6 research outputs found

    Tip 2 diyabetin moleküler genetik temeli; Son gelişmeler

    Get PDF
    Tip 2 Diabetes Mellitus, prevalansındaki çarpıcı artış, etkilenen doku ve organların çeşitliliği ve bunların sağlık sistemine getirdiği ekonomik yük nedeniyle dünya genelinde ciddi bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir. Kompleks bir metabolik hastalık olan tip 2 diyabetin klinik heterojenitesi, hastalığın ortaya çıkışında rol oynayan çevresel ve genetik faktörlerin çeşitliliğinden ve birbirleriyle etkileşimlerinden kaynaklanmaktadır. Bugüne kadar aday gen yaklaşımı ve genom boyu ilişki çalışmaları ile yaklaşık 70 yatkınlık geni tip 2 diyabet ile ilişkili olarak tanımlanmıştır . Hastalığın genetik mimarisinin anlaşılması, risk profillerinin belirlene- rek tanıdan tedaviye klinik yararlanımda kullanımına katkı sağlaması bakımından önem arz etmektedir. Bu derlemede, son 20 yıldır hastalığın genetik arka planını ortaya koymaya yönelik gerçekleştirilen çalışmalar ele alınarak hedeflenen klinik yararlanımda gelinen mevcut durum tartışılmaktadı

    Juglone Effects by Dual Way on mTOR Gene Expression, Which Plays Central Role in Cell Growth, Survival and Metabolism, in PANC-1 and BxPC-3 Pancreatic Cancer Cell Lines

    Get PDF
    Background/Aims: Juglone, as a naphthoquinone, has been shown to have cytotoxic and apoptotic effects in various cancer cells and besides this effects it was reported to have anti-invasive and anti-metastatic effects in PANC-1 and BxPC-3 cells in our previous studies. In this study, we investigated the effects of juglone on GRP75, TFAM and mTOR genes encoding key proteins associated with mitochondrial biogenesis and activation in PANC-1 and BxPC-3 pancreatic cancer cells since mitochondria has central roles in cancer cell survival, metastasis and therapeutic resistance. Methods: In our study; 5, 10, 15 and 20 μM juglone doses were selected as the application doses considering the IC50 value determined after MTT test results and the expressions of the target genes were analyzed by qPCR method after application of juglone doses for 24 hours. Results: Our study results revealed that juglone had an opposite and strong effects on mTOR expression in both cell lines. Conclusion: Our findings suggest that juglone has a developable potential and is a promising theurapeutic agent to develop new strategies for the battle with cancer with those effects on mTOR gene which plays a central role in cellular homeostasis and several cellular events including cell growth, survival and metabolism

    PPARG genindeki Pro12Ala polimorfizmi, Türk populasyonunda insülin direnci ve tip 2 diyabet ile ilişkili değildir: Bir vaka-kontrol çalışması

