14 research outputs found

    Antidepresan kesilmesinin neden olduğu mani: Bir olgu ve literatürün gözden geçirilmesi

    No full text
    Antidepressants have been used successfully in the treatment of depression for a long time. In the literature there are various studies and case reports about manic shift occured during antidepressant treatment. Although, it is well known that sudden discontinuation of an antidepressant drug may elicit a withdrawal reaction, mania or hypomania which can occur during sudden withdrawal of an antidepressant drug is rarely known. Recognizing this rarely known phenomenon and increasing number of in case reports will help the clinicians to predict patients who are inclined to manic shift and to understand probable etiological mechanisms. In this paper this interesting phenomenon was discussed in a case report and the literature was reviewed.Çok uzun zamandır depresyon tedavisinde antidepresanlar başarıyla kullanılmaktadır. Literatür incelendiğinde, antidepresan kullanımı sırasında ortaya çıkan manik kayma ile ilgili birçok olgu sunumuna ve çalışmaya rastlanır. Benzer şekilde antidepresan ilacın ani olarak kesilmesini takiben ortaya çıkabilen çekilme reaksiyonu da klinisyenlerce iyi bilinen bir tablo olmasına karşın, antidepresanların ani kesilmesinin tetiklediği manik ya da hipomanik sendrom nisbeten daha az bilinmektedir. Nadir görülen bu fenomenin tanınması ve olgu bildirimlerinin çoğalması, bu duruma yatkınlığı olan hastaların önceden tahmin edilmesine, olası etyolojik mekanizmaların anlaşılmasına katkıda bulunacaktır. Bu yazıda bir olgu bağlamında bu ilginç fenomen tartışılmış ve literatür gözden geçirilmiştir

    Sürücülerde alkol dışı madde kullanımının saptanması: Neden? Nasıl? Nerede?

    No full text
    This Article describes the background, legislations and new approaches in Turkey for control of drug use of drivers. in recent years, in parallel to the widespread use of illicit drugs, the number of drivers affected by drugs is also increasing. It is well established that alcohol impairs driving ability and increases the risk of accidents. New studies show the contribution of illicit drugs to fatal/nonfatal road accidents. With the addition of social, economical and cultural factors, the traffic of drugs has resulted in an increased ratio of drugs of abuse and addiction in our country which is located in a crowded transition area (UNCLEAR). Drinking and driving have become less socially acceptable. Awareness has also grown about the impairment caused by other drugs. Driving under the inşuence of a legal (prescription drug) or an illegal drug as a controlled substance is controlled by law (Turkish Road Traffic Act 2918 and Related Legislation-Section/ 97 Prohibition for DUI of alcoholic beverages narcotics and euphoric substances). in addition, using screening tests on the road (on-site tests) requirement for controlling DUID is compulsory in order to ensure security of our country‘s roads from materials including saliva, and sweat to determine the drivers who are under the inşuence of drugs, according to important developments in EU countries in recent years. Proof of drug consumption requires analysis of a body şuid to identify the drug. the various methods of drug analyses in alternative samples each have problems with respect to sample collection, handling, and transportation as well as toxicological assays used. Therefore the determination of illicit drug use in drivers and its inşuence on driving is very important. Many prescription drugs, especially sedative-hypnotic or strong analgesics, are classified as controlled substances Also, it should be kept in mind that many addicted patients who constitute a considerable proportion of psychiatric patients may be drivers. Apprehension and punishment of people who chose to drive while impaired has become a higher priority. More stringent controls and onsite tests should be adopted. in this Article, drug testing regulations on drivers were evaluated based on legal, social and toxicological principals and the requirements of international standards are discussed.Bu yazı Türkiye de, trafikte madde kullanımının değerlendirmesi amacıyla kanun ve yeni yaklaşımlara yönelik olarak hazırlanmıştır. Geçmiş yıllarda yasadışı madde kullanımındaki artışa paralel olarak madde etkisinde olan sürücü sayısında da bir artış olmuştur. Alkolün sürücünün yetkinliğini azalttığı ve kaza riskini artırdığı bilinmektedir. Yeni araştırmalar yasadışı maddelerin ölümcül olan ya da olmayan kazalara olan etkisini göstermektedir. Yasadışı madde nakil yolları üzerinde yer alan ülkemizde madde kullanımı sosyoekonomik ve kültürel faktörlerin de etkisiyle artmaktadır. İçki içme ve araç kullanma sosyal olarak daha az kabul edilen bir durum olmuştur. Bunun yanı sıra diğer maddelerin sebep olduğu zararlar konusunda bilgilenme artmıştır. Yasal ya da yasadışı maddelerin etkisi ile araç kullanma yasalarla düzenlenmiştir. Ayrıca son yıllarda Avrupa Birliği ülkelerindeki gelişmeler, karayollarının güvenliği için tükürük, ter gibi materyallerde madde varlığını araştıran testlerin karayollarında uygulanması gerekliliğini ortaya koymuştur. Madde alımının kanıtlanması için beden sıvılarında madde varlığı gösterilmelidir. Madde varlığını değerlendiren farklı dokuların toksikolojik analizlerinde örnek toplama, elde etme ve nâklinde sorunlarla karşılaşılmaktadır. Ancak yasadışı madde kullanımı ve bunun araç kullanma becerisine olan etkisi belirlenmelidir. Birçok reçete edilen ilaçlar özellikle sedatif hipnotikler ya da güçlü analjezikler kontrol edilen maddeler olarak sınışandırılmıştır. Ayrıca trafikte psikiyatrik sorunu olan kişi olarak değerlendirilen çok sayıda madde bağımlısı olan şoför olduğuna dikkat edilmelidir. Madde etkisinde araç kullananları tutuklama ve cezalandırma öncelikli bir durum haline gelmiştir. Bu şartlarda sürücülere duyarlı ve hızlı yanıt alınan bazı testler uygulanmalıdır. Bu yazıda sürücülerde madde testi düzenlemeleri yasal, sosyal, toksikolojik prensipler ve uluslararası gereklilikler göz önüne alınarak tartışılmıştır

