15 research outputs found

    Pregabalin Bağımlılığı: Olgu Sunumu

    No full text
    Pregabalin is a new generation antiepileptic that exerts its effect by decreasing the release of such neurotransmitters as glutamate, noradrenaline, and substance P. Pregabalin can be prescribed in Turkey at 150-600 mg to treat neuropathic pain, generalized anxiety disorder, and fibromyalgia, and as concomitant therapy in adult patients with partial epilepsy. Experimental studies have shown that pregabalin could be beneficial in the treatment of benzodiazepine dependence and withdrawal, as well as for relapse prevention in patients with alcohol dependence. Nonetheless, the number of case reports on the abuse potential of pregabalin has increased. Herein we present a patient with pregabalin dependence. The patient’s underlying alcohol and polysubstance dependence, and symptoms of generalized anxiety were thought to contribute to the development of pregabalin dependence. The patient reported that he had experienced severe withdrawal symptoms when he tried to stop using pregabalin. Bupropion and low- dose quetiapine were added to his paroxetine treatment, and pregabalin was discontinued gradually. Following this treatment the patient had not exhibited any signs of pregabalin dependence for one month. Although pregabalin is a promising drug for various psychiatric disorders, it should be used carefully in patients with a history of substance dependence.Pregabalin glutamat, noradrenalin ve P maddesi gibi nörotransmitterle- rin salınımını azaltarak etki eden yeni kuşak bir antiepileptiktir. Ülke- mizde periferik nöropatik ağrı, yaygın anksiyete bozukluğu, fibromi- yalji ve parsiyel epilepsili yetişkin hastalarda ek tedavi olarak 150-600 mg/gün dozunda kullanımı onaylanmıştır. Bağımlılık alanında yapılan çalışmalar değerlendirildiğinde benzodiyazepin bağımlılığı ile yoksun- luğunda ve alkol bağımlılığında relapsları önlemede faydalı olduğuna dair deneysel çalışmaların mevcut olduğu görülmektedir. Ancak son dönemde pregabalinin kötüye kullanım potansiyeli olduğuna dair olgu sunumları artmaktadır. Bu yazıda, pregabalin bağımlısı bir olgu bildiril- miştir. Altta yatan alkol ve çoklu madde bağımlılığı ile yaygın anksiyete bozukluğu belirtilerinin pregabalin bağımlılığı gelişimini kolaylaştır- dığı düşünülmüştür. Pregabalin kullanımını sonlandırdığında şiddetli yoksunluk belirtileri yaşadığını ifade eden olgunun, kliniğimize başvur- duğunda mevcut olan paroksetin tedavisine, bupropion ve düşük doz ketiapin eklenmiş, pregabalin kademeli olarak azaltılıp kesilmiştir. Bu tedaviyle pregabalin kullanım bozukluğu açısından bir aydır remisyon- dadır. Farklı psikiyatrik hastalıklarda kullanımı açısından umut vadeden pregabalin, özellikle madde kullanım bozukluğu öyküsü olan hastalarda kullanılırken dikkatli olunmalıdır

    Atipik antipsikotiklerin kadın fertilitesi ve gebelik üzerine etkileri: Olgu sunumu