    Get PDF
    Amaç: Tip 2 diyabet (T2D), diyabetin en sık görülen türüdür ve tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. İnsülin sekresyonunun azalması ve/veya insülin direnci (İR) gelişimi, T2D patogenezinde yer alan iki ana bozukluktur. Kromozom 3p25'te yer alan peroksizom proliferatör aktive reseptör gama (PPARG) geni tarafından kodlanan ve esas olarak adipositlerde eksprese edilen PPARG2, glikoz ve lipid metabolizmasının düzenlenmesinde yer alan çok sayıda anahtar geni düzenler. Fonksiyonel önemi dolayısıyla, T2D gelişimi ile ilişkisi ilk rapor edilen aday gen PPARG2 (Pro12Ala varyantı)’dir. Çalışmamızda, PPARG genindeki Pro12Ala'nın IR gelişimi ve T2D riski üzerine etkilerini Konya bölgesinde yaşayan 387 (181 non-obez/ 206 obez) T2D ve 264 (137 non-obez/127 obez) sağlıklı birey olmak üzere toplam 650 kişide değerlendirmeyi amaçladık. Yöntem: Bireylerden alınan kan örneklerinden, T2D ilişkili biyokimyasal parametreler analiz edildi ve sonrasında HOMA-IR (HOMA indeksi) hesaplandı. HOMAIR indeksi 2.5'ten yüksek olan kişiler insüline dirençli olarak kabul edildi. İzole edilen DNA örneklerinde, Pro12Ala genotiplendirmesi RT-PCR tekniği ile yapıldı. İstatistiksel analiz için SPSS18.0 programı kullanıldı. P<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: Obez hasta grubu dışında diğer hasta ve ve kontrol grupları Hardy-Weinberg dengesinde değildi (p<0.05). Dominant, resesif ve aditif modeller kurularak yapılan ilişkilendirme analizine göre Pro12Ala polimorfizminin T2D riski ve ilişkili biyokimyasal parametreler üzerine bir etkisi bulunmadı (p>0.05). Sonuç: Hastalığın poligenik doğası ve çevresel faktörlerin karmaşıklığı, genlerin T2D patogenezindeki etkisinin anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, PPARG'nin hastalığın genetik zeminindeki olası rolünü ortaya çıkarmak için daha büyük popülasyonlarda daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır. Çalışma Türk toplumunda PPARG ve T2D ilişkisi bakımından sunulan ilk rapordur

    Genetic Risk Analysis of Gestational Diabetes Mellitus in a Turkish Population

    No full text
    Background: Gestational diabetes mellitus (GDM) is a type of clinical diabetes characterized by insulin resistance and impaired insulin secretion because of environmental and genetic factors. The high risk of developing type 2 diabetes (T2D) in women with GDM and the high risk of developing GDM in women with a family history of T2D suggests that both diseases may have the same genetic basis. Therefore, genes and risk variants associated with the genetic architecture of T2D are being investigated for their effects on the development of GDM. In this study, we aim to investigate ABCC8, TCF7L2, Adiponectin, IRS1, and PPARG genes, which are known as T2D risk genes, to understand the genetic basis of GDM in a Turkish population. Materials and Methods: In our study, 74 pregnant women diagnosed with GDM according to the American Diabetes Association criteria and 49 healthy pregnant women were included. DNA isolations were made from peripheral blood cells collected from pregnant women and regions of targeted genes were scanned by the Polimerase Chain Reaction-Restriction fragment length polymorphism (PCR-RFLP) technique. The homeostatic model assessment for insulin resistance (HOMA-IR), which is an indicator of insulin resistance, was calculated for each individual in the biochemical examinations. The associations of genotypes detected in the target gene regions with the disease and their effects on the biochemical phenotypes were analyzed by establishing the dominant, recessive, and additive models along with calculating odd ratios. The P<0.05 was considered statistically significant in all analyses. Results: A statistically significant association was found between R1273R substitution in the ABCC8 gene and GDM under dominant and additive models. No statistically significant correlation was found between the A1369S and e16/-3t→c variants in the ABCC8 gene and the screened variants in other genes and GDM. When the genotype-phenotype association data was evaluated, no association was detected between all the scanned variants and fasting blood sugar while a weak correlation was found between e16/-3t→c in the ABCC8 gene and fasting insulin (P=0.075) and HOMA-IR (P=0.067). Conclusion: ABCC8 (R1273R and e16/-3t→c) gene variants may be a risk factor for the development of GDM in the Turkish population

    PPARG genindeki Pro12Ala polimorfizmi, Türk populasyonunda insülin direnci ve tip 2 diyabet ile ilişkili değildir: Bir vaka-kontrol çalışması

