755 research outputs found

    The Concept of ‘Nature’ in Peripatetic Islamic Philosophers

    Get PDF
    In this study, lexical and terminological meanings of the term “nature” were analyzed and some Peripatetical Islamic philosophers’ opinions about this term were included. A comparison was made between the words “tabiat” and “doğa” which are used in Turkish language to meet the term “nature”. The realm of existence which Peripatetical Islamic philosophers have used “nature” in as a noun was explained. Debate between Ibn Sīnā and Ibn Rushd (Averroes) about the necessity of proving the term “nature” was mentioned. Ibn Sīnā's views on what “nature” portends in terms of being a source of motion and duration in objects were presented in comparison with Aristotle. Later definitions which are made by philosophers for “nature” as a term were presented. Peripatetical Islamic philosophers’ definition of the term “nature” which has a critical role in Islamic philosophy and the way they use it differentiates from that of Aristotle’s. The term “nature” which they especially use to explain every kind of becoming and motion enables to connect all reason to Allah in aspects of etymology. And it is also known that the term “nature” serves as a basis for differentiation between physics and metaphysics. The purpose of this article is to clarify the possible usages of the term “nature” in relation to new theories

    The Development of Trade and Transport: Perspective From CPEC

    Get PDF
    This study aims to assess the trade and transport efficiency by mean of China Pakistan Economic Corridor (CPEC). Further, it measures trade and economic development through transport infrastructure. We use the bivariate and Chi-Square analysis for estimation and finding confirmed a strong relationship between efficiency in trade and transport and CPEC. Likewise, transport route development through CPEC and rapid transportation of goods and service. However, CPEC has a significant strong impact on upgrading traveling potential. Moreover, the transport infrastructure development has a positive effect on fastness reliability of business traveling. Similarly, a significant relationship was detected between CPEC and increase in the geographical size of the labor market. A strong significant nexus between development of transport infrastructures through CPEC. This enables the effective transportation of trade by decreasing time and cost and will contribute to socio-economic development