    Atipik antipsikotiklerin kadın fertilitesi ve gebelik üzerine etkileri: Olgu sunumu

    No full text
    Clinical reports indicate that atypical antipsychotics are associated with a lower incidence of adverse events such as dose-related increases in prolactin concentrations than conventional antipsychotics. It has been shown that olanzapine causes less extrapyramidal movement disorder, hyperprolactinemia and sexual disfunction. Clinicians are confronted with challenging situations when working with women who are pregnant and have a co-existing mental illness. It is well known that potential consequences of an untreated psychotic episode may be severe and may lead to the mother attempting suicide and/or infanticide. For these reasons, clinicians need to help mothers weigh both fetal and neonatal risks of exposure to drugs against the potential risk they and their infant may incur if the psychiatric illness is not treated. Although data regarding conventional antipsychotics and pregnancy are available, reports about the course of pregnancy in women treated with atypical agents are insufficient. Understanding the risk of prenatal antipsychotic exposure can be of benefit in selecting therapies. Here we present a woman who was treated with olanzapine before and during her pregnancy and her baby.Klinik çalışmalar atipik antipsikotiklerin klasik antipsikotiklere göre prolaktin düzeylerinde doza bağımlı artış gibi yan etkilerinin insidansının daha düşük olduğunu bildirmektedir. Olanzapinin daha az ekstrapiramidal hareket bozukluğuna, hiperprolaktinemiye ve seksüel disfonksiyona yol açtığı gösterilmiştir. Klinisyenler gebe olan ve aynı zamanda mental bir hastalığı bulunan kadınlarla çalışırken zor durumlarla karşı karşıya kalırlar. Tedavi edilmeyen bir psikotik atağın sonuçlarının ağır olabileceği ve annenin intiharına ya da bebeğini öldürmesine neden olabileceği iyi bilinmektedir. Bu nedenle klinisyenlerin annelere psikiyatrik hastalık tedavi edilmezse, kendilerinde ve bebeklerinde ortaya çıkacak potansiyel risklerle ilaç kullanımına bağlı fetal ve neonatal riskleri değerlendirmeleri konusunda yardım etmeleri gerekmektedir. Elde klasik antipsikotikler ve gebelik ile ilgili veriler bulunmasına rağmen atipik antipsikotik kullanan kadınlarda gebelik ile ilgili raporlar yetersizdir. Prenatal dönemde atipik antipsikotiklere maruziyetin sonuçlarının anlaşılması tedavi seçiminde yarar sağlayacaktır. Aşağıda olanzapin kullanırken gebe kalan ve gebeliği sırasında ilaç kullanmayı sürdüren bir anne ve bebeği sunulmaktadır

    LPG Dependence after a Suicide Attempt

    No full text
    Inhalant abuse is a problem that is getting more common all around the world. The increase in prevalence of inhalant abuse escalates morbidity and mortality rates. About 22% of people using inhalant have died at their first attempt. Particularly propane, butane, or propane-butane mixture has highest mortality rates. Sudden sniffing death syndrome, cardiomyopathy, central nervous system toxicity, hematological abnormalities, kidney toxicity, and hepatocellular toxicities are the major complications of inhalant abuse. Herein we present a patient with inhalant use disorder. At the age of 19, after a stressful life event he had unsuccessfully tried to suicide by inhaling LPG (liquefied petroleum gas, a mixture of butane and propane gases). After he realized that he had hallucinations and felt better during the inhalation, he started to abuse it. He was addicted to LPG for 10 years at the time of admission. Besides being dangerous for the society security, this intense level of LPG inhalation (12 liters a day) not giving any physical harm makes this case interesting
    corecore