35 research outputs found
ÜST BİRİNCİ BÜYÜKAZI DİŞLERİNDE MB2 KANALIN MB1’E UZAKLIĞININ KIBT GÖRÜNTÜLERİYLE TESPİTİ
Amaç: Üst çene birinci büyük azı dişlerin kanal tedavilerinin en önemli başarısızlık nedenleri arasında mesiobukkal 2. (MB2) kanalların varlığı gelmektedir. Oldukça karmaşık bir kök kanal anatomisine sahip bu dişlerin MB2 kanalların lokalizasyonu da çeşitlilik gösterebilmektedir. Bu çalışmada MB2 kanalların varlığının insidansının tespiti ile kanal ağızlarının meziobukkal 1. (MB1) kanal ağızlarına olan uzaklığının konik ışıklı bilgisayarlı tomografi(KIBT) görüntüleri kullanılarak ölçülmesi amaçlanmaktadır.
Gereç Ve Yöntemler: Çeşitli nedenlerle çekilmiş rastgele seçilmiş 300 adet KIBT görüntüsü retrospektif olarak taranarak kanal tedavisi görmemiş en az bir adet üst birinci büyük azı dişi bulunan hastalara ait 126 adet görüntü seçilmiştir. Bu görüntüler içerisinden 191 adet diş çalışmaya dahil edilmiştir. Dişler bir ağız diş ve çene radyolojisi uzmanı tarafından MB2 kanal varlığına göre ayrılmış ve MB2 kanal ağızlarının MB1’e göre uzaklığı birkaç gün arayla iki kez ölçülmüştür. İki ölçümün ortalaması alınarak tek bir ölçüm elde edilmiş ve veriler IBM SPSS Version 22.00 istatistik programıyla analiz edilmiştir.
Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 190 adet diş içerisinden 82(%43,2) tanesinde MB2’e rastlanmıştır. MB2 kanalının MB1’e olan uzaklığının ölçümlerinde kadın ve erkek arasında anlamlı fark bulunurken (p=0,03), sağ ve sol dişler açısından anlamlı bir fark bulunamamıştır (p=0,829). İki kanal ağzının birbirine olan uzaklığı tüm dişlerde ortalama 2,56 ±0,34mm olarak tespit edilmiştir.
Sonuçlar: Üst birinci büyük azı dişlerinde % 43,2 oranında MB2 kanal görülmektedir. Bu çalışma MB1 e göre konumu ve uzaklığı konusunda endodontist ve klinisyenlere bilgiler sunarak söz konusu dişlere yapılan kanal tedavisinin başarısının artması konusunda yön gösterici olabilir.
Anahtar Kelimeler: KIBT, Maksiller büyük azı, Mesiobukkal kana
Cinsiyetin mandibuler parametreler üzerine etkisi: Retrospektif KIBT çalışması
Amaç: Kafatasının
en geniş, en sert ve en hareketli kemiği olan mandibulanın tanımlanması pelvis
ve kafatasından sonra cinsiyetler arasında en çok fark gözlenen kemik olması
sebebiyle medikolegal ve antraopolojik açıdan önemlidir. Bu çalışmanın amacı;
konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) 3 boyutlu (3B) rekonstrüksiyon
görüntüleri üzerinde bazı parametrelerin simetrisini ve cinsiyetler arasındaki
farkı değerlendirmekti.Gereç ve Yöntemler:
Çalışmada
60 hastaya (30 kadın ve 30 erkek) ait (ort yaş=50.6) KIBT görüntüleri
değerlendirildi. Görüntüler üzerinde kondiler uzunluk (Kon-Gon), koronoid
uzunluğu (Kor-Gon), bigonial genişlik (BiGon) ve bikondiler genişlik (BiKon)
ölçümleri yapıldı. Ölçümler iki hafta arayla aynı gözlemci tarafından
tekrarlandı ve ortalama değerler istatistik analiz için kullanıldı. KonGon ve
KorGon uzunluklarının sağ ve sol arasındaki farkı eşleştirilmiş örneklem t testi
ile tüm parametreler arasındaki cinsiyete bağlı fark bağımsız örneklem t
testi ile karşılaştırıldı.Bulgular: Çalışmada
değerlendirilen parametrelerin tamamı için ortalama değerler erkeklerde