    Immobilization Of Β-galactosidase Onto Chitosan Nanofibers

    Get PDF
    Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2016Enzimler, gıda, eczacılık, kozmetik gibi bir çok endüstriyel alanda kullanılan proteinlerdir. Spesifik reaksiyonlara girebilmeleri ve prosesteki etkinlikleri nedeniyle geniş kullanım alanlarına sahiptirler. Ancak günümüzdeki enzim kullanımının büyük kısmı enzimlerin serbest şekilde proses ortamına katılmasıyla gerçekleşmektedir. Bu da yüksek miktarda enzim kullanımı anlamına gelmektedir. Serbest halde kullanılan enzimleri prosesten geri kazanmak zordur. Bu nedenle çoğu proseste geri kazanılmadan yalnızca bir kez kullanılmaktadırlar. Ayrıca değişken proses şartlarına, yüksek veya düşük pH, yüksek sıcaklık gibi zorlu şartlara dayanıksızdırlar. Bu da, enzimlerin kullanım alanını daraltmaktadır. Enzimlerin saflaştırılması ve üretiminin zorluğu düşünüldüğünde bu durumun büyük bir maddi kayba yol açtığı sonucuna varılmaktadır. Enzimlerin geri kazanımı için kullanılan mevcut bazı yöntemler yüksek enerji tüketiminin yanında uygulama zorluğu ve zaman kaybı açısından tercih edilmezler. Bu amaçla enzimlerin serbest olarak değil; immobilize, yani bir yüzeye tutunmuş halde kullanılması denenmiştir. İmmobilizasyon ile enzimin stabilitesinin, yarı ömrünün önemli ölçüde arttırıldığı görülmüştür. Bunun ardından immobilize edilmiş enzimin aktivite yönünden de performansını arttırmak için çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalarda, aktivitenin ve hassasiyetin önemli ölçüde enzimin bağlandığı yüzeye ve bağlanma metoduna bağlı olduğu görülmüştür. Çeşitli inorganik veya organik, hidrofilik veya hidrofobik, porlu veya porsuz yüzeyler denenerek farklı maddelerin aktiviteyi nasıl etkilediği araştırılmıştır. Nanoteknolojinin de gelişmesiyle nano boyuttaki malzemelerin immobilizasyon yüzeyi olarak kullanılabileceği anlaşılmıştır. Nano malzemeler makro ve mikro boyutlarına göre farklı fiziksel ve kimyasal özellikler taşırlar. Bu özellikler, enzim performansını belli yönlerden geliştirdiğinden, nano yapılar enzim immobilizasyonu için tercih edilebilir olmuşlardır. Nanolifler, nano malzemeler arasında yüzey alanı genişliği, üretiminin kolaylığı, ucuzluğu ve yüzey özellikleri bakımından en dikkat çekici yapılardan biridir. Nanoliflerin çapı 1-100 nm aralığındadır. Elektroeğirme (elektrodöndürme) metoduyla kolaylıkla üretilebilirler. Elektroeğirme basit ve ucuz bir yöntemdir. Elektroeğirme metodu bir güç kaynağı, bir pompa ve toplayıcı plakadan oluşur. Kullanılacak polimerin çözeltisi bir şırınga içerisinde pompaya yerleştirilir. İğnenin ucu güç kaynağına bağlanır. Güç kaynağının çalıştırılmasıyla sisteme yük verilir ve bir elektriksel alan oluşur. Pompa belli bir hız ile elektriksel alana çözeltiyi besler. Elektrik alanın etkisiyle polimer metal toplayıcı plakada toplanır. İmmobilizasyon yüzeyi olarak porlu cam ve silika gibi inorganik maddeler; polisakkaritler ve sentetik polimerler seçilebilir. Sentetik polimerlerin fonksiyonel özellikleri, ucuzluğu ve kolay ulaşılabilirliği; yüzey olarak kullanım açısından avantajlıdır. Bunun yanında sentetik polimerle nanolif üretimi, polisakkaritlere göre daha kolaydır. Biyopolimerlerin (polisakkaritler ve proteinler) elektroeğirme yöntemiyle nanolif haline getirilmesi kompleks kimyasal yapılarından dolayı zordur. Bu nedenle biyopolimerlerle sentetik polimerler karıştırılarak nanolif üretiminde kullanılabilir. Bu çalışmada polimer olarak kitosan seçilmiştir. Kitosan biyobozunur, biyofonksiyonel, toksik olmayan ve antibakteriyel özellik gösteren bir maddedir. Proteinlerle etkileşiminin iyi olmasının yanında, mekanik dayanıklılığı yüksek bir polimerdir. Organik polimerle nanolif üretiminin zorluğu nedeniyle kitosanın uygun bir çözeltide iyice çözünmesi ve nanolif üretiminin ardından aktive edilmesi gerekir. Aktivasyon ile kitosan nanolifi üzerindeki enzimlerin bağlanabileceği aktif kısımların çoğaltılması amaçlanır. Aktivasyon işlemi ile kitosanın fonksiyonel grupları eşleşir ve stabil bir yapı elde edilir. Böylelikle suda çözünebilir olan kitosan nanolifinin sulu çözeltide çözünebilirliği engellenir. Çalışmada immobilize