33 research outputs found

    Efficacy Comparison Between Weekly and Triweekly Regimens of Carboplatin-paclitaxel in Non-small Cell Lung Cancer

    Get PDF
    Aim:Around 40% of non-small cell lung cancers have stage 3b or 4 disease at the time of diagnosis. In the treatment, platinum-based therapy can still be used in patients who do not carry a driver mutation or who are not suitable for immunotherapy with advanced non-small cell lung cancers (NSCLC). The objective of this study was to compare the effectiveness of weekly carboplatin-paclitaxel regimen with triweekly carboplatin-paclitaxel regimen.Materials and Methods:This is a retrospectively structured study. Patients who were followed-up and treated for lung cancer in Adana City Training and Research Hospital’s Oncology Department between January 1, 2017 and July 1, 2021 were included.Results:Out of the 104 patients, 52 (50%) patients received weekly carboplatin-paclitaxel (C-P), and 52 (50%) received C-P every 3 weeks. The mean overall survival was 19.64±2.53 months in the weekly C-P group and 17.47±1.64 months in the triweekly C-P group (p=0.675). The mean progression-free survival (PFS) was 8.5±1.01 months in the weekly C-P group and 5.76±0.61 months in the triweekly C-P group (p=0.017).Conclusion:We demonstrated that weekly C-P treatment, which is known to have fewer toxicity in NSCLC, provided better PFS compared to triweekly treatment

    Clinic and prognostic significance of Phosphatase and tensin homolog (PTEN), Phosphoinositide 3 kinase (PI3K), mammalian target of rapamycin (MTOR), KRAS expression in differentiated thyroid cancer.

    Full text link
    TEZ8472Tez (Yandal Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2011.Kaynakça (s. 52-61) var.ix, 62 s. : tablo. ; 29 cm.Background and Aims: Thyroid cancer is the most common type of endocrine malignancy. The vast majority of differentiated thyroid tumors orginate from thyroid follicular cells and ncompass well differentiated papillary and follicular carcinoma. As in many other human cancers, genetic alterations are the driving force for the tumorigenesis and pathogenesis of thyroid cancer, articularly those that occur in genes encoding for key players of major signaling pathways. In this study we investigated clinic and prognostic role of the key players of this pathway PTEN, PI3K-p85, mTOR expressions and K-Ras mutational status in differentiated thyroid cancer. Methods: Patients with pathologically proven thyroid cancer between 2005- 2011 were enrolled to this study. Tissue samples were obtained from parafine blocks and evaluated for PTEN, PI3K-p85, mTOR expression with immunohistochemical method. K-Ras mutational status was assessed by the PCR. Data was compared with clinicopathologic characteristics of patients. Khi2 test was used for categoric measurements between groups. Progression free survival was analyzed using aplan- Meier plots and log rank test. Results: In this study 101 differential thyroid cancer were studied. The mean of the patients ages were 46,3±12,1. 78,2% of patients were female and the others were male. PTEN, mTOR, PI3K expressions were found in different levels on tumor tissue samples.Giriş ve Amaç: Tiroid kanserleri endokrin malignensiler içerisinde en sık gözlenen malignensidir. Çoğunluğu tiroid folliküler hücrelerden köken alan, iyi diferansiye folliküler ve papiller tiroid kanserlerinden oluşur. Tiroid kanserinin patogenezinde diğer kanserlerde olduğu gibi genetik değişimler, özelliklede önemli sinyal yolaklarının anahtar elemanlarını kodlayan genlerde olan değişimler temel rol oynamaktadır. PTEN, mTOR, PI3K-p85, K-Ras bu sinyal yolaklarının temel faktörleridir. Biz çalışmamızda diferansiye tiroid kanserlerinde PTEN, PI3K, mTOR KRas ekspresyonlarının klinik ve prognostik rolünü araştırdık. Gereç ve Yöntem: İkibinbeş-ikibinon yılları arasında patolojik olarak diferansiye tiroid kanseri tanısı konmuş hastalar çalışmaya alındı. Parafin bloklardan doku örnekleri elde edildi. PTEN, PI3K-p85, mTOR ekspresyonları immunohistokimyasal olarak K-Ras mutasyonu PCR yöntemi ile incelendi. Elde edilen bulgular hastaların klinikopatolojik özellikleri ile karşılaştırıldı. Kategorik ölçümlerin gruplar arasında karşılaştırılmasında Ki Kare testi kullanıldı. Hastalıksız sağkalım süresinin saptamada Kaplan-Meier analizi altında Log-Rank testi yapıldı. Bulgular: Çalışmada 101 diferansiye tiroid karsinomu değerlendirildi. Hastaların ortalama yaşı 46,3±12,1'idi.. Hastaların %78,2'si kadın ve geri kalanı erkekti. Tümör dokusunda çeşitli düzeylerde PTEN, mTOR, PI3K-p85 ekspresyonu saptadık. Tümör dokusunda PTEN, mTOR, PI3K-p85, K-ras ekspresyonları ile hastaların yaş, cinsiyet, histolojik subtip, evre, lenfovasküler ve kapsüler invazyon, multifokalite gibi parametreleri karşılaştırdık. p85 ile lenfovasküler invazyon, PTEN ekspresyonu ile multifokalite arasında anlamlı ilişki saptanırken (sırayla p=0,048, p=0,04), p85 ile kapsüler invazyon arasındaki ilişki istatistiksel olarak sınırlı düzeyde anlamlı saptandı.(P=0,056). K-ras mutasyonu 101 hastanın 66'sında (% 57,4) çalışıldı.. K-ras mutasyonun %17,4 oranında aptandı. Mutasyon saptanan hastaların tümü kadındı, erkek hastalarda mutasyon gözlenmedi gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark mevcuttu (p=0,047). Hastalıksız sağkalım p85'in orta derecede eksprese olduğu grupta düşük saptandı (37,1 ay %95 güven aralığı 32,8-41,5) p=0,043. Tüm hastalar yaşadığı için genel sağkalım verisi verilemedi. Sonuç: Tümörün bazı patolojik özellikleri ile PTEN, mTOR, PI3K-p85 ekspresyonları arasında ilişki saptandı. K-ras utasyonları ile cinsiyet arasnda anlamlı ilişki saptandı.. Tümör dokusunda bu ekspresyonların saptanması gelecekte yeni hedefe yönelik tedaviler için prediktif ve hastalık için prognostik bir faktör labilir. Bu bilgiler ışığında gelecekte yeni tedavi hedefleri belirlenebilir. Hastaların daha uzun süre izlenmesiyle elde edilebilecek veriler bu markırların önemini daha iyi bir şekilde ortaya koyabilir.Bu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından desteklenmiştir. Proje No: TF2010LTP12

