11 research outputs found

    Klorheksidin Vernikleri'nin çocuklarda dental plak florasına etkileri

    No full text
    79 SUMMARY This study describes the effects of the varnishes containing 0 %, 20% and 40% chlorhexidine diacetate on the microflora from fissure and smooth surface dental plaque in Turkish children. Thirty children participated in the study and each child at least two sound fissures and smooth surfaces in molars or premolars, harboring high and detected levels of mutans streptococci were selected. Subjects were randomly assigned into three experimental groups. In each experimental group of ten children twenty occlusal fissures and twenty buccal surfaces were treated with the chlorhexidine varnish. The varnish treatment consisted of a single application of a small amount of varnishes to the fissures and buccal surfaces. One and three months after the treatment, plaque samples were taken. All chlorhexidine containing varnishes, including placebo varnish suppressed mutans streptoccocci in occlusal fissures at one month. While the mean count of mutans streptococci had returned to the baseline value in 40% chlorhexidine group, 20%, chlorhexidine varnish was still effective at three months in occlusal fissure plaque samples. No suppression was found on mutans streptococci in 20% chlorhexidine group on the buccal surface but varnish containing 40% chlorhexidine had an antibacterial effect on the buccal surface at three months.80 Total viable counts were suppressed by varnish containing 40% chlorhexidine in fissures as well as on buccal surfaces at three months after the treatment. Varnish containing 20% chlorhexidine had an antibacterial effect on the total viable counts on the buccal surface but not in the fissures. A significant supression on mutans streptococci in the placebo varnish group was found in cocclusal fissures at one month after the treatment, and placebo varnish had no antibacterial effect on the total viable counts. The results suggested that; varnishes containing chlorhexidine can be used for suppression of mutans streptococci beside professional tooth cleaning and the treatment should be repeated every three months for the prevention of dental caries. We have decided that more studies are required for the use of the varnishes containing chlorhexidine in the preventive dentistry.11 ÖZET Bu çalışmada %0 (Plasebo), %20 ve %40 oranında klorheksidin diasetat içeren verniklerin çocuklarda, oklüzal fissürler ve bukkal yüzlerdeki dental plak mikro florası üzerine olan etkileri gösterildi. Bu amaçla hiç çürüksüz, molar yada premolar dişler üzerinde oklüzal ve bukkal yüzlerdeki dental plakda yüksek veya orta seviyede mutans streptokoklar ? ı içeren otuz çocuk çalışma için organize edildiler. Çocuklar rastgele olarak üç gruba ayrıldılar ve herbir grupta yer alan on çocukta yirmi oklüzal fissür ve yirmi bukkal yüz ' e vernik tedavisi uygulandı. Vernik tedavisi, az bir miktar verniğin fissürlere ve bukkal yüzlere tek seferlik uygulanmasından ibaret olup, tedaviden bir ve üç ay sonra ilgili yüzlerden dental plak örnekleri alındı. Plasebo verniği de dahil, tüm vernikler birinci ayda oklüzal fissürlerde mutans streptokoklar ' ı anlamlı bir şekilde baskıladılar. Oklüzal fissürlerde, %40'lık klorheksidin verniği grubunda üçüncü ayda mutans streptokok sayımları başlangıç seviyelerine çok yaklaşırken, %20'lik verniğin üçüncü ayda mutans streptokoklar üzerindeki etkisi devam ediyordu. %20'lik klorheksidin verniği, bukkal yüzlerde mutans streptokoklar ' ı anlamlı bir şekilde baskılayamazken, %40 ' lık vernik hem birinci nemde üçüncü ayda mutans streptokoklar üzerinde anlamlı bir antibakteriyel etki gösterdi.78 Dental plakdaki total bakteriler, oklüzal fissürler ve bukkal yüzlerde %40'lık klorheksidin verniği ile, tedavi sonrası üçüncü ayda anlamlı bir şekilde baskılandılar. %20 ' lik vernik ise bukkal yüzlerde total bakteriler üzerinde etkili bulunurken, oklüzal fissürlerde antibakteriyel bir etki saptanamadı. Plasebo verniğinin total bakteriler üzerinde antibakteriyel bir etkisinin olmadığı, sadece oklüzal fissürlerde birinci ayda mutans streptokoklar ' ı anlamlı bir şekilde baskıladığı görüldü. Elde ettiğimiz sonuçlar; klorheksidin içeren verniklerin, mekanik diş temizliğinin yanında, üç ayda bir diş yüzeylerine uygulanmasının mutans streptokoklar ? m sayısının azaltılması ve diş çürüğünden korunmada etkili olabileceğini göstermektedir. Klorheksidin verniklerinin koruyucu diş hekimliğinde kullanımı ile ilgili daha fazla çalışmaya gereksinim olduğu sonucuna vardı

