9 research outputs found

    EFFECTS OF DIFFERENT RESUSCITATION FLUIDS ON NO-REFLOW PHENOMENON AFTER THE HEMORRHAGIC SHOCK

    Get PDF
    Amaç: Hemorajik şok, dolaşımdaki kan volümünün azalması ile meydana gelir.Vücuttaki tüm organlarda doku hipoperfüzyonuna ve hipoksisine sebep olur. Uzamışiskemi sonrası organların kan dolaşımında en önemli fonksiyon bozukluğu,reperfüzyon başladığında kapiller kan akımındaki azalmadır ve kapiller no-reflow olarakadlandırılır.Hemorajik şokta amaç sadece zamanında hacmi yerine koymak değil, organlardakiiskemi reperfüzyon (İ/R) sonrası no-reflow fenomenini engellemeye yönelik olmalıdır.Reperfüzyon amacıyla kullanılan sıvıların organlarda no-reflow fenomenini engellemeyeyönelik etkinliklerini belirlemek amacıyla çalışma planlanmıştır.Yöntem: Bu çalışmada hemorajik şok oluşturulan ratlara (ortalama arteriyel basıncı40 mmHg\'ye azalıncaya kadar kontrollü kanatılarak) 60 dk sonra grup 2 (n=5) de %0,9 NaCl sıvısı, grup 3 (n=5) de jelatin sıvısı, grup 4 (n=5) de hidroksi etil nişasta(hydroxyethyl starch, 130 kD) sıvısı ve grup 5 (n=5) de dekstran 40 sıvısı ileresüsitasyon yapıldı. Grup 1 (n=3) kontrol grubu olarak kullanıldı ve tüm gruplarınçeşitli organlarında (karaciğer, akciğer, böbrek, beyin, bağırsak ve kalp) resüsitasyondan60 dakika sonra çini mürekkebi ile perfüze olan kapiller sayıları histopatolojikinceleme ile belirlendi.Bulgular: Kalp, akciğer, karaciğer, bağırsak ve beyin dokularında HES 130 kD vedekstran 40 resüsitasyonunda perfüze olan kapiller sayısının, %0,9 NaCl ve jelatinresüsitasyonuna göre istatiksel olarak anlamlı fazla olduğu saptandı.Sonuç: Çini mürekkebi perfüzyon yöntemi kullanarak hemorajik şokta İ/R sonrasıno-reflow fenomenini, kalp, akciğer, karaciğer, bağırsak ve beyin dokularında jelatin ve%0,9 NaCl sıvısının engellemediği, HES 130 kD\'nin ve dekstran 40 sıvılarının ise noreflowfenomenini engellediği saptandı.Objective: Hemorrhagic shock is caused by a decrease in the circulating bloodvolume. It causes hypoperfusion and hypoxia of the tissues in all organs of the body.The principal functional impairment in circulation of these organs is reduction ofcapillary blood flow at establishment of reperfusion and it is called the "no-reflowphenomenon".The objective of treatment in hemorrhagic shock should not solely be institution ofvolume on time but to prevent no-reflow phenomenon after ischemia-reperfusion(I/R) of the organs. This study was planned to investigate the efficiency of several Method: In this study, rats were resuscitated with saline in group 2 (n=5), gelatinesolution in group 3 (n=5), hydroxyethyl starch, 130 kD (HES 130 kD) in group 4(n=5) and dextran 40 in group 5 (n=5) after formation of hemorrhagic shock(controlled bleeding till a mean arterial pressure of 40 mm Hg is reached). Group 1(n=3) constituted the control group. The number of ink perfused capillaries werecounted hystopathologically in the organs (liver, lungs, kidney, brain, colon andheart) in all groups 60 minutes following resuscitationin. Indian drawing ink wasused for this purpose.Results: In comparison with the saline and gelatine groups, capillary perfusion in theheart, lung, liver, colon and brain tissues were found to be significantly improved inHES 130 kD and dextran 40 groups.Conclusions: It was concluded that using the ink perfusion method, the no-reflowphenomenon was not prevented with saline and gelatine resuscitation in the heart,lung, liver, colon and brain tissues following IR in hemorrhagic shock, while noreflowphenomenon was prevented with HES 130 kD and dextran 40 resuscitation

    Doğal Tehlikelerin Değerlendirilmesine Bir Örnek: Taşova

    Full text link
    The town of Taşova, populated 10.759 is located in the interior part of the central Black Sea region of Turkey geographically. It is a typical Anatolian settlement approximately 55 kilometres away, in the northeast of Amasya city. Due to its geographical location, geological setting, geomorphological and climatic features it is faced to many natural hazards. The most important hazard of the town faced to, is earthquakes while the others are mass movements and flash-floods. Since the town is approximately 3,5 km away North Anatolian Fault in the north, 5 km away Esençay-Merzifon Fault in the south have affected very severe earthquakes in the past, the Taşova town is at a dangerous setting. Severe earthquakes affected the town occurred in 1942 and 1943. And also old mass movements happened in the past and active mass movements in the close north have still been occurring. The town of Taşova which is partly located at the edge of the Yeşilırmak River course and also on its young floodplain sediments make a hazard by means of flash-floods is unlucky setting. In this paper geologicalgeomorphological and climatological-meteorological origin hazards of the town facing through the history will be given as a revise. And also studies carried out during and after the disasters and unsuitable applications are given. Meanwhile it will be put forward some ideas faced to hazards for possible disasters in the studied area for futur

