20 research outputs found
MODERN DEVLETİN İNŞASINDA, İNSANLARIN İKTİDARA GÖNÜLLÜ İTAATİNİN, BATILI DÜŞÜNÜRLERİN GÖRÜŞLERİ ÇERÇEVESİNDE İNCELENMESİ
Modern devletin örgütlenme süreci incelendiğinde, sürecin başlangıcının feodal dönemin bitişine tekabül ettiğini, öne süren fikirler mevcuttur. Esas olarak, tarihteki önemli diğer gelişmeler çerçevesinde değerlendirildiğinde ise; Klise’nin otoritesinin zayıflayarak, feodal sistem yapısının çözülmeye başlamasına, yeni teknolojik gelişmelerin meydana gelmesine neden olan Rönesans ve Reform hareketlerinin, modern devletin biçimlenmesinde, önemi yadsınamayacak şekilde bir rol oynamış olduğu düşünülmektedir. Bu çerçevede değerlendirdiğimizde, modern devletin asıl şekline, XVI. ve XVII. yüzyıllarda kavuştuğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Etienne de La Boétie’nin de Rönesans döneminin getirdiği siyasal ve toplumsal sorunlara ve bunların sonuçlarına tanıklık etmiş olması, nev-i şahsına münhasır olarak tabir edebileceğimiz fikirlerini, “Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev” adlı eserine yansıtarak, siyaset felsefesi literatüründe, tarihin her döneminde önemini muhafaza edebileceği, önemli bir yer edinmesine neden olmuştur. La Boétie eserinde, iktidar ve devlet olgusunun özünü, meşruiyetini sorgularken, bir yandan da insan doğasının, özgür ve eşit olduğu hâlde, insanların gönüllü olarak iktidara kulluk ettiklerini ifade ederek, aslında devlet aygıtının niteliğini ve nasıl kendisini tekrar üretebildiğini ele almış ve iktidara kulluk eden halka da seslenmiştir. Eserde, insanların, siyasal iktidara neden boyun eğme arzusu içerisinde oldukları ve bu siyasal iktidara itaat etmeye niye devam ettikleri tartışılmaktadır. Wilhelm Reich de “Dinle Küçük Adam” adlı eserinde, iv sahip olduğu iktidar gücünü, yönetilen toplum ve insanlığın faydasına kullanmak yerine, aleyhine kullanmayı tercih etmiş olan; Hitler, Stalin, Himmler, Robespierre gibi siyasi figürlerden örnekler sunarak, sorgulamadan ve çoğunluğa uyarak, popülist olarak tabir edebileceğimiz bir tavırla, bu siyasi figürlerin iktidarına boyun eğen, onların kölesi hâline gelmiş küçük adamları eleştirir ve onlara öğütler verir. Reich’in, “Kişilik Çözümlemesi” adlı eserinde ise ifade edilen “mazoşist karakter” kavramı, Fromm ve Adorno’nun, otoritaryenizm ile ilgili literatüre kazandırmış oldukları eserlerinde önemli bir yer edinerek, Freudyen ve Marksist bir otoritaryenizm kavramı kullanan, Frankfurt Okulu düşünürlerini de önemli bir ölçüde etkilemiştir. Bu çalışmanın amacı; La Boétie’nin ve Wilhelm Reich’in insana ve insan doğasına bakış açılarının, N. Machiavelli ve toplum sözleşmeci düşünürlerin görüşleri ile karşılaştırılarak, devlet ve iktidar olgusunun, insan doğasına dair görüşler esas alınarak, insanların neden iktidara gönüllü olarak itaat ettiklerinin incelenmesidir
Iatrogenic Port Site Parasitic Myoma; Case Report and Literature Review
Introduction: We report a case of iatrogenic parasitic myoma of the anterior abdominal wall and discuss the differential diagnosis, treatment, and prevention of complication with relevant literature. Case Report: A 33-year-old woman presented with anterior abdominal wall mass 3 years after initial laparoscopic myomectomy surgery. A mass with a 38 3 26 mm diameter was observed in the anterior abdominal wall at the site of inferior left side port of previous surgery. It was excised from the anterior abdominal wall outside of the peritoneum, below the fascia. The pathologic examination of the excised mass revealed cellular myoma. This case is the 4th port site parasitic myoma in literature. Conclusion: The risk of implantation and subsequent growth of minute myoma fragments should be kept in mind during morcellation procedures and, in order to avoid such complications, all fragments should be tracked during morcellation. The inspection of trocar sites after the removal of trocars for retained fragments would prevent such recurrences
