7 research outputs found
Muhasebenin yolsuzluk amaçlı kötüye kullanımı: sonrası banka iflâslarında Türkiye deneyimi
Muhasebenin destekleyici (bilgi sağlayıcı)ve dağıtıcı işlevleri içsel ve yapısal özelliği (hâkim ekonomik düşüncenin bir uzantısı olması ve mevcût ekonomik altyapı temelinde faaliyet göstermesi) nedeniyle nesnel ve yansız biçimde yerine getirilememektedir. Nitekim muhasebeden çoğu zaman yönetimin kurmay- larından biri olarak belirlenen bir iş tanımı çerçevesinde hareket etmesi beklenmektedir. Bu yaklaşım muhasebeyi salt üretim, pazarlama, finans, insan kaynakları gibi üst yönetime bağlı olan ve özellikle yöne- timi karar alma sürecinde destekleyen yönetim işlevine indirgeme riskini taşımaktadır. Oysaki muhasebe finansal raporlama sürecinde ürettiği bilgilerle ekonomik olgu ve gerçeklikleri büyük ölçüde yeniden inşa etmektedir. Türkiye’de 2000’lerin başında 25 bankanın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)’na devri ile sonuçlanan süreçte, muhasebenin yönetime bağımlı, tâbi, alt ve ikincil konumu kişilik ve özün önceliği gibi en temel muhasebe ilkelerinin dahi uygulanabilmesini engellemiş ve son tahlilde yönetim (üst yönetim ve yönetim kurulu) işlemlerini kayıtsız şartsız gerçekleştirdikten sonra bunları ekonomik amaçlarını yan- sıtmayacak ve yönetimi diğer tüm çıkar sahiplerinden daha çok himaye edecek biçimde şeklen kaydeden ya da hiç kaydetmeyen bir işleve dönüşmesine neden olmuştur. Bununla birlikte, tüm bu iflâsları yaratıcı bir muhasebe uygulaması olarak değil, bir yağmalama ve risk kaydırma faaliyeti olarak tanımlamak çok daha doğru ve makûl bir yargı olabilecektir; bu konunun en önemli noktasıdır, çünkü ilki temel olarak bir kurum ve uygulama olarak muhasebeyi suçlu görmekte, ikincisi ise politik ve ekonomik sistemi de içerecek biçimde bütün yönetimi bir bütün olarak sorumlu tutmaktadır
External auditing's role in and auditors' responsibility for detecting and preventing accounting frauds.
TEZ8014Tez (Doktora) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2010.Kaynakça (s. 262-271) var.xvii, 316 s. : tab. ; 29 cm.Owing to the primary auditing objectives differing over time and these pendulum-type swings observed in the definition of auditors' responsibility for detecting and preventing financial reporting frauds, regulatory authorities' points of view have become more important because the sanctions imposed upon client companies, their management and auditors by regulatory authorities representing a vast majority of the interested public could give significant information to researchers about the responsibility cited above. In addition, these authorities have great influence on preparing, setting, and legislating standards, codes, and other rules related to the subject in question. Therefore following the study performed in order for testing whether there is a significant relationship between accounting frauds and a series of variables some of which involve auditing-related factors, it is found out that regulatory authorities give special importance to false, misleading, and incomplete disclosures (i.e.disclosure frauds) rather than financial reporting frauds (i.e.material misstatements). Moreover, it is reached that qualified opinions of auditors, the length of companies' operating and time lag periods decrease the number of sanctions. On the other hand, in