kadınlara göre daha yüksek bulundu (p≤0.05). KonGon ve KorGon ölçümlerinin her
ikisi için de çenelerin sağı ve solu arasında istatistik olarak anlamlı fark
gözlenmedi.Sonuç: Bu çalışma
popülasyonuna göre, değerlendirilen parametreler cinsiyetler arasında belirgin
farklılık göstermektedir ve söz konusu parametrelerin cinsiyet ayrımında
kullanılmasının faydalı olduğu tespit edilmiştir.ANAHTAR KELİMELER
Konik ışınlı bilgisayarlı tomografi,
mandibula, cinsiyet tayin
Kronolojik, dental ve iskeletsel yaş arasındaki korelasyonun değerlendirilmesi
Amaç: Yaş tahmini sadece kişisel tanımlama için değil, tıp ve diş hekimliğinde
tedavi planlaması için de büyük önem taşımaktadır. Büyüme ve gelişim genetik,
epigenetik, çevresel faktörler, beslenme durumu ve hormonal faktörler gibi
çeşitli faktörler tarafından etkilenmektedir. Bu nedenle bireylerin olgunlaşma
durumu incelenirken kronolojik yaştan ziyade diş ve iskelet olgunlaşma durumu
değerlendirmesine dayanan “biyolojik yaş” esas alınır. Bu çalışmanın amacı
kronolojik yaş ile dental ve iskeletsel yaşın ilişkisini değerlendirmek ve
aralarında korelasyon olup olmadığını saptamaktır.Gereç ve Yöntemler:
78 hastanın (10.42-16.5 yaşları arası) el-bilek
grafileri ile panoramik radyografileri incelenmiştir. Dental yaş tayini için
Williems yöntemi, iskeletsel yaş tayini içinse Fishman yöntemi kullanılmıştır.Bulgular: İskeletsel yaş ile kronolojik yaş ortalamalarının karşılaştırılmasında
kadın hasta grubunda istatistiksel olarak anlamlı bir fark yokken erkeklerde
fark saptanmıştır (kadın p=0.906, erkek p=0.041). Dental yaş ile kronolojik
yaşın karşılaştırılmasında da her iki cinsiyet grubunda da fark saptanmamıştır
(p>0.05). Kronolojik yaş ile hem iskeletsel yaş hem de dental yaş arasında
her iki cinsiyet grubunda da pozitif korelasyon mevcuttur. Ayrıca dental yaş
ile iskeletsel yaş arasında da pozitif yönde korelasyon tespit edilmiştir.Sonuç: Yapılan bu çalışma kronolojik yaş ile hem dental hem de iskeletsel
yapının değerlendirme yöntemleri arasında güçlü bir ilişki olduğunu
göstermektedir. Kronolojik yaş tahmininin mümkün olmasının yansıra, dental ve
iskeletsel yaşın tespiti kişinin olgunluk durumu ve büyüme gelişim paterninin
incelenmesinde de önem taşımaktadır.ANAHTAR KELİMELER
El-bilek
grafisi, İskeletsel yaş, Kronolojik yaş, Panoramik radyograf
Sefolometrik Radyografide Dişsiz Anterior Maksillar Alveoler Kemik Rezorbsiyonunun Değerlendirilmesi
RADIOGRAPHIC EVALUATION OF PERIAPICAL STATUS AND FREQUENCY OF ENDODONTIC TREATMENT IN A TURKISH POPULATION:A RETROSPECTIVE STUDY*
Purpose: The aim of this study was to determine
the frequencies of apical periodontitis and
endodontic treatment in a Turkish population using
a retrospective analysis of orthopantomograms.
Materials and Methods: The sample consisted of
orthopantomographs of 250 subjects who had been
referred to our clinic for an initial visit between the
years of 2013 and 2014. The periapical status of
all teeth (with the exception of third molars) was
examined using periapical index scoring system
(PAI). Data were analyzed statistically using the
Chi-squared test at the significance level of p<0.05.
