12 research outputs found
Otolog kondrosit implantasyonu ile osteokondral defekt onarımı: 9 köpeğin diz ekleminde klinik çalışma
Bu çalışma Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Bilim Dalı Kliniği'ne getirilen 9 köpek üzerinde gerçekleştirildi. ln-vitro koşullar altında köpeklerde kondrosit hücre kültürü yapılması, monolayer kültürde üreyen otolog köpek kondrositlerinin osteokondral defektlere implantasyonu ve tamir olanaklarının araştırılması amaçlandı. Veteriner Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Bilim Dalı Kliniğine diz eklemi topallık şikayeti ile getirilen köpekler detaylı bir şekilde klinik, radyolojik muayeneye tabi tutuldu. Kronik çapraz bağ kopuğu olan olgular osteokondral defekt olasılığı yönünden tekrar incelenerek, femoral kondiluslarında defekt bulunan 9 olgu, hayvan sahiplerinin izni ile çalışmaya alındı. Genel anestezi altında sağ omuz eklemlerinden artroskopik teknikle kıkırdak doku örnekleri alındı. Örnekler 1 mg/ml tip II kollagenaz ile enzimatik parçalamaya tabi tutuldu. Hücrelerin canlılıkları, sayıları, tripsinizasyon işlemini izleyen 15. günde enjektabl hale gelen otolog kültüre kondrosit hücre greftleri, aynı olgunun diz eRlemindeki osteokondral defekte ifnplante edildi. Olguların kopuk ön çapraz bağları Modifıye Utrecht Üniversitesi Tekniği ile onarıldı. Olgular postoperative 1., 3,, 5., ve 7. haftalarda klinik ve radyolojik olarak, 8. hafta sonunda da artroskopik olarak değerlendirildi. Klinik kontrollerde olguların; ekstremitelerini 1. ve 3. haftada kullanırken ağrı duydukları, 5. ve 7. haftalarda ise giderek daha rahat kullandıkları ve ağrı duymadıkları belirlendi. Radyolojik kontrollerde osteokondral defektin 5. haftada tamamen dolduğu (İki olguda ise 7. haftada tam dolum) izlendi. Sekizinci haftada yapılan artroskopik muayenede defektin tamamen iyileştiği, dolduğu, kenarındaki sınırının bile belli olmadığı, defekti dolduran dokunun çevresiyle aynı renkte ve şeffaf olduğu, dayanıma karşı güç verdiği izlendi. Sonuç olarak; bu proje ile Türkiye'de ilk kez köpeklerin omuz ekleminden alman ufak miktardaki kıkırdak doku örneklerinden hücreler ayrıştırıldı, sağlıklı otolog kondrositler izole edildi ve steril koşullar altında, in-vitro ortamda monolayer kültür sistemi ile hücre sayısı arttırıldı ve olguların diz eklemlerindeki osteokondral defektlere eklem şekil ve fonksiyonunu restore etmek için transplante edildi ve başarılı sonuçlar alındı.This study was based on 9 dogs taken to Ankara University, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Orthopaedics and Traumatology. The aim was production of chondrocyte cell culture, implantation of autologous chondrocytes to osteochondral defects (OCD) produced in monolayer cell cultures and repairment of defects under in-vitro conditions. Dogs taken to clinic with lameness were clinically and radiographically examined. Dogs with chronical cruciate ligament rupture, suspected to have OCD on femoral condyle were examined. Nine of them were taken to research with the permission of their owners. By arthroscopic technique, cartilage tissue samples were taken from right shoulder joints under general anesthesia. Samples were exposed to enzymatical digestion with 1 mg/ml type-II collagenase. The viabilities and numbers of alive cells were obtained by tripsinization and measured. The autologous chondrocyte cell grafts which became injectable on the 15th day were implanted on the OCD in affected stifle joint of same cases. Ruptured cruciate ligaments were repaired by Modified Utrecht University Technique. Cases were clinically and radiographically examined postoperatively 1st, 3rd, 5th and 7th weeks and arthroscopically at the end of the 8th week. In clinical examination on the 1st and 3rd weeks there was mild lameness, but after 5th and 7th weeks there was no pain. In radiographical examinations OCD were completely filled on the 5th and 7th week. In the arthroscopical examination on the 8th week, it was observed that the defect were completely filled, healed, even the borders disappeared, the tissue filling the defect was the same in colour and as transparent as the surrounding and it was strong enough. As a result; with this project for the first time in Turkey, cells taken from shoulders joints, healthy chondrocytes were isolated and implanted on the OCD in the stifle joints at the end successful results were achieved
Very low level mosaicism of trisomy 13 in prenatal diagnosis: Who should decide?