    No full text
    Clinical reports indicate that atypical antipsychotics are associated with a lower incidence of adverse events such as dose-related increases in prolactin concentrations than conventional antipsychotics. It has been shown that olanzapine causes less extrapyramidal movement disorder, hyperprolactinemia and sexual disfunction. Clinicians are confronted with challenging situations when working with women who are pregnant and have a co-existing mental illness. It is well known that potential consequences of an untreated psychotic episode may be severe and may lead to the mother attempting suicide and/or infanticide. For these reasons, clinicians need to help mothers weigh both fetal and neonatal risks of exposure to drugs against the potential risk they and their infant may incur if the psychiatric illness is not treated. Although data regarding conventional antipsychotics and pregnancy are available, reports about the course of pregnancy in women treated with atypical agents are insufficient. Understanding the risk of prenatal antipsychotic exposure can be of benefit in selecting therapies. Here we present a woman who was treated with olanzapine before and during her pregnancy and her baby.Klinik çalışmalar atipik antipsikotiklerin klasik antipsikotiklere göre prolaktin düzeylerinde doza bağımlı artış gibi yan etkilerinin insidansının daha düşük olduğunu bildirmektedir. Olanzapinin daha az ekstrapiramidal hareket bozukluğuna, hiperprolaktinemiye ve seksüel disfonksiyona yol açtığı gösterilmiştir. Klinisyenler gebe olan ve aynı zamanda mental bir hastalığı bulunan kadınlarla çalışırken zor durumlarla karşı karşıya kalırlar. Tedavi edilmeyen bir psikotik atağın sonuçlarının ağır olabileceği ve annenin intiharına ya da bebeğini öldürmesine neden olabileceği iyi bilinmektedir. Bu nedenle klinisyenlerin annelere psikiyatrik hastalık tedavi edilmezse, kendilerinde ve bebeklerinde ortaya çıkacak potansiyel risklerle ilaç kullanımına bağlı fetal ve neonatal riskleri değerlendirmeleri konusunda yardım etmeleri gerekmektedir. Elde klasik antipsikotikler ve gebelik ile ilgili veriler bulunmasına rağmen atipik antipsikotik kullanan kadınlarda gebelik ile ilgili raporlar yetersizdir. Prenatal dönemde atipik antipsikotiklere maruziyetin sonuçlarının anlaşılması tedavi seçiminde yarar sağlayacaktır. Aşağıda olanzapin kullanırken gebe kalan ve gebeliği sırasında ilaç kullanmayı sürdüren bir anne ve bebeği sunulmaktadır

    Cinsel Saldırı Olguları İçin Düzenlenen Adli Psikiyatrik Raporların İncelenmesi

    No full text
    Amaç: Cinsel suçlar, tüm dünyada her yaş grubundaki insanı tehdit eden toplumsal bir sorundur. Cinsel suçların, mağdurda birçok ruhsal hastalığa zemin hazırladığı bilinmektedir. Bu çalışmada, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Erişkin Adli Kurul’da raporları düzenlenen cinsel saldırı mağdurlarının demografik özellikleri, suç konusu olayların özellikleri ve düzenlenen raporların sonuçları değerlendirilerek literatürdeki diğer çalışmalarla karşılaştırılması amaçlandı. Yöntem: Adli Makamlar tarafından 2012 – 2014 yılları arasında … Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Erişkin Adli Kurul’a rapor düzenlenmesi nedeniyle dosyası ile birlikte gönderilen olgulara ait kayıtlar; olguların demografik özellikleri, rapor istem makamı, olayın türü ve tarihi, saldırgana ait bilgiler, olguların muayene bulguları ile düzenlenen raporların sonucu açılarından retrospektif olarak incelenerek, elde edilen veriler Windows için SPSS 18 istatistik programı ile değerlendirildi. Bulgular: 01 Ocak 2012 – 31 Aralık 2014 tarihleri arasında rapor düzenlenen 311 olgunun 12’si (%3,9) erkek, 299’u (%96,1) kadındı. Olay tarihindeki yaşları 6 ila 89 arasında ve ortalaması 26,58+12,22 idi. Raporların %37’sinin (n=115) Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından istendiği görüldü. Gerçekleştiği beyan edilen cinsel saldırıların %56,9’u (n=177) nitelikli olup, mağdurların %80,7’sinin (n=251) kendisinin şikâyetçi olduğu, saldırganların tümünün erkek olduğu, bunların %70,1’inin (n=218) mağdurun çevresindeki kişilerden olduğu tespit edildi. Olay sonucunda olguların %61,4’ünde (n=191) bir, %34,1’inde (n=106) ise birden fazla psikiyatrik bozukluk meydana geldiği saptandı. Sonuç: Cinsel saldırı mağdurlarında tespit edilen ruhsal rahatsızlıklar ile cinsel saldırıların her yaş grubundaki başta kadın ve çocuklara karşı, çoğu zaman erkekler tarafından gerçekleştirildiği bilgisi literatürdeki diğer çalışmalarla uyumlu bulunmuştur
    corecore