilanço mevzuatının ön görmeyeceği bazı düzeltmeler yapmak gerekmektedir.
3.2. Hasar Prim Oranının Hesaplanması
Hasar prim oranının hesaplanması oldukça basit bir mantığa dayanmaktadır. Bu oran bir yıl içinde uğranılan hasarın kazanılmış prime oranlanması ile bulunur.
Hasar Prim Oranı (H/P)=Uğranılan Hasar/Kazanılmış Prim
Burada;
Uğranılan Hasar =Ödenen Toplam Hasar + Muallak Hasar - Devreden Muallak Hasar
Kazanılmış Prim=Yazılan Prim - CRI (Cari Rizikolar İhtiyatı) + Devreden CRI
olarak elde edilir.
Burada kullanılan CRI metodu sonucu direkt etkilemekte ve Hasar prim oranları da ilgili metodun ismi ile birlikte anılmaktadır. Örneğin 1/24'e göre hasar prim oranı gibi.
Burada Uğranılan Hasar;
Ödenen hasar + Muallak hasar - Devreden Muallak hasar olduğuna göre;
olarak hesaplanır.
Bu tutarın hesaplanmasında kullanılan başlıca üç metod aşağıdaki gibidir.
· %33,5 ve %25 Metodu : Bir yıl içinde yazılan primlerin nakliyat dışı sigortalarda %33.5'u ve nakliyat sigortalarında %25'i cari riziko ihtiyatı olarak kabul edilir. Bu metodun kullanımı çok kolay olmasına rağmen doğru hatta yaklaşık sonuç vermesi sadece şansa bağlıdır. Fakat detaylı hesaplamalarla uğraşmamak ve daha kolay bir denetim yapabilmek nedeniyle ülkemizde en çok kullanılan metod budur.
· 1/24 Metodu : Bu metod %33.5-%25 metoduna göre çok daha iyi sonuçlar verebilmektedir. Burada genel kabul her yazılan poliçe ve zeyilnamenin süresinin 12 ay olması ve her poliçenin düzenlendiği ayın ortasında başladığının kabul edilmektedir. Doğal olarak tüm poliçelerin bu şartlara uyması imkansızdır. Bu metodun uygulanış tarzı şöyledir: Her yıl 24 parçaya yani her ay 2 eşit parçaya bölünür. Herhangi bir ayda yazılan poliçenin priminin 1/24'ü yazıldığı ayda kalır ve bir sonraki yılın aynı ayına kadar her aya düşen prim 2/24, bir sonraki yılın aynı ayına düşen prim yine 1/24 oranındadır. Yani prim 1. Ayda 1/24, 2-12. Aylarda 2/24, 13.Ayda 1/24 oranında dağılım gösterir. Bu metodun kullanılmadığı branşalr; Nakliyat-Kargo, Mühendislik CAR ve EAR, Ziraat-Dolu ve Hayvan. Burada bir sonraki aya sarkan oranlara karşılık gelen prim toplamları cari rizikolar ihtiyatını oluşturur. Böylece her ay yazılan primin cari rizikolar ihtiyatı oranı şu şekilde formüle edilebilir. n ay sayısını göstermek üzere
Cari Rizikolar İhtiyatı Oranı = (2n-1)/24
· Gün esasından Cari Riziko İhtiyatı : En basit ve en anlaşılır metod olmasına rağmen uygulama zorluğu nedeniyle en az uygulanan metod budur. Burada poliçeler hakkında hiçbir genel kabul yapılmaz ve her poliçe kendi özelliğine göre değerlendirilir. Eğer bir poliçenin bir sonraki yıllara sarkan vadesi var ise bu sarkan vadenin poliçe vadesine oranı kadar olan prim cari rizikolar ihtiyatı olarak ayrılır. Örneğin 410 günlük bir poliçenin 150 günü bir sonraki yıla sarkıyor ise, bu poliçenin cari riziko ihtiyatı (prim/410)*150 olarak hesaplanır. Bu hesaplama mantığının getirdiği yük sebebiyle sigorta şirketleri bu uygulamadan kaçınmaktadır.
Dolayısıyla CRI hesaplama yöntemi kazanılmış primleri de direkt etkilemektedir. Çünkü ilgili dönemde yazılan primden CRI düşüldükten sonra kalan kısım kazanılmış primdir.