Phenotypic outcome and clinical effect of mosaic of trisomy 13 is not clear yet. Eventhough, there is a suggested relationship between the percentage of mosaicism and clinical appreance, literature reports a wide range of possibilities from normal intelligence to as severe as full. This makes genetic counselling after prenatal diagnosis of mosaic 13 particularly difficult. A 27 year old pregnant with normal serum screening result for Down's syndrome is admitted. Amniocentesis was performed due to mother anxiety Cytogenetic analysis and FISH was performed. Four out of 30 metaphases had trisomy 13 from first culture and FISH analysis performed from amniotic fluid cell culture and cord blood. Two out of 250 from amniocentesis and 3 out of 500 from cord blood metaphases had trisomy 13. Conclusion: We here report a case of mosaic trisomy 13 in which high risk of prenatal screening, prenatal ultrasound abnormalities were not observed and post-mortem histo-pathological examination was normal.Genetic counselling was not straightforward and family decided to end the pregnancy.Phenotypic outcome and clinical effect of mosaic of trisomy 13 is not clear yet. Eventhough, there is a suggested relationship between the percentage of mosaicism and clinical appreance, literature reports a wide range of possibilities from normal intelligence to as severe as full. This makes genetic counselling after prenatal diagnosis of mosaic 13 particularly difficult. A 27 year old pregnant with normal serum screening result for Down's syndrome is admitted. Amniocentesis was performed due to mother anxiety Cytogenetic analysis and FISH was performed. Four out of 30 metaphases had trisomy 13 from first culture and FISH analysis performed from amniotic fluid cell culture and cord blood. Two out of 250 from amniocentesis and 3 out of 500 from cord blood metaphases had trisomy 13. Conclusion: We here report a case of mosaic trisomy 13 in which high risk of prenatal screening, prenatal ultrasound abnormalities were not observed and post-mortem histo-pathological examination was normal.Genetic counselling was not straightforward and family decided to end the pregnancy
Efficiency of cytogenetic and fluorescence in situ hybridization techniques in genetic evaluation of leukemia
Amaç: Lösemi hastalarının tanı alması aşamasında
malign hücrenin kökeni, klinik özellikler ve tespit edilen
genetik anomaliler önemli rol oynamaktadırlar. Genetik
düzensizliğin tespiti tanıda ve hastalığın prognozunun
takibinde önemli bilgiler verdiği için hassas ve uygun yöntemlerin
kullanılması gereklidir. Çalışmamızda, lösemi
hastalarında belirli genetik düzensizliklerin sitogenetik
analiz ve Floresan In Situ Hibridizasyon (FISH) yöntemleri
kullanarak araştırılması ve yöntemlerin etkinliğinin kar-
şılaştırılması amaçlanmıştır.
Yöntem: Çalışmamızda, 2003-2005 yılları arasında Gülhane
Askeri Tıp Akademisi Tıbbi Genetik Bilim Dalı’na,
Hematoloji BD ve Çocuk Hastalıkları Hematoloji
BD’larından refere edilen toplam 64 hastadan alınan kemik
iliği örnekleri konvansiyonel sitogenetik ve FISH
yöntemleri kullanılarak incelenmiştir.
Sonuç: Kullanılan yöntemler içinde sitogenetik analizin
sonuç vermede yüksek oranda yetersiz kalmasına karşın
FISH yönteminin başarı oranının daha yüksek olduğu tespit
edilmiştir.
Tartışma: Sitogenetik analiz ile öngörülemeyen yeni
anomalilerin bulunabilir olması bu yöntemin altın standart
olarak çalışılmasını desteklemektedir. Diğer yandan, FISH
yönteminin interfaz hücrelerinde bile çalışmaya olanak
sağlaması sonuç elde etme şansını arttırmaktadır. Bununla
birlikte, Lösemilerin genetik açıdan takibinde, kriptik
anomalilerden şüphelenildiğinde, tanı ve takip bilgileri
dikkate alınarak sitogenetik ve moleküler sitogenetik yöntemlerinin
sıralı olarak amaca uygun bir şekilde kullanılmasının
faydalı olacağı kanaatine varılmıştır.Objective: Genetic studies in leukemias are
useful in giving accurate diagnosis, selecting appropriate
therapy, monitoring the effect of therapy, detecting minimal
residual disease, and determining overall prognosis.
