53 research outputs found
Postpartum Paternal Depression: Its Impact on Family and Child Development
The postpartum period is when parents undergo great changes and gain new responsibilities. Factors such as the changes that come with having a baby, not meeting the expectations about parenthood, having a child with a difficult temperament or health problems, or relational problems can be quite challenging in this period. These problems can deeply affect the psychological well-being of the parents. Although studies on depressive symptoms of mothers during pregnancy and postpartum are at an important level, studies aiming to examine the psychological state of fathers for the same period are still limited. However, perceptions that postpartum depression develops due to hormonal changes during pregnancy have been reshaped by the findings that this situation may also develop due to psychosocial factors. Relatedly, the number of studies on postpartum depression experienced by fathers has increased over time. Results of those studies show that fathers' psychological state also influences their parenting and the development of children. Fathers may experience paternal depression due to a lack of social support, economic conditions, relationship dynamics, and changing living conditions in the postpartum period. This situation may cause fathers to avoid parenting duties, spend less time with their children, be unable to cooperate with the mother, and have anger problems or deterioration in the relationship with the mother. The effects of depression on individuals' parenting styles negatively affect child-parent attachment and may cause children to develop emotional and behavioral problems. Therefore, it is very important to examine fathers' psychological state for children's development and the healthy progress of family dynamics. This review aims to address the effect of paternal depression on parenting and child development
Evaluation of factors affecting security in milk and dairy products in terms of consumers: A case study of TR22 South Marmara Region
Bu çalışma, Namık Kemal Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde İ. Hakkı İnan'ın danışmanlığında Özge Can Niyaz tarafından hazırlanan "Türkiye'de süt sektöründe gıda güvencesinin temel paydaşlar açısından tüm boyutları ile değerlendirilmesi: TR22 Güney Marmara Bölgesi örneği" adlı doktora tezine dayanılarak hazırlanmıştır.Süt, insan beslenmesi başta olmak üzere tarım ve sanayi gibi birçok alanda kullanılan önemli bir üründür. Türkiye, süt ve süt ürünleri üretimi açısından dünya sıralamasında ilk onda yer almasına rağmen süt ve süt ürünleri tüketimi açısından gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde kalmaktadır. Bu çalışmanın amacı Türkiye’de süt ve süt ürünlerinde güvenceyi etkileyen faktörlerin tüketiciler açısından değerlendirilmesidir. Araştırma kapsamında büyükbaş ve küçükbaş hayvanlardan elde edilen süt çeşitleri ele alınmıştır. Bu nedenle araştırma Türkiye’nin hem büyükbaş hem de küçükbaş hayvan sütü üretiminde önde gelen bölgelerinden biri olan TR22 Güney Marmara Bölgesinde yürütülmüştür. Çalışma birincil verilerden oluşmaktadır. Araştırma kapsamında 166 süt ve süt ürünleri tüketicisi ile anket yapılmıştır. Elde edilen birincil verilerin analizinde temel istatistiki yöntemlerin yanı sıra Güvenirlik Analizi, Faktör Analizi ve İkili Lojistik Regresyon Analizinden yararlanılmıştır. Araştırma bölgesindeki tüketicilerin üçte ikisi, süt ve süt ürünlerinde güvencenin sağlanmadığını belirtmiştir. Süt ve süt ürünlerinde güvencenin sağlanması üzerinde etkili bulunan değişkenler; kişi başına miktar, toplam miktar, hijyen, gelecek endişesi, tüketicinin yaşı ve boyu, süt ürünleri fiyatı, hane aylık süt harcaması, AB süt hijyeni çalışmalarından haberdar olma durumu olarak belirlenmiştir.Milk is a specific product that can be used in many areas such as agriculture and industry and especially human nutrition. Although Turkey is ranking in top ten countries in the world in terms of