edilmek üzere gıda endüstrisinde laktoz parçalamada sıkça kullanıldığı bilinen β-galactosidaz seçilmiştir. Laktoz intoleransı olan insanların dünya nüfusunun yaklaşık %70’ini oluşturduğu bilinmektedir. Laktoz intoleransı, laktaz enziminin vücuttaki eksikliğini ifade eder. Bu kişilerde laktoz alımı, kramplar, kusma, ishal gibi sağlık problemlerine yol açar. β-galactosidaz enziminin dışarıdan alımı ile laktoz glukoz ve galaktoza parçalanır ve bu etkiler azaltılabilir veya giderilebilir. β-galactosidaz süt endüstrisinde ürün kalitesini ve proses verimini arttırmak ve süt ürünlerinin sindirilebilirliğini arttırmak için kullanılır. İmmobilizasyon ile bu enzimin ısıl stabilitesinin arttırılabileceği ve tekrar kullanılabilirliğinin sağlanabileceği bilinmektedir. Bu tezin amacı kitosan nanolifleri üzerine immobilize edilmiş β-galaktosidaz’ın ısıl stabilitesini ve tekrar kullanılabilirliğini araştırarak etkin bir enzim tutuklama yüzeyi oluşturmaktır. Çalışmada çözelti olarak trifluoroasetik asit (TFA) ve diklorometan (DCM) ve ayrıca asetik asit kullanılmıştır. TFA uçucu bir asit olduğundan çalışılması zor ve tehlikeli olabilmektedir. Bunun için öncelikle asetik asit ile kitosan çözeltisi hazırlanmış ve nanolif üretimi denenmiştir. Kitosanın asetik asit içerisinde çözünmesiyle nanolif elde edilememiştir. Kitosana polivinil alkol (PVA) katılarak nanolif üretimi gerçekleştirilmiştir. Ancak PVA’nın uzaklaştırılması ayrıca bir işlem gerektirdiğinden ve oluşan nanolifin çoğu PVA olduğundan verimli sonuç alınamamıştır. Bunlar üzerine kitosan TFA ve DCM içerisinde çözünmüştür. 95 saatlik nanolif üretimi sonucunda, 1.35 g kitosan nanolifi elde edilmiştir. Enzim bağlama metodu olarak kovalent bağlama seçilmiştir. Bunun sebebi kovalent bağlamanın yüzey ile enzim arasında en stabil bağı oluşturan yöntem olmasıdır. Kovalet bağlama ile enzimin taşıyıcı yüzeyden ayrılması minimize edilir. İmmobilize enzimin ortamdaki diğer moleküllerle etkileşime geçmesi engellenir. Kovalent bağlama için kimyasal aktive edici ajanlar kullanılması gerekir. Bu ajanlar ile enzimin bağlanma verimi ve yüzey üzerindeki mobilitesi arttırılır. Bu çalışmada kitosan nanoliflerini aktive etmek için glutaraldehit (GA) kullanılmıştır. Üretilen nanolifler ayrı ayrı GA buharı ve GA’nın %4’lük çözeltisi ile aktive edilmiştir. Çalışmadaki ölçümler enzim aktivitesinin spektrofotometrik olarak belirlenmesi ile gerçekleştirilmiştir. Substrat olarak β-Galactosidase ile reaksiyonu sonucunda sarı renkli bir bileşik veren o-Nitrofenil ß- D – Galactopiranosit (ONPG) seçilmiştir. Belirli konsantrasyonlarda enzim ve substrat reaksiyonu sonrasında oluşan sarı renkli çözeltinin, spektrofotometrede absorbansı ölçülmüştür. Absorbansların bulunmasının ardından kullanılan eşitliklerle enzim aktivitesi ölçülmüştür. GA ile aktif hale getirilmiş kitosan nanolifler farklı konsantrasyonlardaki enzim çözeltilerinde inkübe edilerek enzim yüklemesi yapılmıştır. Buna göre 0,25 mg enzim/ml konsantrasyondaki enzim çözeltisinde inkübe edilen nanoliflerin 69±20% oranına kadar enzim yüklenebildiği görülmüştür. 0,025 mg enzim/ ml konsantrasyonlu enzim çözeltisinde bekletilmiş nanoliflerde ise immobilizasyon verimi % 59±20’ ye kadar çıkarılabilmiştir. Bu sonuç, artan enzim konsantrasyonunun, enzimin yüzeye bağlanma şansını arttırarak immobilizasyon verimini arttırabileceğini göstermiştir. İmmobilizasyon verimini arttırabilmek için nanolifler GA buharıyla muamele edilmiş, sonrasında ise GA çözeltisinde bekletilmiştir. Her iki işlemin ardından da enzim yükleme verimi ölçülmüştür. Nanoliflerin GA buharı ile muamele edilip, sonrasında %4’lük GA içinde bekletilmesiyle; immobilizasyon verimliliği sadece GA buharı ile muamele edilmiş nanoliflere göre %46±20 arttırılmıştır. Enzim yüklenmiş kitosan nanoliflerine termal stabilite ve tekrar kullanılabilirlik testleri yapılmıştır. Termal stabilite için 30°C, 50°C, 70°C ve 90°C’lerde immobilize ve serbest enzim için aktivite ölçümleri yapılmıştır. Ölçümler 3 tekrarlı gerçekleştirilmiştir. En yüksek aktivite hem serbest enzim hem de immobilize enzim için 50°C’de ölçülmüştür. 