4. SİGORTACILIKTA MALİYET
Sigorta sektöründe maliyeti oluşturan unsurlar, diğer sektörlerde de saydığımız pek çok unsuru içerir. Bunlar işletme maliyetleri, personel maliyetleri, bunların sabit veya değişken maliyetler olması gibi bir çok maliyet sayılabilir. Fakat bizim bu araştırmada üzerinde duracağımız maliyet kavramı direkt olarak sigortanın gerçek maliyeti diyebileceğimiz hasar maliyetidir. Çünkü bu maliyetin karşılığı olan fiyat daha maliyet gerçekleşmeden müşteriden alınmaktadır. O taktirde müşteriden alınması gereken fiyat nasıl hesaplanmalıdır. İşte çalışmanın özünü oluşturan kısım da budur.
Hasar maliyeti başlıca iki kısımdan oluşur. Bunlar ödenen hasar ve ödenecek yani muallak hasardır. Fakat bu ikisinin dışında özellikle sorumluluk sigortalarında bir diğer önemli maliyet ise IBNR hasarlardır. Bu açıdan bakıldığında,
Hasar Maaliyeti=Ödenen Hasarlar+Muallak Hasarlar + IBNR Hasarlar
olarak tanımlanabilir. Fakat bu değerlerin yani maliyetlerin tamamı poliçe satıldıktan sonra yani fiyat belirlenip satış gerçekleştikten sonra belki de poliçe primleri tahsil edildikten sonra gerçekleşmektedir.
Bu durumda geçmiş yıllara ait istatistikler dışında bir şansımız kalmamaktadır. Bu nedenle bu bilgilerin tutulduğu çok iyi bir database yapısına sahip olunmalıdır. Burada önemli bir konu geçmiş hasarlara ait bilgilerin nasıl sağlıklı hale getirileceği ve izleneceğidir. Burada kasıt gerçekte ne kadar ödeneceği belirli olmayan muallak hasarlardır. Bu sebeple muallak hasarların takibi ve değerlendirilmesi ayrı bir önem kazanmaktadır.
4.1. HASARLARIN ÖN TAHMİNİ
Sigorta şirketleri için en önemli problemlerden bir tanesi de yapılan hasar ihbarlarında gerçek hasar miktarının ne olduğunun tespitidir. Bir eksperin gidip rapor hazırlayıp sigorta şirketine bildirinceye kadar geçen sürede hasarın gerçek boyutu tam olarak bilinememektedir. Bu durum şirketin hasar prim oranından bilanço karına kadar bir çok değerini etkilemektedir ve pek çok kez doğru sonuç alınmasını engellemektedir.
Bu durumun önüne geçilmesi için geliştirilen yöntemlerden bir tanesi hasarların ön tahmininin yapılmasıdır. Otomatik ön tahmin, tüm "yoğun riskli" iş segmentlerinde tatbik edilebilir. Bu metot, hasar portföyünü homojen kapsama sınıfları ile segmentleştirmek için halihazırda bildirilmiş olan hasarlarını bir analizini gerektirir. Yani bu metod ile tahmin yapabilmek için geçmiş hasarların detaylı bir analizini yapmak gerekir.
Daha güçlü bir ön tahmin elde etmek için aktüer, her bir gruptaki büyük hasarları başından savacaktır. Aktüer, bastırıcı seviye olan X'i seçmelidir. X maksimum kabul edilebilir hasar tutarını göstermektedir ve bu tutardan yüksek hasarlar normal olmayan hasarlar olarak değerlendirilir. Bu analizin sonunda, aktüer, büyük hasarsız bir teminat gruplandırmasına sahip olur.
Ön tahminin hesabında, N-1 yılının sonunda, amaç, yukarıda tanımlanmış olan belli bir gruplandırmanın N yılı için ön tahminini hesaplamaktır. Yani N-1 yılında gerçekleşen hasarların N yılında ödenecekleri için hasar maliyetlerinin hesaplanmasıdır. Bu tür teminatların X'den düşük tüm hasarlar için N-1 yılında ortalama hasar maliyeti CO(N-1) ön tahmini bulunduğunu varsayacağız. Yani N-1 yılında ortalama hasar maliyeti CO(N-1) kabul edilecektir.
N-1 yılının sonunda, N yılının ön tahmininin hesabı aşağıdaki verileri gerektirir :
i) N-1'de görüldüğü şekilde N-2, N-1 kaza yıllarından itibaren X'den düşük olan kapatılan tüm hasarları içeren teminat veritabanları oluşturulmalıdır. Veritabanı, ödemesi olmayan kapanmış hasarları da içermelidir. Aslında, bir hasarın açılışında bir hasarın bir ödeme ile mi yoksa ödemesiz mi sona ereceğini bilmek mümkün değildir.
ii) Masrafa giren; brüt hasarlar maliyetini, hasar harcamalarını, rücuları ve sovtajları hesaba katmalıdır.