    DESTEK (ORTA PONTİTLER) DOLAYINDA AKGÖL FORMASYONUNDA YAŞ BULGUSU

    Full text link
    Ota Pontitler'de /aygın olarak görülen Akgöl formasyonu destek dolayında da gözlenmekte olup burada, kapsadığı bentonit foraminiferlere göre yaşı Alt-Orta Liyasdır

    Sinüs ritmindeki hafif derecede mitral stenozlu hastalarda taşiaritmi sıklığının değerlendirilmesi

    Full text link
    Aim: the aim of this study was to determine the frequency of tachyarrhythmias in mild mitral stenosis patients with sinus rhythm. Material and Method: We included 63 (7 male, 56 female, mean age: 40.2 ± 10.0 years) mild mitral stenosis patients with sinus rhythm. the patients had moderate and severe valve diseases, mitral balloon valvuloplasty and valve surgery excluded. M-Mode, 2- Dimensional and Doppler echocardiographic examination and 24 hours Holter monitorization were performed to the patients and evaluated by two investigators. Results: the mean left atrial dimension, mitral valve area and echocardiographic valve score were 47.4 ± 4.2 mm, 1.67±0.38 cm2 and 7.7 ± 1.4, respectively. Sixty-two (89.8%) patients had supraventricular premature complexes and 25 (%39.7) had supraventricular tachyarrhythmia. Six (8.6%) patients had paroxysmal atrial tachycardia and 4 (5.7%) patients had multifocal atrial tachycardia. Paroxysmal atrial fibrillation was seen in 23 (33.3%) patients and total episodes were 118. the duration of paroxysmal tachyarrhythmia was between 5.1±7.0 second and 38% of paroxysmal tachyarrhythmia episodes were asymptomatic. While increased AF frequency observed by the Holter monitorization in the patients with increased left atrial diameter (p=0.045), again increased premature atrial beats were also observed in patients with increased left atrial diameter (p=0.006). Conclusion: in this study brings about mild mitral stenotic patients with sinus rhythm are more prone to increased frequency of tachyarrhythmia. Most of the episodes are short lasting and asymptomatic while increased frequency is related with mitral valve area and left atrial diameter.Amaç: Çalışmamızın amacı sinüs ritminde olan hafif derecede mitral stenozlu hastalarda taşiaritmi sıklığının belirlenmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza sinüs ritminde olan hafif derecede mitral darlığı olan 63 hasta (7 erkek, 56 kadın, ortalama yaş: 40.2 ± 10.0 yıl) dahil edildi. Orta ve ciddi derecede kalp kapaklarında hastalığı olanlar, mitral balon valvüloplasti veya kapak cerrahisi uygulanmış hastalar çalışmaya dahil edilmedi. Hastalara M-mode, 2-boyutlu ve Doppler ekokardiyografi ve 24 saaatlik Holter monitörizasyonu yapılarak sonuçlar iki araştırmacı tarafından değerlendirildi. Bulgular: Sol atriyum ortalama çapı, mitral kapak alanı ve ekokardiyografik kapak skoru sırasıyla 47,4±4,2 mm, 1,67±0,38 cm2 ve 7,7 ±1,4 olarak ölçüldü. Altmışiki hastada (%89,8) supraventriküler erken kompleksler ve 25 (%39,7) hastada supraventriküler taşiaritmiler saptandı. Hastaların 6’sında paroksismal atriyal taşikardi (%8,6) ve 4’ünde (%5,7) multifokal atriyal taşikardi saptandı. Paroksismal atriyal fibrilasyon 23 (%33,3) hastada görüldü ve toplam 188 atak/gün saptandı. Paroksismal taşiaritmilerin süresi 5,1± 7,0 sn idi ve paroksismal taşiaritmi ataklarının %38’i asemptomatikti. Sol atriyal çapı geniş olan hastalarda Holter EKG ile AF atakları daha sık saptanırken (p=0,045), yine sol atriyum çapı arttıkça atriyal erken vuru sıklığının da arttığı görüldü (p=0,006). Sonuç: Bu çalışma ile sinüs ritmindeki hafif derecede mitral darlığı olan hastalarda görülen taşiaritmi epizotlarının kısa süreli ve asemptomatik olduğu ve bu aritmi sıklığının mitral kapak alanı ve sol atriyum çapı ile arttığı görülmüştür

    Estimation frequency of tachyarrhythmias in mild mitral stenosis patients with sinus rhythm