50°C’deki bu aktivite %100 aktivite olarak kabul edilip farklı sıcaklıklardaki aktivite değişimi yüzde olarak ifade edilmiştir. 50°C üzerindeki sıcaklıklarda aktivite hem serbest enzim hem de immobilize enzim için azalmıştır. Ancak 70°C’de serbest enzimin aktivitesi 50°C’deki aktivitesinin%31±0,01 ‘ine kadar düşerken immobilize enzimin aktivitesi %73,5±0,1’e kadar düşmüştür. Bu sonuçlar immobilizasyonun termal stabiliteyi arttırdığını göstermiştir. Tekrar kullanılabilirlik testinde 0,1 mg enzim içeren 5 mg’lık iki farklı nanolif seti farklı şartlarda 10’ar defa kullanılmıştır. Her iki sette de tekrar olarak 5 farklı nanolif kullanılmıştır. Birinci nanolif seti her kullanımda 40’ar dakika bekletilirken, ikinci nanolif seti 15’er dakika bekletilmiştir. Her kullanım sonrasında nanolif üzerine immobilize edilmiş β-galaktosidazın aktivitesi ölçülmüştür. 10 kullanım sonunda, her kullanımda 40 dakika işleme maruz bırakılan nanolifler başlangıç aktivitesinin %29±7’sini korurken ikinci nanolif seti %68±13’ünü koruyabilmiştir. Buradan uzayan proses süresinin enzim aktivitesini ciddi ölçüde azalttığı sonucuna varılmıştır. İkinci nanolif setinin 10 kullanım sonucunda aktivitesinin %68±13’ünü koruması, literatürdeki değerlerle karşılaştırıldığında kitosan nanoliflerinin tekrar kullanılabilirliği açısından umut verici bir sonuçtur. Bu çalışmadan elde edilen sonuçlarla, literatür verileriyle karşılaştırıldığında, kitosan nanoliflerinin endüstriyel uygulamalarda enzim tutuklaması için uygun materyaller olduğu çıkarılmıştır. Ancak kitosanın toksik olmaması, biyobozunur olması ve gıda uygulamalarında kullanılabilir olması dışında, kitosanın TFA ve DCM gibi sağlık açısından tehlikeli çözücülerde çözünerek üretilmiş olması gıdada uygulama açısından risk oluşturmaktadır. Nanolifi aktive etmek için kullanılan ajanlardan biri olan GA toksik bir madde olduğundan kalıntısı sağlık açısından tehdit oluşturabilir. Üretilen nanolif üzerinde çözelti kalıntısı olabileceğinden ve bu kalıntı proses sırasında ürüne karışabileceğinden gerekli toksikolojik çalışmalar yapılmalıdır. Bunun dışında nano boyutta maddelerin kimyasal ve fiziksel özelliklerinin değiştiği bilinmektedir. Bu nedenle nano-malzemelerin vücuda alındığında ne gibi sonuçlara yol açacağı, vücuttaki moleküllerle nasıl etkileşime gireceği tam olarak bilinmemektedir. Bunlar dışında, kitosan nanoliflerinin tekrar kullanılabilirliği enzim immobilizasyon yüzeyinin geri kazanımınn önemini göstermiştir. Bunu göz önünde bulundurarak gelecek çalışmalarda kitosan nanolifinin geri kazanımı araştırılmalıdır. Bunun için üretim sırasında nanolife manyetik özellik kazandırılarak proses sonrası geri kazanım sağlanabilir. Kitosan nanolifleri enzim endüstrisinde kullanım açısından gelecek vadetmektedir. Ancak gıda endüstrisinde kullanılması için öncelikle gerekli düzenlemelerin ve mevzuatın oluşturulması gerekmektedir.Enzymes are biocatalysts which offer a wide variety of specific functions. Large amounts of enzymes are used in native forms at industrial scale. Use of free enzyme means one-time application with no chance of recovery and reusability. Additionally free enzymes show low stability in harsh processing environments. They are sensitive to changing processing conditions such as pH and temperature change. Immobilized enzymes serves some opportunities for recovery and multiple use of enzymes providing higher stability and selectivity. Enzyme immobilization is defined as the attachment of a free enzyme on a carrier (supporting) surface which restricts or prevents the mobility of the enzyme. Immobilization technique was started to be used in 1916. The studies showed that immobilization facilitates higher stability in challenging processing conditions. In the following years, the performance of immobilized enzyme was studied to improve it. It was discovered that performance of the immobilized enzyme is highly dependent on the surface characteristics and binding methods. Afterwards, novel carrier materials and methods were studied. Inorganic or organic, hydrophilic or hydrophobic, porous or nonporous features of the carrier has altered the interaction of the enzyme with the surface. It affected the activity and