Hesaplama metodu :
Aşağıda belirtilmiş olan 3 ortalama maliyeti hesaplanır :
CM(N-2,N-2): N-2'de kapatılmış, kaza yılı N-2 için hasarların ortalama maliyeti
CM(N-2,N-1): N-1 veya N-2'de kapatılmış, kaza yılı N-2 için hasarların ortalama maliyeti
CM(N-1,N-1): N-1'de kapatılmış, kaza yılı N-1 için hasarların ortalama maliyeti
D CM (N-2,N-1) = CM (N-2, N-1) oranı, N-1'in sonunda N-2 kaza yılı için
CM (N-2,N-2)
maliyetlerin gelişimini gösterir.
Bu yüzden, N-1 kaza yılı için CM* maliyetini (N-1/N ve N-2/N-1) arasındaki gelişimin aynı olduğunu varsayarak N'nin sonunda hesaplarız.
CM* = CM(N-1, N-1) x D CM (N-2,N-1)
N yılı için ön tahmin aşağıdaki şekilde olacaktır :
CO(N)=max [CM*,CO(N-1)] x (1+t))
Bu denklemde "t", dahil olan hasarların tipi bakımından N yılı için beklenilen enflasyon oranını ifade eder.
4.2. HASARLARIN OTOMATİK OLARAK KAPATILMASI
Sigortalılar tarafından bildirilen bazı hasarlar; sigortalılar tarafından hiçbir talep yapılmadan öylece beklediği veya teminat kapsamına girmediği için talebinden vazgeçip sigorta şirketine bildirilmediği zamanlar olmaktadır. Bu türlü hasarlarda sigorta şirketinin hiçbir ödeme yapmayacağı fakat sigortalı tarafından ihbarı yapıldığı için muallakta bekleyen hasarların tespit edilmesi ve gerekli muallak düzenlemelerinin yapılması gerekmektedir.
Otomatik kapatma prosedürünün amacı halen mevcut olan ve uzun bir süredir herhangi bir hareketlilik bulunmayan hasar taleplerinin öngörülmesi yani tahmin değerlerinin tespit edilmesidir. Bu metod, tanımlanacak olan standart dışı hasarlar hariç olmak üzere ekonomik masraf tahmini için ödeme modelinin kullanımını gerektiren mal zararı, otomobil sorumluluğu vb. gibi kısa süreli her türlü teminatlarda veya iş kolunda uygulanabilir. Ticari riskler, genel sorumluluk veya otomobil bedensel zarar talepleri bu uygulamanın kapsamının dışındadır. Bir hasar ile ilgili iş süreçleri aşağıdaki gibi tanımlayabiliriz.
- meydana gelme, dosya açılması (o)
- beyan ve Açılış Ortalama Maliyeti, (d)
- ilk hareket, m(1),(örneğin kısmi bir ödeme..)
- i ".nci" hareket, m(i)
- kapama dışındaki en son hareket, m(I)
- hasar dosyasının kapatılması,(c)
- arizi tekrar-açılma hareketi
- ve benzeri ..
İlk aşamada aşağıdaki süre hesaplanır:
- En azından bir kısmi ödemesi ,ön ödemesi, i. hareketi gerçekleşmiş olan tüm standart hasarlar (kapanmış veya halen açık) için 1 .... d2
- Tüm kapanmış hasarlar için dc.
Uygulama şu şekilde yapılmalıdır:
1) i-1'nci hareket ile hesaplama yapılan günün tarihi arasındaki süre hesaplanır.
2) Eğer bu süre tanımlanan Diclos (%a)'den fazla ise, hasarın Diclos (%a) prosedürü uygulanarak hasar otomatik olarak kapatılır.
