49 research outputs found
A Rare Cause of Neck Mass: Pilomatrixoma
Pilomatrixoma (pilomatricoma) (Malherbe’s calcifying epithelioma), although rare, is the second most frequent benign skin tumour in childhood. It originates from the hair follicles. It is most commonly seen on the head and in the neck region, it also may be located on the upper extremities. Diagnosis may be confused with other skin tumours and malignancies. In this case, we report on a patient who presented with a mass on the neck diagnosed as a pilomatrixoma
A Rare Cause of Acute Abdominal Pain in Childhood: Peptic Ulcer Perforation
Four children with a mean age of 12 years were referred to our emergency department with a history of abdominal pain. Examination revealed tenderness in the lower abdomen, in particular the left iliac fossa. The youngest child, who was 3 years old, also presented with shock. Abdominal X-rays revealed free air under both hemidiaphragms. Subsequent surgery was administered as the primary treatment of three patients and a partial resection was performed in the remaining one. The youngest child died and the others were discharged. These cases emphasize that although uncommon, alternate diagnoses must be kept in mind in children presenting with lower abdominal pain
The Comparison of Reported Ingested Paracetamol Dose with Serum Blood Concentrations and Their Relationship with N-Acetylcysteine Administration: A Retrospective Study of 117 Patients
Introduction:We aimed to compare the patient reported ingested and blood paracetamol concentrations (BPC) and to investigate the indications for N-acetylcysteine (NAC) administration in referred patients.Methods:This is a retrospective study of acute paracetamol intoxications (API) at the tertiary paediatric emergency department (ED) between June 2015-June 2019. We evaluated the demographics, cause of intoxications, reported doses (mg/kg), BPCs (8/4/12/16 and/or 24th hours). Indications of antidote usage and referral to ED were accepted as BPC >150 mg/kg.Results:Overall, we reviewed 117 cases of acute API. The mean age was 8.97 (±6.0) years, and 68.3% were female. The reported ingested of paracetamol (RIP) median dose was 2725 mg (mean 138±51.9 mg/kg). Adolescents had a significantly higher RIP than that of younger subjects (p150 mg/kg, physicians at the first healthcare facility tended to administer activated charcoal (90.9%), gastric lavage (68%) and intravenous NAC (48%). The referring healthcare facility physicians-initiated NAC particularly for patients who reported ingesting >150 mg/kg (p=0.001).Conclusion:RIP doses should not be used to determine the need for NAC. The antidote should be used in centres where BPCs are not available or in a group of patients who cannot be transferred to a referral centre within the first eight hours
Çocuklarda beyin plastisitesinin incelenmesinde transkraniyal manyetik stimülasyon yöntemi
Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.84 ÖZET Transkranîyal manyetik stimulasyonu (TMS) kafatası dış yüzeyinden manyetik akım oluşturan koliler aracılığı ile beynin motor alanlarının uyartılabilmesi işlevidir ve nöronal plastisitenin araştınlması ve yönlendirilmesinde önerilmektedir. Bu çalışmada; sağlıklı çocuklarda TMS nin uygulanabilirliği ve farklı etiyolojîk nedenlerle kortikospinal sistemi etkilenmiş çocuklarda nöronal plastisitenin araştınlması ve bunun sağlıklı çocuklarla karşılaştınlması amaçlanmıştır. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı Polikliniğinde izlenen hastalar arasından nörolojik muayene ile kortikospinal motor sistem etkilenmesi olduğu belirlenen 57 çocuk ve sağlıklı beyin gelişimi olan 46 gönüllü kontrol olmak üzere toplam 103 çocuk çalışmaya dahil edildi. Nörolojik muayene ile hasta grubundan 111 unilateral piramidal sendrom (UPS) + spastik hemiparezi, 33'ı bilateral piramidal sendrom (BPSs) + spastik tetraparezî (n=23) / spastik diparezi (n=10)/ 6'ı bilateral piramidal sendrom (BPSh) + jeneralize hipotonisite, 71 extrapiramidal sendrom (EPS) bulguları (dlstoni/± spastisite) gösteriyordu. Manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile her iki hemisferin motor korteksinin yaygın etkilenmesi (diffüz tutulum) hastalann 181nde (%32) belirlenirken, fokal tutulum 10 (%17.5), bilateral periventriküler motor liflerinin etkilenmesi (periventriküler lökomalazi) 18 (%32), bazal ganglionlann tutulumu 6 (%10.5 ) hastada vardı. Hastalann 51nde (%9 ) ise nörolojik muayenede BPS saptanırken, MRG çalışması normal bulundu. Etyolojîk nedene göre nöronal plastisite tipleri aşağıdaki şekilde belirlendi: 1. Aşın plastisite (n=29, %51): Hipoksik iskemik ensefalopati 2. Zayıflamış plastisite (n= 18,% 32): Dejeneratif SSS hastalığı85 3. Asil plastisitesi (n=27, %47): Periventriküler lökomalazi: 18 hasta, serebral inme: 5 hasta, santral sinir sistemi infeksiyonu: 4 hasta TMS ile kortikal ve radiküler uyarım ile motor evoked potansiyel (MEP) kayıtlamalan kontrlateral ve ipsilateral üst ekstremitelerde (tenar kas grubundan) alt ekstremitede (tibialis anterior kasından) yapıldı. Kayıtlamalar istirahat (İ) ve hafif kası ile fasilitasyon (F) durumunda uygulandı. Sağlıklı çocuklarda İ ve F durumdaki MEPlerin hem latans, hem de amplitüd değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı düzeydedir (p0,05). Fasilitasyonda kortikal MEPlerin latansı kısalmakta, amplitüdü büyümektedir. Radiküler TMS ile (servikal ve lomber) incelenen çocuklann tümünde güvenilir MEP yanıtlan elde edildi. MEP latansı ve amplitüdleri çocuklann yaş ve boylan kuvvetli korelasyon göstermektedir. Yaş arttıkça İ ve F durumda kayıtlanan MEP lerin latans atlaması (jumping) ve amplitüd farkı azalmaktaydı. Bu bulgular periferik sinir sisteminin kortikal nöronlara oranla daha erken maturasyona ulaşması bilgileri île uyumludur. Hasta çalışma grubunda MEP latans değerlerinin z skorlan hesaplandıktan sonra, > 2.5 değerler uzamış latanslı ve yanıtsız sonuçlar patolojik olarak kabul edilmiştir. UPS ve BPS tutulumu gösteren çocuklarda üst ekstremite için sırası ile %64 ve %68 ve alt ekstremite için %66 ve % 81 patolojik MEP yanıtı oranlan elde edilmiştir (p0,05). EPS grubunda ise normal yanıtlılık oranı (%83.3) daha yüksek bulunmuştur. TMS kortikal MEP yanıtlan ve MRG bulgulan karşılaştınldığında ise diffüz tutulum ve periventriküler lökomalazi olan hasta gruplarında patolojik MEP yanıtlan oranlan (% 72.2 ve %70.6), fokal kortikal (%60) ve bazal ganglion tutulumu (%50) olan hasta gruplanna göre daha yüksek bulunmuştur.86 Bu tez çalışması sonucunda TMS uygulamasının çocuklarda beyin motor sisteminin fonksiyonel maturasyonu ve patolojik durumlarda nöronal plastisitesinin izleminde yararlı ve kolay uygulanabilir bir yöntem olduğu kanısına vanlmışür. KAYNAKLAR (1) Durbin W. Tiger Woods (Golf legends). New York: Chelsea house Publications; 1998, p:l- 64. (2) Johnston MV, Nishimura A, Harum K, Pekar J, Blue ME. Sculpting the developing brain. Adv Pediatr 2001; 48: 1-38. (3) Raff MC, Barres BA, Burne JF, Coles HS, Ishizaki Y, Jacobson MD. Programmed cell death and the control of cell survival: lessons from the nervous system. Science 1993; 262: 695- 700. (4) Faverjon S, Silveira DC, Fu DD, et al. Beneficial effects of enriched environment following status epilepticus in immature rats. Neurology 2002; 59: 1356-64. (5) Malinow R, Malenka RC, AMPA receptor trafficking and synaptic plasticity. Annu Rev Neurosci Res 2002; 25: 103-26. (6) Johnston MV,Alemi L,Harum KH.Learning, memory and transcription factors. Pediatr Res 2003; 53: 369-74. (7) Todd PK, Malter JS. Fragile X: Mental retardation protein in plasticity and disease. J Neurosci Res 2002; 70: 623-30. (8) Costa RM, Federov NB, Kogan JH, et al. Mechanism for the learning deficits in a mouse model of fibromatosis type 1. Nature 2002; 415: 526-3