    İmatinib alan bir kronik miyeloid lösemi olgusunda gelişen non-Hodgkin lenfoma

    Full text link
    İmatinib klinikte kullanılan tirozin kinaz (TK) inhibitörlerinin önemli bir örneğidir. Bcr Abl füzyon proteininin ATP bağlayan bölgesini bloke eder ve selektif olarak TK aktivitesini bloke eder. Kronik miyeloid lösemide (KML) imatinib'e yanıt heyecan vericidir ve kabul edilebilir toksisite profiline sahiptir. Bu özellikleri ile son on yılda KML yönetimini değiştirmiştir. Klinikte kullanılan her ilaçta olduğu gibi bazı yan etkiler uzun süreli takipte rapor edilmektedir. Diğer yan etkilerine ek olarak, imatinib tedavisi sırasında bazı neoplastik bozukluklar yayımlanmıştır. Burada KML nedeniyle imatinib almakta iken non-Hodgkin lenfoma (NHL) gelişen bir olgu sunulmuştur.Imatinib is an important example of tyrosine kinase inhibitors (TKIs) used in clinical practice. Imatinib blocks the ATP binding site of the Bcr-Abl fusion protein and selectively inhibits Bcr-Abl tyrosine kinase (TK) activity. Treatment of chronic myelocytic leukemia (CML) with imatinib is encouraging and it has an acceptable toxicity profile, and as such has changed the management of CML during the last decade. As with all drugs used in clinical practice, side effects of imatinib have been reported in studies with extended follow-up periods. In addition, some neoplastic disorders have been reported to occur during imatinib therapy. Herein we present a CML case that developed non-Hodgkin's lymphoma (NHL) while receiving imatinib treatment

    Göğüs Kanserinde Flow Sitometri ile Tespit Edilenen Kemik İliği Mikrometastazının Kemik, Kemik İliği, ve Akciğer Makrometastazları ile İlişkilidir