the production of milk and dairy products, it falls behind developed countries in terms of consumption of milk and dairy products. The aim of this study is to evaluate the factors affecting the security of milk and dairy products in Turkey in terms of consumers. In the scope of the study, milk types obtained from cattle and ovine were discussed. For this reason, the study was carried out in TR22 South Marmara Region, which is one of the leading regions of Turkey in both cattle and ovine milk production. The study consists of primary data. A survey was conducted with 166 milk and milk products consumers within the scope of the research. In the analysis of the primary data obtained, Reliability Analysis, Factor Analysis and Binary Logistic Regression analyzes were used in addition to basic statistical methods. Two-thirds of the consumers in the study area stated that milk and dairy products were not provided with security. Variables that are effective on milk and dairy product security are determined as per capita quantity, total quantity, hygiene, future concern, age and height of consumers, price of dairy products, household monthly milk expense, EU milk hygiene studies
Evaluation of Food Security in Dairy Products in Terms of Manufacturers in Turkey
The aim of this study is to evaluate the thought of food security provided in dairy products and the determinants in terms of manufacturers in South Marmara Region in Turkey. The primary data obtained from 70 dairy manufacturers were analysed by Factor Analysis and Logistic Regression Analysis. According to this, price fluctuation and increase in the distance from the place where the milk is provided, reasons such as corporatization are factors that cause the lack of food security in dairy products. On the contrary, the likelihood of providing food security in dairy products increases with the increase in financial sustainability, food safety, quantity of milk and dairy products, the ability to produce and store, the number of employees, the degree of milk use
Evaluation of Food Security in Dairy Products in Terms of Manufacturers in Turkey
The aim of this study is to evaluate the thought of food security provided in dairy products and the determinants in terms of manufacturers in South Marmara Region in Turkey. The primary data obtained from 70 dairy manufacturers were analysed by Factor Analysis and Logistic Regression Analysis. According to this, price fluctuation and increase in the distance from the place where the milk is provided, reasons such as corporatization are factors that cause the lack of food security in dairy products. On the contrary, the likelihood of providing food security in dairy products increases with the increase in financial sustainability, food safety, quantity of milk and dairy products, the ability to produce and store, the number of employees, the degree of milk use
Ebelik Öğrencilerinin İletişim Becerileri ve Empatik Eğilimleri
Amaç: Bu çalışma Ebelik bölümü öğrencilerinin iletişim becerileri ile empatik eğilimlerini belirlemek ve iletişim becerileri ile empatik eğilimleri arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: İletişim becerilerini değerlendirmek için İletişim Becerileri Envanteri (İBE) kullanılmıştır. İBE, likert tipi 45 sorudan oluşmaktadır. Envanter bilişsel, duygusal ve davranışsal açıdan iletişim becerilerini 3 alt boyutta ölçmektedir. Ölçekte alınacak en az puan 45, en fazla puan 225’dir. Her bir alt ölçekten alınabilecek en yüksek puan 75 en düşük puan ise 15’dir. Hangi alt ölçekteki puanı yüksek ise iletişim becerisi açısından o alt boyutta daha iyi olduğu söylenebilir. Empatik Eğilim Ölçeği (EEÖ), empatinin duygusal bileşenini ve bireylerin günlük yaşamdaki empati kurma potansiyellerini ölçmek amacıyla geliştirilmiş bir ölçektir. EEÖ, likert tipte bir ölçek olup, 20 sorudan oluşmaktadır. Ölçekte alınacak en az puan 20, en fazla puan 100’dür. Verilerin değerlendirmesinde frekans, One Way ANOVA ve Pearson korelasyon testleri kullanılmıştır.
