16 research outputs found
İlaç İçerek İntihar Girişiminde Bulunanlarda Eksen-ı Tanı Sıklığı ve Klinik Özellikler
Amaç: İntihar psikiyatrik bozuklukların en ciddi komplikasyonu olup intihar girişimlerinde en fazla kullanılan yöntem ilaç alımıdır. Bu çalışmada ilaç içerek intihar girişiminde bulunarak yoğun bakım servisinde gözlemde tutulan hastalarda sosyodemografik özellikler, psikososyal risk etkenleri ve psikiyatrik tanı dağılımlarının saptanması ve böylelikle erken müdahale yöntemlerine kılavuzluk sağlanması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza bir eğitim ve araştırma hastanesinin yoğun bakım servisinde, ilaç içerek intihar girişimi nedeni ile izlenen ve çalışmaya katılmaya onam veren 94 hasta alınmıştır. Hastalara sosyodemografik veri formu doldurulmuş ve tüm hastalara SCID-I uygulanmıştır. İntihar girişimi ile ilişkili olabilecek risk etkenleri belirlenip elde edilen veriler cinsiyet, eğitim düzeyi ve eksen-I tanı dağılımı gibi değişkenler açısından değerlendirilmiştir.Bulgular: Hastaların %95’i intihar girişimi ile ilişkili ailesel, duygusal veya sosyoekonomik bir stres etkeni tariflemiştir. Hastaların %72'sinde n=68 bir, %11'inde n=10 ise birden çok eksen-I bozukluk saptanmıştır. Çalışmamızda hastaların %68'inde n=64 major depresif bozukluk, %11'inde n=10 depresif uyum bozukluğu, %6'sında n=6 panik bozukluk, %6'sında n=6 alkol bağımlılığı, %2'sinde n=2 yaygın anksiyete bozukluğu ve %2'sinde n=2 akut stres bozukluğu tespit edilmiştir.Sonuç: İlaç içerek intihar girişiminde bulunan hastalarda eksen-I bozukluklar sık bulunmuş olup bunlar arasında major depresyon başı çekmektedir. Çalışmamızda yer alan hastaların tamamına yakını intihar girişimleri ile ilişkili olabilecek stres etkeni tariflemekte olup erken müdahale ve etkin bir psikiyatrik tedavi ciddi riskleri önleyebili
Tumor necrosis factor-alpha (TNF-α) -238 G/A polymorphism is associated with the treatment resistance and attempted suicide in schizophrenia
Abnormality of the immune system may play an important role in the pathogenesis of schizophrenia (SCZ). We aim to investigate the relationship between clinical features of SCZ and tumor necrosis factor-alpha (TNF-α) -238 G/A, -308 G/A polymorphisms in SCZ patients by comparing genotype distributions of TNF-α gene polymorphisms between patients and healthy controls. A sample of 113 patients with SCZ and 104 healthy volunteers was included in the study. SCID-I was used to confirming the diagnosis according to DSM-IV-TR criteria. We evaluated the patients with some scales and data forms in terms of clinical features, symptom severity, level of insight, suicidal behavior, and treatment response. PCR-RFLP was used to determine TNF-α gene polymorphisms from DNA material. The distributions of TNF-α - 238 G/A and TNF-α - 308 G/A polymorphisms of the patients diagnosed with SCZ were not significantly different from the control group. There was a significant difference in the TNF-α - 238 G/A genotype distributions between treatment-resistant and treatment-responsive SCZ patients. Again, the distributions of TNF-α - 238 G/A genotype of attempted suicide patients in SCZ were significantly different from the non-attempted suicide of SCZ patients. Whereas TNF-α - 238 G/A and -308 G/A polymorphisms were not associated with SCZ, TNF-α - 238 G/A polymorphism may be related to treatment resistance and attempted suicide in SCZ patients in the Turkish population
Association of MIF and MBL2 gene polymorphism with attempted suicide in patients diagnosed with schizophrenia or bipolar disorders