    Kuron şekil anomalisi ve taurodontism: ( Olgu raporu )

    No full text
    Crown abnormalities could be classified as partial or total. Partial abnormalities, concern only the crown or the root. The total abnormalities could be amorph and/or crownradiculer. Extra tuberculum, cingulum hypertrophies, macrodontia, microdontia, odontonis associated with the crown are the most known variations in crown morphology. Taurodontism is a rare anomaly found in multirooted teeth in both dentition and is characterised by a prolonged root-stem with the furcation more apically than normally. The anomaly is common in Tricho Dento Osseous (TDO) or Down syndromes. The dental findings of a 6.5 year old healthy girl without any syndromes are presented in this Article. The crowns of the primary molar and canine teeth were lobular in shape, have no occlusal fissures and hypertaurodontism was present in all molars. While no hereditary trait was found, a potential etiological factor that could be effective in organogenesis of the foetus was pointed out on the injections of metamisol sodium during the pregnancy. Metamisol sodium and Fenviperinium bromide as an anticolinergical agent which is not used with metamisol sodium in recent formulations could be considered as possible agents which could disturb dental development of foetus. However it should be taken into consideration several factors which could not detected in the anamnesis of the mother or spontaneous mutations could also effect dental development of foetus.Dişlerde şekil bozuklukları parsiyel ya da total olabilir. Parsiyel olanlar dişin yalnızca kuronunu ya da kökünü ilgilendirirler. Total olanlar ise amorf, kurono-radiküler veya diş içi olabilirler. Fazla tüberküller, cingulum hipertrofileri, dev dişler, cüce dişler ve kurona yapışık odontomlar en çok bilinen kuron şekil anomalileridir. Taurodontism, bifurkasyo ya da trifurkasyonun apikale çekilmesi ile karakterize, genişlemiş bir pulpa odasının bulunduğu ender görülen bir kök anomalisidir. Taurodontism'in Tricho Dento Osseoz (TDO) ve Down sendromu gibi sendromlarda sık görülen bir diş anomalisi olduğu bilinmektedir. Bu makalede, ağızdaki tüm süt azı ve kanin dişlerin kuronlarının lobüler tarzda olduğu, azılarda oklüzal fissürlerin bulunmadığı ve tüm azı dişlerinde taurodontism saptanan, hiçbir sendrom ya da hastalık bulgusu saptanamayan, sağlıklı 6,5 yaşında bir kız çocuğundaki dişsel bulgular sunulmuştur. Dişlerin gelişimi sırasında organogenez döneminde, annenin hamileliği sırasında kullandığı metamizol sodyum injeksiyonlarının ya da son yıllarda bu preparatlarda metamizol sodium ile birlikte kullanılmayan antikolinerjik etkili fenviperinium bromide'in rolünün olabileceği düşünülmektedir. Fakat saptanamayan pek çok faktör, organogenez döneminde fötüs'un diş gelişimini etkilemiş olabileceği gibi, spontan mutasyonların varlığının da sözkonusu olabileceği unutulmamalıdır

    Oral carriage of Candida and association between Candida and dfs, DMFs scores in a group of 7-12 year-old children