The Use of an Anterior Abdominal Wall Peritoneal Flap in the Laparoscopic Repair of Vesicouterine Fistula
Vesicouterine fistula (VUF) is a rare type of genitourinary fistula. Lower-segment cesarean section is the leading cause of VUF. Patients mostly present with the classical triad of menouria, amenorrhea, and urinary incontinence, with the history of a previous cesarean section. Conservative management with catheterization and open, laparoscopic, and robotic surgeries are the prescribed treatment options. We present the case of a 35-year-old woman who presented with cyclical menouria and urinary incontinence. After diagnosis of VUF by cystoscopy, the laparoscopic approach was chosen. During the procedure, we used anterior abdominal wall peritoneum and adjacent adipose tissue interposition for the first time, instead of omental interposition, because of the unavailability of omentum. The postoperative period was uneventful, and the procedure was successful. In conclusion, the laparoscopic approach is feasible and the anterior abdominal wall peritoneal flap can be used instead of omentum for tissue interposition when the omentum is not available
Büyük Filmlerden Liderlik Dersleri Üzerine Bir İnceleme
Başarılı filmler, kişilerin düşünce ve davranış biçimleri ile neler düşündüklerini ortaya koyarak, kişinin içinde bulunduğu durumlar hakkında okuyucuya önemli gerçekler öğretir. Bu anlamda filmlerde eğlendirmenin ötesine geçen bir şeyler olduğunu ve iyi bir filmin aynı zamanda iyi bir öğretici de olduğunu söyleyebiliriz. Film türlerinin sabit kalıplar olmamaları, sosyal pratiklerimizin bir yansıması olarak toplumsal inşa süreci sonucunda değişime açık duruma gelmeleri bağlamında, bilimsel araştırmaların nihai araştırma verileri olmasalar da büyük ölçüde önem arz ettikleri bir gerçektir. Bütün popüler ürünler de olduğu gibi film türlerinin de tarihsel bir bağlama ayak uydurarak, katkıda bulunduğunu söyleyebiliriz. Araştırmaya yönelik olarak, güçlü araçlar sunarak gerçeklik olgusunun en basit şekli ile tanımlanması yerine, inşa edilmesini sağlayan da görsel tasvirler içerisindeki film analizidir. Araştırmacılarca minimum düzeyde etkilendiği düşünülen doğal niteliksel veriler arasında değerlendirilen bu analiz, aynı zamanda kalitatif yöntemlerden birisi biçiminde de görülmektedir. John K.Clemens ve Melora Wolff tarafından kaleme alınmış olan ‘Büyük Filmlerden Liderlik Dersleri’ kitabında da başarılı ve başarısız liderliğin önemli noktalarını vurgulayan, sinema tarihinde önemli yere sahip filmlere yer verilmiştir. Bu makalede ele alınacak olan bu kitapta, başarılı bir yönetici ve lider olabilmek için hayati önem taşıyan belirli becerilerin ve sergilenen yeteneklerin film karakterleri ile örneklendirildiğini görüyoruz. Liderliğin yalnızca uygulama ve tekniğe bağlı olmadığı, aynı zamanda idrak, sevecenlik, ahlâk anlayışı, değerler ve duygusal denge gibi çok sayıda niteliğe de bağlı bir kavram olduğundan söz edilmiştir. Bu çalışmanın amacı; ‘Büyük Filmlerden Liderlik Dersleri’ kitabı içerisinde ele alınan filmler ve özel bölümlerle, filmlerin insanları eğlendirmenin ötesine geçerek, daha başarılı bir lider olunması için de katkıda bulunabileceğini anlatmaya çalışmaktır. Makale çalışması içerisinde yer verilen filmlerin incelenmesinde, metinlerden çıkarım yapılabilmesine olanak tanıyan ve prosedürlerin geliştirilmesine yönelik bir metot olan, içerik analizi metodu kullanılmıştır
Doğuma Hazırlık Ve Destek Sınıflarının Doğuma Etkisinin İncelenmesi