Comparison of Axillary Digital Thermometer with Smart Fever Measurement
Giriş: Çocuklarda ateş ölçümünün en doğru ve en güvenilir yöntemi yıllardır araştırılan bir konudur. Son yıllardaki teknolojik gelişmelerle akıllı telefonlar kullanılarak, non-invaziv sürekli ateş ölçümü yapılabilmesi, ölçülen ateş değerlerinin kaydedilmesi ve ateş yüksekliği durumunda uyarı verilebilmesi mümkün hale gelmiştir. Ancak bu yöntemle yapılacak ateş ölçümlerinin doğruluğu ile ilgili yeterli bilimsel veri şu an için mevcut değildir. Bu çalışmanın amacı akıllı telefon uygulaması ile yapılan vücut sıcaklık ölçümlerini aksiller dijital termometre ile karşılaştırmaktır. Yöntemler: Çocuk acil servisimize 1 Temmuz-30 Eylül 2017 tarihleri arasında ateş yüksekliği ile başvurup gözleme alınan tüm hastalar çalışmaya dahil edildi. Hastaların demografik özellikleri, acil servise geliş tanıları ve acil serviste izlemleri boyunca saatlik olarak hem dijital aksiller termometre ile hem de akıllı telefon uygulaması ile aynı anda ölçülen ateş değerleri kaydedildi. Her iki yöntemle ölçülen bu değerler birbirleriyle karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışma süresi boyunca 53 hastadan 234 ölçüm yapıldı. Hastaların 30’u (%57) erkekti, yaş ortalamaları 58±51 aydı ve 11’i (%21) 1 yaş altı hastalardı. Sırasıyla üst solunum yolu enfeksiyonu (20, %38) ve akut gastroenterit (12, %23) hastalara en sık konulan tanılardı. Aksiller ölçümlerde ateş yüksekliği saptanan hastaların çoğunda akıllı telefon uygulaması ile yapılan ölçümlerde de ateş yüksekliği saptanırken, iki yöntem arasında ateşi saptamada anlamlı bir fark yoktu (p=0,754). Tüm aksiller ölçümlerin ortalaması 37,07±0,85 °C iken, akıllı telefon uygulaması ile yapılan ölçümlerin ortalaması 37,16±0,89 °C olarak hesaplanıp iki değerin güçlü pozitif korele olduğu saptandı (r=0,874, p<0,001). Ateşli dönem aksiller ölçüm ortalaması 38,14±0,56 °C, akıllı telefon uygulaması ölçüm ortalaması 38,24±0,55 °C idi ve benzer şekilde ateşli dönem de güçlü pozitif korelasyon söz konusuydu (r=0,745, p<0,001). Ayrıca bebeklik dönemde de benzer sonuçlara ulaşıldı. Sonuç: Akıllı telefon uygulaması ile ateş ölçme yöntemi güvenilir, her yerde ve tüm yaş gruplarında kullanılabilecek üstün bir yöntem gibi görünmektedir ancak bu yöntemin rutin kullanıma girmesi için daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır.Introduction: the best method of body temperature measurement in children has been investigated for many years. It has become possible to make non-invasive continuous temperature measurement by using smartphones, to record the values and to give warning in case of fever with the technological developments in recent years. Nevertheless, there is no data on the accuracy of body temperature measurements using this method. We aimed to compare measurements made by the smartphone applications and using the axillary digital thermometers. Methods: This was a cross-sectional observational study. All patients, who were admitted to the pediatric emergency department between 1 July 2017 and 30 September 2017 with fever, were included. Demographic characteristics and the diagnosis of the patients were recorded. the body temperatures measured using smartphone applications and those using axillary digital thermometers were compared. Results: During the study period, 234 measurements were done in 53 patients. the mean age of the patients was 58±51 months. Thirty (57%) patients were male and eleven (21%) were infant. the most frequent diagnoses were upper respiratory tract infection (20, 38%) and acute gastroenteritis (12, 23%). There was no significant difference between smartphone applications and axillary digital thermometers in detecting fever (p=0.754). the mean body temperature value taken using