Results: The study sample comprised 6196 teeth
belonging to 250 patients. Out of 6196 examined teeth,
the frequencies of apical periodontitis and endodontic
treatment was 1.8% and 3.7%, respectively. Gender
had no effect on the presence of apical periodontitis
or the frequency of endodontic treatment. The
frequency of apical periodontitis and endodontic
treatment increased with age, but it did not show
statistical significance among different age groups.
Conclusion: This study provides epidemiological
data about apical periodontitis and endodontic treatment in a Turkish population
MANDİBULADA GÖRÜLEN BİR YABANCI CİSİM: BİR OLGU SUNUMU
Amaç: Çenelerde görülen yabancı cisimlerin çoğu, travmatik yaralanmalardan ya da önceki dental girişimlerden kaynaklanmaktadır. En sık karşılaşılan dental kaynaklı yabancı cisimler dolgu materyalleridir. Yabancı cisimleri lokalize etmek için düzlemsel radyografiler, bilgisayarlı tomografi ve ultrasonografi gibi görüntüleme yöntemleri kullanılmaktadır. Bu olgu sunumunun amacı yabancı cisimlerin lokalizasyonunu belirlemede üç boyutlu görüntülemenin önemini bildirmektir.Olgu Tanımlanması: 25 yaşındaki sistemik hastalığı olmayan erkek hasta kliniğimize ağrı şikayeti ile başvurdu. Rutin panoramik muayenesinde ağrının 47 numaralı dişten kaynaklandığı düşünüldü. İlgili dişin apikalinde radyoopak yuvarlak bir yabancı cisim varlığı belirlendi. Alınan periapikal radyografide kök ile bir ilişki saptanamadı. Yabancı cismi lokalize etmek için 5x5 cm2’lik görüntüleme alanında Konik Işınlı Bilgisayarlı Tomografi (KIBT) alındı. Yapılan üç boyutlu değerlendirme ile yabancı cismin, lingual mukoza ile kortikal kemik arasında lokalize olduğu ve bölgedeki kortikal kemiğin rezorbe olduğu belirlendi. Yabancı cismin taşkın kanal dolgusundan kaynaklanan kanal dolgu patı olduğu düşünüldü.Bulgular: Rutin radyografik muayenede yabancı cisimler görülebilir. Ancak cismin bukko-lingual yöndeki lokalizasyonu ve çevre anatomik yapılarla ilişkisini belirlemede limitasyonları mevcuttur.Sonuç: KIBT üç boyutlu görüntüleme olanağı sunduğundan, yabancı cisimlerin net lokalizasyonunu ve doğru tedavi planlamasını mümkün kılmaktadır.Anahtar Kelimeler: Çene, konik ışınlı bilgisayarlı tomografi, yabancı cisimlerAim: Most of the foreign bodies that are seen in the jaws are resulted from traumatic injuries or previous dental interventions. In the jaw, most frequently encountered foreign bodies are filling materials. A few imaging methods can be used for locating foreign bodies, like plain radiographs, computed tomography and ultrasonography. The aim of this case report is to present the importance of three-dimensional imaging in determining the localization of foreign bodies.Case Description: A 25-year-old male patient, with no systemic disease, referred at our clinic with pain. During the routine panoramic examination, it was thought that the pain was caused by tooth number 47. In the apical of the related tooth, a radiopaque round foreign body was determined. In the periapical radiography, no relation was found with root. To localize the foreign body, Cone-Beam Computed Tomography (CBCT) was taken in the 5x5 cm2 field of view. Three-dimensional evaluation revealed that the foreign body was localized between the lingual mucosa and the cortical bone and the cortical bone was resorbed in the region. It was thought that the foreign body was the canal sealer, which originated from overfilled canal. Results: Foreign bodies can be seen during routine radiographic examination. However, there are some limitations to determine the relation of the body with bucco- lingual direction and its relation with the surrounding anatomical structures. Conclusion: Since computed tomography provides three-dimensional imaging, it enables clear localization of foreign bodies and accurate treatment planning.Keywords: Cone-beam computed tomography, foreign bodies, jaw</div
Canalis Sinuosus Varyasyonlarının Konik Işınlı Bilgisayarlı Tomografi ile Değerlendirilmesi