the stability of the immobilized enzyme. With development of nanofibers it was found that nanomaterials has a promising potential as carrier surfaces due to their high surface area. The change of some biological and chemical characters in nanoscale compared to the macro or micro scales, pointed out that nanomaterials nano-materials can be utilized in broad range of applications. Nanotechnology involves production of materials, devices or a system in the range of 1 to 100 nm. Nanosheets, nanoparticles, nanotubes, nanofibers are examples of nanostructures. Among these, nanofibers has attracted the most attention due to their high surface to volume ratio, simple and cost-effective production, easily modifiable surface properties. The most preferred method is electrospinning for production of nanofibers. Electrospinning system consists of a high voltage power supply, pump, syringe and a collector plate. The polymer is dissolved in a suitable solvent and located on the pump in a syringe. The power supply gives a charge to the system which creates an electrical field between the capillary of the syringe and the collector plate. With the pump the solution is fed with a definite rate to the electrical field and collected on the collector plate. In this study nanofibers were fabricated using electrospinning, which is a simple and cost effective technique. The polymer was preferred as chitosan which is a non-toxic, biocompatible, biofunctional material. Since the type of solvent changes the solubility of polymer hence structure of the nanofiber, acetic acid, trifluoroacetic acid (TFA) and dicloromethane (DCM) were studied. The best solubility was observed for the solution of TFA and DCM. A solution of TFA and DCM was prepared in the ratio of 70:30. Chitosan was dissolved in TFA-DCM solution at 3% concentration. Chitosan nanofibers were fabricated at 25 kV with feed rate of 0.4 ml/h. Distance of the plate from needle was changed between 10 and 15 cm. β-galactosidase was preferred for immobilization, since it is one of the mostly used enzymes in food industry. It is used for degradation of lactose into glucose and galactose. Unlike chitosan, chitosan nanofibers are water soluble. Because of that, chitosan nanofibers reqiure to be functionalized to become insoluble and active by a coupling agent. Glutaraldehyde (GA) was used as functionalizing agent at concentration of 4%. Chitosan nanofibers were treated in GA and with GA vapor. After functionalization, chitosan nanofibers were incubated in enzyme solutions with different enzyme concentrations. The enzyme immobilization efficiency, reusability and thermal stability were measured by simply measuring the activity of enzyme solutions by use of a spectrophotometer. Assays were conducted by comparing the activities of free and immobilized β-galactosidase. The activity was determined by use of a substrate o-Nitrophenyl ß- D – Galactopyranoside (ONPG) which gives a colorful product after hydrolzed by β-galactosidase. A successful enzyme loading efficiency was obtained up to 69±20%. The immobilized and the free β-galactosidase showed highest activity at 50 °C. The activities at 50 °C were considered as 100% activity to observe the percental change in activity clearly. The activities of the immobilized and free enzyme decreased when the temperature was increased up to 90°C. At 70°C the activity of the free enzyme decreased sharply to 31±0.01% as the activity of the immobilized enzyme was lowered to 73.5±0.1%. After 10 cycles of use of immobilized β-Galactosidase at 40°C, 68±26% of the enzyme activity was retained. These results was found to be promising when compared with the data from literature. The reusability of chitosan nanofibers can be improved by production of magnetic chitosan nanofibers in further studies. It should be taken into consideration that nanomaterials have different chemical and physical characteristics compared to their macro and micro size. The results of intake of nanofibers into the body is not known for certain. For use of nanofibers in food applications, toxicological studies and regulations are required.Yüksek LisansM.Sc