The goals of our study were to compare efficiency of
cytogenetic analysis and Flourescent In Situ Hibridization
(FISH) together or alone in detection of some genetic
rearrangements in leukemia patients.
Methods: 64 patients’ bone marrow samples from Gülhane
Medical Academy (GATA) Department of Hematology
and Department of Child Health and Diseases were
studied by using conventional cytogenetic analysis and
FISH methods in the GATA Department of Medical
Genetics.
Results: Our results showed that in cytogenetic evaluation
of leukemia patients, conventional cytogenetic analysis
has insufficient than FISH in some respects.
Conclusion: Classical cytogenetic banding analysis is
considered the gold standard for the detection of
chromosome abnormalities in leukemias at diagnosis and
prognosis. However, we found that FISH for known
anomalies in remisson and relaps of patients and for the
patients whose karyotype analysis failed, is more benefit
than classic cytogenetic banding analysis. We suggest that
conventional cytogenetic analysis and FISH methods
should be used together for better diagnosis
Gorlin-chaudhry-moss syndrome revisited: Expanding the phenotype
Gorlin-Chaudhry-Moss syndrome (OMIM 233500) is a rare congenital malformation syndrome with the cardinal manifestations of craniofacial dysostosis, hypertrichosis, underdeveloped genitalia, ocular, and dental anomalies. Since 1960, only six affected individuals have been reported. We report a 4-year and 6-month-old female patient with this phenotype and review the clinical presentation of all patients known so far. Previously unreported malformations of the extremities, larynx, and nose are also described, expanding the phenotype of this rare syndrome. Array-CGH analysis did not show pathological deletions or duplications. (c) 2013 Wiley Periodicals, Inc
Gorlin-chaudhry-moss syndrome revisited: Expanding the phenotype
Gorlin-Chaudhry-Moss syndrome (OMIM 233500) is a rare congenital malformation syndrome with the cardinal manifestations of craniofacial dysostosis, hypertrichosis, underdeveloped genitalia, ocular, and dental anomalies. Since 1960, only six affected individuals have been reported. We report a 4-year and 6-month-old female patient with this phenotype and review the clinical presentation of all patients known so far. Previously unreported malformations of the extremities, larynx, and nose are also described, expanding the phenotype of this rare syndrome. Array-CGH analysis did not show pathological deletions or duplications. (c) 2013 Wiley Periodicals, Inc
Efficiency of cytogenetic and fluorescence in situ hybridization techniques in genetic evaluation of leukemia
Amaç: Lösemi hastalarının tanı alması aşamasında
malign hücrenin kökeni, klinik özellikler ve tespit edilen
genetik anomaliler önemli rol oynamaktadırlar. Genetik
düzensizliğin tespiti tanıda ve hastalığın prognozunun
takibinde önemli bilgiler verdiği için hassas ve uygun yöntemlerin
kullanılması gereklidir. Çalışmamızda, lösemi
hastalarında belirli genetik düzensizliklerin sitogenetik
analiz ve Floresan In Situ Hibridizasyon (FISH) yöntemleri
kullanarak araştırılması ve yöntemlerin etkinliğinin kar-
şılaştırılması amaçlanmıştır.
Yöntem: Çalışmamızda, 2003-2005 yılları arasında Gülhane
Askeri Tıp Akademisi Tıbbi Genetik Bilim Dalı’na,
Hematoloji BD ve Çocuk Hastalıkları Hematoloji
BD’larından refere edilen toplam 64 hastadan alınan kemik
iliği örnekleri konvansiyonel sitogenetik ve FISH
yöntemleri kullanılarak incelenmiştir.
Sonuç: Kullanılan yöntemler içinde sitogenetik analizin
sonuç vermede yüksek oranda yetersiz kalmasına karşın
FISH yönteminin başarı oranının daha yüksek olduğu tespit
edilmiştir.