another survey carried out with Turkish auditing firms it is understood that although auditors perceive the responsibility for detecting and preventing financial reporting frauds primarily on client companies (i.e.auditees), they also think that such a complicated and tough matter should not solely be the task and duty of only one party.Temel denetim amacının dönemlere göre değişkenlik göstermesi ve dolayısıyla farklı sorumluluk tanımlamaları yapılması üzerine düzenleyici ve denetleyici kuruluşların konuya nasıl baktıkları önem kazanmaktadır, çünkü kamuyu en geniş paydada temsil eden ve konuyla ilgili yasa ve standartların oluşturulmasında birinci derecede etki sahibi olan düzenleyici ve denetleyici kuruluşların müşteri işletmelere ve bağımsız denetçilere verdikleri cezalar bu kuruluşların sorumluluğu hangi tarafa yüklediği konusunda araştırmacılara önemli bilgiler vermektedir. Bu doğrultuda çalışma içerisinde, işletmelerin düzenleyici ve denetleyici kuruluşlardan aldıkları cezalar ile muhasebe hileleri ve bağımsız denetim ile ilgili faktörleri de içeren değişkenler arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığı araştırılmış, cezaların mali tablolarda önemli yanlışlıklar içeren muhasebe hilelerine değil, yalan, yanlış ve eksik açıklamalar dolayısıyla alındığı belirlenmiştir. Ayrıca bağımsız denetim kuruluşlarının verdiği olumlu olmayan görüşlerin, faaliyet ve gecikme sürelerinin verilen cezaları azalttığı saptanmıştır. Öte yandan, Türkiye'deki bağımsız denetim kuruluşları ile yapılan başka bir çalışmada da, bağımsız denetim kuruluşlarının muhasebe hilelerinin ortaya çıkarılması ve önlenmesi sorumluluğunu temel olarak müşteri işletmeler üzerinde gördüğü, bununla birlikte böylesine zor ve karmaşık bir konuda tek bir tarafın sorumlu olmaması gerektiğini düşündükleri anlaşılmıştır.Bu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından desteklenmiştir. Proje No: İİBF2008D1
The responsibility for preventing and detecting accounting frauds from the viewpoint of self-regulatory agencies ın Turkey: de jure status and de facto application
Özet
Düzenleyici kuruluşların yaklaşımı ve uygulamaları muhasebe hilelerinin önlenmesi ve ortaya çıkarılması sorumluluğunun kapsamının açıklığa kavuşturulmasına yardımcı olabilmektedir. Bu kuruluşların kamunun büyük bir çoğunluğunu adîl ve yansız bir şekilde temsil edeceği varsayılmaktadır. Ayrıca aldıkları kararlar ve karar alma mantıkları hem araştırmacılara, hem de finansal bilgi kullanıcılarına olası hile şüphelileri, bu kuruluşların sorumlulardan özellikle önlemesi ve ortaya çıkarmasını istedikleri hile yöntemleri, hilelerin cezaî yönleri, hilelerin önlenmesi ve ortaya çıkarılmasında temel sorumluluklar ve denetim beklenti boşluğu konularında önemli ipuçları verebilmektedir. Yine bunlar ilgili standart, yasa ve diğer düzenlemelerin oluşturulması ve uygulanmasında önemli etki sahibi olmaktadır. Bu nedenle, bağımsız denetimle ilgili faktörleri de kapsayan bir dizi değişken ile muhasebe hileleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olup olmadığını sınayan bir çalışma yapılmış ve sonuç olarak Türkiye’deki düzenleyici kuruluşun muhasebe hilelerinin önlenmesi ve ortaya çıkarılması sorumluluğunu aynı tarafa, müşteri işletme ve yönetimine yüklediği bulunmuştur. Araştırmanın bulguları Türkiye’de bir denetim-beklenti boşluğu olmadığına da işaret etmektedir.