Bulgular: Araştırmanın yapıldığı tarihlerde okulda olan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 88 ebelik bölümü öğrencisi çalışmanın örneklemini oluşturmuştur. Öğrencilerin yaş ortalaması 19,56±1.35’dir. %52’si 2. sınıf, diğerleri 1. sınıf öğrencisidir. Öğrencilerin %68.2’si Kişisel gelişim ya da iletişim becerileri ile ilgili bir veya daha fazla kitap okuduğunu belirtmiştir. Öğrencilerin İBE genel puanı ortalaması 109.24±10.93, EEÖ genel puanı ortalaması 71,11±8,26’dır. İBE ölçeği zihinsel alt boyut puan ortalaması 33,03±5,24, duygusal alt boyut puan ortalaması 40,20±4,68, davranışsal alt boyut puan ortalaması 36,00±4,42’dir. Empatik eğilimin ve iletişim becerisinin yaş ve eğitim gördüğü sınıf düzeyi ile ilişki olmayıp (p>0.005 F: 0.951), konu ile ilgili kitap okuma alışkanlığı ile yakından ilişkili olduğu belirlenmiştir (p<0.001 F: 7,006). İBE ve EEÖ arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir (r: -0.342 p:0.001). İBE genel puanlarına göre iletişim becerileri ortalama düzeyden daha düşüktür. Alt boyutlarında da benzer özellik göstermiştir. Duygusal alt boyut puanları görece bilişsel ve davranışsal alt boyut puanlarından daha yüksek olmasına karşın ortalama düzeyin altında kalmıştır. EEÖ ölçeği puan ortalamasına göre öğrencilerin günlük yaşantılarında ortalamanın üzerinde bir empati kurma potansiyeline sahip olduğunu söylemek mümkündür.
Sonuç: Bakım odaklı etkili iletişimin hasta bakımına olumlu yönde yansıdığı tartışılmaz bir gerçektir. Ebelik mesleğinde etkili iletişim becerisinin yanında duygu kontrolü ve duyguları yönlendirebilme becerisi de gereklidir. Empatik eğilim düzeyi ne kadar iyi olursa bakım verirken ve planlarken daha doğru kararlar alınır. Bu bakımdan ebe öğrencilerin iletişim becerilerinin ve empatik eğilimlerinin geliştirilmesi kişisel olduğu kadar meslek içinde son derece önemlidir. Eğitimde etkili iletişim için fırsat yaratmak, öğrencilerin gelişimlerine katkıda bulunmak kaliteli bir eğitim almasını sağlamanın yanı sıra mesleki açıdan da fayda sağlayacaktır
Retrospective Analysis of Metastatic Bone Tumors
Aim: Bone tissue is the primary organ of hematopoiesis and osteogenesis in healthy individuals. Bone tissue is one of the most frequently metastasized organs. In addition, for all types of cancer, it is an indication that cancer has reached a level where it can no longer be cured and the patient's life expectancy is reduced. The aim of this study was to retrospectively evaluate the cases operated for bone metastasis. Material and Methods: A total of 67 patients who underwent a biopsy or operation due to bone tumors at Eskişehir Osmangazi University Medical Faculty Hospital between January 2020 and January 2022 were included in this study. Results: Of the metastatic cases, 49 (73.1%) were male and 18 (26.9%) were female. The mean age of the patients was 61.7±19.8 (range, 9-88) years. The most frequently metastasized tumors were lung carcinoma and tumor of unknown primary in males, while lung and breast in females. Tumors most frequently metastasize to the spine region. There were 6 (9.0%) cases, 1 (1.5%) of which was mesenchymal, in which the primary origin couldn’t be detected in metastatic tumors. Conclusion: Bone pain is always a symptom that is suspicious for metastasis in a patient followed up with a diagnosis of cancer and requires further investigation. Treatment is more palliative after bone metastasis. There is a need for targeted studies to prevent metastasis. It should be kept in mind that the primary focus may not be detected in all clinical and imaging methods in a group of patients
Psoas Abscess Due to Aeromonas hydrophila: Case Report
Forty-one years old male patient who was operated on with the diagnosis of acute necrotizing pancreatitis admitted with probable intraabdominal infection. We determined psoas abscess which fistulized to the skin of abdominal wall by radiological examinations. As Aeromonas hydrophila was isolated from the pus, the patient was evaluated for the risk factors. Intraabdominal infection was treated by imipenem during three weeks without any surgical intervention. The patient remained symptomless during three months follow up.
The case was presented because of the unusual psoas abscess which was caused by A. hydrophila
- …