Tartışma: Sitogenetik analiz ile öngörülemeyen yeni
anomalilerin bulunabilir olması bu yöntemin altın standart
olarak çalışılmasını desteklemektedir. Diğer yandan, FISH
yönteminin interfaz hücrelerinde bile çalışmaya olanak
sağlaması sonuç elde etme şansını arttırmaktadır. Bununla
birlikte, Lösemilerin genetik açıdan takibinde, kriptik
anomalilerden şüphelenildiğinde, tanı ve takip bilgileri
dikkate alınarak sitogenetik ve moleküler sitogenetik yöntemlerinin
sıralı olarak amaca uygun bir şekilde kullanılmasının
faydalı olacağı kanaatine varılmıştır.Objective: Genetic studies in leukemias are
useful in giving accurate diagnosis, selecting appropriate
therapy, monitoring the effect of therapy, detecting minimal
residual disease, and determining overall prognosis.
The goals of our study were to compare efficiency of
cytogenetic analysis and Flourescent In Situ Hibridization
(FISH) together or alone in detection of some genetic
rearrangements in leukemia patients.
Methods: 64 patients’ bone marrow samples from Gülhane
Medical Academy (GATA) Department of Hematology
and Department of Child Health and Diseases were
studied by using conventional cytogenetic analysis and
FISH methods in the GATA Department of Medical
Genetics.
Results: Our results showed that in cytogenetic evaluation
of leukemia patients, conventional cytogenetic analysis
has insufficient than FISH in some respects.
Conclusion: Classical cytogenetic banding analysis is
considered the gold standard for the detection of
chromosome abnormalities in leukemias at diagnosis and
prognosis. However, we found that FISH for known
anomalies in remisson and relaps of patients and for the
patients whose karyotype analysis failed, is more benefit
than classic cytogenetic banding analysis. We suggest that
conventional cytogenetic analysis and FISH methods
should be used together for better diagnosis
Methylation of SOCS3 in Myeloproliferative Neoplasms and Secondary Erythrocytosis/Thrombocythemia
OBJECTIVE: Myeloproliferative neoplasms (MPNs) like essential thrombocythemia (ET), polycythemia vera (PV), and primary myelofibrosis (PMF) are acquired clonal hematopoietic stem cell disorders and originate from a multipotent hematopoietic stem cell. The SOCS1 and SOCS3 genes are negative regulators of the JAK/STAT signal pathway. In this study we investigate the promoter methylation of these genes in the pathogenesis of MPNs and secondary erythrocytosis/thrombocythemia.
METHODS: Promoter methylation of SOCS1 and SOCS3 genes was analyzed with methylation-specific PCR. PCR products were analyzed by agarose gel electrophoresis.
RESULTS: No disease-specific CpG island methylation of SOCS1 was observed. Hypermethylation of the SOCS3 promoter was identified in 5 out of 19 (26.3%) PV cases, 2 out of 21 (9.5%) ET cases, 1 out of 5 (20%) PMF cases, and 9 out of 42 (21.4%) cases of secondary erythrocytosis/thrombocythemia.
CONCLUSION: The results revealed that promoter methylation of the SOCS3 gene suggests a possible role for SOCS3 methylation in the pathogenesis of MPNs and secondary erythrocytosis/thrombocythemia
Yapay kıkırdak oluşturulmasında üç boyutlu biyopolimerik yapıların kullanılması
TÜBİTAK MİSAG01.03.2002Sınırlı iyileşme yetisi olan eklem kıkırdağının yaralanmalarında doku mühendisliği ürünü olan yapay ğların kullanılması güncel araştırma konularındandır. Bu çalışmayla kondrositlerin üzerinde üreyerek yaşayabileceği kalsiyum fosfat içeren kollagen ve Poli (3-hidroksibütirat-ko-3-hidroksivalerat) (PHBV8, %8 HV içeren PHBV)den süngersi ağlar üretilmiş ve karakterizasyonları gerçekleştirilmiştir. 20 hafta takip edilen polimer kompozitlerin çok az yabancı cisim yanıtı oluşturduğu ve kıkırdak iyileşmesini sağlayabildikleri gözlenmiştir. Üretilen polimer ağların gelecekte insanların kıkırdak yaralanmalarında kullanılabileceği kanaatine varılmıştır