Abstract
Self-regulatory agencies’ way of understanding and practices can help clarify the scope of the responsibility for preventing and detecting frauds. They are assumed to represent a vast majority of the public in an unbiased and equitable manner. Moreover, their final decisions and their reasoning behind could give critical hints to both the researchers and financial information users about the probable suspects of frauds, the fraud schemes self-regulatory agencies particularly want the liable parties to prevent and detect the penal aspects of accounting frauds, the primary responsibilities for detecting and preventing frauds, and the audit expectation gap. Besides these authorities have a material impact on setting and implementing relevant standards, codes, and other regulations. Therefore a research study was conducted in order for testing whether there is a statistically significant relationship between a series of variables some of which involve auditing-related factors and accounting frauds, and it is consequently found out that the Turkish self-regulatory agency imposed the primary responsibility for both preventing and detecting frauds upon the same party, the client company and its management. The findings of the research might also imply the absence of an audit-expectation gap in Turkey
Enron Olayı: Muhasebe Hilesi mi, Sistem Hatası mı?
Enron, Soğuk Savaş Sonrası dönemde yeni ekonominin simgesi olan belli başlı firmalardan biri olmuştur, zira büyüme hızı, pazarının büyüklüğü, ürün çeşitliliği, yenilikçiliği ve karlılığı açısından hem rakiplerinden, hem de ortalama endüstri firmalarından daha üstün bir performans düzeyine sahip olmuştur. Enron’un çöküşü, iktisadi ve mali çevrelerde ve iş dünyası genelinde sıradan bir iflas olayı olmanın çok ötesinde değerlendirilmiştir. Ancak yapılan tartışmaların çoğunda, iktisadi ve mali sistemin unsurları birbirinden bağımsız ve hatta ilgisizmiş gibi kabul edilmiştir. Enron olayını, “Titanik Faciası”(zamanının hiç batmayacağı düşünülen büyük geminin ilk transatlantik seferinde batma olayı) ya da “mükemmel fırtına” (seyrek olarak görülen ve tahmin edilemeyen olağandışı koşulların yarattığı doğal afet) olaylarına benzeterek açıklama çabaları da gözlenmiştir. (Arnold ve de Lange, 2004:751;Reinstein ve McMillan, 2004:955). Bu görüşlerin savunucularına göre olay beklenmediktir, bir defalıktır ve tekrarı olmayacaktır. Dolayısıyla, bu bakış açısıyla ancak bireysel suçlar ve/veya suçluları ortaya çıkarmak mümkün olabilirdi ve öyle de olmuştur. Bununla birlikte, Enron olayına daha yakından bakmak sadece Enron’un iç çevresinin değil, dış çevresinin de söz konusu çöküşten sorumlu olduğunu belirlemekte bize yardımcı olmaktadır. Yine, siyaset kurumunun, düzenleyici ve denetleyici kuruluşların, kitle iletişim araçlarının, denetim şirketlerinin ve müşavir hukuk firmalarının rolü ve etkisinin, genel müdür ve diğer üst düzey yöneticiler, yönetim kurulu ve denetim komitesinden az ya da çok olabileceği, ama her halükarda bir dereceye kadar var olduğu iddia edilebilmektedir. Daha da önemlisi, iktisadi ve mali sistemin bireysel unsurlarının birbirleriyle ilişkili olduğu ve bu içsel ilişkilerin, Enron’un ani çöküşü sonrasında yaşanan ciddi krizde olduğu gibi sistemik hatalara neden olabileceğidir. Bu makalede, daha önce gerçekleştirilmiş olan bazı önemli çalışma ve araştırmalar gözden geçirilerek Enron’un münferit bir olay değil ve fakat sistemik bir hata olduğu ve aynı nedenle benzer hataları önlemek ve üstesinden gelmek amacıyla yapılacak politika önerilerinin (denetim mesleğini güçlendirmek veya yeni muhasebe ve denetim standartları gibi) daha genel bir bakış açısından iktisadi ve mali sistemin bütün unsurlarını ve öncelikle makro ekonomi ve piyasa boyutlarını da içermesi gerektiği düşüncesi savunulmaktadı
İçindekiler
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin İhracat Pazarlaması Davranışını Etkileyen Faktörler ile İhracat Performansı Arasındaki İlişkilere Dair Ampirik Bir Çalışma: Çorum Makine İmalat Sanayi Örneği……………………………………………….. 4