6 research outputs found
Nato ve Şangay İşbirliği Örgütü’nün Terörle Mücadele Stratejilerinin Karşılaştırmalı Analizi
Bu çalışmada NATO ve Şangay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) terörle mücadele stratejilerini ve üyeleri arasındaki güven sorunu karşılaştırmalı olarak tartışılmaktadır. Hem NATO hem de ŞİÖ bölgesel örgütler olarak güvenlik arayışının bir ürünü olarak kurulmuştur. Ancak iki örgüt de güvenlik sorununa farklı yaklaşmaktadır. NATO için klasik tehditler öne çıkarken ŞİÖ için geleneksel olmayan tehditler önceliklidir. Aynı şekilde NATO bir yıkıcı düşman olan SSCB’ye karşı bir askeri ittifak olarak ortaya çıkmışken ŞİÖ ise üyelerinin üç şeytan olarak tanımladıkları terörizm, ayrılıkçılık ve aşırılıkçılığa karşı kurulmuştur. Her iki örgütünde gündemleri kurulduğu günden beri gelişip dönüşmektedir. NATO’nun, bu gelişimde, önceliklerini fazla değiştirmediği için terörle mücadele gündemini ikincil bir konu olarak gördüğü söylenebilir. ŞİÖ’nün ise önceliği zaten üç şeytanla mücadele olarak belirlendiği için terörle mücadelede işbirliği düzeyinin kurulduğu günden beri gelişip derinleştiği ileri sürülebilir. Bu çalışma iki örgütün terörle mücadelesini ele alırken büyük oranda betimleyici bir metot kullanmaktadır. Bu yönüyle betimleyici karşılaştırma da elde edilen verilerin bir yorumu olarak sunulmaktadır. NATO ve ŞİÖ’nün belli bir gündem üzerinden karşılaştırmalı analizinin konuya ilişkin Türkçe literatüre bir katkı sunması umulmaktadır
KÜRESELLEŞME TARTIŞMALARI VE BİR AKTÖR OLARAK DEVLETİN GÜCÜ
Bu çalışma, küreselleşme tartışmalarının özünde ve bu tartışmaların çeşitlenmesinde temel belirleyici olarak devletin etkinliği ve küreselleşme karşısındaki gücüne ilişkin farklı algıların olduğunu iddia etmektedir. Küreselleşme, uluslararasılaşma; liberalleşme, evrenselleşme; batılılaşma gibi çok farklı şekillerde ve bağlamda tartışılmaktadır. Bu tartışmalar, devletin etkinliği ve gücü bağlamında, güçlü küreselleşmeye karşı zayıf devlet ve zayıf küreselleşmeye karşı güçlü devlet şeklinde ya da başka bir ifade ile yapı merkezli yaklaşımlar ve aktör merkezli yaklaşımlar şeklinde sınıflandırılabilir. Bu çalışma, devleti etkileşimde bulunduğu yerel, bölgesel ve küresel toplum karşısında ne pasif bir kurban ne de tam otonomi sahibi olarak görmek yerine, hem bu yapıları etkileyen hem de onlardan etkilenen yerel, bölgesel ve küresel otonomisi olan bir aktör olarak değerlendirmektedir
FEMİNİST ULUSLARARASI İLİŞKİLER VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER ELEŞTİRİSİ: CİNSİYET, DEVLET VE GÜVENLİK
Bu çalışma bir sosyal ve politik teori olarak Feminizm’in Uluslararası İlişkilere (Uİ) girişi ve Feminist Uİ’nin ana akım Uİ teorilerine cinsiyet, devlet ve güvenlik başlıkları üzerinden yönelttiği eleştirileri değerlendirmektedir. Üç ana bölümden oluşan çalışmada öncelikle bir sosyal ve politik teori ve bir hareket olarak feminizmin tarihsel gelişimi kısaca tartışılmıştır. İkinci bölümde feminist hareketlerin uluslararası ilişkilerdeki gelişimi ve bir Uİ teorisi olarak Feminist Uİ’nin genel özellikleri ve Uİ içinde nerede konumlandığı tartışılmıştır. Üçüncü bölümde Feminist Uİ’nin toplumsal cinsiyet çıkış noktası ile cinsiyet, devlet ve güvenlik konularındaki eleştirel dili ortaya konmuştur. Feminist Uİ’nin ampirik, analitik ve normatif boyutları vardır ve bunlar iç içe geçmiş haldedir. Bu bakımdan çalışmada Feminist Uİ’nin ampirik, analitik ve normatif boyutu birlikte işlenmiştir