Giriş ve Amaç: Dünyada 1930’lu yıllardan itibaren doğum öncesi hazırlık (DÖH) sınıfları açılmaya başlanmış, özellikle 1970’li yıllarda sağlık üzerinde olumlu etkilerinin fark edilmesi ile giderek sayıları artmıştır. Namık Kemal Üniversitesi bünyesinde DÖH sınıfı oluşturmak ve bu sınıflarda gebelere verilen eğitimin doğum sonuçlarına olan etkisini belirlemek amacıyla yapılan bu araştırma; deneysel bir vaka-kontrol çalışmasıdır. Yöntem: Çalışma, Ağustos 2014-Nisan 2015 tarihleri arasında Namık Kemal Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum AD polikliniğine gebelik kontrolü için başvuran ve çalışmaya katılmayı kabul eden toplam 33 gebe (16 deney, 17 kontrol grubu) ile gerçekleştirilmiştir. Çalışma verileri literatür bilgisi dahilinde anket yöntemiyle toplanmıştır. Deney grubu, DÖH sınıflarına eşleri ile katılmış ve altı hafta süresince interaktif olarak nefes egzersizleri, non-farmakolojik ağrı kontrol yöntemleri vb. konularda eğitim almıştır. Doğum eylemine kadar telefon aracılığı ile deney grubundaki gebeler desteklenmiştir. Eş zamanlı olarak kontrol grubunu oluşturan gebeler takiplerini yürüten hekimden rutin doğum öncesi bakım (DÖB) almış, DÖH sınıflarına katılmamıştır. Araştırma verileri SPSS 11.0 paket programı kullanılarak Mann-Whitney U testi, Korelasyon testi ve Kruskall Wallis testi ile analiz edilmiştir. Bulgular: Araştırma; çoğunluğu 24-27 ya? grubu (%39.4), üniversite mezunu (%63.6), bir işte çalışmayan (%54.5), il merkezinde yaşayan (%75.8), çekirdek ailesi olan (%100), istenen gebeliği olan (%93.9), gebeliği süresince herhangi bir problem yaşamayan (%45.5) ve hekimden DÖB alan (%81.8) gebelerin bulgularını yansıtmaktadır. Deney grubundaki gebelerin %43.7’i, kontrol grubundaki gebelerin ise %70.6’i sezeryan ile doğum yapmı?tır (p>.05).DÖH eğitimi ön test puan ortalamaları arasında deney grubu (23.3±4.1) ve kontrol grubu (21.6±3.7) arasında istatistiksel fark yok (p>.05) iken, DÖH eğitimi son test deney (24.6±1.8) ve kontrol grubu (22.4±2.2) puan ortalamaları arasında fark bulunmuştur (p.05). Öneriler: Gebe ile baba adaylarının olumlu bir gebelik ve doğum deneyimi yaşamaları için doğuma hazırlık okulları konusunda bilgilendirilmeli ve katılımlarının desteklenmesi önerilmektedir.Introduction: Prenatal preparation courses (PPC) had been begun to open the world over since the 1930s, especially with the increased number of growing recognition of the positive impact on health, in the 1970s. This study was conducted to create PPC in Namik Kemal University and determine the effect of the trainings given for pregnant women to birth outcomes. It is an experimental case-control study . Material and Methods: Study was conducted with 33 pregnant women (16 case,17 control group) which admitted to Obstetrics and Gynecology outpatient clinic of Namik Kemal University Health Application and Research Center for routine antenatal examination between August 2014 and April 2015. Data of study were collected through questionnaire method with in the literature. The experimental case group, participated PPC with their partners interactively for training breathing techniques , non-pharmacological methods, exercises. Pregnant women in the experimental group were supported with phone until birth. Simultaneously the control group of pregnant women received routine follow-up prenatal care from physicians , did not attend the PPC. The research data were analyzed by Mann- Whitney U test, correlation test, and Kruskal Wallis test using SPSS 11.0 software. Results: Research result contains ; mostly at age of 24-27 (39.4%) , graduated from university (63.6%) , unemployed (54.5%) , living in the city center (75.8%) , small family ( 100%), desired pregnancy (93.9 %) , not experience any problems during pregnancy (45.5%) received routine follow-up prenatal care from physicians (81.8%) of pregnant women findings . 