    Full text link
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, flow sitometri ile göğüs kanseri hastalarında mikrometastazların belirlenmesi için kemik iliği analizi yapılması ve bulguların ilk tanıdaki prognostik faktorler ve makrometastazlar ile korelasyonur. Materyal ve Metod: Kemik iliği örnekleri 52 göğüs kanserli hasta grubu ve 16 kontrol grubunun iliyak omurundan aspirasyonla alındı. Epitel hücreleri flow sitometrisi kullanılarak propidyum iyodür ve CD45 ile birlikte anti-sitokeratin monoklonal antikor ve ikili boyama ile tanımlandı. Bulgular: Toplamda, 52 göğüs kanseri hastasının 11 (% 21)'inde ve 16 kontrol grubunun 2 (%12.5)'sinde kemik iliğinde sitokeratin 18-pozitif hücreleri vardı. Kemik iliğinde gizli metastatik hücrelerin varlığı, ve lenf nodu metastazının varlığı/yokluğu, tümörün boyutu, evresi, menopozal durumu, hormon reseptör durumu, histolojik derecesi, c-erb-B2 ifadesi, tümör altgrubu, lenfovasküler nöbet, Duktal karsinomanın tamamlayıcı bileşeni (DCIS), ve cinsiyet arasında bir ilişki gözlenmedi. Yaş, kemik, kemik iliği, akciğer ve karaciğer ile kemik iliği mikrometastazı arasında anlamlı pozitif bir ilişki olduğu gözlemlendi. Sonuç: Tanı sırasında yaş, kemik, kemik iliği, akciğer ve karaciğer metastazıyla kemik iliği mikrometastazları ilişkiledirildiPurpose: The aim of the present study was to analyze deposits in bone marrow for determining micrometastases in breast cancer patients by flow cytometry. And its correlation of prognostic factors and macrometastasis at the first diagnosis. Material and Methods: Bone marrow samples were obtained from 52 breast cancer patients and 16 control patients via aspiration from the iliac spine at the time of first diagnosis after the surgery. Epithelial cells were identified with anticytokeratin monoclonal antibody, and double-staining with propidium iodide and CD45using flow cytometry. Results: In all, 2 (12.5%) of the 16 control patients and 11 (21%) of the 52 breast cancer patients had cytokeratin-18 positive cells in their bone marrow. A relationship between the presence of occult metastatic cells in bone marrow, and the presence/absence of lymph node metastases, tumor size, stage, menopausal status, hormone receptor status, histological grade, c-erb-B2 expression, tumor subtype, lymphovascular invasion, Ductal carcinoma in situ (DCIS) component, and gender was not observed. Significant positive relationships were observed between bone marrow micrometastasis, and age, and bone, bone marrow, lung, and liver metastases. Conclusion: Bone marrow micrometastasis was associated with age, bone, bone marrow, lung, and liver metastases at the time of diagnosi

    Retrospective Analysis of Cancer with Behcets Disease: Single Center Experience

    Full text link
    Purpose: Behcets disease (BD) is a vasculitis of unknown origin. In autoimmune and vasculitic disorders the risk of malignancies has been extensively studied. In BD patients more than hundred cases associated with malignancies have been published. However, the direct relationship with BD has not been proved. We aimed to to investigate the incidence of malignancies in BD patients Material and Methods: Here in we assessed 105 cases retrospectively between 2005-2010 with BD diagnosed according to International Study Criteria (ISG) . The patient’s data were reviewed for development of histopathologically confirmed malignancy Results: One of our 105 patients with BD was found to have solid tumor in the rate of 0.9 %. The remaining 104 patients with BD were in follow up without any malignancy in this period. The malignancy that we reported was invasive right breast carcinoma in a 55-year-old woman with BD. A radically modified right mastectomy and axillary lymphadenectomy were performed and postoperative doxorubicin, cyclophosphamide therapy for four cycles and hormonal therapy with tamoxifen and leuprolide acetate was administered as adjuvant therapy. This patient had a history of 16 years colchicine usage as medication for BD. Conclusion:The rheumatologic diseases can predispose malignancy, the autoimmune nature of BD or the immunosupressive medicines could be possible causes of this carcinoma. However, in our study only one patient had malignancy. The another point of view; management and also prevention of cancer with BD is important entity