Genel olarak tazminat ödemesinde önemli hareketlerin (ana tazmin ödemeleri) sayısı bir veya ikiden azdır. Uygulamada yalnızca üç sürenin incelenerek pratik uygulamanın basitleştirilebilmesini nedeni de budur. Bu üç süreç şu şekildedir;
- d1, (beyan - 1'nci ödeme)
- dp, (1'nci ödeme - son ödeme)
- dc, (son ödeme - geçerli kapanış)
Pratik olarak, iki otomatik kapanış süresi tanımlanır, biri ödemsiz hasarlar Dwnpclos ve diğeri ise ödemeli hasarlar Dwpclos :
i) Dwnpclos (%a), en az bir kısmi ödemeli tüm hasarlar üzerinde d1 süresi çalışılarak tesbit edilir, ki otomatik kapatma prosedürü çalışma tarihinde ödemesiz tüm hasarların % a'lık bir hata eşiği ile kapatılmasında kullanılacaktır.
ii) Dwpclos (%a), kapatılan tüm hasarlar üzerinde "dc" süresi çalışılarak tesbit edilir ve otomatik kapatma işleminin yapıldığı tarihinde ödemeli tüm hasarların % a'lık bir hata eşiği ile kapatılmasında kullanılır.
4.3. IBNR HASARLAR
Aktüaryal tanım olarak IBNR hasarlar özellikle sorumluluk sigortalarında gelecekte hasar ödememi gerektirecek, gerçekleşmiş fakat henüz bildirilmemiş olan hasarlar ve bildirilmiş hasarlardan gelecekte hasar miktarı artacak olanlar yani hasar miktarı yeterince bildirilmemiş hasarlar. IBNR hasarların kaynaklandığı üç temel madde aşağıdaki gibidir.
· Bilinmeyen, bildirilmemiş hasarlar,
· Kapanmış fakat gelecekte tekrar açılarak hasar ödemesi yapılacak hasarlar,
· Bildirimi yapılmış ve açık bulunan hasar dosyalarına gerçek miktarından farklı hasar miktarı işlenmiş olan hasar dosyaları.
IBNR tek tek dosyaların incelenmesinden ziyade geçmiş yıllara ait hasar ödemeleri ve rezervlere dayalı istatistiklerinden hesaplanır. IBNR belirli bir dönemde meydana gelen hasarlar için toplam tutar olarak tahmin edilir. IBNR tahminine hazırlık için tüm o dönemdeki tüm hasarlar alınabilir. IBNR hesaplanırken, hasarlar için ayrılmış rezervler üzerinde durulur ve IBNR tahmini tutarı, toplam rezervlerin üzerinde çıkar.
IBNR tahmini yapılırken hasarlar tek tek incelenmez bunun yerine geçmiş dönemlere ait bildirilen toplam hasar adedi, bu dosyalardan ödenen hasar miktarı, toplam kapanan dosya adedi ve ayrılan rezerveler gibi bilgiler kullanılır.
Bu tahminler yapılırken çeşitli istatistik ve matematiksel modeller kullanılabilir. Temel olarak kullanılan metod hasarın gerçekleşme yılı ve hasarın bildirim yıllarına ait tabloların hazırlanması ile başlar. Bir sonraki işlem N yılında hasarı gerçekleşmiş ve N+1, N+2, N+3, N+4 yıllarında bildirimleri yapılacak hasa
Türk ceza hukukunda müşterek faillik
Bu tezin konusu olan müşterek faillik, Türk Ceza Kanunu’nun “Faillik” başlığı altındaki37. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre “Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birliktegerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.”İştirak kavramı, suçun birden fazla kişinin katkısı ile işlenmesini ifade eder. Türk CezaHukukunda iştirak, faillik ve şeriklik olarak ikiye ayrılır. Failin sorumluluğu kendifiilinden kaynaklanmakta iken, şerikin sorumlu tutulabilmesi için bağlılık kuralına ihtiyaçvardır.Faillik; müstakil faillik, dolaylı faillik ve müşterek faillik olarak üç başlık altındaincelenir. Bu çalışma münhasıran müşterek faillik ile ilgili olduğu için iştirak müessesesiile bağlantılı diğer başlıklara ilgisi dâhilinde temas edilmiştir.5237 sayılı TCK’nın iştirake ilişkin düzenlemeleri mülga 765 sayılı kanuna göre farklı veetkin olduğu, ceza sorumluluğunun kapsamını eski kanuna göre genişlettiği için özelliklemüşterek failliğin kapsamı ve sınırı konusunda uygulamada yaşanan tereddütler ortadankaldırılmak istenmiştir.Bu çalışmada öncelikle iştirak kavramı tartışılarak fail ve şerik ayrımı ortaya konulmayave müşterek failin konumu belirlenmeye çalışılmıştır. Daha sonra Türk Ceza Hukuku’ndamüşterek faillik kurumu detaylarıyla incelenmeye çalışılmıştır. Nihayet müşterek faillikdiğer iştirak çeşitleri ile karşılaştırılmış ve böylece inceleme konusu kurumun sınırlarınınbelirlenmesi hedeflenmiştir.