    No full text
    Amaç: Tip 2 diyabet (T2D), diyabetin en sık görülen türüdür ve tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. İnsülin sekresyonunun azalması ve/veya insülin direnci (IR) gelişimi, T2D patogenezinde yer alan iki ana bozukluktur. Kromozom 3p25’te yer alan peroksizom proliferatör aktive reseptör gama (PPARG) geni tarafından kodlanan ve esas olarak adipositlerde eksprese edilen PPARG2, glikoz ve lipid metabolizmasının düzenlenmesinde yer alan çok sayıda anahtar geni düzenler. Fonksiyonel önemi dolayısıyla, T2D gelişimi ile ilişkisi ilk rapor edilen aday gen PPARG2 (Pro12Ala varyantı)’dir. Çalışmamızda, PPARG genindeki Pro12Ala’nın IR gelişimi ve T2D riski üzerine etkilerini Konya bölgesinde yaşayan 387 (181 non-obez/ 206 obez) T2D ve 264 (137 non-obez/127 obez) sağlıklı birey olmak üzere toplam 650 kişide değerlendirmeyi amaçladık. Yöntem: Bireylerden alınan kan örneklerinden, T2D ilişkili biyokimyasal parametreler analiz edildi ve sonrasında HOMA-IR (HOMA indeksi) hesaplandı. HOMA-IR indeksi 2.5’ten yüksek olan kişiler insüline dirençli olarak kabul edildi. İzole edilen DNA örneklerinde, Pro12Ala genotiplendirmesi RT-PCR tekniği ile yapıldı. İstatistiksel analiz için SPSS18.0 programı kullanıldı. P0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: Obez hasta grubu dışında diğer hasta ve kontrol grupları Hardy-Weinberg dengesinde değildi (p0.05). Dominant, resesif ve additif modeller kurularak yapılan ilişkilendirme analizine göre Pro12Ala polimorfizminin T2D riski ve ilişkili biyokimyasal parametreler üzerine bir etkisi bulunmadı (p>0.05). Sonuç: Hastalığın poligenik doğası ve çevresel faktörlerin karmaşıklığı, genlerin T2D patogenezindeki etkisinin anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, PPARG’nin hastalığın genetik zeminindeki olası rolünü ortaya çıkarmak için daha büyük popülasyonlarda daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır. Çalışma Türk toplumunda PPARG ve T2D ilişkisi bakımından sunulan ilk rapordur

    Konya bölgesi popülasyonunda CAPN10 genindeki SNP-43 polimorfizmi Tip 2 Diabetes riski ile ilişkilidir

    No full text
    Amaç: Kalpain-10 (CAPN10), Ca+2 bağımlı intrasellüler sistein proteazlar ailesinin atipik bir üyesidir. Birçok dokuda eksprese edilir ve başta insülin sekresyonu ve aktivitesi olmak üzere çok çeşitli hücresel fonksiyonlar için gereklidir. Tanımlanan ilk Tip 2 diyabet (T2D) yatkınlık genidir. Çalışmamızda bir Türk popülasyonunda CAPN10 gen polimorfizmleri (SNP-44, -43 ve -137) ile artmış T2D riski arasındaki ilişkinin analiz edilmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 149 T2D’li hasta ve 48 sağlıklı birey dahil edildi. Genotiplendirme PCR-SSCP tekniği kullanılarak yapıldı, dizi analizi ile doğrulandı. CAPN10 genotiopleri ile T2D gelişimi ve klinik özellikler arasındaki ilişki istatistiksel olarak analiz edildi. Bulgular: Hastalıkla genotip arasındaki ilişkiyi belirlemek için yapılan odds analizi sonuçlarına göre; SNP-44 ile hastalık arasında ilişki gözlenmezken (OR: 1.417 CI:0.452-4.436, P=0.740), SNP-43 ile hastalık arasında anlamlı ilişki bulundu (OR: 0.455 CI:0.235-0.881, P=0.028). SNP-137 genotip dağılımı bakımından tüm hasta ve kontrol bireylerde C/C olarak tespit edildi. Taranan SNP’ler ile klinik parametreler arasında herhangi bir ilişki bulunmadı (P&gt;0.05). Sonuç: Sonuçlarımıza göre; CAPN10 genindeki SNP-43, Türk populasyonunda T2D gelişimi açısından bir risk faktörüdür
    corecore