    Metafor (Benzetme) Yöntemi ile Türkiye ve Almanya Örneklemindeki Katılımcıların Yaratıcı Drama’ya İlişkin Algılarının Belirlenmesi ve Karşılaştırılması

    Get PDF
    The purpose of this study was to determine the perceptions of participants from German and Turkish population in relation to creative drama by using a metaphor method to investigate whether these perceptions reflect the objectives and general characteristics of creative drama. The participants’ perceptions of creative drama have been determined through compositions written as a response to an open-ended question. The metaphors to which the participants responded were classified separately for each country and all the metaphors were grouped around common themes. Following this was an examination of the findings in relation to the objectives and characteristics of creative drama. The data obtained in the study was analyzed by using qualitative techniques. In line with the findings, differences and similarities between the two countries have been determined.Bu çalışmanın amacı, metaphor (benzetme) metodunu kullanarak Almanya ve Türkiye'den olan katılımcıların yaratıcı drama algılarını belirlemek ve bu algılarının yaratıcı dramanın genel özelliklerini ve hedeflerini yansıtıp yansıtmadığını araştırmaktır. Katılımcıların yaratıcı drama algıları açık uçlu bir soruya karşılık yazdıkları bir kompozisyonla belirlenmiştir. Katılımcı cevaplarından çıkarılan metaforlar her ülke için ayrı ayrı sınıflandırılmış ve tüm metaforlar ortak temalar çerçevesinde gruplandırılmıştır. Daha sonra elde edilen sonuçların yaratıcı dramanın özelliklerini ve hedefini yansıtıp yansıtmadığına bakılmıştır. Elde edilen veriler nitel yöntemlerle analiz edilmiştir ve sonuçlara göre iki ülke arasındaki benzerlik ve farklılıklar belirlenmiştir