11 EYLÜL OLAYLARI SONRASI ABD-AFGANİSTAN İLİŞKİLERİ: İSTİLADAN İŞBİRLİĞİNE
Bu çalışma, 9/11 olaylarından en çok etkilenen ülke olan Afganistan’ın yeniden inşa sürecinde ABD’nin rolünü elealmaktadır. 9/11 olaylarının doğrudan sorumlusu Afganistan olmamasına rağmen ABD ve müttefiklerinin Afganistan’ayaptığı müdahale meşru olarak görülmektedir. ABD müdahale sırasında ve sonrasında Afganistan için öngördüğü inşasürecini yürütmek noktasında ise başarısız olmuştur. Afganistan-ABD ilişkileri 9/11 sonrası işgal ve işbirliği sürecindeasimetrik olarak ABD’nin üstün olduğu bir ilişki modelidir. Bu çalışma ABD-Afganistan ilişkilerinin 9/11 sonrası sürecini üçbölümde tartışmaktadır. Birinci bölümde Amerikan müdahalesi ve bu müdahalenin uluslararası meşruiyeti ele alınmıştır.İkinci bölümde Afganistan’ın yeniden inşası için atılan adımlar ve Afganistan siyasi yapısı işlenmiştir. Üçüncü bölümde ise,9/11 sonrası yeniden inşa sürecinde ABD’nin etkinliği Bush ve Obama dönemleri özelinde tartışılmıştır. Sonuç olarak daAfganistan konusunda ABD ve müttefiklerinin vaat ettikleriyle gerçekleşen durum arasındaki açık değerlendirilmişti
Simultaneous Occurence of Vulvar and Mammalian Lichen Sclerosus: A Case Report
Simultaneous occurence of vulvar and mammalian lichen sclerosus was described. Typically present with symptoms of itching and soreness in the vulvar area at vulvar evaluation reveals a specific appearance. In this case report we encountered an unusual initial presentation of this disease.
Any skin site may be affected but lichen sclerosus is most common in the anogenital area, where it causes intractable itching and soreness. There is increased risk of developing vulvar cancers. Patients should be kept under long term review. The underlying cause is unknown, but there seems to be a genetic susceptibility and a link with autoimmune mechanisms.
Lichen sclerosus et atrophicus confined to the vulva and mammalia is uncommon. We report the case of a 38-year old primer infertile women with a 10 year history of a white patch on her vulva and bilateral mammalia
Prevalence of cervical cytological abnormalities in Turkey
Objective: To evaluate retrospectively the prevalence of cervical cytological abnormalities in patient records obtained from healthcare centers in Turkey. Method: Demographic characteristics and data on cervical cytological abnormalities were evaluated from patients who underwent flap tests in healthcare centers in 2007. Results: Data were collected from 33 healthcare centers totaling 140 334 patients. Overall, the prevalence of cervical cytological abnormalities was 1.8%; the prevalence of ASCUS, ASC-H, LSIL, HSIL, and AGC was 1.07%, 0.07%, 0.3%, 0.17%, and 0.08%, respectively. The prevalence of preinvasive cervical neoplasia was 1.7% and the prevalence of cytologically diagnosed invasive neoplasia was 0.06%. Conclusion: The abnormal cervical cytological prevalence rate in Turkey is lower than in Europe and North America. This might be due to sociocultural differences, lack of population-based screening programs, or a lower HPV prevalence rate in Turkey