43.7% of pregnant women gave birth by caesarean section in the experimental group ; on the other hand the control group of pregnant women gave birth by caesarean section in 70.6% (p>0.05). PCC average pre-test scores between the experimental group (23.3 ± 4.1) and control group (21.6 ± 3.7) did not differ statistically (p>0.05) ,otherwise PPC final test scores in experimental group (24.62 ± 1.89) and control group (22.4 ± 2.2), had difference (p 0.05). Conclusion :As a result pregnant women and and their partners should be informed about PPC and childbirth schools for a positive experience of pregnancy and birth experience also support their participation is recommended
Single-incision-two port laparoscopic tubal ligation: A cost comparison and technique description
OBJECTIVE: Laparoscopic surgery is the principal minimally invasive technique that is used for the treatment of gynecologic pathologies. The single-incision laparoscopic surgery (SILS) is another innovation in minimally invasive medicine. The cost of the procedure correlates with the fundamental materials used to access the abdominal cavity and utilize trocars. MATERIAL AND METHODS: We applied the single-incision tubal ligation procedure to three patients. A 15–20-mm vertical incision was made in the umbilicus. Two trocars were inserted through the same incision at different fascial regions after insufflation of the abdomen. A 5-mm bipolar cautery was introduced through the accessory trocar, and the mid-portion of the tubes was coagulated and cut bilaterally. RESULTS: The postoperative periods of the three patients were uneventful. All patients were discharged on the day of surgery. No major or minor complications occurred. CONCLUSION: The cost for the abdominal access will drop about 82%. When we consider the low pricing for the tubal ligation procedure, the single-incision technique will be more applicable by this method. Moreover, patients will have the advantages of single-incision laparoscopic surgery with low cost
Single-incision-two port laparoscopic tubal ligation: A cost comparison and technique description
Objective: Laparoscopic surgery is the principal minimally invasive technique that is used for the treatment of gynecologic pathologies. The single-incision laparoscopic surgery (SILS) is another innovation in minimally invasive medicine. The cost of the procedure correlates with the fundamental materials used to access the abdominal cavity and utilize trocars. Material and Methods: We applied the single-incision tubal ligation procedure to three patients. A 15-20-mm vertical incision was made in the umbilicus. Two trocars were inserted through the same incision at different fascial regions after insufflation of the abdomen. A 5-mm bipolar cautery was introduced through the accessory trocar, and the mid-portion of the tubes was coagulated and cut bilaterally. Results: The postoperative periods of the three patients were uneventful. All patients were discharged on the day of surgery. No major or minor complications occurred. Conclusion: The cost for the abdominal access will drop about 82%. When we consider the low pricing for the tubal ligation procedure, the single-incision technique will be more applicable by this method. Moreover, patients will have the advantages of single-incision laparoscopic surgery with low cost
Farklı Işık Kaynakları Polimerizasyonda Ne Kadar Isı Oluşturur ?
Öz
Amaç
Bu çalışmanın amacı; in-vitro ortamda Mineral Trioksit Agregat (MTA) uygulamayı gerektiren derin kavitelerin restorasyonunda, rezin esaslı materyallerin polimerizasyonu için kullanılan farklı ışık kaynaklarının oluşturduğu ısı değişimlerini karşılaştırmaktır.