--------------------Joint participation, which is the subject of this thesis, is regulated in article 37 of theTurkish Criminal Code under the title of “Perpetration”. Hereunder, “Each one of thepersons who jointly execute the act defined as crime in the law is responsible from itslegal consequences as the offender.”The concept of complicity refers to the crime being committed with the contribution ofmore than one person. Complicity in Turkish Criminal Law is divided into two asperpetration and secondary participation. While the responsibility of the perpetrator arisesfrom his own action, the principle of accessoriness is needed in order to be held theaccomplice responsible.Perpetration is examined under three headings as direct perpetration, indirect perpetrationand joint participation. Since this study is exclusively concerned with joint participation,other topics related to the establishment of complicity have been touched upon if it isrelevance.The regulations of the TCK numbered 5237 regarding complicity are different andeffective than the repealed code numbered 765. It also expanded the scope of criminalliability more than the previous code. Therefore, the hesitations experienced in practiceregarding the scope and limit of joint participation were tried to be removed.In this study, first of all, the concept of complicity is discussed, the distinction betweenthe perpetrator and the secondary perpetrator and the position of the joint participant istried to be determined. Afterwards, the institution of joint participation in TurkishCriminal Law was tried to examine in detail. Finally, the joint participation has comparedwith other types of complicity and thus, it is aimed that the limits of the institution subjectto the investigation were determined
Gezgin Satıcı Probleminin Karınca Kolonisi ve Genetik Algoritmalarla Eniyilemesi ve Karşılaştırılması
Inthisstudy, performance of Ant Colony and Genetic Algorithms that is map of Turkey is aimed to find. Performance of the sealgorithms in terms of route distance and route prediction time were investigated. A C#-based interface was designed for implementation of the application and monitoring of the experimental results. As a result of the application, it is observed that Ant Colony algorithm has more high performance than genetic algorithm in terms of both route distance and performance tim
Antimicrobial activity of sapindus mukorossi and saponaria officinalis extracts on streptococcus mutans and enterococcus faecalis
Aim: Studies on the antimicrobial effectiveness of saponins against oral pathogens are conflicting. Therefore, this study aimed to evaluate the antimicrobial activity of saponins from three different extracts of Sapindus mukorossi and Saponaria officinalis plants against Streptococcus mutans and Enterococcus faecalis. Materials and Methods: The fruit of Sapindus mukorossi and the root of Saponaria officinalis materials were sliced into small pieces and macerated with hexane, ethyl acetate (EtOAc) and methanol (MeOH), in this order. The antimicrobial activity of the extracts against Streptococcus mutans and Enterococcus faecalis was determined by the broth microdilution method based on the minimum inhibitory concentrations (MIC) of each extract. Results: Except for the hexane extract of Saponaria Officinalis, all extracts of both plants had an inhibitory activity against the tested microorganisms. Higher MIC values were obtained against Enterococcus faecalis than Streptococcus Mutans. The lowest MIC values for both Sapindus mukorossi and Saponaria officinalis were against Streptococcus mutans (4 mg/ml). Conclusion: Saponins extracted from Sapindus mukorossi and Saponaria officinalis have a potential antibacterial activity against oral pathogens. They may be used as an ingredient in dental agents
A Construction Delay Analysis Approach Based on Lean Principles
Delay is a quite common problem for construction projects. The existing practice of construction management is usually based on assessment of delays, liabilities and claims. However, this approach does not serve to remove the underlying causes of delay problems. In addition to estimation of delays, there is a need for a systematic method that will prevent delays in projects. Lean construction has tools and techniques that can serve for this purpose. However, a formal delay analysis procedure does not exist in lean practices since CPM adaptation is not well accepted. This paper advocates that integrated utilization of CPM and lean principles can help assessment of existing delays and minimization of delays in forthcoming stages. The methodology proposed in this study has not been applied on a real project, however, in this paper, its implementation steps are demonstrated using real project data. The proposed methodology is expected to help construction practitioners in delay analysis and when lean principles are applied appropriately, it can prevent delays, enhance schedule accuracy, and improve communication between the parties
COMPARISON OF INTRAPLEURAL VERSUS INTRAVENOUS MORPHINE FOR POSTTHORACOTOMY PAIN MANAGEMENT
Objective: To compare the analgesic effects of intrapleural and intravenous morphine administration for postthoracotomy pain management