    The Effect of STEM-Based Robotic Applications on the Creativity And Attitude of Students

    Get PDF
    In the present study, the effects of STEM based robotics applications on students' creativity and scientific attitudes in the Electricity Unit of 7th grade have been investigated by using the nested pattern of the mixed method. Sixty students, 30 of whom are the experimental group and the other 30 constitute the control group, attending a post-school course in Istanbul  in the academic year of 2018-2019, participated 2 weeks of pre-applications and 4 weeks of applications. TOSRA,to measure attitude towards science, and “Torrance Creative Thinking Test”,to measure creativity, were applied as pre and posttest. The data gained from the tests were analyzed with SPSS 21. Semi-structured interviews' data were analyzed by using content analysis. As a result, it was observed that STEM based robotics applications significantly increased students' creativity and attitudes towards science. Interview findings show that students enjoy using STEM applications that contain applications instead of theoretical knowledge. Using robotic and complex software materials to solve daily life problems, they felt like scientists during the practices and the applications affected their future career choices.Keywords STEM; creativity; robotic application; attitude; TOSR

    The Relation Between English Learning Students’ Levels of Self-Regulation and Metacognitive Skills and Their English Academic Achievements

    Get PDF
    It is remarkable that there are only a few studies that measures to what extent metacognitive and self-regulation skills affect students’ academic achievements in the English lesson. This study is important for identifying the personal variables that have an impact on metacognitive and self-regulation skill and determining the relationship between these skills and the academic achievement in the English lesson. The purpose of the study is to see if there is a relationship between preparatory class students’ metacognitive and self-regulation skills and their academic achievements in learning a language and to determine whether students’ levels of metacognitive and self-regulation skills differ by certain variables. Descriptive survey method, one of the quantitative research models, was used in this study and data was collected by two scales. Students’ grades in the first mid-term exam were used to determine their academic achievements. It was concluded that the students had high levels of self-regulation and metacognitive skills. Whereas students’ self-regulation skills differed in favor of the female students, it was found that these skills did not differ by age, students’ faculties, type of education, and type of graduation high school. A positive, significant relationship was revealed between students’ self-regulation skills and academic achievements in the English lesson. While there was a relationship students’ self-regulation skills and academic achievements in the English lesson, no significant relationship was found between their metacognitive skills and academic achievements.  It was concluded that students’ levels of metacognitive skills differed in favor of the female students but not by students’ faculties, type of education, ages, and type of graduation high school. Keywords: metacognition, self-regulation, preparatory class student, academic achievement, Englis

    Effect of Selfie, Social Network Sites Usa ge, Number of Photos Shared on Social Network Sites on Happiness among University Students: A Model Testing

    Get PDF
    This study aimed to explore the relationship between university students’ happiness levels and their daily number of selfies, daily duration of social networking sites (SNS) usage and daily number of photos shared on SNS. The study was carried out with 360 university students attending Muğla Sıtkı Koçman University in Turkey.  At the end of the statistical procedures, a model was achieved to include variables of happiness and daily number of selfies, daily duration of SNS usage and daily number of photos shared on social networks. It was understood from the model that daily number of selfies and daily duration of SNS usage predicted daily number of photos shared on social networks positively and significantly but did not predict happiness directly. In addition to this result, it is seen that daily number of selfies and daily duration of SNS usage has an indirect impact on happiness through daily number of photos shared on social networks. It can be said that the achieved Structural Equation Modelling (SEM) has good fit index values (X2=3.76, sd=2, X2/df=1.88, P=.15, RMSEA=0.050, NFI=0.97, CFI=0.99, GFI=0.99, AGFI=0.97, SRMR=0.032). Keywords: Social network sites, selfies, photo sharing, happiness, structural equation modellin

    Downsizing processes of hotel managements during 2016 Turkey tourism crisis

    Get PDF
    This paper examines the downsizing processes of hospitality managements in Turkey during 2016 Turkey tourism crisis. 11 hotels, including 5 from city hotels and 6 from coastal hotels, are included to the research because the main purpose of the research is to evaluate the downsizing practices of hospitality managements which is affected by the political crisis in Turkey directly and to provide a comparative whole-process-models. Therefore, both city and coastal hotels are interviewed to get comparative information because city and coastal hotels have totally different customer profile with different visiting reasons. As a result, two different model have been created and similarities and differences between these two types of hotels are discovered and explained. The research is the only one comparatively reviewing the downsizing proces as a whole including reasons, decisions and affects of downsizing
    corecore