Gereç ve Yöntem
Üç farklı ışık kaynağıyla (Elipar S10/3M-ESPE, St. Paul, MN, USA, WoodPecker/LEDB/KEJU Met. Prod., Foshan, China and WoodPecker/Kesikli) gerçekleştirilen polimerizasyon sırasında ortaya çıkan ısı farklarını belirleyebilmek için dijital termometreli, ortasında ısıyı algılayan metal proba sahip bir düzenek (ENDA ET4420® PID Istanbul/TÜRKİYE) oluşturulmuştur. Düzeneğe yerleştirilmek üzere 2x2 cm boyutlarında, 2 mm kalınlığında, ortasında 3.5 mm çaplı boşluklu teflon diskler hazırlanmıştır. Disk düzeneğe yerleştirilip ortam ısısı kaydedilmiştir. Diskin kalınlığına uygun olarak MTA (MTA-Forte, Pyrax Polymers, Hindistan) konulmuş ve üzerine rezin modifiye cam iyonomer siman (RMCİS) uygulanmıştır. Üretici firmanın önerisi doğrultusunda 20, 30 ve 40. saniyelerdeki ısı değişimleri not edilip karşılaştırılmıştır. İstatistiksel analizler IBM SPSS-22 programı ile yapılmış, ışık cihazlarının kıyaslanmasında Mann-Whitney-U testi kullanılmıştır. (
Total laparoskopik histerektomi ve abdominal hsterektomi karşi{dotless}laşti{dotless}ri{dotless}lmasi{dotless}; klinik sonuçlar]
Aim: The purpose of this study was to confirm the positive intraoperative and postoperative outcomes of total laparoscopic hysterectomy (TLH) and total abdominal hysterectomy (TAH). Material and Method: We presented surgical procedures performed at Namik Kemal University Faculty of Medicine, Department of Obstetrics and Gynecology between September 2010 and December 2012, 47 patients who underwent TLH and 30 patients who underwent TAH were included in the present study. Results: Operating time in TLH group was significantly longer than in the TAH group (202.56 +/- 61.53 vs 138.06 +/- 40.52 min). There were no significant differences between the two groups regarding complications, conversion to laparotomy, intraoperative bleeding. We observed no differences in reoperation and transfusion rates between the two groups. Duration of hospital stay was statistically shorter in TLH group compared to the TAH group (3.93 +/- 0.70 vs 5.26 +/- 1.63 day). Discussion: Laparoscopic hysterectomy, compared to laparotomy regarding equal outcomes and lower perioperative morbidity, improvement of quality of life, shorter hospital stay and faster return to activity
Geçirilmiş abdominal cerrahi total laparoskopik histerektominin uygulanabilirli?ini etkilemekte midir?]
Objective: The primary aim of this study is to evaluate the effects of previous abdominal surgery on the feasibility of performing and the safety of total laparoscopic hysterectomy (TLH). Material and Methods: In this retrospective study, we analysed 62 laparoscopic hysterectomies which were performed at our institute between February 2011 and January 2013. We chose to perform laparoscopic surgery for all patients, including those who had previously undergone abdominal surgery. The patients were classified into two groups: Group 1 included patients with a history of abdominal surgery (n=24) and Group 2 included patients without a history of abdominal surgery (n=38). Results: The operating period was compared in both groups: 184.43±51.0 min. for Group 1 and 195.41±64.1 min. for Group 2 (p=0.471). Postoperative hospital stay and blood loss was also compared. There was just 1 conversion from TLH to a laparotomy in both groups. None of the patients in Group 1 needed a blood transfusion, whereas 1 in Group 2 did. Conclusion: We found that operation time, postoperative hospital stay, blood loss, rate of operative complications or conversion rate to open surgery between patients with and without a history of abdominal surgery were comparable. Therefore, it appears that a history of abdominal surgery does not adversely affect the safety of TLH. © 2013 by the Turkish-German Gynecological Education and Research Foundation