The aim of this study to investigate the genetic polymorphisms in macrophage inhibitory factor (MIF) and mannose-binding lectin 2 (MBL2) gene in schizophrenia (SCZ) or bipolar disorder (BD) patients with attempted suicide by comparing with a non-attempted SCZ or BD patients and healthy controls. A sample of 108 patients with SCZ, 100 patients with BD and 100 healthy volunteers were included in the study. SCID-I was used to confirm the diagnosis according to DSM-IV-TR criteria. The patients were evaluated by data forms that included sociodemographic, suicidal behavior and symptom severity information. PCR-RFLP was used to determine MIF and MBL2 gene polymorphisms from DNA material. Our results demonstrated that the distributions of MBL2 genotype (AA, AB, BB), combined genotype (AA, AB/BB) and the allele frequencies (A, B) of attempted suicide patients in SCZ were statistically significantly different from the non-attempted SCZ patients. The distributions of the MBL2 genotype (-AA, AB, BB) of attempted suicide patients in SCZ were statistically significantly different from the control group. The distributions of MIF genotype (GG, GC, CC), combined genotype (GG, GC/CC) and the allele frequencies (G, C) of attempted suicide patients in BD were statistically significantly different from the non-attempted BD patients or control group. In summary MBL2 gene polymorphism may be associated with attempted suicide in SCZ and MIF gene polymorphism might be associated with attempted suicide in BD. However, further studies with other gene variants in different ethnic populations are needed to address the exact role of these polymorphisms in SCZ or BD
Investigation of Catechol-O-Methyltransferase and Cannabinoid Receptor 2 gene variants in tobacco use disorder or tobacco use disorder and schizophrenia comorbidity
Bu çalışmanın amacı, Katekol-O-Metiltransferaz (COMT) (rs4680) ve Kannabinoid Reseptör 2 (CNR2)(rs2501432) genlerinin işlevsel varyantlarının tütün kullanım bozukluğu (TUD) veya tütün kullanım bozukluğu ve şizofreni (TUDSch) komorbiditesinde rol oynayıp oynamadığını araştırmaktır. Yöntem: Bu çalışmanın örneklemini 163 TUD, 60 TUDSch ve 106 cinsiyet, yaş ve etnisite eşleşmeli sigara içmeyen kontrol grubu (HNC) oluşturmuştur. TUD ve TUDSch tanıları DSM-5 tanı ölçütlerine göre konulurken, TUD şiddeti Fagerstrom Nikotin Bağımlılığı Testine göre derecelendirilmiştir. COMT ve CNR2 genlerinin genotiplendirilmesi, polimeraz zincir reaksiyonu ve restriksiyon parça uzunluk polimorfizmi yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. Bulgular: Gruplar arasında genotip ve allel frekans dağılımları karşılaştırılmış olup COMT val/val genotipi sıklığı TUDSch hastalarında, TUD ve HNC gruplarına göre daha fazla bulunmuştur (sırayla p=0.001, p=0.034). Val/met genotipi sıklığı, TUD hastalarında, TUDSch ve HNC gruplarına göre daha fazla bulunmuştur (sırayla p=0.001, p=0.033). Val alelinin sıklığı TUDSch hasta grubunda HNC grubuna göre daha fazla saptanmış, met alelinin sıklığı ise TUD hasta grubunda, TUDSch hasta grubuna göre daha fazla bulunmuştur (sırayla p=0.047, p=0.001). Ek olarak, TUD hastalarında TT CNR2 genotipi sıklığı HNC grubuna göre daha fazla saptanmıştır (p=0.019). Sonuç: COMT geninin val/val genotipi TUDSch için artmış bir riskle ilişkilendirilmiş olup, val/met genotipi ise TUD için artmış riskle ilişkilendirilmiştir. Ek olarak, Türk popülasyonunda TT CNR2 genotipi artmış TUD riski ile ilişkili bulunmuştur. (Anadolu Psikiyatri Derg 2020; 21(x):xxx-xxx