axillary digital thermometers and smartphone applications were 37.07±0.85 °C and 37.16±0.89 °C, respectively. Both measurements were strongly correlated with each other (r=0.874, p<0.001). in the fever period, the mean body temperature measured by axillary digital thermometers and smartphone applications was 38.14±0.56 °C and 38.24±0.55 °C, respectively. These values were also strongly correlated with each other (r=0.745, p<0.001). Similar results were also obtained in infants. Conclusion: Smartphone applications seem to be a superior method that can be used reliably, anywhere and in all age groups, however, further studies are warranted to introduce this method into routine use
The Effectiveness of Heated Humidified High-flow Nasal Cannula in Children with Severe Bacterial Pneumonia in the Emergency Department
Aim: the provision of appropriate respiratory support has a great role in outcome of patients presenting to the emergency department (ED) with respiratory distress (RD) associated with severe pneumonia. in recent years, heated humidified high-flow nasal cannula (HHHFNC) therapy has become one of the most popular non-invasive respiratory support modalities in all pediatric settings. in this study, we aimed to assess whether the use of HHHFNC therapy is associated with reduced RD and improvements in hypoxemia among children with severe bacterial pneumonia (SBP) presenting to the ED. Materials and Methods: We performed a prospective observational study of patients with SBP admitted to a tertiary children’s hospital pediatric ED who received HHHFNC therapy within the 2 year study period. the primary outcome was accepted as treatment failure (It was defined as a clinical escalation in respiratory status) and an increase in peripheral capillary oxygen saturation (SpO2). Secondary outcomes covered a decrease of respiratory rate (RR), heart rate (HR), and rates of weaning, intubation and intensive care unit (ICU) admission. Results: Fifty-six patients were included in this analyses. Treatment failure was 21.5% (12/56). Among these patients, 9 (16%) were intubated and 3 (5.5%) placed on bilevel positive airway pressure. the mean initial RR values were significantly higher in the non responders group than the responder group (p=0.027). Significant variation in the intubation rate or the ICU admission rate was not determined. At the 2nd hour, the fall in RR (p<0.001), HR (p<0.001), and the increase of SpO2 (p<0.001) were significantly evident when compared with the beginning. Conclusion: HHHFNC therapy reached treatment success in a majority of the patients with SBP and provided an early effect. Patients with higher RRs responded less to HHHFNC. Further larger studies are needed to assess the impact of HHHFNC compared with other possible therapies
Bir üçüncü basamak hastane acil servisine başvuran adli nitelikli çocuk hastaların değerlendirilmesi
AMAÇ Çalışmanın amacı, bir üçüncü basamak hastane acil servisine başvuran adli nitelikli çocuk hastaların, demografik, epidemiyolojik özelliklerini ve tedavi sonuçlarını saptamak, ulusal verilerimize katkıda bulunmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM Adli nitelikli çocuk hastaların dosya bilgileri geriye dönük incelendi. Hastalar travmatik (Grup 1) ve travmatik olmayan (Grup 2) başvurular olarak iki gruba ayrıldı. Yaş, cinsiyet, başvuru sebepleri ve sıklıkları, lokal ve çoklu travma görülme sıklığı (Kısaltılmış Yaralanma Ölçeği temel alınarak) ve oluştuğu vücut bölgeleri, yatış, taburculuk ve mortalite oranları gibi özellikleri kaydedildi. Veriler, tanımlayıcı yöntemler (frekans, yüzde oran, çeyrekler arası oran), Kolmogorov-Simirnov ve ki-kare testleri kullanılarak değerlendirildi, p değeri <0,05 olan istatistiksel farklılıklar anlamlı kabul edildi. BULGULAR Çalışmaya 486 hasta dâhil edildi. Yaş ortalaması 8,91±5,08 yıl olarak