27 research outputs found
WATSON’UN İNSAN BAKIM MODELİ: BİR SİSTEMATİK DERLEME
Amaç: Bu araştırmanın amacı, hemşirelik alanında yapılan ve Watson İnsan Bakım Modeli üzerine temellendirilen mevcut literatürün gözden geçirilmesi ve çalışmalardan elde edilen verilerin sistematik biçimde incelenmesidir.Yöntem: Bu çalışma sistematik derleme niteliğindedir ve Ocak 2009–Ocak 2019 tarihleri arasında Google Scholar, Pubmed, Science Direct, Proquest, Cochrane, EBSCOhost, Clinical Key, Ovid, Web of Science veri tabanlarından Türkçe ve İngilizce dizinler taranarak gerçekleştirilmiştir. İncelemede, “Watson İnsan Bakım Modeli”, “Watson İnsan Bakım Teorisi” ve “hemşirelik” anahtar kelimeleri kullanılmıştır ve tam metni bulunan makaleler dahil edilme kriterleri yönünden değerlendirilerek örnekleme alınmıştır. Sistematik Derlemeler ve Meta-Analizler için Tercih Edilen Raporlama Öğeleri (The Preferred Reporting Items for Systematic Reviews and MetaAnalyses -PRISMA) araştırmanın yönlendirilmesinde ve araştırma raporunun yazımında bir kılavuz oluşturmuştur.Bulgular: Taramalar sonucunda, araştırma kriterlerini karşılayan toplam 48 çalışma incelemenin örneklemini oluşturmuştur. Sistematik incelemede yer alan araştırmalardan 23‟ünde Watson İnsan Bakım Modelinin çalışmanın teorik çerçevesini oluşturduğu, 18‟inde model ile ilişkili bakım gerçekleştirildiği ya da bu model ışığında oluşturulan anket formlarının çalışmaların veri toplama aşamasında kullanıldığı, yedisinde ise modelin olgu çalışmalarının yönlendirilmesinde kullanıldığı tespit edilmiştir.Sonuç: Araştırma sonuçları, Watson İnsan Bakım Modelinin özellikle klinik alanda daha sınırlı kullanıldığını göstermektedir. Bu bağlamda, hemşirelerin bakım davranışını, hemşireler arasındaki iletişimi geliştirdiği düşünüldüğünde ve özellikle klinik yönetimi de güçlendirme boyutları ele alındığında bu modelin daha yaygın kullanılmasının anlamlılığı düşünülmektedir
Evulation of nursing care quality in a palliative care clinicBir palyatif bakım kliniğinde hemşirelik bakım kalitesinin değerlendirilmesi
Objective: The study is a descriptive and cross-sectional study designed to determine the quality of nursing care and the factors affecting quality of nursing care in a palliative care clinic.Material and method: The population and the sample of the study consisted of nurses (n=16) who were working in a palliative care clinic at a state hospital in the west of the Turkey and patients (n=102) who take care in this clinic between the date between January 2015 and October 2016. The sample size was not calculated and all the nurses and patients who met the study criteria and agreed to participate in the study were reached during the data collection period. Data collection was collected with a questionnaire consisted from Nurse Presentation Form, Patient Presentation Form and Care Behaviors-24 Scale (BDI-24). Student t, Kruskal-Wallis, Mann-Whitney U test and One Way ANOVA test were used in the analysis of the data.Results: The average score of BDI-24 was found as 5.59 ± 0.15 for nurses and 5.10 ± 0.15 for patients. There was no statistically significant difference between the average of BDI-24 total points and subscale scores of nurses according to their gender, education status, working duration in palliative care clinic and weekly working hours. Similarly, there was no statistically significant difference between the BDI-24 total point average and subscale scores of the patients according to the diagnosis, gender, marital status, educational status, occupation, income level and place of residence. Conclusion: The level of perception of nursing care behaviors of palliative care nurses and patients was found to be fairly high. It is proposed to identify and improve institutional deficiencies such as number of nurses, number of patients, workload, working hours, which affect the quality of nursing care.Extended English abstract is in the end of PDF (TURKISH) file. ÖzetAmaç: Araştırma, bir palyatif bakım kliniğinde hemşirelik bakım kalitesini ve bakım kalitesini faktörleri belirlemek amacıyla yapılmış tanımlayıcı ve kesitsel bir çalışmadır.Materyal ve Method: Araştırma Türkiye’nin batısında bir devlet hastanesinin palyatif bakım kliniğinde çalışan hemşireler (n=16) ile Ocak-Ekim 2015 tarihleri arasında palyatif bakım kliniğinde yatan hastalar (n=102) oluşturmuştur. Araştırmada örneklem hesaplamasına gidilmemiş, araştırmanın yürütüldüğü tarihler arasında kriterlere uyan ve araştırmaya katılmayı kabul eden tüm hemşire ve hastalara ulaşılmıştır. Araştırmanın verileri, Hemşire ve Hasta Tanıtım Formu ve Bakım Davranışları-24 Ölçeği (BDÖ-24) kullanılarak toplandı. Verilerin analizinde Student t, Kruskal-Wallis, Mann-Whitney U testi ve One Way ANOVA testi kullanıldı.Bulgular: Hemşirelerinin BDÖ-24 toplam puan ortalaması 5.59±0.15, hastaların 5.10±0.15 olarak bulunmuştur. Hemşirelerin cinsiyet, eğitim durumu, mesleki çalışma süresi, palyatif bakım kliniğinde çalışma süresi ve haftalık çalışma saatlerine göre; hastaların tanısı, cinsiyeti, medeni durumu, eğitim durumu, mesleği, gelir düzeyi ve yaşadığı yere göre BDÖ-24 toplam puan ortalamaları ve alt boyut puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamı bir fark saptanmamıştır. Sonuç: Hemşirelerin ve hastaların hemşirelik bakım davranışlarını algılama düzeyleri oldukça yüksek bulunmuştur. Hemşirelik bakım kalitesini etkileyen hemşire sayısı, hasta sayısı, iş yükü, çalışma saati gibi kurumsal yetersizliklerin belirlenmesi ve iyileştirilmesi önerilmektedir
Mekanik ventilasyon desteğinde olan hastalarda refleksolojinin sedasyon düzeyi ve yaşamsal belirtileri üzerine etkisi
Bu randomize kontrollü, tek kör deneysel araştırma, mekanik ventilasyon desteğinde olan hastalarda refleksolojinin sedasyon düzeyi ve yaşamsal belirtiler üzerine etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nin Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniğinde, 16 Ağustos 2010 - 20 Ocak 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın örneklemini, araştırmaya alınma ölçütlerine uyan mekanik ventilasyon desteğinde olan toplam 60 hasta oluşturmuştur. Araştırmanın verilerinin toplanmasında, "Hasta Tanıtım Formu", "Glaskow Koma Skalası", "Yaşamsal Belirtiler İzlem Formu", "Ramsay Sedasyon Skalası" ve "Amerikan Yoğun Bakım Hemşireler Birliğinin Sedasyon Değerlendirme Ölçeği" kullanılmıştır. Uygulama ve kontrol grupları yaşa ve cinsiyete göre rastgele gruplama yöntemi ile basit randomizasyon tekniği kullanılarak seçilmiştir. Uygulama grubundaki hastalara refleksoloji kulak, el ve ayak bölgelerinin her birine 10'ar dakika olmak üzere, belirlenmiş alanlara toplam 30 dakika uygulanmıştır. Refleksoloji her bir hasta için sabah ve öğleden sonra olmak üzere günde iki defa arka arkaya toplam 5 gün, 10 seans olarak uygulanmıştır. Uygulama ve kontrol grubundaki hastaların refleksolojinin yaşamsal belirtiler, Ramsey Sedasyon Skalası ve Amerikan Yoğun Bakım Hemşireler Birliğinin Sedasyon Değerlendirme Ölçeği alt ölçeklerinden aldıkları puan ortalamalarını değerlendirmek amacıyla Tekrarlı Ölçümlerde Varyans Analizi kullanılmıştır. Uygulama ve kontrol grubundaki hastaların 1., 2., 3., 4. ve 5. günlerde ölçülen sistolik kan basıncı, diyastolik kan basıncı, nabız hızı ve solunum hızı değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır. Uygulama ve kontrol grubundaki hastaların 1.,2.,3.,4. ve 5. günlerde değerlendirilen Amerikan Yoğun Bakım Hemşireler Birliğinin Sedasyon Değerlendirme Ölçeği Ajitasyon, Anksiyete, Uyku ve Hasta-Ventilatör Uyumu alt başlıklarından aldıkları puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır. Sonuç olarak, mekanik ventilasyon desteğinde olan hastalarda uygulanan refleksolojinin hastaların yaşamsal belirtiler değerlerini ve Amerikan Yoğun Bakım Hemşireler Birliğinin Sedasyon Değerlendirme Ölçeğinin alt başlıklarından aldıkları puan ortalamalarını azalttığı saptanmıştır. Bu sonuçlar, refleksolojinin mekanik ventilasyon desteğinde olan hastalarda sedasyon ihtiyacını azalttığını, yaşam belirtiler değerlerini olumlu yönde etkilediğini göstermektedir
Yoğun bakım hastalarında müzik terapinin ağrı ve anksiyete üzerine etkisi