ÖzetGiriş ve Amaç: Canalis sinuosus içinden arter, ven ve sinirlerin geçtiği, anterior maksillanın anatomik varyasyonudur. Canalis sinuosus orbitanın alt duvarında inferior ve anterior yönde ilerler. İnfraorbital kanalın lateralinden ve infraorbital foramenin inferiorundan ilerleyerek maksiller sinüsün anterior duvarına ulaşır. Buradan mediale yönlenir ve anterioda nazal açıklığın lateral ve inferiorundan geçerek insiziv bölgeye ulaşır. Anterior maksillada özellikle implant cerrahisi gibi artan tedaviler, bölgede karşılaşılabilecek komplikasyon riskini arttırmaktadır. Bu yapının tam bilinmesi, cerraha oluşabilecek komplikasyonları önlemesine olanak sağlar. Bu çalışmanın amacı, canalis sinuosusun sınırlı bir Türk popülasyonundaki sıklığını, yerini, çapını değerlendirmek, yaş ve cinsiyet ile aralarındaki ilişkilerini incelemektir.Gereç ve Yöntem: Bu çalışma konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) görüntülerinin retrospektif değerlendirilmesine dayanmaktadır. Çalışmaya 209 KIBT görüntüsü dahil edilmiştir. Yaş, cinsiyet, canalis sinuosus varlığı-yokluğu, canalis sinuosusun çapı, sayısı ve yeri kaydedilmiştir. Canalis sinuosusun yeri incelenirken Oliveira-Santos’un sınıflaması kullanılmıştır. İstatistiksel analizinde tanımlayıcı istatistikler, Pearson ki-kare, Kruskal-Wallis ve Wilcoxon testleri kullanılmıştır.Bulgular: İstatistiksel analizlerden elde edilen verilere göre cinsiyet ve yaşın, canalis sinuosusun görülmesine bir etkisi yoktur. 209 KIBT görüntüsün 70 (%33,5) tanesinde canalis sinuosus gözlenmiştir. En çok görülen canalis sinuosus lateral kesici bölgesindedir. 112 tanesinin çapı 1 mm’den küçüktür.Sonuç: Diş hekimliğinde artan implant tedavileri gibi cerrahi prosedürlerde komplikasyonlardan kaçınmak için bölge anatomisi iyi bilinmeli ve varyasyonlar görüntülenmelidir.Anahtar Kelimeler: Anatomik varyasyon, Canalis sinuosus, Konik ışınlı bilgisayarlı tomografiAbstractIntroduction and Objective: Canalis sinuosus is an anatomical variation of the anterior maxilla, and it contains artery, vein and nerves. Canalis sinuosus runs inferior and anterior in the lower wall of the orbit. It runs from the lateral of the infraorbital canal and inferior to the infraorbital foramen and reaches the anterior wall of the maxillary sinus. From here it is directed medially and passes anteriorly through the lateral and inferior of the nasal aperture to the incisive area. Increasing treatments in the anterior maxilla, especially such as implant surgery, increase the risk of complications that may be encountered in the area. Knowing this structure precisely allows the surgeon to prevent complications that may occur. The aim of this study is to evaluate the frequency, location and diameter of canalis sinuosus in a limited Turkish population and to examine their relationships with age and gender.Materials and Methods: This study is based on the retrospective evaluation of cone beam computed tomography (CBCT) images. 209 CBCT images were included in the study. Age, gender, presence and absence of canalis sinuosus, diameter, number and location of canalis sinuosus were recorded. When examining the location of Canalis sinuosus, Oliveira-Santos's classification was used. Descriptive statistics, Pearson chi-square, Kruskal-Wallis and Wilcoxon tests were used in statistical analysis.Results: According to the data obtained from statistical analysis, gender and age have no effect on the appearance of canalis sinuosus. Canalis sinuosus was observed in 70 (33.5%) of 209 KIBT images. The most common canalis sinuosus is in the lateral incisor region. 112 of them are smaller than 1 mm in diameter.Conclusion: In order to avoid complications in surgical procedures such as increased implant treatments in dentistry, the anatomy of the region should be well known and variations should be displayed.Keywords: Anatomic variation, Canalis sinuosus, Cone beam computed tomography</div