saptandı (%95 GA). Hastaların çoğu erkekti (%66,3). Beş-dokuz yaş grubu hasta sayısı (n=162, %33,3) diğerlerine oranla fazlaydı (Kolmogorov-Simirnov testinde p=0,000). Yaz başvuruların en sık gözlendiği mevsimdi. Grup 1?de 153 (%31,5) hasta saptandı. En sık başvuru nedeni kazara ilaç içmeydi (%13,8, n=67). Grup 2?de en sık başvuru nedeni trafik kazasıydı (n=158, %32,5). SONUÇ Çocukluk çağında motorlu araç ve ev kazaları önlenebilir sağlık sorunlarının başında yer almaktadır. Güvenli bir çevre oluşturulması, ebeveyn ve çocuklara sürekli koruyucu sağlık eğitimi verilmesi ve yasal düzenlemeler yaralanma kontrolünde etkin olacaktır
An evaluation of the pediatric medico-legal admissions to a tertiary hospital emergency department
AMAÇ Çalışmanın amacı, bir üçüncü basamak hastane acil servisine başvuran adli nitelikli çocuk hastaların, demografik, epidemiyolojik özelliklerini ve tedavi sonuçlarını saptamak, ulusal verilerimize katkıda bulunmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM Adli nitelikli çocuk hastaların dosya bilgileri geriye dönük incelendi. Hastalar travmatik (Grup 1) ve travmatik olmayan (Grup 2) başvurular olarak iki gruba ayrıldı. Yaş, cinsiyet, başvuru sebepleri ve sıklıkları, lokal ve çoklu travma görülme sıklığı (Kısaltılmış Yaralanma Ölçeği temel alınarak) ve oluştuğu vücut bölgeleri, yatış, taburculuk ve mortalite oranları gibi özellikleri kaydedildi. Veriler, tanımlayıcı yöntemler (frekans, yüzde oran, çeyrekler arası oran), Kolmogorov-Simirnov ve ki-kare testleri kullanılarak değerlendirildi, p değeri <0,05 olan istatistiksel farklılıklar anlamlı kabul edildi. BULGULAR Çalışmaya 486 hasta dâhil edildi. Yaş ortalaması 8,91±5,08 yıl olarak saptandı (%95 GA). Hastaların çoğu erkekti (%66,3). Beş-dokuz yaş grubu hasta sayısı (n=162, %33,3) diğerlerine oranla fazlaydı (Kolmogorov-Simirnov testinde p=0,000). Yaz başvuruların en sık gözlendiği mevsimdi. Grup 1?de 153 (%31,5) hasta saptandı. En sık başvuru nedeni kazara ilaç içmeydi (%13,8, n=67). Grup 2?de en sık başvuru nedeni trafik kazasıydı (n=158, %32,5). SONUÇ Çocukluk çağında motorlu araç ve ev kazaları önlenebilir sağlık sorunlarının başında yer almaktadır. Güvenli bir çevre oluşturulması, ebeveyn ve çocuklara sürekli koruyucu sağlık eğitimi verilmesi ve yasal düzenlemeler yaralanma kontrolünde etkin olacaktır.BACKGROUND This study aimed to determine the demographic and epidemiological characteristics and to investigate the outcomes of pediatric medico-legal cases who admitted to the emergency department. It was also aimed to contribute to the national survey. METHODS Medico-legal charts of the pediatric cases were reviewed retrospectively. Patients were allocated into two groups as traumatic (Group 1) and non-traumatic (Group 2). Age, sex, presenting complaint and frequencies, local or multiple trauma frequencies, and localizations (based on the Abbreviated Injury Scale) and also admission, discharge and mortality rates were ascertained. Data were evaluated by descriptive methods, Kolmogorov-Smirnov and chi-square tests. Values of p<0.05 were accepted as significant. RESULTS There were a total of 486 eligible patients. The mean age was 8.91±5.08 years (95% confidence interval [CI]). The majority (66.3%) were male. The group aged 5-9 years was larger (33.3%) than the others (in Kolmogorov-Smirnov test, p=0.000). Summer was the most common season for admissions. There were 153 patients in Group 1, and the most common complaint was accidental drug intake (13.8%). In Group 2, the most common reason for admission was motor vehicle accident (32.5%). CONCLUSION Motor vehicle and home accidents in childhood are preventable health problems. To ensure a safe environment, continuous health education programs on injury and prevention for parents and children and legal controls will be effective in injury control