In recent years intensive care units have been using advanced technology that provides significantly improved results in clinical treatment and care practices. However, this results in intensive care patients experiencing pain and anxiety. This pain and anxiety experienced by patients is generally brought under control by various pharmacological preparations. When a pharmacological approach is not used or is ineffective, doctors and nurses also use non-pharmacological approaches such as music to control pain and anxiety. Research has found music therapy to be an effective method of reducing pain intensity and anxiety levels in intensive care patients. Therefore, the use of music therapy is important for intensive care patients. This Article will deal with the effects of music therapy on pain and anxiety management in intensive care patients.Yoğun bakım ünitelerinde son yıllarda ileri teknoloji kullanılarak hastaların klinik sonuçlarında belirgin iyileşme sağlayan tedavi ve bakım uygulamaları gerçekleştirilmektedir. Ancak, bu uygulamalar yoğun bakım hastaların ağrı ve anksiyete yaşamalarına neden olmaktadır. Hastaların deneyimlediği ağrı ve anksiyetenin kontrol altına alınması için birtakım farmakolojik girişimler uygulanmaktadır. Farmakolojik girişimlerin kullanılmadığı ya da etkilerinin yetersiz kaldığı durumlarda ise doktolar, hemşireler tarafından ağrı ve anksiyete kontrolünde müzik terapi gibi özel, non-farmakolojik uygulamalar da kullanılmaktadır. Yapılan araştırmalar müzik terapinin yoğun bakım hastaların ağrı şiddetinin ve anksiyete düzeyinin azalmasında etkili bir yöntem olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle yoğun bakım hastalarında müzik terapinin kullanımı önemlidir. Bu makalede müzik terapinin yoğun bakım hastaların ağrı ve anksiyete yönetiminde ki etkinliğine yer verilecektir
Investigation into sleep and quality of life in patients with rheumatoid arthritis
Purpose: Aim of this study is to examine the relationship between the sleep and life of rheumatoid arthritis patients and the factors affecting this relationship.
Method and material: This research is a descriptive design study. This study was conducted in the Rheumatology polyclinic of a university hospital between January 2011 and June 2011 in İzmir/Turkey. Simple random sampling method was used in this study. The data of the research were collected through face-to-face interviews. “Patient Identification Form”, “Pittsburg Sleep Quality Index” and “Nottingham Health Profile” scale were used for data collection.
Results: In Pittsburg Sleep Quality Index, total score average of the rheumatoid arthritis patients was found out to be 10.92±4.80. Score averages of the sub-scales of Nottingham Health Profile were found as following: Pain= 67.48±26.53, Energy Level=69.55±30.10, Emotional Reaction= 50.78±27.00, Physical Mobility= 50.59±24.40, Social Isolation= 32.50±30.47 and Sleep= 59.12± 32.53.
Conclusion: In line with the findings of the study, it was determined that a great majority of the rheumatoid arthritis patients had poor sleep quality and as well as a low quality of life.
Özet
Amaç: Bu çalışmanın amacı Romatoid Artritli hastalarda uyku ve yaşam kalitesi arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkiyi etkileyen faktörleri incelemektir.
Yöntem: Araştırma tanımlayıcı tipte bir çalışmadır. Araştırma, Ocak- Haziran 2011 tarihleri arasında İzmir/Türkiye’de bir üniversite hastanesinin Romatoloji polikliniğinde yürütülmüştür. Çalışmada basit randomize örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın verileri yüz yüze görüşme yöntemiyle toplanmıştır. Veri toplama için, “Hasta Tanıtım Formu”, “Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi” ve “Nottingham Sağlık Profili” kullanıldı.
Bulgular: Romatoid Artritli hastaların Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi Toplam Puan Ortalaması; 10.92±4.80 olarak bulundu. Nottingham Sağlık Profili alt boyutları puan ortalamaları sırasıyla: Ağrı=67.48±26.53, Enerji Düzeyi=69.55±30.10 Emosyonel Reaksiyon= 50.78±27.00; Fiziksel Hareketlilik= 50.59±24.40, Sosyal İzolasyon= 32.50±30.47 ve Uyku= 59.12± 32.53 olarak bulundu.
Sonuç: Araştırma bulguları doğrultusunda, Romatoid Artritli hastaların büyük bir çoğunluğunun uyku ve yaşam kalitesinin kötü olduğu saptanmıştır