    Behçet hastalığı ve kanser ilişkisi: Retrospektif analiz tek merkez deneyimi

    Full text link
    Amaç: Behçet Hastalığı vaskülitik bir hastalıktır. Behçet Hastalığı ile kanser birlikteliği çok sık değildir. Biz çalışmamızda Behçet Hastalığı kanser ilşkisini araştırdık. Materyal ve Metod: 2005-2010 yılları arasında takip edilmiş 105 Behçet Hastası çalışmaya alındı. Histopatolojik olarak konfirme edilmiş malignensisi olan hastalar belirlendi. Bulgular: Bu takip süresinde klavuzlara uygun olarak düzenli taramaları yapılan hastalardan sadece birinde malignensi gözlendi. Bu hasta 55 yaşında meme kanseri tanısı aldı ve 16 yıl kolşisin kullanımı mevcuttu. Meme kanserine yönelik olarak modifiye radikal mastektomi ve 4 kür doksorubisin; siklofosfamid kombinasyonu uygulandıktan sonra tedaviye Tamoksifen ve LHRH anologu ile devam edildi. Sonuç: Bazı romatolojik hastalıklar kanser gelişimine predispozisyon yaratabilir. Hastalığın natürü ve kullanılan immunsupresif ilaçlar bundan sorumlu olabilir. Bizim çalışmamızda direk böyle bir ilişki gösterilemedi. Ama diğer bir yandan önemle vurgulanması gereken Behçet Hastalığı ile malignensi birlikteliğinde her 2 hastalığın birlikte dikkatlice yönetimidir.Purpose: BehÇet's disease (BD) is a vasculitis of unknown origin. In autoimmune and vasculitic disorders the risk of malignancies has been extensively studied. In BD patients more than hundred cases associated with malignancies have been published. However, the direct relationship with BD has not been proved. We aimed to to investigate the incidence of malignancies in BD patients Material and Methods: Here in we assessed 105 cases retrospectively between 2005-2010 with BD diagnosed according to International Study Criteria (ISG) . The patient's data were reviewed for development of histopathologically confirmed malignancy Results: One of our 105 patients with BD was found to have solid tumor in the rate of 0.9 %. The remaining 104 patients with BD were in follow up without any malignancy in this period. The malignancy that we reported was invasive right breast carcinoma in a 55-year-old woman with BD. A radically modified right mastectomy and axillary lymphadenectomy were performed and postoperative doxorubicin, cyclophosphamide therapy for four cycles and hormonal therapy with tamoxifen and leuprolide acetate was administered as adjuvant therapy. This patient had a history of 16 years colchicine usage as medication for BD. Conclusion: The rheumatologic diseases can predispose malignancy, the autoimmune nature of BD or the immunosupressive medicines could be possible causes of this carcinoma. However, in our study only one patient had malignancy. The another point of view; management and also prevention of cancer with BD is important entity

    Sorafenib in the treatment of metastatic paraganglioma: A case report.

    Full text link
    48th Annual Meeting of the American-Society-of-Clinical-Oncology (ASCO) -- JUN 01-06, 2012 -- Chicago, ILWOS: 000318009802321…Amer Soc Clin Onco

    Expression of PTEN, Akt, MAPK, p53, p95 for predicting trastuzumab resistance in breast cancer.

    Full text link
    48th Annual Meeting of the American-Society-of-Clinical-Oncology (ASCO) -- JUN 01-06, 2012 -- Chicago, ILWOS: 000318009800235…Amer Soc Clin Onco

    Langerhans cell histiocytosis involving temporal bone: A case report

    Full text link
    Giriş: Langerhans hücreli histiositoz, langerhans tipi histiositlerin iyi huylu proliferatif bir hastalığıdır. Histiositoz X grubu hastalıkların lokalize şeklidir. Hastaların % 90'ı 5 ile 15 yaş arasındadır. Olgu Sunumu: Yirmi dokuz yaşında erkek hasta, başının sağ tarafında ağrı ve aynı bölgede küçük cilt altı şişlik yakınmaları ile beyin cerrahi polikliniğine başvurmuş. Sağ temporoparietal kemikte saptanan kitle, total çıkarılmış. Patolojisi histiositoz "X" olarak rapor edilen hasta, onkolojiye yönlendirilmiş. Sonuç: Direkt grafide osteolitik kemik lezyonu görülen genç hastalarda, langerhans hücreli histiositoz ayırıcı tanıda düşü- nülmeli ve ileri inceleme yapılmalıdır. Genellikle cerrahi eksizyon yeterlidir. Uygun tedavi hastanın prognozu açısından önemli bir faktördür. Bu nedenle, lezyonun yerleşimi ve klinik olarak alt tipinin doğru belirlenmesi, tedavi yaklaşımının doğ- ru planlanmasında çok önemlidir.Objective: Langerhans cell histiocytosis is a benign proliferative disease of langerhans type histiocytes. This type is the localized form of histiocytosis X group diseases. Ninety percent of patients are between 5 and 15 years of age. Case Presentation: A 29-year-old male patient consulted to neurosurgery clinic with symptoms of headache and swelling under skin of the right side of his head. The mass, which was detected in the right temporoparietal bone was excised totaly The patient, whose histopathology was reported as histiocytosis X was referred to medical oncology clinic. Conclussion: Langerhans-cell histiocytosis should be considered in the differential diagnosis of young patients, whose rontgenograms demonstrated osteolytic bone lessions, and advanced examinations should be performed.. Usually, surgical excision suffices. Appropriate therapy is important factor for the patient's prognosis. Therefore localisation of the lesion, and identification of its subtype is very important for accurate planning of therapy approach
    corecore