    Full text link
    Amaç: Çalışmamızın amacı sinüs ritminde olan hafif derecede mitral stenozlu hastalarda taşiaritmi sıklığının belirlenmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza sinüs ritminde olan hafif derecede mitral darlığı olan 63 hasta (7 erkek, 56 kadın, ortalama yaş: 40.2 ± 10.0 yıl) dahil edildi. Orta ve ciddi derecede kalp kapaklarında hastalığı olanlar, mitral balon valvüloplasti veya kapak cerrahisi uygulanmış hastalar çalışmaya dahil edilmedi. Hastalara M-mode, 2-boyutlu ve Doppler ekokardiyografi ve 24 saaatlik Holter monitörizasyonu yapılarak sonuçlar iki araştırmacı tarafından değerlendirildi. Bulgular: Sol atriyum ortalama çapı, mitral kapak alanı ve ekokardiyografik kapak skoru sırasıyla 47,4±4,2 mm, 1,67±0,38 cm2 ve 7,7 ±1,4 olarak ölçüldü. Altmışiki hastada (%89,8) supraventriküler erken kompleksler ve 25 (%39,7) hastada supraventriküler taşiaritmiler saptandı. Hastaların 6’sında paroksismal atriyal taşikardi (%8,6) ve 4’ünde (%5,7) multifokal atriyal taşikardi saptandı. Paroksismal atriyal fibrilasyon 23 (%33,3) hastada görüldü ve toplam 188 atak/gün saptandı. Paroksismal taşiaritmilerin süresi 5,1± 7,0 sn idi ve paroksismal taşiaritmi ataklarının %38’i asemptomatikti. Sol atriyal çapı geniş olan hastalarda Holter EKG ile AF atakları daha sık saptanırken (p=0,045), yine sol atriyum çapı arttıkça atriyal erken vuru sıklığının da arttığı görüldü (p=0,006). Sonuç: Bu çalışma ile sinüs ritmindeki hafif derecede mitral darlığı olan hastalarda görülen taşiaritmi epizotlarının kısa süreli ve asemptomatik olduğu ve bu aritmi sıklığının mitral kapak alanı ve sol atriyum çapı ile arttığı görülmüştür.Aim: The aim of this study was to determine the frequency of tachyarrhythmias in mild mitral stenosis patients with sinus rhythm. Material and Method: We included 63 (7 male, 56 female, mean age: 40.2 ± 10.0 years) mild mitral stenosis patients with sinus rhythm. The patients had moderate and severe valve diseases, mitral balloon valvuloplasty and valve surgery excluded. M-Mode, 2- Dimensional and Doppler echocardiographic examination and 24 hours Holter monitorization were performed to the patients and evaluated by two investigators. Results: The mean left atrial dimension, mitral valve area and echocardiographic valve score were 47.4 ± 4.2 mm, 1.67±0.38 cm2 and 7.7 ± 1.4, respectively. Sixty-two (89.8%) patients had supraventricular premature complexes and 25 (%39.7) had supraventricular tachyarrhythmia. Six (8.6%) patients had paroxysmal atrial tachycardia and 4 (5.7%) patients had multifocal atrial tachycardia. Paroxysmal atrial fibrillation was seen in 23 (33.3%) patients and total episodes were 118. The duration of paroxysmal tachyarrhythmia was between 5.1±7.0 second and 38% of paroxysmal tachyarrhythmia episodes were asymptomatic. While increased AF frequency observed by the Holter monitorization in the patients with increased left atrial diameter (p=0.045), again increased premature atrial beats were also observed in patients with increased left atrial diameter (p=0.006). Conclusion: In this study brings about mild mitral stenotic patients with sinus rhythm are more prone to increased frequency of tachyarrhythmia. Most of the episodes are short lasting and asymptomatic while increased frequency is related with mitral valve area and left atrial diameter

    NİKSAR-ERBAA VE DESTEK DOLAYININ JEOLOJİSİ

    Full text link
    Niksar, Erbaa ve Destek dolayını kapsayan ve Kuzey Anadolu Fay zonu tarafından katedilen çalışma alanının temelini Permo-Triyas yaşlı Turhal grubu metamorfitleri oluşturur. Temel üzerine Liyas-Üst Eosen zaman aralığında çökelmiş olan istif gelmektedir. Bu çökel paket Avrasya kıtası önündeki çukurlukta çökelmiştir. Çalışma alanı Avrasya plakası ile Anadolu plakasının kenet kuşağında yer aldığından kuzey-güney yönlü sıkışmanın etkisinde kalmıştır. Bundan dolayı bölgede doğu-batı gidişli bindirmeler oluşmuştur. Neotektonik dönemde Kuzey Anadolu Fayının oluşması ve gelişmesine bağlı olarak meydana gelen çukurluklarda Pliyosen yaşlı karasal kırıntılılar çökelmiştir. Kuzey Anadolu Fayının sonraki hareketleri ile Niksar, Erbaa-Taşova ovaları çek-ayır (pull-apart) havzalar olarak gelişmiştir. Bu havzaların gelişmeleri günümüzde de devam etmektedir
    corecore