    No full text
    Candida species are frequently isolated yeasts from oral cavity and usually could be present as opportunistic pathogens in man. Although there is no evidence between dental caries and Candida, recently in a few studies Candida in the oral cavity has been described as potential cariogenic yeast. The aim of this study was to determine the relationship between Candida and dental caries by using df;lt;sub;gt;s;lt;/sub;gt; and DMF;lt;sub;gt;s;lt;/sub;gt; scores used as dental caries indices and the isolation frequency of Candida in saliva, dental plaque and carious dentine in a group of 7-12 year-old (mean age 9.6 ;plusmn;1.3) healthy children. All unstimulated saliva were collected by sterile disposable syringes, dental plaque from sound surfaces by sterile toothpicks and carious dentin by means of a sterile excavator when present in the mouth and transfered into a polyprophylen tube containing 1 ml sterile distilled water. All samples were processed within two hours and inoculated onto Sabouraud's agar. Candida was isolated in 62 children; thus the frequency of Candida was 41.33 %. Candida was present in saliva, dental plaque and carious dentine in 38 %, 14.6 % and 25 %, respectively. Candida albicans was the prominent species in all samples; ;amp; tropicalis. C. krusei. C. kefyr and C. glabrata were also isolated. No significant difference was found between dfs scores of Candida negative (3.96 ;plusmn; 4.39) and Candida positive (4.37 ;plusmn; 4.5) children. Insignificant correlation was also found between DMFS scores of Candida negative (1.23 ;plusmn; 1.08) and Candida positive (1.27 ;plusmn; 1.07) children in regard to number of colonies of Candida (CPU) and df;lt;sub;gt;s;lt;/sub;gt; and DMF;lt;sub;gt;s;lt;/sub;gt; scores. The results of the study suggest that Candida can be isolated in a frequency of 41.33 % from oral cavity of healthy children and no association exists between Candida and dental caries.Candida' lar normal ağız florasında bulunan ve genellikle fırsatçı patojen olarak tanınan mikroorganizmalardır. Bugüne kadar diş çürüğü ile Candida'lar arasında kanıtlanmış bir ilişki bulunmamasına karşın son yıllarda Candida türlerinin de çürük etkenleri arasında değerlendirildikleri görülmektedir. Bu çalışmada 7-12 yaş grubunda (ort. yaş 9.6 ± 1.3) sağlıklı 150 çocukta, tükürük, diş plağı ve dentin çürüğünde Candida sayısı ve türlerinin, ayrıca ağızdaki Candida sayısı ile dfsub>s/sub> ve DMFsub>s/sub> skorları arasında bir ilişkinin bulunup bulunmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Steril tek kullanımlık şırınga, kürdan ve ekskavatör yardımı ile toplanan tükürük ve sağlıklı yüzeylerdeki diş plağı ile dentin çürüğü örnekleri, içerisinde 1 ml steril distile su bulunan propilen tüpler içerisine aktarıldılar ve iki saat içinde tüm örnekler Sabouraud agar besiyerine ekildiler. Yüzelli çocuktan 62 tanesinde ağızda Candida saptandı ve izolasyon sıklığı % 41.33 bulundu. Candida' nın ağızdaki izolasyon sıklığı, tükürükte % 38, sağlıklı yüzeylerdeki diş plağında % 14.6 ve dentin çürüğünde ise % 25 olarak saptandı. Tüm örneklerde en sık rastlanan tür Candida albicans idi ve sırasıyla, C. tropicalis. C. krusei. C. kefyr. C. glabrata ve diğer Candida türleri olarak bulundular. Ağzında Candida üremeyen 88 çocukta ortalama dfsub>s/sub> değeri ile (3.96 ± 4.39), Candida üreyen 62 çocuktaki ortalama dfs değerleri (4.37 ± 4.5) arasındaki farkın anlamsız olduğu görüldü (p>0.05). Candida üremeyen çocuklardaki ortalama DMFsub>s/sub> değeri (1.23 ± 1.08) ile Candida üreyen çocuklardaki ortalama DMFsub>s/sub> değeri (1.27 ± 1.07) arasında da anlamlı fark bulunmadı. Ağızdaki Candida sayıları ile çürük indeks değerleri arasında da yine anlamlı bir ilişki saptanmadı (p>0.05). Çalışmanın sonuçları, Candida albicans' ın sağlıklı çocuklarda ağızdan % 41.33 oranında izole edilebildiğini ve diş çürüğü ile ağızdaki Candida sayısı arasında anlamlı bir ilişkinin bulunmadığını göstermiştir

    Sıçan dişetinde deneysel olarak oluşturulan kronik yangısal reaksiyondaki hücreler üzerine fusidik asidin etkisi

    No full text
    The aim of this study is to investigate the effect of fusidic acid on cells in chronic inflammatory reaction formed experimentally in rat gingiva. Five out of 24 rats which are included in the study were selected as healthy control group. Chronic inflammatory reaction was formed in the rest of the 19 rats. While 9 rats were treated with topical 2% fusidic acid, the rest 10 rats weren't treated as control group. After the chronic inflammation was formed, it was observed that chronic inflammatory reaction totally disappeared in the topical treatment applied group compaired to the untreated group.Çalışmada sıçan dişetinde deneysel olarak oluşturulan kronik yangısal reaksiyondaki hücreler üzerine fusidik asidin etkisinin araştırılması amaçlandı. Çalışmaya alınan 24 sıçanın beşi sağlıklı kontrol grubu olarak ayrılıp 19 tanesinde kronik yangısal reaksiyon oluşturuldu. Dokuz sıçan topikal % 2'tik fusidik asitle sağaltılırken, 10 tanesi sağaltımsız kontrol grubu olarak bırakıldı. Kronik yangı oluşturulduktan sonra topikal sağaltım uygulanan grupta, sağaltımsız bırakılan gruba göre kronik yangısal reaksiyonun tümüyle gerilediği gözlendi
    corecore